HZ. ALİ İÇİN NE DEDİLER? (Hz. MUHAMMED’in Hz. ALİ HAKKINDA SÖYLEDİĞİ)

 

Hz. MUHAMMED’in Hz. ALİ HAKKINDA SÖYLEDİĞİ

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

SÖZLER

1. Ali, benim ilmimin haznedarıdır.

  • 2. Ali bendendir, ben de Ali’denim, kendi yerime ancak ben veya Ali eda edebilir.
  • 3. Ali benden, ben de Ali’denim, kendisi de tüm müminlerin Veli’sidir.
  • 4. Ali, benim ilmimin kapısıdır.
  • 5. Ali benim bilgimin kapısıdır. Tebliğe memur olarak gönderdiğim şeyleri benden sonra ümmetime bildiren, açıklayan kişidir. O’nu dinleyin. O’na baş kaldırmak nifaktır.
  • 6. Ali, benden sonra hak uğruna insanlara kılıç sallayacaktır.
  • 7. Ali, dinin direğidir.
  • 8. Ali hakladır, hak da Ali’yledir, ikisi Kıyamet Günü’nde havuz başına varana dek birbirinden asla ayrılmazlar.
  • 9. Ali, ihtilaflar hakkında hüküm vermede insanların en bilgilisidir.
  • 10. Ali, insanların ilim açısından en bilgili olanıdır.
  • 11. Ali her hususta KuraniIle Beraberdir. O Kuran dışı bir söz söylemez. Ve bir iş işlemez. Kuran da Ali’den asla ayrılmaz.
  • 12. Ali, Kur’an’ladır, Kur’an da Ali iledir.
  • 13. Ali, müminlerin dilediği ve uyduğu kişidir. Mal ise münafıkların dilediği şey.
  • 14. Ali, Peygamber ashabının en çok ilim sahibi olanıdır.
  • 15. Ali, ümmet içerisinde Allah’ın indirdikleri hakkında en çok bilgi sahibi olan kimsedir
  • 16. Ali bin Ebî Tâlib, sizin aranızda Allah’In hükmüyle hükmetmiştir.
  • 17. Ali bin Ebî Tâlib, benden sonra ümmetimin en bilgilisi ve ihtilaf ettikleri konularda en iyi hüküm verenidir.
  • 18. Ali bin Ebi Talib din kapısıdır. Her kim o kapıdan içeri geçerse mümin ve her kim o kapıdan dışarı çıkarsa kafir olur.
  • 19. Ali’nin kapısından başka mescide açılan tüm kapıları kapatmaya emrolundum, aranızda konuşanlar oldu, Allah’a yemin olsun ki ben kendimden ne açtım, ne de kapattım, ben ancak emrolunduğum şeyi yerine getirdim.
  • 20. Ali’ye sövmeyiniz, zira Ali, Allah’ın zatına sürülmüştür.
  • 21. Ali’yi anmak ibadettir
  • 22. Ali’den şikâyet etmeyin; zira o, Allah’ın zâtı hakkında katıdır ve müdâra ehli değildir.
  • 23. “Ali’nin eti benim etimdir. Ali’nin canı benim canımdır. Ali’nin kanı benim kanımdır. Her kim ki Ali’yi severse, beni sever, Beni seven de Allahı sever. Her kim ki Ali’ye düşman olur, bana da düşman olur, Bana düşman olan da Allaha da düşman olur. Ali’nin dostluğunu kazanan benim dostluğumu, benim dostluğumu kazanan da Allahın dostluğunu kazanır” –Veda Hutbesinden–.
  • 24. Ali’den üstün yiğit (feta), Zülfikar’dan üstün kılıç yoktur.
  • 25. Al-i Muhammed’i tanımak Cehennem’den kurtuluştur; Al-i Muhammed’i sevmek Sırat Köprüsü’nden geçiştir; Al-i Muhammed’in velayetini kabul etmek azaptan emanda olmaktır.
  • 26. Ali’nin dostu, benim dostum; Ali’nin düşmanı, benim düşmanımdır.
  • 27. Ali’nin on sekiz özelliği var ki, bunların hiç biri bu ümmetten hiç kimsede yoktur.
  • 28. Ali ve yandaşları Kıyamet gününde kurtulmuş olanlardır.
  • 29. Ali’ye düşmanlık edene Allah düşmanlık etsin.
  • 30. Ali’yi ancak mümin sever ve kendisini ancak münafık buğz eder.
  • 31. Ali’yi sevmek iman, ona düşmanlık duymak nifaktır.
  • 32. Ali’yi sevmek ateşten (Cehennemden) kurtuluştur, Ali’yi sevmek ateşin odunu yediği gibi günahları yer, Ali’yi sevmek nifaktan kurtuluştur.
  • 33. Allah bana emretti ki, seni yaklaştırayım, sana ilim vereyim ki onunla dolasın.
  • 34. Allah, meleklerine karşı her gün Ali’yle övünür.
  • 35. Allahım, Ali’yi koruyanı sen koru, ona ikramda bulunana sen de ikramda bulun, onu hor göreni sen de hor gör.
  • 36. Allahım. Dini kâmil ettiği, nimeti tamamladığı, benim peygamberliğime ve Ali’nin velâyet ve imametine razı olduğun için sana şükürler olsun.
  • 37. Allah’ım, ben de kardeşim Musa’nın söylediğini söylüyorum: ‘Allah’ım bana Ehlimden bir vezir kıl, kardeşim Ali’yi, onunla arkamı kuvvetlendir, onu işime ortak kıl, seni bol bol tesbih edelim, seni çok analım, şüphesiz sen bizi görmektesin.
  • 38. Allah’tan istedim ki bu belleyip kavrayan kulak senin kulağın olsun.
  • 39. Allah-u Teala, seni kendime yaklaştırıp asla uzaklaştırmamamı ve sana öğretmemi emretmiştir. Senin de belleyip kavraman gerekmektedir. Hiç kuşkusuz, Allah senin belleyip kavramanı sağlayacaktır.
  • 40. Bana iman edip beni doğrulayana Ali bin Ebi Talib’in velayetini tavsiye ederim. Kim onu veli edinirse beni veli edinmiş olur, beni veli edinen de Allah’ı veli edinmiş olur, onu seven beni sevmiştir, beni seven de Allah’ı sevmiştir, onu buğzeden beni buğzetmiştir, beni buğzeden de Allah’ı buğzetmiştir.
  • 41. Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur, bana isyan eden ise Allah’a isyan etmiş olur. Ali’ye itaat eden ise bana itaat etmiş olur, ona isyan eden ise bana isyan etmiş olur.
  • 42. Ben Adem oğullarının efendisiyim, Ali de Arapların efendisidir.
  • 43. Ben fıkıh şehriyim ve Ali de onun kapısıdır. O halde kim ilim isterse, kapıya gelsin.
  • 44. Ben hikmet eviyim, Ali de kapısıdır.
  • 45. Ben hikmet eviyim; Ali de o evin kapısıdır.
  • 46. Ben hikmet şehriyim ve Ali de onun kapısıdır. O halde kim hikmet isterse, kapıya gelsin.
  • 47. Ben ilmin kentiyim, Ali de kapısıdır.
  • 48. Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır.
  • 49. Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır. İlmi isteyen kimse kapıdan girmelidir.
  • 50. Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır. İlmi isteyen kapıya gelsin.
  • 51. Ben ilim şehriyim ve Ali onun kapısıdır. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: ‘Evlere kapılarından girin. O halde, kim ilim istiyorsa, ona kapısından girsin.
  • 52. Ben kimin efendisi isem, Ali de onun efendisidir. Allah’ım, Ali’ye dost olana dost ol, ona düşman olana da düşman ol.
  • 53. Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.
  • 54. Ben kimin mevlası isem, bu Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım! Ona dost olana dost ol ve ona düşman olana düşman ol.
  • 55. Ben, bildiğim her şeyi Ali’ye de öğrettim; o, benim ilim şehrimin kapısıdır
  • 56. Ben Kur’ân’ın inişi üzerinde, onu kabul ettirmek için savaşmadayım; Ali ise onun te’vili için, hükmünün gereğini bildirmek için savaşır.
  • 57. Ben, öğrendiğim her şeyi, mutlaka Ali’ye de öğrettim; o, benim ilim şehrimin kapısıdır.
  • 58. Ben peygamberlerin Seyyidiyim, Ali de vasilerin Seyyididir. Benden sonra vasilerim 12 dir, birincisi Ali, sonuncuları el-Kaim Mehdi’dir.
  • 59. Ben peygamberlerin sonuncusuyum, sen de ey Ali vasilerin sonuncususun.
  • 60. Ben ve Ali, aynı ağaçtanız, insanlar ise çeşitli ağaçlardandırlar.
  • 61. Ben ve Ali, Allah’ın yaratıklarına olan hüccetiyiz.
  • 62. Benden sonra ümmetime ihtilâf ettikleri hususları açıklayacak olan sensin.
  • 63. Benden sonra sünnete ve (yargılarda) hüküm verme hususunda, ümmetimin en bilgilisi Ali bin Ebî Tâlib’dir.
  • 64. Benden sonra fitneler zuhur edecektir. O zamanı gördüğünüzde Ali bin Ebi Talib’i iltizam ediniz. Çünkü kendisi doğru ve yanlışı birbirinden ayırt edendir.
  • 65. Benden sonra imam olarak halka doğru yolu göstermek üzere seni seçtim. Senden razı oldum.”Allah’ım O’nu seveni sev O’ na düşman olana düşman ol.
  • 66. Benden sonra fitne (huzursuzluk) olacaktır. Bu oldumu, Ebu Talip oğlu Ali tarafını tutun. Çünkü O bana ilk iman edendir. Kıyamettede benimle ilk dostluk edecek odur. O Sıddıık-ı Ekber’ dir. O bu ümmetin Faruk’udur. O müminlerin ulusudur, reisidir.
  • 67. Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır, özünüz doğru olarak O’na uyun...”. “Allah’ım O’nu seveni sev. O’ na düşman olana düşman ol”.
  • 68. Benden sonra fitneler olacaktır. Bunlar gerçekleştiğinde sizler iki şeye tutunun, Kuran’a ve Ali ibin Ebi Talib’e.
  • 69. Bir kişi, Beyt-ül Haram’da Rükun ile Makam arasında devamlı zikir edip oruç tutsa dahi, Âl-i Muhammed’e kin duyduğu taktirde mutlaka Cehennem’e gidecektir
  • 70. Biz Ehl-i Beyt’i ancak mü’min ve muttaki olan sever; ve bize ancak münafık ve şaki olan kin besler.
  • 71. Biz Ehl-i Beyt’in sevgisine sarılın. Çünkü Allah’ın huzuruna bizi severek çıkan kimse, bizim şefaatimizle Cennet’e gider. Nefsimin elinde olduğu Allah’a yemin ederim ki, bizim hakkımızı tanımadıktan sonra hiçbir kulun ameli kendine bir fayda sağlamayacaktır.
  • 72. Bu ümmetin uyarıcısı benim. Hidayete erişitiricisi de Ali’dir.
  • 73. Bu sadıkların imamı, kafirlerin katilidir. Ona yardımcı olana yardım olunur, ondan yardımı esirgeyenden yardım esirgenir. (Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin kolunu tutarak buyurmuşlardır.
  • 74. Canımı elinde tutan Rabbime andolsun ki Ali ve ona uyanlar kıyamet günü kurtuluşa erenlerdendir.
  • 75. Eğer Ali’nin Zülfekâr’ının darbesi olmasaydı, İslâm ayakta kalamazdı.
  • 76. En iyi hüküm vereniniz Ali’dir.
  • 77. Ey Ali, Allah senin rızana rıza, gazabına da gazap gösterir.
  • 78. Ey Ali, ben Kuran’ın tenzili için savaştığım gibi sen de Kuran’ın tevili için savaşacaksın.
  • 79. Ey Ali, ben ilmin şehriyim, sen ise onun kapısısın. Şehre ancak kapıdan varılır. Bir kimse beni sevdiğini söyleyip seni buğz ederse, beni sevmiyor ve yalancıdır. Zira sen bendensin ve ben de sendenim, senin etin etim, kanın kanım, ruhun ruhum, sırrıyetin sırriyetim ve senin adaletin benim adaletimdir. Sana itaat eden kişi ne saadetlidir ve sana karşı asi olan kişi ise ne bedhahtır. Seni Veliyyül emr kabul eden kazanır ve sana karşı çıkıp düşmanlık eden ise kaybeder. Sana iltizam eden kişi muradına erecektir ve seni terk eden kişi ise helak olacaktır. Senin ve senden gelecek evlatlarından olan imamların misali Nuh (as)’un gemisi gibidir. Her kim gemiye bindiyse kurtuldu ve her kim muhalefet ettiyse helak oldu. Sizin misaliniz de yıldızlar gibidir, bir yıldız kaybolduğunda Kıyamet’e kadar onun yerine başka bir yıldız (imam) doğacaktır.
  • 80. Ey Ali, her kim sana karşı savaşırsa bana karşı savaşmıştır. Seni buğz eden, beni buğz etmiştir. Seni söven de beni sövmüştür. Çünkü sen benden nefsim gibisin. Senin ruhun ruhumdan ve tıynetin tıynetimdendir. Şanı Yüce olan Allah, seni ve beni nurundan yarattı. İkimizi seçip beni peygamberliğe ve seni de imamlığa tercih etti.
  • 81. Ey Allahım, ondan (Ali’den) sıcak ve soğuğu gider.
