Arama Sonuçları: alevilik

  • TAHTACILAR - Alevi Alevilik Aleviler Tahtarcilar


    TAHTACILAR


    Tahtacılar, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşayan Alevilerdir. Anadolu Alevi mozaiğinin en renkli öğelerinden olan Tahtacılar, genellikle orman işiyle uğraştıkları için bu ismi almışlar. Osmanlı kayıtlarına 16. yüzyılda "Cemaat Tahtacıyan" olarak geçmişlerdir. Bazı bilgilere göre Tahtacılar 11. yüzyılda Anadolu’ya göçen "Ağaçeri"’lerin soyundan gelen bir topluluk. Tahtacılar çoğunlukla göçebelikten yerleşik düzene geçmiş durumdalar.




    Tahtacı Şenliği  Kaynak: Bademler Köyü


    Tahtacılar tarih boyunca bir çok batılı araştırmacının dikkatini çekmişlerdir. Bu araştırmacıların dikkatini en çok Aleviliği uygulama biçimleri ve doğayla olan ilişkileri çekmiştir.

    Tahtacılar tarih boyunca hep doğayla iç içe yaşamışlardır. Doğayı sevmek, onunla birlik olmak, onu yaşamın kaynağı olarak görmek. Bununla beraber Tahtacılar doğal bitkilerden elde ettikleri ilaçlarla kendi dertlerinin dermanını kendileri bulmuşlardır. Yine Tahtacıların giyim kuşamları, el sanatları, yemek kültürleri ile büyük bir kültürel zenginliğe sahipler. Örneğin desen desen halıları, yine büyük kıl çadırlar. Bu çadırlar yağmur geçirmez. Kışın sıcak, yazın serinletici olurlar. Bütün bu özgünlüklerle beraber Alevi öğretisini uygulamaları, Alevi inancının kadına verdiği özgürlüğü yaşamsallaştırmaları, tarih boyunca ve günümüzde bütün Alevilerde olduğu gibi Tahtacılar için de bir aşağılanma konusu olmuşlardır. Tahtacı kadını gerçek anlamıyla yiğit bir kadındır. Zorlu göçebelik koşullarında işin en büyük kısmı Tahtacı kadınının omuzundadır. Tahtacı kadını ana olarak fedakârdır, çocukların bakımı, klasik ev (çadır) işleri, hayvanların bakımı ve hayvansal ürünlerin üretime dönüştürülmesi, bütün bunları Tahtacı kadını gerçekleştiriyor. Bunun yanı sıra dağ koşullarında oluşan yiğitlik ve özgürlük. Yiğitliği iki anlamda kullanabiliriz. Hem fiziksel hem ruhsal yiğitlik.

    Başta da belirttiğimiz gibi Tahtacılar Alevi toplumunun önemli bir öğesi durumundadır. Günümüzde her ne kadar yerleşik hayata geçip kendilerine Tahtacı denilmesinden hoşlanmasalar da, Tahtacılar gerçek anlamıyla büyük bir kültürel zenginliğe sahiptirler. Bu zenginlikler salt Tahtacı Aleviler ve diğer Alevi topluluklar için değil, bütün insanlık için bir değerdirler.

    Devamı..
  • Cem Cem Evi nedir? Aleviler Cami de degil Cem Evi.

    Cem - Cem Evi, Alevilerin ibadet birligi

     

    Cem, Alevilerin topluca düzenledikleri ibadet töreninin adıdır. Cem kelime manasıyla "toplanmak" ve "birlik" anlamına gelmektedir.

     

    Alevi inancına göre Cem’in tarihçesi Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemdir. Ve ilk Cem’e  Hz. Muhammed mürşitlik etmiştir. Buna "Kırklar Cemi" de deniliyor.

     

     



    Seyitören - Ardahan Damal Cem Evi acilisi

     

    Devamı..
  • ALEVİLERDEN ÖZÜR DİLENMELİDİR!

