Yunus Emre Bir Şiirinde Bizans Yöntemiyle Tarih Düşmüştür
Yunus, “yetmişiki millete bir göz ile bakmış”ve şu dizeleriyle insanı kucaklamış, dünyayı sarmıştır:
Ben ay'ımı yerde gördüm
Ne isterim gökyüzünde
- Benim yüzüm yerde gerek
- Bana rahmet yerden yağar
- (...)
Dervişlik baştadır, tacta değildir
Issılık oddadır, sacda değildir
- Eğer bir insanın gönlün yıkarsan
- Hakka eylediğin secde değildir
- Yunus'umuzun şiirleri geniş araştırma ve yorumlara her zaman açık durmaktadır. Çok sayıda yerli ve yabancı bilim adamı, araştırmacı yazarlar Yunus'u değişik açılardan ele almışlardır. Halk ozanı, hümanist ve mutasavvıf olarak...
Doğudan batıya Anadolu'nun dört bir yanında mezarı olduğu söylenen Yunus Emre'nin, son zamanlarda bulunan yeni belgelere dayanarak 1238'lerde doğduğu ve 1320-1321 yıllarında öldüğü kabul edilmektedir. Şiirlerinde andığı bazı mutasavvıf ve ozanların 13. yüzyılın sonları ile 14. yüzyılın başlarında yaşadıklarının bilinmesi, onun çağını belirler. Kaldı ki aruz ölçüsüyle yazmış olduğu Risalat-al Nushiyye'sinin son beyitlerinden birine tarih de düşmüştür:
Söze tarih yediyüz yidiyidi
Yunus canı bu yolda fidiyidi
(Abdülbaki Gölpınarlı: Yunus Emre: Hayatı ve Bütün Şiirleri, İstanbul 1971: 95, beyit 556)
Hicri 707'de (Miladi 1307) yazmış olduğu bu yapıtında Yunus, İslami din ve ahlak felsefesi yapmıştır. Sanki bununla, Arapça ve Farsça yazan ulemaya, güç ve karmâşık konuların kendi öz dili Türkçeyle halka nasıl taşınacağını ve nasıl anlaşılır kılınacağını göstermeyi amaçlamıştır. O halk için şiir söylüyor, çalıp çığırıyordu. Oysa Arapçayı, Farsçayı da çok iyi biliyordu. Bu açıklamalardan sonra şimdi isterseniz asıl konumuza, Yunus Emre'nin bir başka şiirinin sonuna Bizans takvim sistemiyle attığı tarihe geçelim:
Yunus Emre ve şiirleri üzerinde çalışmış araştırmacılardan kimsenin ilgisini çektiğini göremediğimiz bu tarih, Gölpınarlı'nın kitabında “İnanca ait kıssalar” bölümüne soktuğu 169 numaralı şiirin son beyitindedir.
Yedi şiirden oluşan bu bölüme, “Yunus'un Yaratılış Destanları” başlığı konulsaydı belki daha doğru olacaktı. Bu destanlardaki;
- “evrenin özü”,
- “insanı oluşturan dört karşıt nesne”,
- “evren çekirdeği (gevher),
- “son hızla dönen gevherden oluşun buğu”',
- “buğudan oluşan gökyüzü ve yıldızlar”,
- “dönmeye başlayan gökyüzü ve ay”,
- "boşlukta duran denizler üstüne kurulan yer”
gibi, İslami inançlar dışındaki yaradılış düşünce ve varsayımlarını, Greko-Bizans bilim ve felsefi düşüncelerine dayandırarak yorumlamak olasıdır.