  • 82. Ey Ali, sen benim kardeşim, safiyim, vasim, vezirim ve eminimsin. Sen benden Harun’un Musa’ya olan menzilesindesin, ancak şu farkla ki, benden sonra peygamber yoktur. Her kim seni sevip ölürse, Allah o kişiye iman ve eman ile hatmedecektir. Her kim seni buğz edip ölürse, o kişiye İslam’dan bir nasip olmayacaktır.
  • 83. Ey Ali, seni ancak mümin sever ve sana ancak münafık buğz eder.
  • 84. Ey Ali, senin imamlığını inkar eden benim peygamberliğimi inkar etmiş olur. Ey Ali, sen benim vasim, varisim, çocuklarımın babası ve kızımın kocasısın. Senin emrin emrim ve senin nehyettiğin benim nehyettiğimdir. Beni peygamberlik ile gönderip, beni yaratılmışların en hayırlısı kılan Allah’a yemin olsun ki, sen yaratılmışların üzerine Allah’ın hüccetisin. Sen Allah’ın sırrına onun güvendiği ve yarattıkları üzerine onun halifesisin.
  • 85. Ey Ali, ikimiz Allah’ın nurundan yaratıldık.
  • 86. Ey Ali, razı olmaz mısın ki ben senin kardeşinim, sen de benim kardeşimsin.
  • 87. Ey Ali, sen benden sonra ümmetin ihtilafa düseceği hususları beyan edecek kimsesin.
  • 88. Ey Allah’ın kulları, Bu Ali’nin kanı benim kanımdır, teni benim tenimdir ve canı benim canımdır.
  • 89. “Ey Ansar halkı, ona tutunduğunuz müddetçe benden sonra asla sapmayacağınız bir şeyi sizlere tavsiye edeyim mi?”. Hz. Muhammed bu soruyu Ensara soruyor. Onlar da “Evet ey Resulullah” derler. Bunun üzerine Resulullah buyurur: “Bu, Ali’dir, beni sevdiğiniz gibi onu seviniz ve bana ikramda bulunduğunuz gibi ona ikramda bulununuz. Size söylediklerimi Cebrail vasıtasıyla Allah bana emretti.
  • 90. Ey insanlar, fazilet, şeref ve menzilet Allah Resulü’nün ve zürriyetinin velâyetini kabul etmektedir. Öyleyse, batıl yollar sizi kapıp almasın.
  • 91. Ey insanlar! Allah benim mevlâmdır, ben de sizin mevlânızım ve ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allah’ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu yalnız bırakanı yalnız bırak, onu seveni sev, ona buğzedene buğzet. Sonra şöyle buyurdular: “Allah’ım, şahit ol!”
  • 92. Ey halk! Biliniz ki; ben de insanım. Allah’ın daveti bana yakında gelecektir. Ben de onu kabul edeceğim. İşte size ben iki mühim ve en değerli emaneti miras bırakıyorum. Bunlardan birincisi Kuran, ikincisi benim Ehlibeytim. Allah’ın huzurunda size Ehlibeytimi tavsiye ediyorum. Allah’in huzurunda size Ehlibeytimi tavsiye ediyorum. Allah’ın huzurunda size Ehlibeytimi tavsiye ediyorum. –Veda Hutbesinden–.
  • 93. Ey Allah’ın kulları, bu Ali’nin kanı benim kanımdır, teni benim tenimdir ve canı benim canımdır. Her kim bu Ali’yi severse, beni sever beni seven de Allah’ı sevmiş olur. Ali’ye kim düşmanlık ederse bana düşmanlık etmiş olur.
  • 94. Fatıma’yı Ali ile evlendirmemi Allah bana emretti.
  • 95. Hayatım gibi yaşamak isteyen Ali’yi kendine Veli edinsin.
  • 96. Hendek Savaşında Hz Ali ile Amr İbni Abdeved’in karşı karşıya geldikleri zaman “İmanın bütünüyle şirkin bütünü karşı karşıyadır.” demiştir Hz Muhammed. Ve Hz Ali galip geldiğinde “Senin bu zaferin, Muhammed ümmetinin amellerinin tümüyle kıyas edildiğinde, şüphesiz senin bu müthiş zaferin ağır gelecektir” diyerek Hz Ali’nin bu zaferinin ne derece önemli olduğunu belirtmiştir Hz. Muhammed.
  • 97. Her kim Allah’ın gazabını söndürmek ve amelinin Allah’ın yanında kabul edilmesini istiyorsa Ali bin Ebi Talib’i sevsin. Çünkü onun sevgisi imanı arttırır, onun sevgisi ateşin kurşunları erittiği gibi kötülükleri eritir.
  • 98. Her kim bu Ali’yi severse, beni sever beni seven de Allah’ı sevmişs olur. Ali’ye kim düşmanlık ederse bana düşmanlık etmiş olur.
  • 99. Her kim halifelik için Ali ile savaşırsa onu öldürünüz.
  • 100. Her kim rahmet ile yürüyüp, rahmet ile sabahlamayı severse, zürriyetimin en faziletli zürriyet olduğunu ve vasimin (Ali’nin) en faziletli vasi olduğunu hiçbir zaman kalbiyyen şüphe etmesin.
  • 101. Benden sonra on iki halife gelecek. hepsi de Ben-i Haşim’dendir.
  • 102. Hiç bir peygamber yoktur ki, onunla Ali gizli olarak gönderilmiş olmasın, benimle ise açık olarak gönderilmiştir. Arapça Meali: “Me min nebi illâ ve büisa meahü Ali bâtinen ve mai zâhiren”
  • 103. Hikmet, on parçaya bölündü, dokuzu Ali’ye verildi, kalanı da diğer insanlara pay edildi.
  • 104. Hidayet önderi sensin ya Ali! Benden sonra hidayet arayanlar seninle hidayeti bulacaklar.
  • 105. İçinizde bu benim kardeşimdir, vasiymdir, halifemdir, artık O’nu dinleyin ve O’na itaat edin. (Hz. Muhammed, Ebu Talib ‘in evindeki bir toplantıda, ellerini Ali’nin omuzlarına koyarak bunları söyler).
  • 106. İmanın bütünüyle sirkin bütünü karşı karşıyadır. Hz. Muhammed, Hendek Savaşında Hz. Ali ile Amr İbni Abdevedin karşı karşıya geldikleri zaman bu sözü Hz. Ali için söylemiştir. Ve Hz Ali galip geldiginde de “Senin bu zaferin, Muhammed ümmetinin amellerinin tümüyle kıyas edildiğinde, şüphesiz senin bu müthiş zaferin ağır gelecektir” buyurmuşlardır.
  • 107. İnsanların en hayırlısı geldi. (Ne zaman Hz. Ali gelse, Hz. Peygamber söylüyorlardı.: Kaynak: Taberî Tefsiri, Suyutî, Hadisi ed-Dürr’ül-Mensur, es-Savaik’ul-Muhrika, s. 96, Nur’ul-Ebsar, s. 70 ve 101.)
  • 108. Kıyamet Günü’nde Ali bin Ebi Talib, Cennet’in yüksekliklerinde olan Firdevs Dağı’nın üzerinde bulunacak, o dağın üstünde Alemlerin Rabbinin arşı ve altında kol kol akan Cennet’in içine akan nehirler vardır, kendisi nurdan bir kürsüye oturup elinde tesnim (içecek) olacak, onun ve Ehl-i Beyt’inin velayetini kabul etmeyenler, Sırat’ın üstünden geçemeyecek. Ali o gün, sevenlerini Cennet’e, buğz edenlerini de Cehennem’e geçirecektir.
  • 109. Kıyamet Günü olunca, kul bir adım atmadan dört şeyden sorgulanacaktır. Ömrünü nasıl tükettiğinden, bedenini nerede eksilttiğinden, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve biz Ehl-i Beyt’in sevgisinden.
  • 110. Kim azminden dolayı Nuh’a, ilminden dolayı Adem’e, hilminden dolayı İbrahim’e, zekasından dolayı Musa’ya ve zühdünden dolayı İsa’ya bakmak isterse, Ali bin Ebu Talib’e baksın.
  • 111. Kim benim hayatımı yaşayıp, benim ölümüm gibi ölmeyi istiyor ve Rabbimin diktiği Cennet’te mesken edinmeyi arzu ediyorsa, benden sonra kendine veli olarak Ali’yi seçsin, ona sadık kalanlara sadık kalsın. Benden sonra Ehl-i Beyt’ime uysun, onları kendine örnek alsın. Çünkü onlar benim soyumdurlar, benim tıynetimden yaratılmışlar ve benim ilim ve kavrayışımı kazanmışlardır. Ümmetimden onların faziletini yalanlayanlara, onlarla bağımı kesenlere yazıklar olsun. Allah onlara şefaatimi nasip etmesin.
  • 112. Kim benim gibi yaşayıp, benim gibi ölmeyi ve bana Allah’ın va’dettiği ebedi Cennet’e gitmeyi istiyorsa, Ali ve ondan sonraki zürriyetini kendine veli edinsin. Çünkü hiçbir zaman onlar sizi hidayet kapısından çıkarıp dalalet kapısına yöneltmezler.
  • 113. Kim, benim hayatımla yaşamayı, benim ölümümle ölmeyi ve Rabb’imin bana vadettiği Huld cennetine girmeyi arzuluyorsa, benden sonra Ali’yi, ondan sonra da zürreyitini sevmelidir. Çünkü onlar, sizi hidayet kapısından çıkarmaz ve sapıklık kapısına da sokmazlar.
  • 114. Kuran ve Ehlibeyt ikizdir.
  • 115. Merhaba Müslümanların efendisi, takva sahiplerinin önderi. Allah bana emretti ki, seni yaklaştırayım, sana ilim vereyim ki onunla dolasın (Hz. Muhammed bu sözü Hz. Ali’yi selamlayarak söylemiştir)
  • 116. Mevki açısından bana oranla Harun’un Musa’ya olan mevkisine sahip olmak istemiyor musun? Ancak benden sonra peygamber olmayacaktır. Seni kendi yerime halife kılmadan gitmem doğru olmaz.
  • 117. Müjde olsun ey Ali, hayatın ve ölümün benimle beraberdir.
  • 118. Mümin tahifesinin ünvanı Ali’ye olan sevgisidir.
  • 119. Müslümanlar’ın efendisi, muttakilerin (çekinenlerin) imamı hoş geldin.
  • 120. “O’nun, bey’atınden dönenlerle, gerçekten sapıp zulmedenlerle ve ok yaydan çıkar gibi dinden çıkanlarla savaşacağım” Hz. Ali bunu Hz. Muhammed’in kendisi için söylediğini rivâyet etmiştir.
  • 121. Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir. (Hz. Muhammed, “Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir” (Saffat: 24) ayeti indiğinde beyan etmiştir.
  • 122. Öyle bir kişiyi göndereceğim ki, Allah onu hiçbir zaman mağlup etmez. Allah ve Resulü’nü sever, Allah ve Resulü de onu severler.
  • 123. Sen benden sonra her mü’min erkek ve kadının velisisin.
  • 124. Sen dünya ve ahirette benim Velimsin.
  • 125. Senin bu zaferin, Muhammed ümmetinin amellerinin tümüyle kıyas edildiğinde, şüphesiz senin bu müthiş zaferin ağır gelecektir. Hz. Muhammed, Hendek Savaşında Hz. Ali ile Amr İbni Abdevedin karşı karşıya geldikleri zaman bu sözü Hz. Ali için söylemiştir.
  • 126. Sırat’a en sabit olanınız Ehli Beyt’imi en aşırı seveninizdir.
  • 127. Sırrımın sahibi Ali bin Ebi Talib’tir.
  • 128. Sizin, (yargılarda) en iyi hüküm vereniniz Ali’dir.
  • 129. Uyarıcı-Korkutucu benim, hidayete eriştiren de Ali’dir. Ey Ali, hidayete varmak isteyenler, ancak seninle hidayeti bulurlar.
  • 130. Ümmetimin en ileri ve gerçek hüküm vereni Ali’dir. Allah’ım O nereye dönerse, nereye varırsa O’nunla beraber ol....”
  • 131. Vasim, varisim, borcumu ödeyen ve vad ettiğimi yerine getiren Ali bin Ebi Talib’dir.
  • 132. Yâ Ali, kâlellâhu li, be’astü Aliyyen me’al enbiyâi batinen ve me’ak zâhiren” Meali: “Ey Ali, Allah bana buyurdu ki: Ben Ali’yi peygamberlerle gizli olarak, seninle de açık olarak beraber gönderdim”
  • 133. Ya Ali, benim Ehlibeytim Nuh un gemisine benzer. O gemiye binen kurtulur. Ve kim Ehlibeytime buğgz ederse helak olur
  • 134. Ya Ali, de ki: Allah’ım, benim için kendi katında bir ahit kıl ve müminlerin kalbinde bana karşı bir sevgi bırak.
  • 135. Ya Ali benden sonra yola gidenler, Senin gösterdin yoldan giderlerse selamete ererler.
  • 136. Ya Ali. Kur’an da sözü edilen kişiler, mümin kişiler sen ve seni sevenlerdir.”
  • 137. Ya Ali, sen benim dünyada ve ahirette sancaktarımsın.
  • 138. Ya Ali, mümin sana düşman olmaz ve münafık seni sevmez.
  • 139. Ya Ali, doğumuna şahit olmasaydım, hikmetinin sırrına akıl erdiremezdim.
  • 140. Ya Ali, Üstünlükte insanların en ilerisindesin.
  • 141. Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim. (Hz. Muhammed bu sözü Hayber Kalesinin fethi öncesi söylemiş ve ertesi günü sancağı Hz. Ali’ye devretmiştir)
  • MEVLANA’NIN DİLİNDEN HZ. ALİ (“NA’AT-I ALİ”)(37)