     

     

    • Tarihten günümüze değin binlerce Alevi katledildi. Katliamcılara sahip çıkanlar Alevilerden özür dilemelidirler!
    • Aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun eğer bir suç işlenmişse bu suç mutlaka gün yüzüne çıkartılıp deşifre edilir. Ve olay tarih kitaplarına doğru haliyle aktarılır. Bütün insanlığın benimsediği bu yöntemin Aleviler ve Alevilik için de uygulanmasını talep ediyoruz!

     

    Devamı..
  • HZ. MUHAMMED VE EHLIBEYT

    Hz. Muhammed, M. 20 Nisan 571 yilinda Mekke’de ve Kâbe’nin içinde dünyaya geldi. 40 yasinda iken kendisine “nebilik” verildi. 23 yil boyunca Islam dinine hizmet etti.

    Hz. Muhammed, M. 20 Nisan 571 yilinda Mekke’de ve Kâbe’nin içinde dünyaya geldi. 40 yasinda iken kendisine “nebilik” verildi. 23 yil boyunca Islam dinine hizmet etti. 63 yillik ömrünün 10 yilini Medine’de geçirdi. 8 Haziran 632 yilinda Medine’de Hakk’in rahmetine kavustu. Hz. Peygamber’in kabrinin bulundugu yer, içinde yasadigi evinin odasidir. Peygamber’in vasiyeti üzerine vefat ettigi odaya defnedilmistir. Ancak bu kabir, bugün yapilan genisletmeler sonunda “Mescid-i Nebevi”nin içinde kalmistir. Her kaynakta ayri ayri tarihlere ratliyoruz. Ancak gerçek olan su ki, 40 yasinda iken nebilik verilmis, nebiligi 23 yil devam etmis, 63 yasinda ve 8 Nisan 632 de Hakk’a yürümüstür.

    Hz. Peygamber’e ilk vahiy ne zaman ve nerede geldi?
    Tarihçilerin yazdigina göre Hz. Muhammed’e ilk vahiy, kirk yasinda iken M, 610 Ramazan ayinin içinde “Hira Dagi”nda gelmistir.
    Hz. Muhammed’e ilk olarak hangi ayet nazil olmustur?
    Ilk olarak “Yaratan Rabbi’nin adiyla oku” diye baslayan, “Âlak S uresinin ilk bes ayeti” nazil olmustur.

    Hazret-i Muhammed’in Mekke’den Medine’ye gidisi hangi tarihte ve hangi sartlarda oldu. Giderken yerine kimi birakti?
    Hz. Muhammed’in Peygamber’ligini kabul edemeyen Ümeyye ogullari, diger kabilelerle de anlasarak, Hz. Muhammed’i öldürmeyi planlamislardi. Bu durumu ögrenen Allah’in Resulü, olayin olacagi gece yatagina Hz. Ali’yi yatirip, gizlice Mekke’den ayrilip, Medine’ye göç etti. 622 tarihinde gerçeklesen bu olaya, hicret denildi. Bu tarih, Müslüman’larca yeni bir dönemin baslangiç tarihi, yani Mülsümanligin baslangici sayildi.

    Hz. Muhammed’in Ehl-i Beyt’i kimlerdir?
    Hazret-i Muhammed’in Ehl-i Beyt-i; Hz. Imam Ali, Hz, Fatima, Hz. Imam Hasan ve Hz. Imam Hüseyin’dir. Bu bes kimseler, Al-i Aba, Penç-i Ali ve Besler gibi isimlerle de anilirlar. Daha iyi kavrayabilmek için, Ehl-i Beyt-i söyle açiklayabiliriz:

    1- Bir kudsi hadiste: “Levlâke levlâk lemâ halakte eflâk” buyurmustur. Mealen: “Ya Muhammed! Seni varligim için yarattim ve benim dilegim sensin. Ben on sekiz bin âlemi, senin için yarattim. Eger seni ve Ehlibeyt’ini yaratmayacak olsaydim, evet sen olmasaydin, yerleri ve gökleri ve her ikisi arasinda bulunan tüm varliklari yaratmazdim” diyor.
    2- Yine Cenab-i Allah Kuran’da, Hz. Peygamber’e: “Kul lâ es’elüküm aleyhi ecren illel meveddete fil kurba” buyurmustur.

