Kırklarla ilgili farklı anlatımlar var. Ama bu zamanı, mekânı farklı
anlatımların hemen hemen hepsinin özü aynıdır. Bu ortak öze göre
Kırklar; bir gün Hz. Muhammed, Medine’de yaptırdığı ibadethanenin
bitişiğindeki toplantı yerine gelir ve
kapıya vurur, içeride Kırklar toplantı halindedirler. Yalnızca bir iş
için dışarıda bulunan Salman-i Farisi orada yoktur.
Hz. Muhammed’e
kapıyı açmadan kim olduğunu
sorarlar. Peygamber olduğunu söyleyince,
"bizim içimizde peygamberin yeri yok" diyerek kapıyı açmazlar. Hz.
Muhammed üzülerek geri döner. Yolda, kulağına Tanrıdan bir ses gelir. Bu
sese uyarak tekrar
kapıyı çalar. Kim o dendiğinde "kavmin
seyyidi, yoksulların hizmetçisiyim" karşılığını verir ve kapı açılır.
İçerdekilere kimler olduğunu sorar. Onlarda "biz Kırklarız,
toplandık, konuşuyoruz" derler. Hz.
Muhammed, "siz kırk değil, otuz dokuz kişisiniz" deyince, onlarda "biz
kırk kişiyiz, kırkımızda bir kişiyiz" karşılığını verirler. Hz. Muhammed
kararsızlık geçirince Hz. Ali koluna
bir kesik atar, otuz dokuz kişinin kolundan yere birer damla kan akar.
Bu kan damlalarının ortasına bir damla kan da çatıdan düşer. Bu,
dışarıda görevli olarak bulunan Salmanı
Farisi’nin kanıdır. Sonra Hz. Ali kolunu sarar ve kanı durur. Bundan
sonra Salmani Farisi elinde bir üzüm tanesiyle içeri girer ve Hz.
Muhammed’e; "al bunu
pay* et" der. Hz. Muhammed’de
üzüm tanesini ezer ve suyunu kırk kişiye pay eder. Üzüm suyundan içen
kırk kişi kendilerinden geçerek ayağa kalkıp dönmeye başlarlar. Hz.
Muhammed’de onlara eşlik eder. Bir ara
Hz. Muhammed’in takkesi yere düşer. Bunu alıp kırka bölerler ve kuşak
yapıp bellerine sararlar.
İnanca göre diğer
insanlardan farklı ama kim oldukları bilinmeyen Allah dostu erenler
vardır. Bunlara "Gayb Erenler" de deniliyor. Kırklarında kim oldukları
bilinmiyor. Ama Cem ibadetine
kaynaklık ettiği de bir gerçek.
Ek: * Ey yoksulların hizmetçisi al bunu bizlere paylaştır.
Devamı..