“O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak’la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir...

Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikati ve canı gibiydi. Herşey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali’nin vasfıdır. Hakk’ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı’nın zatına yapışmış “O” olmuştur. Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o, Hak’tan Hak’la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali’dir. Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, herşeyin bilginidir.

İptidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur. Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak ondan görünür. Hakka ki, o Hak ile ebedidir.

Ademin toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allahın isimleri ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, herşeyi anladı. O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O İmamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi...

Şit, kendinde Ali’nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, nehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lâle oldu. Nemrud’un ateşi, o Allahın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail’e kurban etti. Yusuf kuyuda onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf’un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran’ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: “Yarabbi! Bana bu lutfundan bir alamet ver .” Hak ona: “İşte sana nurlu eli verdim” dedi. Gene Ali’nin vergisidir ki, Meryem’e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi...

O, Şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikatte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali’nin nutkunu, Ali’den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali’den başka bulunmaz.

Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:

-Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur.

Allah’a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir...

O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:
-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.

Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi...
İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O’dur
.

Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O’dur.”

Hz. Ali için Ne Dediler?(45)

İnsanlar, Ali bin Ebi Talib’in ne zamandan beri “Emir’ül Müminin” olarak adlandırıldığını bilselerdi, onun faziletlerini inkar etmezlerdi: Adem, ruh ve ceset arasındayken. Allah o zaman hazır bulunanlara şöyle buyurmuştu:Rabbin Adem oğullarından onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve Rabbiniz değil miyim? dedi, onlar da (Ruh âlemi): Evet şahidiz (Kalü belâ) dediler” (Araf: 172). Allah da onlara şöyle buyurdu: Ben Rabbinizim, Muhammed Peygamberiniz, Ali de Emir’inizdir.

Hz. Muhammed

***

Ey Fatıma, müjde olsun ki Mehdi sendendir”

Hz. Muhammed

***”

Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir” (Saffat: 24) Resulullah bu ayet için şöyle buyurdu: “Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir”

Kaynak: El-Haskani’ nin “Şevahid’ et-Tenzil” c.2, s.106 / Yenabi ul Mevedde s.238, 296 / İbni Hacer’in “es-Sevaik’ul Muhri ka” s.89

***

Ya Ali. Allah seni öyle şeylerle süsledi ki, Allah kulları nezdinde bunlardan daha güzeli yoktur. Sen dünyadan öylesine uzak duruyorsun ki ne dünya senden faydalanabiliyor, ne de sen dünyadan. Miskinlerle yoksulların dostluğunu bağışladı sana. Onlar seni İmam olarak kabul ettiklerinden dolayı pek mutludurlar, ve sen onların bu tutumundan memnun... Ne mutlu seni sevene ve bu sevgide samimi ve sadık olana. Yazıklar olsun sana düşman olup senin aleyhinde yalan söyleyene.

Hz. Muhammed, Kaynak Tanınmış Hadis ve tarihçisi

İbni Esir

***

Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir(Saffat: 24 ) bu ayet için Ebu İshakdedi ki: Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir, Sırat köprüsünden ancak Ali bin Ebi Talib’in velayetini kabul edenler geçebilecek.

el-Menakib-i Hüvarezmi s.195

***

Resulullah şöyle buyurdular: “Ben ilmin şehriyimve sen onun kapısısın. Ya Ali o şehre kapısının dışında bir yerden girebileceğini sanan kimse, yalancıdır.”

Hz. Ali’dan aktaran Esbağ bin Nübâte

***

Hz. Ali’den şöyle duydum: “Hiç şüphesiz Resulullah bana, geçmişte olan ve Kıyamet’e kadar olacak helal ve haramdan bin kapı öğretti ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır ki toplam bir milyon kapı eder. Hatta benölümlerin belaların ve insanlar arasındaki ihtilaflarda nasıl hüküm verileceğinin ilmini biliyorum.”

Esbağ bin Nübâte

***

Resulullah vefat ettiği hastalığı esnasında yanında bulunanlara şöyle buyurdu: “Ey insanlar , ani bir şekilde ruhumu teslim eder, aranızdan ayrılırım, mazuretiniz olmasın diye size bir daha hatırlatıyorum: Aranızda iki halife bırakıyorum. Biri Rabbimin kitabı, öbürü de Ehl-i Beyt’imdir.” Daha sonra Ali’yi elinden tutarak şöyle buyurdu: “Ali Kur’an’ladır, Kur’an da Ali’yledir, ikisi Kevser Havuzu’nun başına varana dek birbirinden asla ayrılmazlar, bunlara karşı nasıl davranacağınızı sizlere soracağım.” 

Hz. Fatima

***

Babam, Ali’ye bakıp şöyle buyurdu: “Bu ve yandaşları Cennet’tedir.”

Hz. Fatima

***

Ebu Bekir’in halifeliği zamanında Medine’de bir sarsıntı oldu. Bundan korkan halk, Ebu Bekir ve Ömer’in yanına geldiklerinde, hepsi Hz. Ali’nin evine doğru gittiler. Onlar daha Hz. Ali’nin evine varmadan önce, kendisi onları dışarıda karşıladı ve onlarla yüksek bir yere çıktı. Hz. Ali yere oturduktan sonra onlara hitaben buyurdu ki: ‘Şu gördüğünüz mü, sizi korkuttu?’ hepsi dediler ki: ‘ Bu gördüğümüz bizleri nasıl korkutmasın ki, şimdiye kadar böyle bir sarsıntı görmedik.’ Hz. Ali, dudaklarını kıpırdatıp, eli ile yere vurduktan sonra şöyle buyurdu: ‘Sana ne oluyor? Sakin ol!.’ Yer, bunun üzerine hemen sakin oldu. Orada bulunanların hepsi de olanlara şaşırdılar. Hz. Ali buyurdu ki: ‘ Sizler, şimdi yapmış olduğumdan mı şaşırıyorsunuz?’ Dediler ki: ‘Evet’ Hz. Ali buyurdu ki: ‘Şanı Yüce olan Allah’ın: Yer, o şiddetli sarsıntı ile sarsıldığı, ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insan: ‘Buna ne oluyor?’ dediği zaman...”buyurmuş olduğu o insan benim. Daha sonra yer bana bütün haberini söyleyecektir.’

Hz. Fatima’dan aktarılmıştır: Kaynak (Tefsir’üs Safi C.5, S.357-358)

***

Babam Emîr-ül mü’minîn Alî şehiden vefât etti. Bulunduğumuz mekânda “Dışarı gidiniz !” diye bir ses işittik. “Bu Hüdâ’nın kulunu yalnız bırakınız” diyordu. Biz de dışarı çıktık. Evin içinden bir ses geldi: “Muhammed “sallallâhu aleyhi ve âlihi ve sellem ” hazretleri vefât etti. Onun vasîsi şehît oldu. Ümmetin hâfızı [koruyucusu] kim olsa gerekir?” dedi. Birisi de cevap verdi: “Her kim onların sırrını tutar ve onların izinden giderse, ümmetin bekçisi olur.” Ses kesildi. İçeri girdik. Onu yıkanmış ve kefen sarılmış bulduk. Cenaze namâzını kılıp, defnettik.

Hz. Hasan’dan aktarılmıştır: Kaynak (Seyyid Eyyub bin Sıddık “Menâkıb-ı Çihâr Yâri Güzîn” 6. Bab, doksanyedinci Menâkıb)

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Arşın altındaLevh-i Mahfuz’da ‘Emir’ül Müminin Ali bin Ebi Talib’ yazılmıştır.

Hz. Hasan

***

“Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” (Yasin: 12) ayeti indiğinde Resulullah’a sordular ki: Ey Resullullah, Kuran’ da geçen bu imam Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah: Hayır, dedi. O anda babam (Hz. Ali), Resulullah’ın huzuruna geldi. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: İşte, Allah’ın her şeyin ilmini içinde saydığı imam şudur

Hz. Hüseyin

***

“Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” (Yasin: 12)” ayeti indiğinde Resulullah’a sordular ki: Ey Resullullah, Kuran’ da geçen bu imam Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah “Hayır”, dedi. O anda babam (Hz. Ali) Resulullah’ın huzuruna gelir. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: İşte, Allahın her şeyin ilmini içinde saydığı İmam şudur.