    Mealen: “De ki: “Ben tebligime karsilik sizden, akrabami sevmeniz disinda hiçbir sey istemiyorum.”
    Ayette, “meveddet” sözcügü geçmektedir, bu söz, sevgidir, bagliliktir.
    “Kurba” sözcügü ise “akraba” dir. Bu da mutlak baglilik ve sevgidir. Bunun için tüm âlem, Allah Resulü’nün Ehlibeyt’ini, yani yakin akrabalarini sevmek mecburiyetindedir. Çünkü bu sevgi, Islam âlemine farz kilinmistir.
    Bunun için de sevgili Peygamber’imiz. Bir hadisine: “Benim Ehlibeyt’im Nuhun Gemisi’ne benzer, kim ki bu gemiye bindi; kurtulusa erdi, binemeyenler ise delâlette kaldilar” buyurmustur.

    3-Yine Kuran’da: “Innemâ yüridüllahü liyüzhibe ankümür ricse ehlel beyti ve yutahhireküm tathira.”
    Mealen: “Ehlibeyt! Allah sizden, sadece günahi gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”
    4- Su ayette de: “Innallahe ve melâiketehü yusallune alen nebiy, yâ eyyühellezine âmenu sallu aleyhi ve sellimu teslimâ.”
    Mealen: “Su bir gerçek ki, Allah ve melekleri, Peygamber’e salât ederler. Ey müminler! Siz de ona salât getirin ve tam teslimiyetle selâm verin” denilmektedidr. Bu ayetin inisinden sonra orada hazir bulunanlar, Hz. Peygamber’e: “Ya Resulüllah! Sana nasil salavât getirelim?” diye sordular. O, vakit Allah’in Resulü: “Allahümme salli alâ Muhammed ve âl-i Muhammed deyin” dedi. Burada geçen “âl-i” sözü, Hz. Imam Ali, Hz. Fatima, Hz. Imam Hasan ve Hz. Imam Hüseyin’i de kapsamaktadir. Böylece, Hz. Muhammed ve onun Ehlibeyti’ne salavât getirmek tüm müminlere farz olmustur.
    5- Kuran’da: Kuskusuz biz sana “Kever”i verdik. Simdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asil soyu kesik olan, süphesiz sana hinç besleyendir.
    Burada birinci ayet, müjde ayetidir. “Biz sana kevseri verdik, senin soyun kevserden gelecektir” deniyor. Kevser’in pek çok anlami vardir, ancak burada neslin çogalmasi anlamindadir. Nesil kimden gelecektir? Tabi ki, Hz. Fatima ile Hz. Ali’den devam edecektir ve öyle de olmustur. Kerbelâ’da tüm erkekler, sehadet serbetini içtikleri halde, “Imam Zeynel Abidin” sag kalmis ve Hz. Muhammed’in nesili ondan yürümüstür. Hz. Peygamber’in Ehlibeyt’i hakkinda degisik yorumlar vardir ve bu yorumlarin kaynaklarindan bazilari sunlardidr.
    Diger Kaynaklara Göre Ehlibeyt:
    1- Ebû Saidî Hudri, Mücahid, Katâde ve diger sahabelerin açiklamalarina göre Ehlibeyt: Hz. Imam Ali, Hz. Fatima, Hz. Imam Hasan ve Hz. Imam Hüseyin’dir.
    2- Imam Timrizi’nin de Ümmi Seleme’den “tahric” ettigine göre, Ümmi Seleme: “Bu ayet benim odamda nazil oldu. Hz. Peygamber, bu ayeti okudugu zaman, ben de kapinin yaninda bulunuyordum. “Ya Resülullah! Ben Ehlibeyt’ten degil miyim?” diye sordu. O vakit Resülullah buyurdular ki: “Süphesiz sen de hayra müteveccihsin, Peygamber zevcelerindensin” dedi ve o sirada odada bulunan Hz. Ali, Hz. Fatima, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i abasinin altina aldi ve: “Ya Rabb! Bunlar benim “Ehlibeytim”dir. O halde onlardan kiri gider, onlari tertemiz yap” diyerek “Ahzab Süresi, 33 ayeti” okudu.
    4- (Said bin Cübeyr, ibn. Abbas’tan rivayet olarak bildiriyor. Ikrime, Mukattil’in sözleri de bu yöndedir. Bunlara göre “Ehlibeyt” Resülullah aleyhe ve selem efendimizin zevceleridir. Çünkü, “Beyt-i sâdet de bulunanlar, onlardir.
    5- Ehlibeyt, Hz. Peygamber’in hane halkidir ve tüm esleri, evlatlari, torunlari ve Hz. Ali de buna dahildir” diyenler de mevcuttur.
    Devamı..
  • Alevilik Nasil Dogdu ?