Çalap Adem cismini topraktan var eyledi
Şeytan geldi Adem'e tapmağa ar eyledi
- Aydır ben oddan nurdan ol bir avuç topraktan
- Bilmedi kim Adem’in batınına bakmadı
- Zahir gördü Adem’in batınına bakmadı
Bilmedi kim Adem’i halka server eyledi
- Kırk yıl kalıbı yattı adı alemi tuttu
- Gör şeytanı buğzundan ne fitneler eyledi
- Adem toprak yatmıştı ad'alemi tutmuştu
Fikrine bak İblis'in ya'ni hüner eyledi
- Ol yürüyen atlar' sürdü Adem üstüne
- Adem'e mekreyleyip ya'ni zafer eyledi
- Ademin göbeğinden Çalap yarattı atı
Vaf diye durugeldi atlar güzer eyledi
- Çün gitti Adem ahdı yetti Musa'nın vakti
- İblis'e işbu işler yavlak eser eyledi
- Musa gönüldü Tur'a Hakka münacat ede
Gördü kim bir akar su Musa nazar eyledi
- Musa aydır göreyim işbu su nerden gelir
- Ger böyle akar ise zir ü zeber eyledi
- İleriye vardı Musa gördü Lain'i ağlar
Gözü yaşı imiş su gözün pınar eyledi
- Musa sordu Lain'e ağladığın niçindir
- Nideyim ağlamadan işimi zar eyledi
- Mukarreb idim ben o Hakkın dergâhında bol
Götürdü urdu yere candan bizar eyledi
- Sen bilme misin Musa ben neden ayrıldığım
- Şunlar önüme düşer beni efkar eyledi
- Vargıl ayıtgıl Musa rahmet eylesin bana
Tövbe kıldım işime boş istiğfar eyledim
- Musa erdi Hazrete başladı münacata
- Unuttu emaneti söz muhtasar eyledi
- Çalap'tan erdi nida hani emanet dedi
Ol nidaya canını Musa nisar eyledi
- Vargıl ayıtgıl Musa rahmet edeyim ona
- Secde etsin Adem'e çün istiğfar eyledi
- Musa geldi Lain'e dedi Hakk'ın buyruğun
Secdeyi işitince döndü inkar eyledi
- Ben ondan umar idim derdime derman kıla
- Derdim dahı artırdı ya'ni tımar eyledi
- Ben eger tapsa ona ol vakıt tapar idim
Şimdi hod toprak olup zir ü zeber eyledi
- Adem İblis kim ola kim işi işleten Çalap
- Ay u Günü yaratıp leyl ü nehar eyledi
- Ma'ni nedir İblis'ten fuzullukturur bizde
Duydunsa işbu sözden sırr'âşıkar eyledi
- Çalap aydır şol kula inayet benden ola
- Ne Şeytan azdırısar ne kimse kar eyledi
- Altı bin yedi yüz (y)ü(z) yıldan geçen Adem'i
Dile getirdi Yunus şimdi tekrar eyledi
Bu 25 beyitlik şiirinde Yunus, kutsal kitaplarda geçen “Şeytan Söylencesi”ni ta Musa Peygamber zamanına indirip, onunla rastlaştırarak ilginç bir yorum getirmektedir:
Şeytan tanrısal buyruğa uymayıp, Adem'e tapmadığı gibi, ateşten atlarıyla ona karşı savaş açmıştır. Tanrı Adem'in kendi göbeğinden yarattığı atla onu korur ve şeytanı cennetten kovarak dünyaya salar. Vakit erişir Musa gelir. Şeytan Musa peygamberden, kendisini bağışlaması için tanrıya dua etmesini rica eder. Ancak Musa tanrıya yakarışı sırasında onun arzusunu unutmuştur. Tanrı anımsatır ve:
Vargıl ayıtgıl Musa, rahmet edeyim ona
Secde etsin Adam'e, çün istiğfar eyledi
diyerek eski buyruğunu yineler. Şeytan ise:
Ben eğer tapsam ona, ol vaktin tapar idim
Şimdi hod (kendisi) toprak olup Zir-ü zeber eyledi (tozu bile kalmadı)
sözleriyle karşı koyuşunu sürdürür. Yunus, “bu iblis öyküsünün anlamı, yaşamda fodulluk etmemektir, insan kendi kendisini azdırmazsa ona kimse kar eylemez” dersini çıkararak, olumlu bir yargıya varır.