Anlatan Hz. Hüseyin, aktaran Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.77

***

İmam Hüseyin buyurdu ki: “ Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız (Yasin: 12)” ayeti indiğinde Ömer ve Ebu Bekir meclislerinden kalkıp Resulullah’a sordular ki: Ey Resullullah, Kuran’ da geçen bu imam Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah: Hayır , dedi. O anda babam (Hz.Ali) Resulullah’ın huzuruna gelir. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: İşte, Allahın her şeyin ilmini içinde saydığı imam şudur.

Anlatan Ebu Cafer, alıntı babası, o da Hz. Hüseyin’den aktarmıştır. Kaynak: Maani’il Ahbar kitabı

***

İmâm Zeyn-ül Âbidin şöyle buyurdular, “Resulullah, Ali’ye bir kelime öğretti ki bin kelimeyi açmaktaydı ve o bin kelimenin her birisi ise bin kelimeyi açmakta.”

Ebû Hamza Sumâlî

***

Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” ayeti (Yasin: 12)” indiğinde Ömer ve Ebu Bekir meclislerinden kalkıp Resulullah’a sordular ki: Ey Resullullah, Kuran’ da geçen bu İmam, Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah: Hayır, dedi. O anda babam (Hz. Ali), Resulullah’ın huzuruna gelir. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: İşte, Allahın her şeyin ilmini içinde saydığı imam şudur.

Kaynak: Metin Gülbol: Alıntı: Ebu Cafer’den, o da babası ve dedesinden (İmam Hüseyin) aktarmıştır: Maani’il Ahbar kitabından (Muhammed bin Muhammed Rıda el-Kummi el-Meşhedi “Kenz’üd Dekaik ve Bahr’ül Geraib” Tahran 1. bas. 1366 c.11, s.61-62 / es-Seyyid Ali el-Hairi et-Tahrani “Mukteniyat’üt Dürer ve Mültekikat es-Semer” Tahran- Dar’ül Kütüb el-İslamiyyet bas. C.9, s.73) / es-Seyyid Muhammed el-Hüseyni el-Hemedani. “Envar-i Derhi_an” Tahran- Mektebet-i Lutfi 1380 c.13, s.351 (farsça)

***

Resulullah’dan şöyle buyurdular: “Benden sonra ümmetimin en çok ilim sahibi olanı, Ali bin Ebî Tâlib’dir.”

Selmân-i Fârisî

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ümmetimin en alimi Ali bin Ebi Talib’dir.”

Selmân-i Fârisî

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Selman, her kim kızım Fatıma’yı severse Cennet’te benimle beraber olacaktır. Her kim onu buğz ederse Cehennem’de olacaktır. Ey Selman, Fatıma’yı sevmek, o seven kişiye yüz durakta faydalı olur. O duraklardan bazıları şunlardır: Mezarda, terazide, Sırat Köprüsü’nde ve Hesap Günü’nde. Kızım Fatıma, kimden razı olursa, ben de o kişiden razı olacağım. Benim ondan razı olduğum kişiden de Allah da razı olacaktır. Kızım kime öfkelenirse ben de o kişiye öfkeleneceğim, benim ondan öfkelendiğim kişi Allah’ın öfkesine maruz olacaktır. Ey Selman, kızıma vekocası Ali’ye zulmedenlerin vay haline olsun. Kızımın zürriyetine ve onların yolundan gidenlere zulmedenlerin vay haline olsun.”

Selmân-i Fârisî

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Bir kul beni sevdiği sevgi ile Ehl-i Beyt’imi de severse ancak iman sahibi olabilir.”

Selmân-i Fârisî

***

Resulullah şöyle buyurdular: “Sırrımın sahibi Ali bin Ebî Tâlib’dir.”

Selmân-i Fârisî

***

Resulullah’ın huzurlarına gittim.İmam Hüseyin o Hazretin dizlerinin üstündeydi. Resulullah onun ağzından ve gözlerinden öpüyordu ve diyordu. “Sen efendisin ve efendinin oğlusun. Sen İmamsın ve İmamın oğlusun. Sen hüccetsin ve hüccetin oğlusun. Sen soyundan gelecek dokuz hüccetin babasısın ve onların dokuzuncusu, onların Kaim’i (kıyam edecek veyeryüzünü adaletle dolduracak olan Mehdi)dir.”

Selmân-i Fârisî, aktaran İmam Rıza, ona da aktaran

Şeyh Saduk

***

Babam Hz. Ali’nin yanında ilk ve son kitabın ilmi vardır.

Muhammed bin Hanefi’den aktaran Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.104)

*** 

Babam Hz. Ali şöyle buyurdu:Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır” ayetindeki müezzin (münadi) benim.

Muhammed bin Hanefi’ den aktaran Hakim el-Haskani senedi, oradan aktaran (Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.102)

*** 

Ya Ali, Resulüllah’tan işittim. Kızı Fatıma’yı sana verdiği gün, “Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim” buyurdu.

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah’tan işittim. “ Adem’in hilm sıfatını ve Yusuf’un güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza’ya baksın” buyurdu.

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah’tan işittim. Hayber gazasında “Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim” buyurdu.

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah’tan işittim. Hayber gazasında, bayrağı Ali’ye verip ‘Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib’e hediyesidir’ buyurdu.

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulullah şöyle buyurdu : “Ali’den izni olmayan hiç kimse Sırat’tan geçemeyecektir”

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah buyurdu ki: “Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki ‘Ya Muhammed Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Seninkardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.’

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah buyurdu ki: “Ali kıyamet günü benimyanımdadır. Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala’yı görürken,benimledir.”

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah buyurdu ki: “Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.”

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah buyurdu ki: “Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? derler. Allahü Teala, “Bu Ali Bin Ebi Talib’dir” buyurur.”

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah buyurdu ki: Allahü Teala, ey Cennet ! Senin dört köşeni, dört kimse ile gezerim. Biri Peygamberleri üstünü Muhammed’dir. Biri, Allah’dan korkanların üstünü Ali’dir. Üçüncüsükadınların üstünü Fatımat’üz Zehra’dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin’dir.”

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah buyurdu ki:.” Ben bir ağaca benzerim, Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir”

İlk Halife Ebu Bekir

***

Ya Resulallah, “‘Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.”

İlk Halife Ebu Bekir

***

Ya Ali Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem.

İlk Halife Ebu Bekir

***

Resulüllah’a daha yakın sensin.

İlk Halife Ebu Bekir

***

“İçinde Ali’nin olmadığı bir sorunla karşılaşmaktan Allah’a sığınırım”

2. Halife Ömer

***

Eğer Ali olmasaydı şüphesiz ki rezil rüsva olurdum, Eğer Ali olmasaydı helak olmuştum

2. Halife Ömer

***

“Şüphesiz Ali bin Ebu Talib’e üç özellik verilmiştir. Eğer onlardan birisi bana verilmiş olsaydı, benim için kırmızı tüylü hayvanlardan daha hayırlıydı; o özellikler şunlardır: 1--Peygamber, onu kendi kızıyla evlendirdi., 2-- Peygamber, O’nun kapısı dışındaki mescide açılan bütün kapıları kapattı ve O Resulullah ile birlikte mescitte oturdu ve Peygambere mescitte helal olan her şey O’na da helal oldu, 3- Peygamber, Hayber gününde, İslam bayrağını O’na verdi.”

2. Halife Ömer

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Deniz mürekkep olsa, ağaçlar kalem olsainsanlar katip olsa, cinler de hesap etseler Ali’nin faziletlerini sayamazlardı”.

2. Halife Ömer

***

Resulullah şöyle buyurdu: “İnsanlar Ali bin Ebi Talib’in sevgisinde birleşselerdi,Allah Cehennem’i yaratmazdı.”

2. Halife Ömer

***

“Ali olmasa Ömer helak olurdu”

2. Halife Ömer

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Şayet yer ve gök ehlinin imanı terazinin bir tarafına konsa, Ali’nin imanı da terazinin öbür tarafına konsa, şüphesiz Ali’nin imanı daha ağır basardı”

2. Halife Ömer

***

Resulullah ashabı arasında kardeşlik kurduğunda şöyle buyurdu: “Bu Ali, dünyada ve ahirette kardeşimdir. Ehlim içinde halifem ve ümmetim üzerine vasim ve ilmimin varisidir. Kendisi borcumu ödeyendir. Onun malı benim malımdır, ona yaramak bana yaramaktır, ona zarar vermek bana zarar vermektir. Her kim onu severse beni sever ve her kim onu buğz ederse beni buğz etmiştir”.

2. Halife Ömer

***

Resulullah şöylebuyurdu: “Allah her peygambere bir Vasi tayin etti, Ali de soyumda, Ehli Beytimde ve ümmetimde benden sonra vasimdir”

Ümmü Seleme

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ali Kur’an’ladır, Kur’an da Ali’yledir, ikisi havuz başına varana dek birbirinden ayrılmazlar” 

Ümmü Seleme

***

 

Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’yi zikretmek ibadettir.”

Ayşe

***

“Resulullah bana ahdetti ki, Ali’ye karşı çıkan kafirdir ve Cehennem’dedir” . (Ayşe’ye sorarlar) “O zaman sen niye ona karşı çıktın?, (Ayşe) “Cemel gününde unutmuştum, Basra’ya gittiğimde hatırladım, Allah’a istiğfar ediyorum.”

Ayşe

***

Babam, sık sık Ali’nin çehresini seyreder, hayranlıkla ona bakardı. Bir gün “Baba, Ali’nin yüzüne neden o kadar bakıyor, onu hayranlıkla seyrediyorsun?” diye sordum “Kızım” dedi “Hz. Resululah’ın, Ali’nin simasını seyretmenin ibadet olduğunu buyurduğunu kendi kulağımla duydum

Ayşe, aktaran Taberi, Kaynak: Riyaz’unnezere c: 2 s: 219

***

Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Kardeşlerimin en hayırlısı Ali, amcalarımın en hayırlısı Hamzadır; Ali’yi anıp hazırlamak ve onun hakkında konuşmak bir ibadettir.

Ayşe, aktaran İbni Hacer, Kaynak: Sevâik’ul Muharreke, İbni Hacer s:74.

***

 

Her gün, Ensardan birinin büyük çocuğu Resululah’a hizmet ederdi. Benim sıramın olduğu bir gün Ümmü Eymen kızarmış bir tavuk getirerek “Ya Resulullah, bu tavuğu kendim aldım, kendim pişirdim, sizin için ...” dedi, bunun üzerine Resulullah elini kaldırıp “Ya Rabbi. Bu yemeği benimle birlikte yemesi için kullarının en sevgili olanını bana gönder” diye dua etti. Duanın hemen ardından kapı çalındı. ResululahEnes, git kapıyı aç” buyurdular. Ben “ Keşke gelen Ensardan biri olsa...” diye geçirdim içimden. Kapıyı açtım, gelen Ali’ydi, “Peygamberin öneml i bir işi var” diyerek onu geri gönderdim, Peygamberin bu duası ve Ali’nin gelişi 3 kez tekrarlandı, üçüncü defasında Resulullah, “Ey Enes, Git ve onu içeri al! Sen, kavmini seven ilk insan değilsin. Onun senin kavminden olmadığını biliyorum buyurdular.

Bunun üzerine mahçubiyetle gidip Aliyi getirdim, oturup birlikte yemek yediler.

