SULTAN ŞUCAEDDİN VELİ - (Alevi Önderi, Alevi Önderleri)

Sultan Suca adiyla da anilan büyük Anadolu Velisi’nin dogum ve ölüm tarihleri konusunda kesin kayitlar yoktur. Bu büyük velinin kisiligiyle ilgili en çok görülen tekke yasami ve Anadolu Alevi  kültürüne yapmis oldugu büyük hizmetlerdir.

 

 

 

 


 

Sucaeddin Veli Sultan’la ilgili bulunan bilgiler birbiriyle çelismektedirler. Kimi kaynaklar, 13. yüzyilda Haci Bektaslar’la birlikte Horasan’dan Anadolu’ya gelmis olarak gösterirken, birçok kaynak da onun Sultan Orhan ya da 11. Murat dönemlerinde yasadigini  göstermektedir.  

Eskisehir Seyitgazi Ilçesi’ne 7 km. uzaklikta bugünkü adiyla Aslanbeyli Köyü içerisinde büyük bir zaviyesi bulunan Sucaeddin Veli Sultan`in zaviyesi bugün bile tarihe ve dogaya meydan okuyarak ayakta kalan büyük bir zaviyedir.

Sultan Sucaeddin’in ,ölümünden sonra yakin taliplerinden Esiri Mahlasli birisi tarafindan kaleme alinan Velayet Name-i Sultan Sucaeddin adli menkibe zamanina isik tutmasi bakimindan önem tasimaktadir. 

Sultan Suca ile ilgili en büyük kaynak  Aslanbeyli köyünde bulunan o muhtesem yapidir.Bu büyük külliyede bulunan asevleri toplanti salonu,cemevi ve okuma salonundan anlasildigi üzere bura da yüzlerce ögrencinin egitim gördügü, yatili olarak kaldiklari ve egitim sonucunda da Anadolu köylerine gönderildikleri anlasilmaktadir. Sultan Süca’nin kimligini ve dönemin önemli velilerinden birisi oldugunu belgeleyen bu bina bugün bile benzer islev yapabilecek durumdadir.  

Sultan Suca’nin, 8. Imam Riza’nin soyundan geldigi, Anadolu’da birçok mürüdünün bulundugu, kendisinin dünyalik islerden pek hoslanmadigi, muritleriyle birlikte çevre köyleri gezerek toplumu aydinlatma görevi yaptigi bilinmektedir. 

Sultan’in müritleri salt Anadolu ile sinirli kalmayip, balkanlara kadar uzanan bir yol izlemislerdir. 

Sultan Sucaeddin Veli Vilayetnamesi’nde verilen bilgilere göre çevresindeki seyhler ve dedelerin Sultan Suca’yi büyük bir saygiyla izledikleri, bu seyhin izinden gittikleri yazilidir.  

Sultan Suca tekkesinin Alevi edebiyatinin, tasavvufunun okullarindan olmasi bu tekkede birçok ozanin yetismesine neden  olmustur. Hatta yillar sonra bile burada görev yapan postnisinlerden bazilari sairdir. Genç Abdal olarak bilinen Alevi ozanlarindan birisi bu tekkede yetismis, en güzel siirlerini Sultan Suca tekkesinde yazmistir. 

Bu büyük kulliyede bulunan Aleviligin tarihi kaynaklari ne yazik ki, 1826 tarihinde 11. Mahmut’un Alevi kültür katliamini yaparken  yok olmustur. 

Sultan Suca adina yazilan yüzlerce siir mevcuttur. Bunlardan  bazilarinin kendisine ait siirler olmasi ihtimali çok büyüktür. Sultan Suca’nin mahlasiyla yazilmis siirlere sikça rastlaniyor. 

Sultan Suca söyler pirden veliden

Biliriz biz bizi Külü Bedadan

Hak Muhammed yolu budur Ali’den

Er yarin hak divaninda bellidir

 

Hem Ali’sin hem Veli’sin Hizir’sin

Hak emriyle  alemlere nazirsin

Ismin çagrildigi yerde hazirsin

Tanrinin aslani Alim gel yetis

 

SULTAN SUCAEDDIN VELI VELAYETNAMESINDEN

  

Seyyit Gazi Sultan Hazretlerine geldi. Her kaçan kim Seyyit Gazi Sultan’a gelse, kürresinin gaipten kapisi açilirdi. Sultan Varligi, içine girerdi. Binisan diliyle Konuk Defteri edip otururdu.