    Aleviligin kökeni genel olarak Hz. Muhammed’in vefati sonrasinda yasanan gelismelere dayanmaktadir. Ancak Anadolu Aleviligi ele alinirken islamöncesi ve sonrasi birçok farkli dinsel ve kültürel unsuru da gözden kaçirmamak gerekmektedir.Önce Aleviligin dogusuna yolaçan gelismeleri görelim:

    Aleviligin kökeni genel olarak Hz. Muhammed’in vefati sonrasinda yasanan gelismelere dayanmaktadir. Ancak Anadolu Aleviligi ele alinirken islamöncesi ve sonrasi birçok farkli dinsel ve kültürel unsuru da gözden kaçirmamak gerekmektedir.Önce Aleviligin dogusuna yolaçan gelismeleri görelim:

    Hz. Muhammed’in vefati sonrasinda ortaya çikan kimin halife olacagi sorunu, Alevi-sünni meselesinin ilk tohumlarini atmistir. Hz. Muhammed daha sagliginda birçok kez Hz. Ali’nin halefi olacagini vurgulamisti. Hz. Muhammed’in soyu, kizi Hz. Fatima’yi es olarak verdigi Hz. Ali’den devam etmisti.Hz. Muhammed Mekke’ye Hicret ettigi zaman da ailesine ve islerine bakmak üzere Hz. Ali’yi yerine birakmisti. Üstelik Peygamber Hz. Ali’nin katildigi hemen hemen bütün savaslarda onu komutan olarak atamistir.

    Bilindigi üzere Hz. Muhammed Veda Hacci dönüsünde (632) Gadîru Hum adli yerde beraberindeki müslümanlarla konaklayarak bir konusma yapmis ve bu konusmasinda kendisinden sonra amcasioglu ve damadi Hz. Ali’nin müslümanlara önder yani halife tayin oldugunu ifade etmisti. Orada aralarinda Ikinci Halife Ömer’in de bulundugu müslümanlar bundan dolayi Hz. Ali’yi kutlamislardi.

    Ölmeden önce Hz. Muhammed “Bana bir kalem ve kagit getirin size bir vasiyet yazdirayim ki, benden sonra ihtilafa düsmeyesiniz.” demis ancak bu istegi yerine getirilmemis ve Peygamber vasiyetini yazamadan vefat etmisti. Daha sonra Hz. Ali ve diger aile üyeleri Peygamberin defin isleriyle ugrasirken, Ebu Bekir ve Ömer’in de aralarinda bulundugu ensar ve muhacirin ileri gelenleri iktidar kavgasina baslamislardi bile. Bu iktidar mücadelesi Ebu Bekir’in halife olmasi ile sonuçlanmis, daha sonra sirasiyle Ömer ve Osman halife olmuslardir. Sonuç olarak bu üç kisinin halifelikleri, deyim yerindeyse Peygamberin Ehli Beytine ragmen gerçeklesmis, bu nedenle yüzyillardir tartisilagelmistir. Hz. Ali ve Hz. Fatima bu halifelikleri onaylamamakla birlikte, iktidar ugruna gerginlik yaratmaktan da kaçinmislar, bu haksizligi sineye çekmeyi uygun görmüslerdir.