Enes bin Malik

***

Babam İmam Hüseyin’den, babası İmam Ali’den aktardıklarına göre Resulullah buyurdu: “Sizlerin bana itaat etmenizi Allah farz kıldı ve sizlerin bana karşı asiolmanızı nehyetti. Ben de sizlerin benden sonra Ali’ye itaat etmenizi farz kılıp, ona asi olmanızı sizlere nehyediyorum. Ali benim vasim ve varisimdir. Kendisi bendendir, ben de ondanım. Onu sevmek imandir ve onu buğz etmek ise küfürdür. Ali’yi seven beni sevmiştir ve onu buğz eden ise beni buğz etmiştir. Ben kimin mevlası ise Ali de onun mevlasıdır, ben de her kadın, erkek müslümanın mevlasıyım. Ben ve Ali bu ümmetin babalarıyız”.

İmam Zeynelabid***

“O kâfirler: “Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin ” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)” âyetinin tefsirinde şöyle nakledilmiştir: “ Kitap ilminin sahibi Ali’dir”.

İmâm Muhammed Bâkır
***

Hz. Ali’ye, Resulullah’ın ilmi hakkında sorduklarında şöyle buyurdu: Peygamber’in ilmi, bütün Peygamberlerin ilmidir; geçmişte olanların ve Kıyamet gününe kadar olacakların ilmidir.” Sonra şöyle devam etti: “Nefsimi elinde tutana (Allah’a) andolsun ki hiç şüphesiz ben de Peygamber’in bildiğini biliyorum; geçmişteolanların ve benimle kıyamet arasında olupbiteceklerin hepsini biliyorum.”

İmâm Muhammed Bâkır

***

Resulullah, Hz. Ali’ye bin harf öğretmiştir ki, her harf, bin harfi açmaktadır.”

İmâm Muhammed Bâkır

***

Ali bin Ebî Tâlib, Allah’ın Muhammed’e bir hediyesiydi. O bütün vasilerin ve kendinden önceki peygamberler veResullerin ilmini miras almıştır.

İmâm Muhammed Bâkır

***

Hz. Ali şöyle buyurdular. “Hiç şüphesiz Resulullah, bana bin kapı öğretmiştir ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır.”

İmâm Muhammed Bâkır’dan aktaran Ebû Hazma Sumâli

***

O (kitap ilmine sahip olan kimse), Ali bin Ebî Tâlib’dir.

İmâm Muhammed Bâkır’dan aktaran Câbir
***

“Kur’ân’da geçen “...Bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)”...” cümlesinin tefsiri için şöyle buyurdular. “Bu âyet Ali hakkında nazil olmuştur. O, Resulullah’dan sonra bu ümmetin âlimidir.”

İmâm Muhammed Bâkır’dan aktaran Fudayl bin Yesâr

***

İmam Muhammed Bakır şöyle buyurdu: “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” (Rad: 43) ayeti Hz. Ali hakkında indi. Kendisi, bu ümmetin alimidir.

Fudayl bin Yesâr

***

Cebrail, cennetten Hz. Muhammed’e iki tane nar getirdi. Hz. Ali, Resulullah’la karşılaşıp, narları elinde görünce, ‘Şu iki nar nedir elinizde?’ diye sordu; Şöyle buyurdu: ‘Şu gördüğün nübüvvettir ve senin onda nasibin yoktur. Ama ötekisi ilimdir.’ Sonra Allah Resulü onu ikiye böldü ve yarısını Ali’ye verdi, yarısını ise Resulullah’ın kendisi aldı. Ardından şöyle buyurdu: ‘Sen onda benim ortağımsın, ben de senin.” İmâm Bâkır şöyle devam etti: “Allah’a andolsun ki Resulullah, Allah’ın kendisine öğrettiği her şeyi, bir harfini bile bırakmadan Ali’ye öğretti.” Sonra İmâm Bâkır elini göğsüne koyarak: “Sonra bu ilim bize ulaşmıştır” buyurdu.”

İmâm Muhammed Bâkır’dan aktaran Muhammed bin Müslim

***

De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.”ayeti Hz. Ali hakkında indi. O, bu ümmetin alimidir.

İmam Muhammed Bakır’dan aktaran Fudayl bin Yaser

***

Babam İmâm Muhammed Bakır’dan işittim. “Ali’nin kitabında (insanlar için) ihtiyaç olan her şey yazılıdır; Hatta bir çiziğin, yaralanmanın ve hayvan ısırmanın (diyet-kısas hükümleri)

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Ant olsun ki nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür: 8). Bu ayet içinde geçen “Nimetler”, Emirül Müminin Ali bin Ebi Talib’in velayetidir.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Hz. Ali, İbni Abbâs’a şöyle buyurmuştur: “Allah, kuşların dilini bile bize öğretmiştir; Süleyman bin Dâvûd’a öğrettiği gibi. Aynı şekilde karada ve denizde bulunan bütün canlıların dilini de.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Resulullah, Ali’ye bir kapı öğretti ki ondan bin kapı açılır.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Babam İmâm Muhammed Bâkır şöyle buyurdular, “Hiç şüphesiz Peygamber, Ali’ye bin kelime anlatmıştır ki her kelime bin kelimeyi açmaktadır.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Büyük babalarım Hz. Ali’nin şöyle buyurduğunu aktardılar: “Allah (azze ve celle)’ninkitabından bana sorun. Allah’a andolsun ki Allah’ın kitabından inen her âyetin gece veya gündüz mü, seferde veya hazerde mi indiğini Allah’ın Resülü bana okudu ve onun tevilini bana öğretti.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Atalarımdan, onlarda Ali bin Ebi Talib’ten naklettiklerine göre Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen benden Şit’in Adem’e olan mertebesinde, Sam’ın Nuh’a olan mertebesinde, İshak’ın İbrahim’e olan mertebesin de ki Allah’ın buyurduğu gibi: ‘İbrahim de bunu oğullarına vasiyyet etti ve Yakup ’da’ (Bakara: 132), Harun’un Musa’ya olan mertebesinde ve Şem’un’un İsa’ya olan mertebesindesin, sen de benim vasim ve varisimsin. Sen onlardan daha kıdemli , daha bilgili ve daha anlayışlısın, kalbin onların kalplerinden daha şecaatlidir, sen onlardan daha cömertsin. Sen ümmetimin imamı ve Cennet ve Cehennem’in taksimcisisin. Senin sevginle müminler, kafirler ve münafıklar ayırt edilir.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Babam ve dedelerimden nakledildi ki, Resulullah, İmam Ali’ye hitaben şöyle buyurdu: “Ey Ali, ben peygamberlerin sonuncusu olmasaydım, sen peygamberliğime ortak olurdun. Sen peygamber değilsin, ama peygamberin vasisi ve varisisin. Sen vasilerin üstadı ve takva sahiplerinin imamısın

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Atalarımdan, onlarda kendi atalarından naklettiklerine göre, Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ümmü Seleme, kendin duy ve söyleyeceklerimeşahid ol. Bu Ali, dünyada ve ahirette kardeşimdir, kendisi dünyada sancağımı taşıdığı gibi yarın Kıyamet gününde de Liva-i hamdi taşıyacaktır. Bu Ali, vasim, bana lazım olacak şeyleri yerine getirecek ve münafıkları Cennet’teki Kevser Havuzu’mun kenarından kovacak olandır. Ey Ümmü Seleme, bu Ali müslümanların Seyyidi, takva sahiplerinin imamı, elleri ve ayakları temiz olanların önderidir. Kendisi ahdi bozanlara, adaletten sapıp zulmedenlere ve dinden çıkanlara karşı savaşıp onları öldürendir.” Ümmü Seleme dedi ki: “Ey Resulullah, ahdi bozanlar kimlerdir ?” Resulullah buyurdu ki: “Onlar, Ali’ye Medine’de beyat edip, Basra’da beyati bozanlardır.” Ümmü Seleme dedi ki: “Ey Resulullah, adaletten sapıp zulmedenler kimlerdir?” Resullah buyurdu ki: “Onlar Ebu Süfyan’ın oğlu ve Şam’daki yardımcılarıdır.” Ümmü Seleme dedi ki: “Ey Resulullah, dinden çıkanlar kimlerdir?” Resulullah buyurdu ki: “ Onlar, Nehrivan ashabıdır (Haricilerdir)”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Ali, Resulullah’ın bildiği her şeyi biliyordu. Allah-u Teâlâ’nın Resulü’ne öğrettiği her şeyi Resulullah’da Emir-ül Mu’minin Ali’ye öğretmiştir.

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Atalarımdan, onlarda İmam Ali’den naklettiklerine göre Resulullah şöyle buyurdu: “Fatıma kalbimin sürurudur. Oğulları ise ilmimin semeresidir. Kocası da gözlerimin nurudur. Evladından olan imamlar da, Rabbimin emanı ve gökten yere uzanmış Allah’ın ipidir. Her kim onlara tutunursa kurtulur ve her kim muhalefet ederse aşağılara düşüp helak olur.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

“Resulullah, Ali’ye bir harf öğretti ki bin harfi açmaktaydı ve obin harften her biri de bin harfi.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Atalarımdan, onlarda İmam Ali’den naklettiklerine göre Resulullah Ashabına şöyle buyurdu. Allah-u Teala, kardeşim Ali’ye sayılmayacak kadar çok faziletler vermiştir. Kim onun faziletlerinden birin i, ona ikrar ettiği halde zikrederse, Allah-u Teala onun geçmişte ve son zamanda işlediği günahlarını bağışlar. Kim onun faziletlerinden birini yazarsa, melekler sürekli olarak o yazıdan bir eser kaldıkça ona mağfiret dilerler. Kim onun faziletlerinden birini dinlerse, Allah Teala, onun işitmek yoluyla işlediği günahlarını bağışlar. Kim onun faziletlerini içeren bir kitaba bakarsa, Allah Teala, onun bakmak yoluyla işlediği günahlarını affeder. Ali bin Ebi Talib’e bakmak ibadet ve onu zikretmek ibadettir, bir kulun imanı ancak onun velayetini kabul edip ve onun düşmanlarından uzaklaşırsa kabul olur”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

“Resulullah, Ali’ye bin kapı öğretti ki, her kapıdan da onun için bin kapı açıldı.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Atalarımdan, onlarda İmam Ali’den naklettiklerine göre Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen benim kardeşim, varisim ve vasimsin. Seni seven beni sevmiştir ve seni buğz eden beni buğz etmiştir. Ey Ali , ben ve sen bu ümmetin babalarıyız. Ey Ali, ben ve sen ve evladından olan imamlar dünyada seyyid ve ahirette melikleriz. Her kim bizleri tanırsa Allah’ı tanımıştır ve her kim bizleri inkar ederse Allah’ı inkar etmiştir.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

Resulullah, Ali’ye bin kelime ve bin kapı vasiyet etti ki her kelime ve her kapı bin kelime ve bin kapıyı açmaktaydı.”

İmâm Cafer-i Sâdık

***

İmâm Cafer-i Sâdık’ şöyle buyurdular: “Allah, Peygamberi’ne tenzil ve te’vili (Kur’ân’ın zâhirî ve bâtınî manalarını) öğretmiştir. Resulullah da onları Ali’ye öğretmiştir”

Ebû-s Sabâh

***

Emir-ül Mu’minin Ali şöyle buyuruyordu: ‘Bana öyle özellikler verilmiştir ki benden önce kimseye verilmemiştir. Ben ölümlerden ve belalardan haberdarım ve insanlar arasındaki ihtilaflarda nasıl hüküm vereceğimi bilirim.

İmâm Cafer-i Sâdık’dan aktaran Mufazzal bin Ömer

***

Ali, helal ve haramın sahibiydi (helal ve haram olan her şeyi bilirdi) ve Kur’ân ilmine sahipti. Biz de onun yolundayız.”

İmâm Cafer-i Sâdık’dan aktaran Hafs bin Kart-il Cühenî

***

“Biz, her şeyi apaçık bir imamda saymışız” (Yasin: 12) ayeti Emir’ül Müminin Hz. Ali hakkında inmiştir.

