Arama Sonuçları: kizilbas

  • Haklı Olmak Yetmiyor - (Alevilik Bilinci)

    Haklıyız.

    Haklı olmak çoğu kez haklarımızın alınmasına yetmiyor.

    Hatta haklı olduğumuzdan eminiz ancak haklılığımızı doğru gerekçelerler anlatamıyoruz bile. Hoş, doğru bir anlatımla anlatsak bile, anlatımlarımızı bilimsel verilerle desteklesek bile; kabul etmek istemeyenler için boşuna çaba sarf etmiş  oluyoruz.

     

    Devamı..
  • Kaygusuz Abdal - (Alevi Önderi, Alevi Önderleri)

    Kaygusuz Abdal ile ilgili bilgiler, Abdal Musa Sultan Velayetnamesinde geçmektedir. Bununla beraber Kaygusuz Abdal, Alevi-Bektaşi edebiyatının kurucularından sayılır. 1341 yılında Alanya’da doğmuştur. Bu bilgilerin kesin olmadığını hemen ilave edelim. Alanya beyinin oğludur. Kaygusuz Abdal’ın, Abdal Musa Sultan’ın talibi olmasının ilginç bir hikâyesi vardır. Bu söylence Abdal Musa Velayetnamesinde şöyle geçmektedir:





    “Teke (Antalya) ilinin Alaiye (Alanya) sancak beyinin oğlu Gaybi Bey, 18 yaşındayken arkadaşları ile ava çıkar. Avlanırken tepe üzerinde bir ahu görür beyzade. O esnada ahu onun önüne çıkagelir. Gaybi Bey onu görünce hemen bir ok çıkarıp, ahuya fırlatır. Kirişten çıkan ok ahunun sol koltuğunun altına saplanır fakat ahu yıkılmaz, sıçrayıp kaçar. Gaybi bey de ardına düşer. Ahudan durmadan kan akar, Gaybi Bey de onun kaçışına bakar.

    Ciddi bir şekilde onun izini sürer. Dağlar, vadiler geçip bir sahraya inerler. Yaralı ahu büyük bir asitane kapısından içeri girer. Gaybi de arkasından dergâha girerek, dervişlere geyiği sorar. Meğer o sahradaki bu dergâh, velayet erenlerinden Seyyid Abdal Musa Sultan’a aitmiş. Abdal Musa Sultan, burada büyük bir asitane yaptırmış. Onun hizmetinde pek çok kişiler varmış. Yanına gelenler mutlaka mürit ve muhip olup kalırlarmış. Pek çok dervişi varmış. Hepsi Abdal Musa’ya layıkı ile hizmet ederlermiş. İşte geyiğin ve Gayi Bey’in girdikleri dergâh bu idi.

    Dervişler Gaybi Bey’i görüp, karşıladılar ve atının dizginini tutup: ‘Buyrun, ziyarete geldiniz ise aşağı inin’ dediler. Gaybi Bey: ‘buraya oklanmış bir ahu geldi, o benim avımdır, onu bana verin’ dedi. Dervişler de: ‘Buraya böyle bir ahu gelmedi ve biz görmedik’ dediler. Bunun üzerine Gaybi Bey: ‘Hiç dervişler yalan söyler mi, ne için inkâr ediyorsunuz? Ben ahuyu kendi gözümle gördüm, buraya gelip içeri girdi’ dedi. Dervişler bu sözler karşısında hayret ettiler: ‘haberimiz yok, bilmiyoruz’ dediler. Gaybi Bey bu durum karşısında bir hayli öyle kaldı. Bey böyle düşüncelere dalmışken, dervişler: ‘sultanım, Alanya beyi oğlu gelmiş, bizden av talep ederler’ dediler. Sultan da onu bana gönderin dedi. Sultanın yanına varan Gaybi Bey halini anlattı ve neden orda bulunduğunu açıkladı. Bunun üzerine Abdal Musa Sultan: ‘o ahu neden senin avın oldu?’ diye sordu. Bey cevapladı: ‘sultanım, ben onu ok ile vurdum, üzerine at sürüp hayli koştum. Çok menzil aldı, yoruldu, güç ile buraya geldi.’ cevabını verdi. Bunun üzerine Abdal Musa Sultan: ‘o oku görünce bilir misin, tanır mısın’ diye sordu. Bilirim cevabını alan Abdal Musa Sultan, kendi kolunu kaldırıp, koltuğunun altında saplı oku gösterdi. Okunu tanıyan Gaybi Bey kendinden geçti.”

    Kaygusuz Abdal’ın, Abdal Musa’yla tanışması ve beyliği bırakıp dergâha hizmet etmesi böyle başlamıştır. Kaygusuz Abdal, uzun bir dönem dergâha hizmet etti. (Hizmet, eğitim görme manasında kullanılmaktadır.) Hizmetinden sonra Abdal Musa Sultan’dan icazetnamesini alan Kaygusuz Abdal, Mısır Kahire’ye gitmiştir. Orada bir tekke açmış, hizmetler etmiştir. Bazı bilgiler Kaygusuz Abdal’ın Mısır’a gittikten ve belli bir dönem kaldıktan sonra Hacca gidip, oradan sonra bir çok yeri gezip, tekrar Abdal Musa Dergâh’ına dönüp burada hakka yürüdüğü yönündedir. Bazı bilgiler ise, Kaygusuz Abdal’ın Kahire’de hakka yürüdüğü yönündedir. Herhalûkârda Kaygusuz Abdal, onlarca kişiyi aydınlatmış bir önderdir. Nerede hakka yürüdüğü bilinmese de 1444 yılında hakka yürüdüğü bir çok kaynakta belirtilmektedir.

    Devamı..
  • İSLAMİYET VE ALEVİLİK

    HZ. ALİ HANGİ İSLAMİYET İÇİN SAVAŞTI?

     

    Bugün dünya haritasına baktığımızda İslam dinini kabul etmiş olan ülkelerin hali içler acısıdır. Bilim ve teknolojiden tamamen kopmuş, çağdaşlaşmamış, dini uygulamalar adı altında bağnaz feodal uygulamaların sürdürüldüğü bir tablo karşımıza çıkıyor.

     

     

     

     

     

    Devamı..

Son Makaleler

Popüler