    Alevi-Sünni meselesinin ilk çikisi özetlemege çalistigimiz bu halifelik meselesine dayanir. Ehli Beytin basina gelenler ve bunlardan en önemlisi Kerbela Olayi ise Aleviligin siyasal ve düsünsel bakimlardan daha da olgunlasmasina ve Araplar disindaki diger uluslar arasinda da yayilmasina neden olmustur.Simdi bu gelismeleri görelim:

    Osman’in halifelik dönemi (644-656), daha önce tohumlari ekilmis bulunan bölünmelerin, problemlerin su yüzüne çiktigi bir dönem olmustur. Halife Osman’in yönetiminde akrabalarina, yani Emevi ailesine gösterdigi asiri yakinlik ve valiliklere onlari tayin etmesi ve diger suistimaller ona karsi Irak, Misir, Hicaz ve Surite’de yogun bir hosnutsuzluk duyulmasina yolaçmistir. Valileri halka kötü davraniyor olmalarina ragmen onlari koruyucu bir tutum takinmis, sonuçta Misir, Basra ve Kûfe’den yola çikan gruplar Halife Osman’in evini kusatarak onu öldürmüslerdir.(656)

    Üçüncü Halife Osman’in öldürülmesi sonrasi Hz. Ali halifeligi sahabenin israrlari üzerine kabul etmistir. Hz. Ali iç karisikliklarin çok yogun oldugu bir dönemde ve bu karisikliklari sonlandirmak amaciyla halifelik görevini kabul etmistir. Daha önce Osman’in aleyhinde bulunmus olan Hz. Muhammed’in eslerinden Ayse, Talha ve Zübeyr, Hz. Ali’nin halife olmasi sonrasinda onu Osman’in ölümünden sorumlu tutarak Cemel savasina yolaçmislardir. Cemel Savasi Hz. Ali’nin galibiyetiyle sonuçlanmistir. Hz. Ali bu olaydan sonra Sam’da hüküm sürmekte olan ve kendisine biat etmeyi reddeden Sam Valisi Muaviye sorununun çözümüne giristi. Muaviye, Hz. Ali’yi Osman’in ölümünden sorumlu tutuyor ve Sam’da bunun propagandasini yapiyordu. Hz. Ali’nin uyarilari sonuçsuz kalinca Hz. Ali ve Muaviye Ordulari arasinda Siffin Savasi (657) baslamis oldu. Hz. Ali’nin ordusu savasi kazanmak üzereyken, Muaviye’nin yakin adami Amr Ibn-ül As’in, askerlerin mizraklarinin ucuna Kuran sayfalarini baglatarak “Allahin kitabi sizinle bizim aramizda hakem olsun.” diye bagirtmasi sonucu Hz. Ali’nin ordusu saldiriyi durdurdu. Bu sekilde Amr’in hilesi ise yaramis ve iki taraftan hakemler seçilmis, bir sonuca ulasilamamistir. Burada Hz. Ali’nin ordusundan ayrilan bir grup da Hariciler adini almislardir. Böylece müslümanlar Hz. Ali yandaslari, Muaviye yandaslari ve Hariciler olmak üzere üçe bölünmüs oluyorlardi. Hz. Ali vefatindan önce Haricilere yönelik askeri bir harekat düzenlemis, önemli bir bölümünü yok etmisti. 24 Ocak 661’de ise Hz. Ali, Ibn Mülcem adli bir harici tarafindan ugradigi saldiri sonucunda sehid olmustur.

    Bu sekilde Emevi hükümdari Muaviye iktidara yönelik siyasal amaçlarini ne pahasina olursa olsun elde etmeye ugrasmis, Siffin’de Hz. Ali’ye yenilecegini anlayinca hileye basvurmus ve Hz. Ali’nin vefati ile Emevi saltanatini kurma amacina ulasmistir. Hz. Ali’nin vefati sonrasi Sam ve Misir disinda bütün eyaletler Hz. Hasan’a biat etmislerdi. Muaviye kendi iktidari için tehlikeli saydigi Hz. Hasan’i zehirletmekten de çekinmedi. Muaviye, Ehli Beyte ve Hz. Ali yandaslarina her türlü eziyeti yaptirmis, camilerde Hz. Ali’ye lanet okutmus ve kendisinden sonra oglu Yezid’in halife olmasini saglamak yoluna gitmisti. Hz. Hasan’in zehirletilmesiyle Yezid’in önünde en büyük engel olarak Hz. Hüseyin bulunmaktaydi.