Anlatan İmam Cafer-i Sadık, aktaran Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.77

***

İmam Musa-i Kazim ve İmam Cafer-i Sadık, İmam Muhammed Bakır’dan duymuşlar. O da Cabir bin Abdullah-i Ensârî’den duyduğuna göre Resulullah şöyle buyurdular : “Ben ilmin hazinesiyim ve Ali onun anahtarıdır; o halde kim hazineyi isterse, anahtara gelsin.

İmâm Hulki Rızâ

***

Babalarımdan duydum, onlarda babalarından,onlar da Imam Hüseyin’den duymuşlardır. “Hz Ali uzun bir aradan sonra oldukça yaşlanan ve yolda yürümekte zorlanan bir dostunu görünce ona şöyle buyurdu “ Bayağı yaşlanmışsın ey adam.”Adam ise “Senin itaatinde yaşlandım ey Emir’el Müminin” dedi. Hz Ali “Henüz sende bir gücün olduğunu görüyorum” diye buyurunca da adam söyle dedi:” O da sana aittir, ey Emir’el Müminin!” 

İmâm Hulki Rızâ, aktaran Şeyh Saduk

***

Babamdan Resulullah’ın, Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurduğunu duydum: “Ey Ali, ben ilim şehriyim, kapıda sensin. Şehre kapının dışında bir yerden ulaşacağını zanneden yalan söylemiştir.”

İmâm Ali bin Musa Rızâ

***

Büyük babalarım, İmâm Hüseyin’den şöyle naklettiler: “Emir-ül Mu’minin bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu: “Kur’ân’dan bana sorun ki size kimin hakkında ve nerede nâzil olduğunu haber vereyim.”

İmâm Ali Hulki Rızâ

***

Babamdan, o da atalarından naklettiğine göre, Resulullah, İmamı Ali’ye şöyle buyurdu: “Ey Hasan’ın babası Güneş’e hitap et, o sana cevap verecektir. Müminlerin Emiri şöyle hitap etti: Selam olsun sana ey Allah’ın itaatkar kulu . Güneş şöyle cevap verdi: Selam senin üzerine de olsun ey Müminlerin Emiri, takva sahibi olan insanların imamı ve elleri ve ayakları temiz olanların önderi.”

İmam Hasan el-Askeri

***

İmam Muhammed Bakır oğlu İmam Cafer Sadık’dan nakledilmiştir ki: “Güneş, İmam Ali’ye yedi kere hitap etti”.

Cabir bin Abdullah

***

İmam Rıza babasından, o da kendi babasından, o da kendi babalarından, onlar da Hz Ali’den şöyle naklettiler: “ Resulullah bana buyurdular: Ey Ali! Kureyş büyüklerinden bir kısmı Fatima’nın seninle evlenmesi konusunda beni kınadılar ve dediler ki: “Biz onu senden istedik ama sen vermedin; tutup Ali ile evlendirdin .” Ben de onlara dedim ki; Allaha and olsun,bu işi ben yapmadım. Allah onu size vermedi ve Ali ile evlendirdi. Cebrail banagelerekşöyle dedi: Ey Muhammed. Allahbuyuruyor :” Eğer Ali’yi yaratmasaydım, Ademden insanlığın sonuna kadar yeryüzünde kızın Fatima’ya eş olabilecek birisi bulunmazdı.”

Hüseyin bin Halid, aktaran Şeyh Saduk

***

İmam Rıza’ya, “Evet Biz, o emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar ve ondan korktular da insan yüklendi onu. O gerçekten çok zalim, çok cahil bulunuyor.” ayetinin tefsirini sordum. Hz. Ali şöyle buyurdu: “Buradaki emanet velayettir (Ehl-i Beytin velayeti). Kim haksız yere velayet iddiasında bulunursa kafir olur.”

Hüseyin bin Halid, aktaran Şeyh Saduk

***

Ammar bin Yasir dedi ki: Hz. Ali ile beraber giderken, karıncalarla dolu bir vadiye vardık. Ben ona: Ey Müminlerin Emiri, Allahın yarattıklarından bu karıncaların sayısını, aralarında kaç erkek ve kaç dişi mevcut olduğunu bilen birini bilir misin? diye sordum. Hz. Ali şöyle cevap buyurdu: Evet, ben bir kişiyi tanırım ki bu karıncaların sayısını, aralarında kaç erkek ve kaç dişi olduklarını bilir. Ben dedim ki: O kişi kimdir? Buyurdu ki: Ey Ammar, (Yasin:12)Biz, her şeyi apaçık bir imamda saymışız” ayetini okumadın mı? Dedim ki: Evet ey Mevlam. Bunun üzerine Müminlerin Emiri şöyle buyurdu: İşte o apaçık İmam, benim.

Kaynak: Metin Gülbol; Alıntı: Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.77 / es-Seyyid Haşim el-Bahrani el-Hüseyni’nin “el-Burhan fi-tefsir-i Kuran” Tahran bas.1415 c.5, s.7 / Hüseyn bin Ahmed el-Hüseyni “Tefsir-i İsne Aşar” Tahran 1. bas.1363 c.11, s.62-63 (farsça) / Hüccet’ül İslam Muhammed Taki Şerif’in “Sahifet’il Ebrar” c.1, s.113)

***

Resul-ü Ekrem bu dua ile meşgul iken Ali, 3 defa geldi. Her gelişinde özür getirerek onu geri yolladım. 3. gelişinde ayağıyla kapıya vurdu. Resulullah; “Onu içeri al.” diye buyurdular. Ali içeri girdiğinde; “ Allah sana rahmet etsin, senin bana gelmene mani olan şey neydi?” diye sordular. Ali de; “3 defa kapıya kadar geldim, bu 3. gelişimdir.” diye arz etti. Resulullah bana dönerek; “Enes! Neden Ali’nin gelmesine mani oldun? Seni bu işe sürükleyen şey ne idi?” diye sordu. Ben de; “Ya Resulullah! Doğrusunu isterseniz, sizin duanızı duyduğumda benim kavmimden birisinin gelmesini istedim” dedim.

Enes

***

Ali’nin sevgisi kalkandır, Cehennem ve Cennet’i bölendir, Mustafa’nın gerçek vasisidir, İnsanların ve cinlerin imamıdır. 

Şafii Mezhebinin imamı Şafii

***

Ali’nin sevgisi ateşten koruyucudur. Ali insanların ve cinlerin imamıdır. Gerçekten de Mustafa’nın vasisidir. Cennet ve Cehennemi bölüştürendir.”

Şafii Mezhebinin kurucusu Muhammed İdris Şafii

***

Ali bin Ebi Talib için var olan ve nakledilen onca faziletler Resulullah’ın ashabından hiç kimse için nakil olmamıştır.”

Hanbeli Mezhebinin İmamı Ahmed Hanbel Şeybani 

*** 

Benim ve ashabın ilminin, Ali’nin ilmi karşısındaki konumu bir damlanın yedi deniz karşısındaki konumu gibidir.”    İbn-i Abbas

*** 

Allah’a and olsun ki, ilmin onda dokuzu Ali’ye verilmiştir. Geri kalan onda biri hususunda da Ali insanlarla ortaktır.

İbn-i Abbas

*** 

Resulullah şöyle buyurdular: “Rabb’imin huzuruna vardığımda, benimle konuştu ve münâcât etti; ben de öğrendiğim her şeyi Ali’ye öğrettim; o, benim ilmimin kapısıdır.”

İbn-i Abbâs

***

Bu ümmetin önde gideni Ali bin Ebi Talib’dir.

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu “Ben, Ali, Hasan, Hüseyin ve Hüseyin’in evladından dokuz (imam) hepimiz temiz ve masumuz”.

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdular: “Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde kim ilim isterse, kapıya gelsin.”

İbn-i Abbâs

***

Allah’a and olsun ki, Resulullah şöyle buyurduğunu duydum: “Ali’ye söven bana sövmüştür, bana söven de Allah’a sövmüştür, Allah’ı söven kişiyi, Allah onu burnu üzere ateşe dökecektir”

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Adem, tövbesinin kabul edilmesi için Rabbinden bazı kelimeler telakki ettiğinde, Muhammed, Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin hakkı için tövbesinin kabul edilmesini dilemişti.”

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’yi sevmek ateşin odunu yediği gibi günahları yer.”

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’yi sevmek ateşten (Cehennem’den) kurtuluştur.”

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu: “İnsanlar Ali bin Ebi Talib’in sevgisinde birleşselerdi Allah Cehennem’i yaratmazdı.”

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu: “İlim on kısma bölündü. 9 kısmı Ali’ye verildi. Öbür kısmı da insanlara verildi. Ali, o kısmı da insanlardan daha iyi bilir.

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ali, mağfiret kapısıdır, her kim içine geçerse mümin , her kim içinden çıkarsa kafirdir.”

İbn-i Abbâs

***

Hz. Ali, minberden buyurdular: “Beni kaybetmeden bana Allah’ın kitabından sorun. Her ayetin nerede indiğini, dağda mı, yumuşak toprakta mı indiğini herkesten iyi bilirim. Bana fitneleri sorun, her fitnenin ne zaman kopacağını ve onda öldürülecekleri bilirim.”

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdular: “ Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde ilmi isteyen, şehrin kapısına gelsin.”

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen havuzumun ve sancağımın sahibisin ve sen benim kalbimin sevgilisisin. Sen benim vasim, ilmimin varisi ve tüm peygamberlerin ilim yerisin. Sen Allah’ın yeryüzündeki güvendiği ve insanlar üzerinde onun hüccetisin. Sen imanın rüknü ve İslamın direğisin. Sen, zifri karanlığın aydınlığı ve hidayetin nurusun. Sen aşikar, belli olan yol ve dosdoğru olan sıratsın. Sen elleri ve ayakları temiz olan insanların önderi ve müminlerin melikisin. Ben kimin mevlası isem sen de onun mevlasısın. Ben ise her erkek ve kadın müminlerin mevlasıyım. Seni ancak temiz doğumlu bir kişi sever ve ancak kötü doğumlu olan kişi buğz eder. Miraç’ta Allah beni katına aldığında bana şöyle bildirdi: Ey Muhammed, Ali’ye benden selam söyle ve bildir ki, kendisi evliyamın imamı ve bana itaat edenlerin nurudur. Ona bu keramet kutlu olsun.

İbn-i Abbâs

***

Hz. Muhammed, Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdular: “Ey Ali, ben hikmet şehriyim ve sen onun kapısısın; şehre kapının dışında başka bir yerden asla girilmez.

İbn-i Abbâs

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ya Ali! Halk arasındaki misalin, Kur’ân’daki “Kulhuvallahu ehed” suresine benzer; kim onu bir defa okursa, adeta Kur’ân’ın üçte birini okumuştur; kim onu iki defa okursa, adeta Kur’ân’ın üçte ikisini okumuştur; kim onu üç defa okursa, adeta Kur’ân’nın hepsini okumuştur. Ya Ali, sen de böylesin! Kim seni kalbiyle severse, imanın üçte birini elde etmiştir; kim kalbi ve diliyle seni severse imanın üçte ikisini elde etmiştir; kim seni kalbi, dili ve eliyle severse imanın hepsini elde etmiştir. Beni hak olarak peygamber gönderen Allah’a ant olsun ki, eğer yeryüzünün ehli, gök ehli gibi seni sevmiş olsaydı, Allah onlardan bir kişiyi bile ateşle azap etmezdi.”

İbn-i Abbâs

***

De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” O Ali’dir. Çünkü kendisi tefsirde, tevilde, nesih ve mensuhta alimdir.

İbni Abbas’dan aktaran Süleyman el-Kunduzi, “Yenabi’ ul Mevedde” s.104

*** 

Hz. Ali şöyle buyurdu: BenimAllahın kitabında insanların bilmediği isimlerim vardır. Onlardan biri şudur: “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.” Onlar (yalancılar) velayetimde yalanlama yapanlar ve hakkımı hafife alanlardır.

Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.101, alıntı el-Hakim el-Haskani senedi, alıntı Ebi Salih, alıntı İbn-i Abbas

*** 

Resulullah şöyle buyurdular: “Ey Ali, ben ilmin şehriyim ve sen onun kapısısın; şehre ancak kapısından gelinir. Beni sevdiğini zannedip de sana buğz eden kimse, yalancıdır. Zira hiç şüphesiz sen bendensin, ben de senden. Senin etin, benim etimdir; senin kanın benim kanımdır vesenin ruhun, benim ruhumdandır...”

İbn Abbâs’tan aktaran Said bin Cübeyr

***

Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’nin kapısı müstesna, mescide açılan tüm kapıları kapatınız”

Aktaranlar: 1- Zeyd bin Erkam, 2 - İbn-i Abbas, 3- Cabir bin Abdullah, 4- Cabir bin Semra

***

“Ben Peygamber’in yanındaydım; Ali hakkında sorulunca, şöyle buyurdu: “Hikmet on parçaya bölünmüştür; bunlardan dokuz kısmı Ali’ye, bir kısmı ise (diğer) insanlara verilmiştir.”

İbni Abbas

***

“Ali hakkında 300 ayet indi”.

İbni Abbas

***

Allahın kitabında Ali hakkında indiği kadar hiç kimse hakkında (ayet) inmemiştir.

İbni Abbas

***

Resulullah isra gecesinde Miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu: “Ey Muhammed, ‘Senden önceki peygamberlere sor,’ ne üzere gönderildiniz?” Peygamber efendimiz sorunca dediler ki: Biz, Lâ ilâhe illallâh şehadeti, senin peygamberliğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’ in velayeti üzerine gönderildik.

İbn-i Abdül Birr

***

Ebu Eyub’il Ansari’ye varıp ona dedik ki: Ey Ebu Eyyub, şanı yüce olan Allah, Peygamberin devesini yöneltip senin evinin önünde durmasıyla seni kerametli kıldı. Resulullah da senin evinde kalıp, seni çok faziletlerle yüceltti. Biz haber aldık ki, sen Ali aleyhisselam ile La ilahe illalah ehline karşı savaşmışsın”. Ebu Eyyub bize dedi ki: ‚”Allah’a yemin ederim ki, şimdi sizlerin bulunduğunuz bu evimde Resulullah mevcut idi. Benden ve Resulullah’tan başka, Resulullah’ın hizmetçisi Enes bin Malik ve Resulullah’ın sağında İmam Ali vardı. Bizler içerdeyken kapı vuruldu. Resulullah buyurdu ki: “Ey Enes, kapıyı aç bak kim geldi”. Enes kapıyı açıp Ammar’ın geldiğini söyledi. Resulullah buyurdu ki: “Tayyib, mutayyib olan Ammar’a kapıyı aç içeri gelsin. Enes kapıyı açıp, Ammar içeri Resulullah’ın yanına geldi. Resulullah Ammar’a hitaben şöyle buyurdu: “Ey Ammar, ümmetimin içinde felaketler ortaya çıkacak ve kılıçlar araya geçecek. Ümmetim birbirini vurup öldürecek, işte o durumu görürsen sağımda duranı (İmam Ali’yi) takip et. İnsanların hepsi bir vadiye geçse, Ali ise başka bir vadiye geçse, Ali’nin geçtiği vadiye geç ve insanları bırak. Ey Ammar, Ali seni hiçbir zaman hidayetten çıkarmaz ve seni hiçbir zaman sapıklığa sürüklemez. Ey Ammar, Ali’ye itaat bana itaattir, bana itaat ise Allah’a itaat etmektir.

Alkame bin Kays ve Esved bin Berid’den aktarılmıştır

***

Resulullah’ın,İmam Ali hakkında buyurduğu birtakım özellikler duydum ki, onlardan bir tanesi bir şahısta olsaydı, ona fazilet ve şeref olarak yeterliydi.

  • ?  Onun bu buyruğu Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.”
  • ?  Bu buyruğu: “Ali benden Harun’un Musa’ya olan konumundadır.”
  • ?  Bu buyruğu: “Ali benden, ben de ondanım.” 
  • ?  Bu buyruğu: “Ali benden, nefsim gibidir. Ona olan itaat bana itaattir, ona karşı asi olmak bana karşı asi olmaktır.” 
  • ?  Bu buyruğu: “Ali’nin savaşı Allah’ın savaşıdır. Ali’nin barışı Allah’ın barışıdır.”
  • ?  Bu buyruğu: “Ali’nin dostu Allah’ın dostudur. Ali’nin düşmanı Allah’ın düşmanıdır.”
  • ?  Bu buyruğu: “Ali, Allah’ın yaratıklarına olan hüccetidir.”
  • ?  Bu buyruğu: “Ali’yi sevmek iman, onu buğz etmek küfürdür.”
  • ?  Bu buyruğu: “Ali’nin tarafı Allah’ın tarafıdır, Ali’nin düşmanlarının tarafı da Şeytan’ın tarafıdır.” Bu buyruğu: “Ali hakladır, hak da Ali’yledir. İkisi birbirinden ayrılmazlar.” 
  • ?  Bu buyruğu: “Ali Cennet ve Cehennem’in bölüştürücüsüdür.”
  • ?  Bu buyruğu: “Ali’den ayrılan benden ayrılmıştır, benden ayrılan da Allah’tan ayrılmıştır.”
  • ?  Bu buyruğu: “Ali’nin yandaşları Kıyamet Günü’nde kurtulmuş olanlardır.”
  • Cabir bin Abdullah el-Ansari

***

İnsanlar arasında Ali; mahsus (duyu organlarıyla hissedilir) gerçekler arasındaki makul (akılla derk edilen) gerçek gibidir.

Ünlü İslam Filozof ve Tabibi İbn-i Sina

***

Ali, kendi çağından daha önce dünyaya gelmiş bir kişiliktir.”

Ünlü çağdaş yazar Cübran Halil Cübran

***

Abdullah bin Abbas şöyle demiştir: “Resulullah’ın ilmi Allah’tandır. Benim ilmim Ali’dendir. Benim ve tüm sahabenin ilmi, Ali’nin ilmi yanında ancak yedi denizden bir damla kadardır.

El-Kelbi

***

Resulullah’a sordular ki: Mirac gecesinde Allah seninle kimin lugatı ile muhatap oldu? Resulullah buyurdu ki: Allah, Ali bin Ebi Talib’in lugatı ile bana muhatap oldu ve bana ilham edip ona sordum ki: Ey Rab, sen mi bana muhatap oluyorsun yoksa Ali mi?. Allah bana buyurdu ki: Ey Ahmed, ben eşyalar gibi bir şey değilim, insanlar ile kıyas edilemem ve eşyalar ile vasıflanamam. Seni nurumdan yarattım ve senin nurundan Ali’yi yarattım. Kalbinin içine baktım, kalbinde Ali bin Ebi Talib’den daha sevgili olanı görmedim ve böylece kalbin mütmain olsun diye onun lugatı ile sana muhatap oldum.

İbn-i Ömer

***

“Şüphesiz ki Kur’an yedi harf üzere nazil olmuştur. Her harfin bir zahiri ve bir de batını vardır. Kur’an’ın zahir ve batın ilmi Ali’nin yanındadır. 

Abdullah bin Mesud

*** 

Ali, Peygamber’den sonra insanların en bilginidir. Onu sürekli akan bir deniz gibi gördüm.

Abdullah bin Mesud

*** 

“Bilmediklerinizi Zikir Ehli’ ne sorunuz” ayeti indiğinde Hz. Ali şöyle buyurdu: “Zikir Ehli biziz.”

Cabir el-Cufi dedi ki

*** 

“Bilmediklerinizi Zikir Ehli’ ne sorunuz” ayeti hakkında İmam Ali’ye sordum. Buyurdu ki: “Vallahi Zikir ehli biziz, ilim ehli biziz, te’vilin ve tenzilin madeni biziz.

Haris el-Hamadani

*** 

Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: ‘Ben ilmin kentiyim, Ali de kapısıdır , ilim isteyen kapıdan gelsin’”

Haris el-Hamadani

*** 

“Allah-u Teala’nın iradesi alemleri yaratmak isteyince iradesinden bir hakikat vücuda geldi. Arifler bu hakikate “toz, filozoflar ise “heyula” (madde) demişlerdir. Bu hakikat salt kuvve ve kabiliyet idi. Alemde olan her şey o hakikatte kendi kuvvet ve kabiliyeti esasınca vücut bulmuştur. Tıpkı içinde bir ışık bulunan ev gibidir. Evin her köşesi o ışığa yakınlığı ölçüsünde aydınlanmıştır. O hakikatte vücut bulmada “Akıl” olarak adlandırılan Muhammed’in hakikati dışında hiçbir şey Allah’a daha yakın değildir. O halde Muhammed bütün alemin efendisi ve vücut aleminde ilk zuhur eden hakikattir. Onun vücudu ilahi nurdan, “toz”dan ve tümel hakikatten kaynaklanmıştır. Bu tozla Muhammed’in zatı vücuda gelmiş ve alemin dış gerçeği ondan tecelli etmi_tir. Peygamber’e en yakın olan kimse ise Ali bin Ebi Talib’dir. Ali alem ve cihanın imamıdır ve bütün peygamberlerin esrarıdır.”

Şeyh-i Ekber Muhyiddin bin Arabi / Kaynak İbn-i Arabi, Futuhat, c.2,s.226-227)

*** 

Hz..Ali şöyle buyurdu:Kuran dört çeyrek indi: Bir çeyrek bizim hakkımızda,bir çeyrek düşmanlarımız hakkında, bir çeyrek sünen ve örnekler, bir çeyrek de farzlar ve hükümler hakkında inmiştir.”

Asbağ bin Nebate’den

*** 

Kuranın çeyreği Ehl-i Beyt’i kapsamaktadır. Hz. Ali de Ehl-i Beyt’ in reisi konumundadır. Yalnız Hz. Ali için özel olarak inen ayetler üç yüzün üstündedir.

Asbağ bin Nebate

*** 

Ali herkesten bilgindi. Güçlü bir ön sezisi vardı. Sürekli Resulullah ile birlikteydi. Herkesten fazla ihsan sahibiydi. Peygamberden sonra insanların en takvalısı, ibadet edeni ve alimi idi. İmanı herkesten önce sözü herkesten fasih görüşü herkesten sağlamdı. Allah’ın kitabını koruma ve hükümleri icra etme hususunda herkesten daha dikkatli idi. Ona dost ve yardımcı olmak farzdır. O rütbe açısından önceki peygamberlerle eşittir. O bilginlerin ilmini kendisine isnad ettiği coşkun bir kaynaktı.”

İslam Filozofu ve Matematikçi Hacı Nasiruddin Tusi

*** 

Her kim dinde Ali bin Ebi Talib’i önder kabul ederse _üphesiz kurtuluşa erer. Zira Peygamber de, “Allah’ım Ali nerede olursa olsun hakkı vücudunun etrafında döndür.” buyurmuştur.

Mefatih’ul Gayb tefsirinin yazarı, bilge Fahr-u Razi

*** 

“Ben Nehc’ül-Belağa’yı sadece Hz. Ali’nin söz ve belagattaki makamını göstermek için bir araya topladım. Hz. Ali sayısız üstünlüklere ve iyiliklere sahiptir. Onların tümü de kemal derecesine ulaşmıştır. Kendilerinden hikmetli sözler nakil edilen önceki büyük insanların hepsinden bu konuda öne geçmiştir.” 