 

Sultan, orada üç gün otururdu. Üç gün sonra cemadanin çekip Garkin köyüne gelirdi.

 

Ol gün, ziyade soguk gün idi. Vardi, Sultan bir ilicik yere kondu. Sultanin bir kerameti olurdu kim, soguk günde her kanda otursa kim harman kadari yere, Sultan’in çevresine soguk gelmezdi.

 

Abdallar, Sultan’i çevre alip otururlardi. Sultan, bir keramet dahi buydu kim düsmüsler elini alici idi.

 

Sultan ol gün eyram etti. Bir kisi, bir sofra kurbani getirdi ol köyden. Sultan itti; “Küçügüm, keskek bisirin” dedi. Ol sofra kurbanin keskek bisirüp yediler.

 

Pes, yarindasi Sultandayagin eline alip kalkti. Itti; ‘Küçügüm, bir devletli olsa, bu kis bizi beslese” dedi. Ol vakit nazarinda iki yüz miktari abdal var idi. Birisi cevap vermedi. Gördü kim birisi cevap vermez. Kürtbaba Karacaoglan “Sultanim, senden devletli kim ola? Bu garipleri meger yine sen besleyesin” dedi. Sultan Varligi, dahi dönüp Kürt-baba’dan yana nazar etti; “Rast edersin bre Karacaoglan rast” dedi.

 

Ol oradan çekilip Ilme’ye magaraya vardi. Girip magaraya oturdu. ‘Magaraya ocak yakin küçügüm. Pirler bunda kislar” dedi. Abdallar, ocak yaptilar. Sultan Varligi dahi ol kis anda kisladi.

 

Bir gün  bir baci, Sultan’in nazarina gelmek istedi; “Sultan‘in nazarina her kisinin muradi hasil olur. Ben dahi Sultanin nazarina yarayim. Benim dahi muradim budur kim eli yürük, divanelere çok yardim ider. Bilvesile ben de muradim hasil edem. Muradim vere” deyip Sultan nazarina geldi.

 

Kim Sultan nazarina gelse, niyetini gönlünde tutar idi. Ol dahi niyetini tutup Sultan nazarina geldi oturdu.

 

Sultan, ondan yana bakip güldü; “Küçügüm, bir lahza katlan. Senin dahi istedigin vereyim” dedi.

 

Megerim, ol köyün altinda bir ulu yol geçer idi. Ol yoldan üç yolcu gelirler idi. Bunu söylesirlerdi; “Bunda bir er varmis. Sultan Sucaeddin derlermis. Her kisinin gönlündekini bilirmis.” Bunu söylesirlerdi. “Gelin biz dahi bir müsgül  murad isteyelim. Eger gerçek er ise bizim dahi muradimizi vere” dirlerdi.

 

Birisi dahi itti, “Acep ne müskül murad olsa istesek” dedi.

 

Evvelki kisi itti; “Gelin bir adem isteyelim. Görelim verebilir mi?” dedi. Cehalet fikriyle Sultan’a yakin geldiler.

 

Sultan, magaradan çikip onlara el salladi. “Gelin a miskinler” deyip çagirdi. Hacil olup Sultan’in nazarina geldiler.

 

Baciyi çagirip anlarin yanina götürdü. “Iste ol istediginiz geldi” dedi. Ol bu muhiplcr dahi Sultan’in velayetini görüp yoluna girdiler vesselam.

 

Yine bir gün ol köyde bir kisi var idi. Balik avlardi. Sultan ana nefes itti; “Ol su kuslarini incitine yin. Eyi olmaz” dedi.

 

Ol kisi dahi Sultan’m iiefesini kabul etmeyip her gün balik avlardi. Bir gün yine balik avlamaya varip agini su içine saldi. Agina bir nesne doldu. Çeküp çikaramadi. Agin ipini bir agaca baglayip kodu. Varip köye haber eyledi. Itti; “Agima bir balik tutuldu. Çeke gördüm çikaramadim. Bütün köy’e yeter. Gelin, varalim çikaralim “dedi

 

Köy kavmi durup ag saldigi yere geldi. Agin ipine yapisip çektiler. Nice kim kenara getirürlerdi. dalbinip yine suyun içine girerdi. Pes, çeke çeke yoruldular. Sultan, agin içinden çika geldi. Itti; “Küçügüm, pirler sana nefes etti idi agin içün. Artik erüsürsün” deyip yürüyü veredi.

 

Ol kisi ayruk olmadi, vazgeldi vesselam.