    Yezid ilk is olarak Medine Valisi ve akrabasi Velid’e bir mektup yazarak, özellikle Hz. Hüseyin’in muhakkak kendisine uymasinin saglanmasini, bunu reddederse öldürülmesini emrediyordu. Dogal olarak Hz. Hüseyin’in Yezid gibi bir zalime itaat etmesi mümkün degildi. Hz. Hüseyin, Muhammed Hanefi’nin de tavsiyesiyle 4 Mayis 680 gecesi, bütün aile fertlerini yanina alarak Mekke’ye gitti. Ayrica, Hz. Hüseyin’in Yezid’e biat etmedigini ve Mekke’ye gittigini ögrenen Kûfeliler de Hz. Hüseyin’e elçiler göndererek Kûfe’ye davet ile kendisini halife olarak taniyacaklarini bildirdiler. Bunun üzerine Hz. Hüseyin amcaoglu Müslim’i uygun bir ortam saglamak için Kûfe’ye gönderdiyse de Müslim Yezid’in adamlarinca yakalanarak idam edildi. Hz. Hüseyin Mekke’den Kûfe’ye dogru yola çiktigi sirada Müslim öldürülmüstü.

    Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbela’ya geldiklerinde hem susuz birakilmis, hem de binlerce kisilik ordu tarafindan sarilmis durumdaydilar. Yezid’in Kûfe valisi Ubeydullah, Hz. Hüseyin’in geri dönmek, Yezid’le görüsmek veya islam sinirlarindan birine gitmek isteklerinden hiçbirini kabul etmedi. Esasen onun görevi Yezid’in emrini yerine getirmek, yani Hz. Hüseyin’i öldürmekti. Çünkü biliyordu ki Hz. Hüseyin yasadigi sürece efendisi Yezid’e rahat yoktu. Sözde müslümanlardan olusan koskoca bir ordu iktidar ugruna kendi dinlerini kuran Peygamberin torununu ve ailesini katletmeye kararliydi.

    Nihayet 10 Ekim 680 (Hicri 10 Muharrem 61) günü Hz. Hüseyin son hazirliklarini yapti ve Yezid’in ordusuna yaklasarak hitab etmek istediyse de, bu anlamli konusma Yezid’in ordusunu pek etkilemedi. Çok dengesiz bir sekilde baslayan savasta Hz. Hüseyin’in 23 süvari ve 40 piyadeden olusan savasçilari ögleden sonraya gelindiginde gittikçe azalmis bulunuyordu. Hz. Hüseyin de bu az sayida insanla yaya olarak savasiyordu. Sonunda Simr’in emriyle her yandan hücum edilerek Hz. Hüseyin sehid edildi.Sonra çadirlar yagma edildi, hasta olan Imam Zeynel Abidin de öldürülmek istendiyse de engellendi. Bu çirkin savasin en küçük kurbani ise daha alti aylik bir bebek olan Hz. Hüseyin’in oglu Ali Asgar’di. Hz. Hüseyin tarafinda sehid olanlar yetmis iki kisi idi.

    Kerbela olayi yüzyillara damgasini vurmus bir tarihsel olaydir. Bu olay o zamanki müslüman memleketleri halklarini o kadar etkiledi ki Emevi saltanati kökünden sarsildi. Kerbela Olayi Iran ve Hicaz’da duyulunca halkta Emevilere karsi büyük bir kin olustu ve isyan hareketleri basgösterdi. Yezid’in Mekke ve Medine’ye saldirmasi ise bardagi tasiran son damla oldu. Özet olarak , camilerde Hz. Ali’ye küfür ettirilmesi, önce Hz Hasan’in daha sonra da Hz. Hüseyin ve ailesinin ki Peygamberin soyu onlardan devam ediyordu, acimasizca öldürülmeleri, Emevi Hanedanina karsi muhalif bir düsünsel ve siyasal temeli olan bir harekete yolaçti. Bu harekete Hz.Ali yandasligi veya Alevilik demek mümkündür.

    Devamı..

Son Makaleler

Popüler