İşte bu şiirinin sonuna tarih düşmektedir Yunus. Ancak bu tarih, Risale'sine attığı Hicri tarih yılı değildir:
Altı bin yediyüz ü yıldan geçen Adem'i
Dile getirdi Yunus şimdi tekrar eyledi
Gölpınarlı, Yunus Emre'nin şiirlerinde geçen, “yedi, dört, onsekiz, yetmiş bin, doksan bin, yüz yirmidört bin” gibi sayılar hakkında geniş denecek açıklamalar yaptığı halde, bu rakamı görmezlikten gelmiş. Oysa bu sayı Yunus Emre'nin yaşadığı çağda, Bizans'lıların kullandığı tarih atma sisteminin, yaratılıştan o güne kadar geçen yılı gösteren tarihten başkası değildir.
Farklı el yazmalarına dayanarak, Yunus Divanı'nın çeşitli yazarlar tarafından yapılan baskılarında bu beyitin ilk dizesinin “altı bin yidi yüzi yıldan...”, “altı bin yedi yüz yıldan...”, “altı bin yedi yüz yıllık...” okunuşları da mevcuttur.
Risale'deki tarih için de aynı durum söz konusudur. Karaman'daki el yazmasında bunun “sene tarih yedi yüzdeyidi”olarak geçtiğini Gölpınarlı belirtmektedir.
Bu örneklemelerden de destek alarak biz bu beyitin aslının:
Altı bin yedi yüz (y)ü(z) yıldan geçti Adem'i
Dile getirdi Yunus şimdi tekrar eyledi
olması gerektiği kanısındayız. Böylece hece sayısı 7 + 7 = 14 olduğu gibi, uyak (kafiye) uygunluğu da gerçekleşir.
Yunus Emre Adem'den kendi zamanına kadar geçen yılları açık bir sayıyla verdiğine göre, bu tarihleme sistemini biliyordu; yüz yıllık yanlışı yapmış olamaz. Yani yüz rakamı yinelenmiş ve 6700 + 100 = 6800 rakamı söz konusudur.
Yunus Emre'nin rakam ekleme yoluyla sayı basamakları oluşturduğu örnekler vardır.Birini verelim:
Yüz bin yirmi dört bin hası dört yüz kırk dört tabakası
Bu mülke bünyad olmada mülkü yaratanda idim
(Şiir 135, beyit 100)
Olasıdır ki Yunus, hece ölçüsünü tutturmak için bu tür kullanıma zaman zaman başvurmuştur.
Şu halde Yunus Emre, adı geçen şiiri, yaratılışın 6800. yılında, yani günümüzün tarihleme sistemine göre 1292 (Hicri 692) yılı içinde, 54 yaşlarında iken yazmıştır.
Erken Bizans'tan başlayarak geliştirilen ve Geç Bizans döneminde diğer bölgesel "Era'' sistemlerinin (bölgelerin Roma İmparatorluğu'na katılış tarihini başlangıç olarak alan) tamamıyla terk edilmesiyle, kullanılması yaygınlaşan “yaratılış yılı”, Adem'in ya da dünyanın yaratılmasından İsa'nın doğumuna kadar 5508 yıl geçmiş olduğu hesabına dayanırdı. Yani, yaratılışın ilk günü, İsa'dan 5508 yıl önce 31 Mart Pazar olarak kabul edilir, İsa'dan sonraki yıllar bu sayıya eklenerek tarih atılırdı. (Bkz. V. Grumel: Traite d'Etudes Byzantines I, La Chrolonogie, Paris 1958: 191-192, 219-224 ve genel kronolojik tablo s.240- 264)
Yunus Emre aruz ölçüsüyle yazdığı Risale'sinde Hicri 707 (Miladi 1307) tarihini, Risale'den daha önce yazıp, Adem ile şeytan söylencesini işlediği ve hece ölçüsünü kullandığı bu şiirinde ise, Bizans yaratılış yılı (6800 - 5508 = 1292) tarihini düşmüştür. Yunus'un tek bu şiiri bile, bizce onun Greko-Bizans dünyasını yakından tanıdığının göstergesidir
(1)Bogomil sözcüğü "evliya, yani tanrının dostu'' anlamına gelir ve Ortodoks Hristiyanlığa aykırı düşen bu "sapkın'' dinsel ve sosyal akım, Paulikienizm olarak Anadolu'da doğmuştur ve Anadolu kültürünün bir parçasıdır.