 

Sultan, ol kisi ol i]me magarasinda geçirdi. Bahar olucak Sultan itti; “ Küçügüm. Komak’tan pirlerin türabi kamusu gelür” dedi.

 

Kalkip andan simdi mezari olan yire geldi oturdu. Sundu, yirden bir avuç toprak aldi. Didi; “Küçügüm, bu pirlerin tarla kokusudur” dedi. Ol yer virane. Kerbela misillu susuz, kir idi. Sultan Varligi ol makamda karar itti.

 

Abdallara Sultan itti; “Küçügüm, bunda kümesiye yapalim. Pirler bunda dahi yürüse gerek” dedi. Sultan’in nefesiyle abdallar dahi makamini  tuttular. Emma, suyun ayriktan getirirlerdi. Zira kim susuzluk yer idi.

Abdallarin bir gün gönüllerinden geçti kim. “Sultan bunda tekkesi yaptirdi. N’olaydi suyun dahi himmet edeydi” dediler.

 

Sultan dahi dönüp abdallardan yana nazar itti; “Küçügüm pirlerin suyu çoktur. Gelin varalim, çikalim” deyu yürüyü verdi. Yag pinari olan yere gelip nazar etti. Dayagini yere sokup çekti.

 

Dayagin yerinde bir su çikti. Itti; “Kazin indi küçügüm.” Abdallar, çevre alip kazdilar. Bir kalebe su çikardilar. Pes ol sudan içerlerdi. Ol pinarin adina Yag Pinari denilmesine sebep budur vesselam.

 

Horasan mülkünde bir çöl yer var idi. Beriyye demek olur. Sefligi üç günlük yerde bulunur.

 

Acem erenlerinden Baba Haki demekle meshur bir ihtiyar kisi var idi. Gün hosluguna aldanip bir nice abdalla bir gün ol çöle ugradi: Nagah ol ötesine varicak ol dervisleri tufan tuttu, yol bulunmadi. Kanceru gideceginlerin bilmeyip azdilar.

 

Pes, tufandan mecalleri kalmadi. Bir yer kuytusu ellerine girip bir hafta orada sindiler. Ne ol kuytudan çikabildiler. Ne kanceru gideceglerin bilürlerdi Canlarindan ümidün üzmislerdi.

 

Nagali gördüler bir yorgun geyik çikageldi. Zebun olmus, dilini çikarip solur. Kaçmaya takati kalmamis.

Ittiler; “Sol geyik, zebun geyik. Ancak, kim bilir aslan mi kovdu ya pars mi kovdu? Bir ele getireydik ola mi?” deyip kodular.Tuttular, bastilar. Kusaklarini ayaklarina bagladilar kim bogazliyalar. Geyik silkindi. Ellerinden bosandi, kusaklarini sürüyüp yürüdü. “Hay yine tutaydik ola mi?” deyüp üzerine çikavardilar. Geyik zebun zebun kaçardi.

 

Dervisler, köyü görüncek geyik gaip oldu önlerinden.

Ittiler;“Ol geyik degülmüs. Erenlerden bir kisi imis. Bize ol bun gününde destigar oldu” dediler.

 

Dervisler, köye varicak baslarindan geçen hikayeti serheylediler. Bir nice zamandan sonra Baba Haki, azmi Rum kildi. Roma gelip Sultan Sucaeddin Baba’nin nazarina yetisti. Otuz nefer abdalla, ol gün Sultan’in nazarina kirk ihtiyar kisi cemaatla gelmisti.

 

Her birinin nazannda on, yirmi, otuz abdal var idi. Sultan’in nazarinda otururlardi. Sultan Varligi, her birinin basindan geçeni vargeç edip oturdu. Baba Haki’nin yüzüne bakti. Itti; “Küçügüm, sizler, pirlerin yemesine kast idüp durursuz” dedi. Baba Haki, fikre vamp itti; “Sultaiiin hem bu rumuzu ne ola? dedi. Sultan Varligi itti; “Siz ol Beriyye’de medetsiz kaip durdunuz. Pirler, size ol adada medet yetüsmüstür” dedi. “Geyik donuna girüp siz pirleri bogazla maya kastedüp ayagina ip taktiniz. Pirler, elinizden bosanip köye köye sizin içün kilavuzluk eyledi . Alin kusagunuzi” deyüp Baba Haki’mn üzerine ativerdi.

