ŞEYH BEDREDDİN (BEDREDDİN MAHMUT) - (Alevi Önderi, Alevi Önderleri)

 

Şeyh Bedreddin, kesin olmamakla beraber 1365 yılında Simavna’da doğmuştur. Şeyh Bedreddin öğrenimine Edirne’de başladı. Bursa ve Konya’da eğitimini tamamladıktan sonra Mısır’a giderek zamanın ünlü bilginlerinden dersler aldı. Şeyh Bedreddin’in düşüncesi ve yaşamı Mısır’da Şeyh Hüseyin Ahlati ile tanışmasından sonra değişti. Çünkü Bedreddin o güne kadar hep Sünni İslam anlayışını benimseyenlerin çevresinde bulunmuş ve kendi düşünceleri de öyle şekillenmişti. Şeyh Hüseyin Ahlati ise Ehlibeyt düşüncesini yani Aleviliği benimseyen birisiydi. Şeyh Bedreddin, Şeyh Hüseyin Ahlati ile yaptığı sayısız tartışma ve sohbet sonrası Aleviliği benimsemişti. Bu aşamadan sonra Şeyh Bedreddin Tebriz’e giderek sarayda düzenlenen tartışmalara katılır. Tekrar Mısır’a dönüşünden kısa bir süre sonra Şeyh Hüseyin Ahlati vefat eder. Şeyh Bedreddin, Hüseyin Ahlati’nin yerine geçer. Bu makamda fazla durmayan Bedreddin Şam, Halep, Karaman, Konya, Aydın, Tire ve İzmir’e uğradıktan sonra 1406 yılında Edirne’ye gelir. Bu sırada Osmanlı İmparatorluğunda taht kavgası başlar. Süleyman Çelebi’yi yenen Musa Çelebi Edirne’yi ele geçirir. Hükümdarlığını ilan eden Musa Çelebi, etkisi ve sevenleri giderek artan Şeyh Bedreddin’i kazaskerliğe getirir. 1413 yılında Musa Çelebi’yi yenen kardeş Çelebi Mehmet, Şeyh Bedreddin’i İznik’e sürgüne gönderir. 

 

 

 


 

 

Osmanlı İmparatorluğu halk üzerindeki baskısını arttırıyordu. Baskılardan ve zulümden bıkan halk Şeyh Bedreddin’in ve diğer Alevi önderlerinin telkinleri sonucu isyan ediyordu.

Alevi isyan ve ayaklanma tarihinin en önemli halkalarından birini Şeyh Bedreddin oluşturuyor. Şeyh Bedreddin’e bağlı olan Börklüce Mustafa Aydın’da, Torlak Kemal ise Manisa’da şanlı bir direniş gerçekleştiriyorlardı. Bu direnişler Osmanlı ordusuna ağır kayıplar verirken kendileri yenilmekten kurtulamadılar. Börklüce Mustafa’ya ve Torlak Kemal’e yapılan işkence ve bu işkenceye yiğitçe karşı koymasıyla Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal Anadolu Alevi halkının asırlarca belleğinde ve yüreğinde yer etmesini sağladı. Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in yenilmesi sonucu Şeyh Bedreddin İznik’ten gizlice ayrıldı. Kendisini sevenlerin çok olduğu Deliorman yöresine çekildi. Hâlâ nasıl olduğu anlaşılmayan; Şeyh Bedreddin Osmanlı ordusuna esir düşer. Serez’e götürülen  Şeyh Bedreddin orada idam edilir (1420).

ŞEYH BEDREDDİN DÜŞÜNCESİNDEN KESİTLER:

  • Hayatı ve dünyayı kendi küçük dünyaları ile sınırlı tutanlar bizi anlamazlar.
  • İnsanlar birbirlerine yahut haksız mala, meşru olmayan paraya veya rütbe ve mevkilere yiyecek ve içeceklere ibadet ediyorlar da, Allah’a ibadet ediyoruz sanında bulunuyorlar.
  • Bütün namazlar ve niyazlar ahlâkın düzeltilmesi için iç yüzün arınlanması için birer vasıtadan ibarettir. Hakiki ibadetin hiç bir vakit kayıt ve şartı yoktur. Hangi tarzda yapılırsa yapılsın, Tanrının dileğine uygun olur. İbadetin temeli maksudun Hak olmasıdır. Bir cemaatte bu temel bulunmayınca yaptıkları ibadetler de kaybolur. Yalnız kötü toplantılar kalır. Fenalık üzerinde toplananlardan sen hemen uzaklaş.
  • Kötü ve Çirkin işlerle uğraşan insanlar Hak’tan uzaklaşmışlardır. Cehennem işte budur. Cennetle cehennemi başka yerde aramak saçmalıktır.
  • İnsanlar eylemleriyle, düşünce ve fikirleriyle güzeli ve iyiyi bulabildikleri oranda Hak’la kavuşmuşlardır.
  • İnsanlar Müslümanlıktan önce somut bir puta taparlardı, çağımızda ise hayali bir puta tapıyorlar. Belki bir gün Hak kendisini gösterirde Hak olarak ona taparlar.
  • Gerçek tasavvufçu, hiç bir insan gözünün görmediği, kulağının işitmediği, gönlünün sezmediği şeyhleri bilir. Onları halka, kafalarının alabileceği şekilde anlatır. Ama aslını içinde gizler. Eğer halk bunu öğrenirse, kendisini öldürür.
  • Tanrı dünyayı yarattı ve insanlara verdi. Demek ki; dünyanın toprağı ve bu toprağın bütün ürünleri insanların ortak malıdır. Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim, sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. Çünkü bütün bunlar hepimiz içindir ve hepimizin malıdır.
  • Tarih, gelecek için kavga verip, yitmiş bile olsa, insanlık için vuruşanları hiç unutmaz.
  • İbadet etmekten amaç; ezeli ve büyük varlığa gönüllerin yönelmesi ve kapılmasıdır. Yoksa dünya umuruna dalmış bir kalp ile bin sene namaz kılmış, oruç tutmuş olsan, bundan dolayı hiç bir sevap ve mükâfat kazanamazsın.
  • Ölmezden önce ölmek, dünyanın zevklerinden ve hayvani hırs ve şehvetlerinden sakınmaktır. Onu yapabilen insan, şüphesiz ki; hakiki varlık ile birleşir. Ve sonsuz hayat ile diri olur. Ancak insanlar dünyanın bin bir türlü çekici ve aldatıcı zevkinden, çeşit çeşit yakıcı hırslarından ayrılmadıkları için buna gönül vermezler.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

İgili Makaleler

Son Makaleler

Popüler