 

Söyledikleri, baslarindan geçen sergüzesti Baba Haki insaf edüp itti; “Pizim dahi istedügimiz bunun gibi erdür kim hem dünyada, hem ahir2iie destegir ola” dedi. Ol dem kendüyi cemaatla Sultan’a teslim eyledi.

 

Ol demlerde Sultan Varligi, ne kadar lokma gelse bu günü yarina komazdi. Makulet, aslinda heman ol cemaata yetecek nesne var idi. Piriçten ve yagdan artik nesne yogudu. Sultan Hazretlerinin Cömert derler bir asçisi var idi. Olan pirinci pilav pisürdi.

 

Yagini eritirken döktü. Ayirip yaga dahi çare olmayip hacil oldu. Pes ol halinde Sultan erüsü geldi. Itti; “Küçügüm, ne kadar yagrniz döküldü ise, ol pinardan o kadar su getürün” dedi. Yarup getürdüler. pilav üzerine kodular. Ol pilav bayagidan dahi harboldu. Ol pinara Yag Pinan denilmesine sebep h~idur vesselam.

 

Acem erenlerinden bir ihtiyar kisi var idi. Adina Baba Mecnun derler idi. Ihtiyar dervis, birgün azm-i Rum kildi. Gelüp diyar-i Rum’a indi. Bir erin nazarina gelürdi. Hiç kimseden alinmazdi.

 

Kirk nefer abdalla gelip Sultan nazarina iristi. Sultan Varligi, Çam-bahçesinde otururdu. Cemaat, Sultan’i çevre almislardi.

 

Padisah, binisan diliyle Konuk Defteriler edüp otururlardi. Baba Mecnun otururken bir keçi donuna girdi. Duru gelüp cemaatin üzerinde bir dolanip yürüdü. Sultan Hazret, isaret eyledi; “sunun basina bir tas su koyun” dedi. Durup basina bir tas su koydular. Yine insan donunu buldu, yerine oturdu. Hiç kendinden nutuk gelmeyüp serseme oldu.

 

Pes Sultan, Yünlü Samut’a isaret eyledi “sor küçügüm, su kardasçiga, insan don undan niçin hayvan donuna girdi, döndü?” dedi. Yünlü Samut itti; “Abdal, su basindan geçen kissadan biliirsen? Donun insanin, niçün hayvan donuna girdin?” dedi.

 

Baba Mecnun eder; “Haiimce söyle okuru yürürken bir gökçe oglak oldum” dedi. Sultan, beni bogazlan dedi, emretti. Bogazlayip deri-mi soydular. Basimi kesip söyle biraktilar. Karnimi yarip bagirsaklarim çikardilar. Sultan, buyurdu kim: Karnini, bagirsaklarrni önce erüdün. Nesne kalmasin didi. Ayirdilar, temiz eylediler. Sultan, emir eyledi. Kazana koydular. Bir kazan pisürdüler. Emma, basimi degül, etümi ortaya getürüp yediler. Kemügümi bir yere getürüp cemi eyledi, yigdilar. Basumi getürüp üzerine kodular. Bir erkeç olup duru geldim. Pes, Sultan buyurdu: Basina bir tas su dökün dedi. Getürdüler, basima döktüler. Keçi donundan insan donuna geldüm dedi. “Iste halim böyle oldu kim cevap virdim” dedi.

 

Ol öyle deyincek Sultan Varligi itti; “Küçügüm, senin kardasin oldu kim, gördün simden geru seni ol görnesinden kurtardilar” dedi.

 

Pes, Sultan’in erligine insaf getürüp elüne ayagina düstü. Kirk vücut abdal ile Sultan’a yarini teslim eyledi. Ondan üç gün önden Sultan kirk kere tras olmustu. Bilmemislerdi kim ne rumuzdu.

 

Ahir bu tahir olucak bildiler kim bu rumuzmus vesselam.

 

Bir gün Sultan Varligi, Çambahçesi’nde itti; “Küçügüm, pirlerin sunda bir altin sikke kenigzi geçim dururdu. Hem bir altin masrapa bir üzengimiz kalup dururdu. Gelin, varalim; açalim” dedi.

 

Pes durup simdi Balpinari olan yerin üzerine geldi. “Iste, pirl dedügi yer budur, kazin” dedi. Imdi gördüler kim bir tasli kir. Ka lar, su asirdi, çikti. Dahi kazdilar, ol altin masrapayi buldular. Alip tan’in nazarina geldiler. Sultan, itti; “Dahi kazin küçügüm” dedi. 1 dilar, mahmuz ile üzengi çikti. “Yine kazin” dedi, kazdilar. Bir göz su çikti. Suyu bir tasa koyup Sultan’iu nazarina geldiler. Alip Sultan Varligii içti; “Küçügüm bala benzer. Bunun adi Balpinari olsun”dedi. Kim ki gelür bu sudan yunarsa pirler yüzü suyuna, dost divani, cehennem azabindan emin ola ol” dedi.

 

Pes Sultan, göçtükten sonra ol pinardan çikmaz, gürler vesselam.

 

Demirtas Bey oglu Ali Çelebi, Sultan’in ayette koçisi idi. “Piri, yadigari bende yara su, verin” deyu dervislere hücum edip ellerin alirdi. Demirtas Oglu “Sultan pirim” dedügüne sebep buydu kim gün Islam üzerine kafir geldi.

 

Beyler ittifak edüp üzerine vardilar, ugrastilar, Demirtas Oglu, dan ayrildi, kafir içinde kaldi; “Medet ya Sultan Sucaeddin” dedi. arada Sultan yerisip ani yerinden kapti. Ani, ati kaçip giderken ati üzerine kodu. -

 

Mahfil kelam , küfiri feth edüp döndüler.Sultan’in aski Demi Oglu’nun gönlüne düstü. “Çüii bu sultanimdan geçtim. Varayin tan ‘In nazarinda bir nemide girip hizmet ederim” dedi.

 

Makamina gelincek cemi hazinesini ve kullarini alip Sultan’in zarina geldi. Itti; “Sultanim, bir kulunuzu kulluga kabul eyle. Nazaj da bir nemd evlerin” dedi. Nice niyaz eyledi. Sultan, izin verip “Küçügüm, gedigin beklesen. Ol gedik de kabuldür. Zira pirler,ikindigözler” dedi. Pes, kendi dilegi Sultan nazarinda kabul olmaya dönüp yine kendi makamina geldi.

 

Bir gün otururken fikir eyledi kim, bin koyun çobaniyla bir hei yun altin akça, bir kös, bir kuru egerli at diledi kim Sultan’in nazari götürdü. Gönlünden bu rumuzu tutar, der ki “Eger bu illettigim nesleri kabul ederse bizi dahi dünya ve ahiret kabul etmistir” dedi.

 

Ol niyazila Sultan’a geldi. Ol getirdigi ati çekti. Sultan itti; Alin küçügüm.” Dahi ardinca olköseyi çekti; “Alin küçügüm” pirin oglanciklari “hayhaylar” dedi. Ardindan nice bin koyun çobaniyla çekti. Ani dahi “alin küçügüm” dedi. Dahi ardinca ol bir hemayun akçeyi çekip Sultan, altini kabul eylemedi. Itti; “El edin küçügüm, köpek yalagina dökün” dedi. Abdallar niyaz eylerdi kim, “insallah Sultan bu akçeyi kabul eyler, yiyevüz” dirlerdi. Hele vamp köpek yalagina döktüler. Köpekler asi yediler, altin akçe yalakta kaldi. Demirtas Bey oglu Ali Çelebi dahi el kavusturup karsi dururdu kim” bu getirdigim nesneleri yoluna kabul eyle” derdi.

 

Sultan itti; “Görün küçügüm, yalaga döktü günüz altun akçe nice oldu?” dedi. Vamp gördüler kim asi köpekler yimis, altun yalakta kalmis. Gelip Sultan nazarinda ani ittiler. Sultan dahi “ya küçügüm, it yimedigin biz nice yiyelim?” dedi. Pes Sultan, sag ~yanina nazar itti bir tasa. Ol tastan binihaye altan akça kabinda döne döne geldi. Sol yanina nazar itti. Yerden bir avuç toprak alip sikti. Avucunda altin akçe oldu. Itti; “Küçügüm, pirlerin aliin akçeye taki yoktur” dedi.

 

Pes, Demirtas Bey oglu Ali Çelebi, ziyade niyaz eyledi. Sultan; “Kuçügüm, kabul ittik’ dedi. Aldilar.

 

Andan sonra Ali Çelebi, kendi makamina geldi. Sultan’a daim gelir gider idi. Bir gün geldi, itti; “Devletli Sultanim, nazariniza birkaç sehirler ve köyler vakif edeyim. Sultan ‘in askina yisinler” dedi. Nice kim hiya eyledi, kabul eylemedi. Itti; “Küçügüm, pirlerin kimsenin nesnesine ihtiyaci yoktur” dedi. “Pirler, bas açik, yazin ayak oglanciklar dogurup durur. Pirlerin anlar, can ogludur. Pirlerin ocagina onlar uyarur” dedi vesselam.

 

Yine bir gün Sultan Varligi itti; “Dost divaninda ödül kodular. Yetmis bin binisan oglani yarisa saldilar. Hepsinden pirlerin ati ön geldi. Öndili, pirler aldi” dedi.

 

“Ol vaktin pirlerin, nasibin arturdular der. Elli yedi bin Rum adallarinin dernegi, pirlere verdiler. Nasiplerin pirlerden buyurdular. Nasibiniz pirlerdedir, küçügüm. Talep eylen. Ayiniz, gününüz yetirir, a hakkmntz. Ay gün hakki için kuçügüm. Pirler, kimsenin hakkin yimezlr. Tusan bu gezecegin girip pirler askina hora geçirir. Dost divani da pirler hakkini yitirmeye” dedi.

 

Pes ol demde Hünkar Haci Bektas abdallarindan Yakup Abdaldi derlerdi. Sultan nazarina hizmet kilurdi. Bir nice vakittir durup ileri gel “Sultanim, biz kuluna himmet nazar eyle” dedi.

 

Sultan Varligi, ol saat ana nazar eyledi. Ceyhun ve Suruze olup Si tan’in nazarinda samah durdu. Sultan dahi itti; “Küçügüm, varsa Gez Bel’in yatak verdik” dedi. Ol, aradan sabah dura dura gitti.

 

Gittikten sonra Sultan Varligi itti; «Varin küçügüm, Yakup’a son vakitlerden ne vakittir?” dedi. Meger kim dün içiydi.

 

Kirkkavak’a ardindan yitistiler. Egülüp giderken sordular; “De vakitlerden ne ’akittir?” Yakup Baba, göge bakip itti; “Iste gün. 1 ninde binihan dinin” dedi. Abdallar, geri Sultan’in nazarina geldil “Neylediniz küçügüm?” dedi. Ittiler; “Kirkkavak’ta (degirmen) ardindan yettük. Sorduk, iste günes ögle yerinde durur dedi” dediler. Sult Varligi, defi etti; “Küçügüm, asik oldur ki gündtizü, gecesi bir ol dedi.

 

Yakip Baba dahi gizlendi. Yatak salip nice oyunlar izhar edüp ida karar itti. Simdiki Yakup Han’da dahi astanesi isler. Ol iklirr eridir vesselamin. sibiniz pinlendedir, küçügüm. Talep eylen. Ayiniz, gününüz yetirin, alin hakkiniz. Ay gün hakki için külçügüm. Pirler, kimsenin hakkini yemezler. Tusan bu gezecegin girip pirler askina hora geçinir. Dost divaninda pirler hakkini yitirmeye” dedi.

 

Pes ol demde Hünkür Haci Bektas abdallanndan Yakup Abdal derledi. Sultan nazarina hizmet kilurdi. Bir nice vakittir durup ileri geldi; “Sultanim, biz kullarina himmet nazar eyle” dedi.

 

Sultan Varligi, ol saat ana nazar eyledi. Ceyhun ve Suruze olup Sultan’in nazarinda samah durdu. Sultan dahi itti; “Küçügüm, var sana Gez Bel’in yatak odasini verdik” dedi. Ol, aradan sabah dura dura gitti.

 

Gittikten sonra Sultan Varligi itti; “Varin küçügüm, Yakup’a sorun, vakitlerden ne vakittir?” dedi. Meger kim dün içiydi.

 

Kirkkavak’a ardindan yitistiler. Egülüp giderken sordular; “De ki vakitlerden ne vakittir?” Yakup Baba, göge bakip itti; “Iste gün. Yerinde binihan dinin” dedi. Abdallar, geri Sultan’in nazarina geldiler. “Neylediniz küçügüm?” dedi. Ittiler; “Kirkkavak’ta (degirmen) ardindan yettük. Sorduk, iste günes ögle yerinde durur dedi” dediler. Sultan Varligi, defi etti; “Küçügüm, asik oldur ki gündüzü, gecesi bir ola” dedi.

 

Yakip Baba dahi gizlendi. Yatak salip nice oyunlar izhar edüp anda karar itti. Simdiki Yakup Han’da dahi astanesi isler. Ol iklimin eridir vesselam.

 

 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

İgili Makaleler

Son Makaleler

Popüler