Hz. Ali’nin sözlerini Nehc’ül-Belağa’da toplayan Şia alimi Kur’an hafızı Şerif Razi, 

*** 

“İnsanlardan müstağni oluşu ve herkesin ona muhtaç olması, onun herkesin imamı olduğunun en açık delilidir.”

A’ruz ilminin kurucusu ve lügat yazarı bilgin Halil bin Ahmet Ferahidi 

*** 

Resulullahın, Hz. Ali’ye on kereden fazla şöyle buyurduğunu duydum: Ey Ali, sen ve sendensonraki vasilerCennet ve Cehennem arasındaki Araf’sınız. Cennete, sizi tanıyıp, sizin de kendisini tanıdığı kimseden başka kimse geçmeyecek. Cehenneme de sizi inkar eden ve sizinde kendisini inkar ettiği kimseden başka geçmeyecektir.

Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.102, alıntı el-Menakıb senedi, aktaran Zadan, ona aktaran

Selman-ı Farisi

*** 

Hz. Ali’nin yanındaydım, İbn’ il Keva onun yanına geldi ve ona “Araf üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf: 46) ayetihakkında sordu. Hz. Ali ona şöyle buyurdu: Ey İbn’ il Keva, Kıyamet gününde Cennet ve Cehennem arasında duracaklar biziz. Bizi seveni yüzünden tanıyıp onu Cennete geçireceğiz, bizi buğzedeni de yüzünden tanıyacağız ve Cehenneme geçecek.

Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.102, alıntı el-Hakim senedi, aktaran Asbağ bin Nebate

*** 

Resulullah, Ensara şöyle buyurdular. “Size ; benden sonra sapmamanız için kime sarılmanızı söyleyeyim mi? Ensar “Evet” deyince şöyle buyurdular. Ali’ye sarılın! Bana gösterdiğiniz sevgi ve saygıyı ona da gösterin, Rabbim, Cebrail vasıtasıyla bunu sizlere böylece duyurmamı emretti.”

Ebu Naim

***

Resulullah’a Allahın bu buyruğunu “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” hakkında sordum, buyurdu ki: Ali bin Ebi Talib’ dir.

Abdullah bin Selem, aktaran el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.239)

*** 

İmam Musa bin Cafer’den, Zeyd bin Ali’ den, Muhammed bin Hanefi’den, Selman-ı Farisi’den, Ebu Said el-Hudri’den, alıntı: “ De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allahve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” (Ra’d: 43)” Ayeti Hz. Ali hakkında indi.

Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.103

*** 

Hz. Ali, Hendek gününde Amru bin Abduved’i  öldürdüğündeAllahu Teala şu ayeti indirdi: “Allah müminlere kifayet etti” (Ahzap: 25)(46)

Abdullah bin Mesud’dan aktaran Ebu Naim el-Hafız senedi, Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.137

*** 

Bu ayet:Allah müminlere kifayet etti” (Ahzap: 25), Abdullah bin Mesud’un mushafındandır”. (Elimizdeki Kuran’da “Ali ile” (Bi Ali) sözcükleri bulunmamaktadır. Elbette Ali kelimesinin söz konusumushafta tefsir mahiyetinde bir açıklama mahiyetinde olması muhtemeldir.)

Celaleddin es-Suyuti’den alıntı, Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.137

*** 

Abdullah bin Mesud, “Allahmüminlere kifayet etti ” (Ahzap: 25)” ayetini şöyle okurdu: “Allah müminlere Ali ile kifayet etti”) 

Kaynaklar: Metin Gülbol,: el-Suyuti’ nin “ed-Derr’ül Mensur” tefsiri c.5, s.193 / Ebu Naim’ in “Nur’ül Müşteal” s.172 / el-Haskani’ nin “Şevahid’ üt Tenzil” c. 2, s.3 Hadis No: 629 / Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.95 / el-Künci’ nin “Kifayet’ üt Talib” s. 234 / el-Zehebi’ nin “Mizan’ ül İtidal” c. 2, s. 17 / İbni Asakir’ in “Tarih-i Dimaşk” c.2, s. 420, Rakam: 927 / İbn-i Batrik’ in “Hasais Vahy’ül Mubin” s. 219 Hadis No: 166

*** 

Ali’nin dört dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini de açık olaraknafaka verdi. Sonra şu ayeti şerife indi: “Mallarını gece, gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların ödülleri Rableri yanındadır, onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar” (Bakara: 274)

İbn-i Abbas ve Mücahit’den alıntı: el-Suyuti’ nin “ed-Derr’ül Mensur” tefsiri c.1, s.363 / Menakıb-ı Hüvarezmi s.198 / Menakıb-ı Meğazeli s.280 / el-Heysemi’ nin “Mecma’ üz Zevaid” c.6, s.324 / el-Tabari’ nin “Zehair’ ul Ukba” s.88 ve “Riyad’ ul Nadara” c.2, s.206 / Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s. 92, 290

***

İmam Cafer-i Sadıka: “Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi?, onda ihtilafa düşmüşlerdir.” (Nebe: 1, 2 ve 3), veVelayet hak olan Allah içindir” (Kehf: 44), hakkında sordum. Buyurdu ki: Emir’ül Müminin Hz. Ali’nin velayetidir. (Ayette velayetin Allah için olduğu ile bu hadiste söz konusu velayetten maksadın Allah için olduğunun açıklanması arasında bir çelişki yoktur çünkü Hz. Ali’nin velayeti Allah Teala’dan kaynaklandığı ve onun emriyle gerçekleştiği için bu velayeti Allah’a ve Hz. Ali’ye isnat etmenin arasında bir çelişki yoktur.) Kendisi şöyle diyordu: Allahın benden daha büyük bir haberi ve daha büyük bir ayeti yoktur.”

Abdurrahman bin Kesir’den alıntı, Süleyman el-Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.495

***

“...Ve külle şey’ in ahsaynâhu fi imamin mubin” (Nahl: 43); Bilmediklerinizi Zikir ehline sorunuz. (dedi ki ‚” Hz. Ali dedi ki: Zikir ehli biziz”

Cabir el Cufi^den alıntı, Tevsir-i Tebari: Cilt 17,Sayfa 5, Tevsir-i ibni Kesir: Cilt 2 Sayfa 571

***

İmam Cafer-i Sadık’a, Allah’ın bu buyruğu: “ Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi, onda ihtilafa düşmüşlerdir.” (Nebe: 1,2 ve 3) Ve bu buyruğu: “Velayet hak olan Allaha mahsustur.(Kehf: 44) hakkında sordum. Buyurdu ki: “Emir’ül Müminin Hz. Ali’nin velayetidir. Kendisi şöyle diyordu: Allah’ın benden daha büyük bir haberi ve daha büyük bir ayeti yoktur.”

Abdurrahman bin Kesir

***

“O öyle bir yiğitti ki Hıristiyanların Mesih hakkında söyledikleri dışında makamını büyük saymak hususunda istediğini söyle. Hz. Ali, Peygamberin Gadir-i Hum günü Allah’ın emriyle kendisini insanlara önder tayin ettiği ve bunu açıkça ilan ettiği kimsedir. O yaratıkların en değerlisi ve insanların en yücesiydi. Soy açısından Kureyş’in eteğinde büyüyen en temiz çocuktu. O Nuh gemisinin sırrı, Kelimullah olan Musa’nın ateş ışığı ve Süleyman’ın saltanatının gizemi idi.”

İslam ve Fen bilgini Şeyh Bahauddin Amili

***

Sen ancak ve ancak bir uyarıcı-korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad: 7), Hz. Ali, bu ayet için şöyle buyurdu: “Uyarıcı-korkutucuResulullah’dır, hidayete eriştiren de benim.”

Aktaran: El-Hakim Nişaburi’ nin “el-Müstedrek ala Sahihayn”

***

Ben, düşmanlarının kin ve haset yüzünden faziletlerini inkar ettiği, dostlarının korkudan faziletlerini gizlediği kimse hakkında ne diyeyim? Buna rağmen faziletleri doğu ve batıyı kaplamış, her yere yayılmıştır.

KeşşafTefsiri’nin ve Esas’ul Belage kitabının yazarı bilgin Zemahşeri

***

Yüce alem ve melekut iklimi senin mukaddes bedenine mezar olan temiz topraklardır. Eğer sonradan var olma eserleri vücudunda aşikar olmasaydı senin bedenlere ruh veren ve canlıların canını alan kimse olduğunu söylerdim. Eğer doğal ölüm etkenleri vücudunda etkili olmasaydı herkese rızık verenin sen olduğunu söylerdim. Az veya çok istediğini bağışlayan sensin. Ben şunu anladım ki; din bayrağını göklerde dalgalandırmak ve yeryüzüne adaleti hakim kılmak için oğlun Mehdi gelmelidir ve ben, yeryüzünde mutlak adaletin hakim olacağı günü arzuluyorum. 

Nehc’ul Belağa’yı şerh eden ve tarih filozofu İbn-i Ebi’l-Hadid Mutezili 

*** 

Her kim dinde Ali bin Ebi Talib’i önder kabul ederse şüphesiz kurtuluşa erer. Zira Peygamber de, “Allah’ım Ali nerede olursa olsun hakkı vücudunun etrafında döndür.” buyurmuştur.

Mefatih’ul Gayb tefsirinin bilge yazarı Fahr-u Razi 

***

Nehc’ul Belağa’nın bazı cümlelerini dikkatle okuduğumda, gözümde canlanan sahneler belagat ve söz gücünün zaferi için canlı birer şahit gibiydiler. Kalpler, hakikatler deliliyle karışınca ve söz orduları güçlenip sağlamlaşınca, öylesine bir batılı bozguna uğratıp hakka yardım etmek için ayağa kalkmaktadır ki, her türlü şek ve batılı yok etmektedir. Bu zafer bayrağını dalgalandıran savaş meydanlarının kahramanı ise Müminlerin Emiri Ali bin Ebi Talib idi. Ben, bu kitabı incelerken, bir bölümden başka bir bölüme geçerken adeta söz perdelerinin değiştiğini, öğüt ve hikmet dershanelerinin başkalaştığını hissediyordum. Bazen de kendimi, manaların yüce ruhunun nurlu ifade süsüyle bayındır kıldığı bir alemde buluyordum. Bu yüce anlamlar kendilerine kurtuluş ilham etmek ve kendilerini yüce hedeflerine ulaştırmak için temiz ruhlarda ve aydın kalplerde ifade bulmaktadır. Onları hatalardan uzaklaştırmakta fazilet ve kemalin güçlü kavşağına sevk etmektedir. Bazen de, cisimlerle hiçbir benzerliği olmayan nurani bir aklın uluhiyet aleminden koptuğunu, insani ruhla birleştiğini, onu tabiat perdeleri arasından çekip çıkardığını, yüce melekut aleminin zirvesine çıkarttığını ve yaratılışın nurlu ışığının şuhud makamına yücelttiğini hissediyordum.

Mısır fikir hareketinin öncülerinden bilgin Şeyh Muhammed Abduh

*** 

Ali’nin vücudunda diğer halifelerde olmayan bir takım sıfatlar bir araya gelmiştir. Yüce bir bilgisi, büyük bir cesareti ve parlak bir fesahati vardı. Bu sıfatları ahlaki güzellikler ve zati erdemleriyle iç içeydi. Bunların tümü kamil insanlar dışında hiç kimsede bir araya gelemez. Hz. Ali’nin dünyadan yüz çeviren, Peygamberin ensarından geri kalmayan ve Ali’yi bedenlerine hayat veren tatlı canlarından daha çok seven bir çok dostları vardı.

Dairet’ul Mearif’in yazarı Mısırlı bilgin Muhammed Ferit Vecdi

*** 

İnsan ruhunun her bir köşesi, Ali bin Ebi Talib’in hayatıyla sürekli bir ilişki halindedir. Zira bütün büyük ve kahraman insanların hayatları arasından, insanlık alemini her yerde açık bir ifadeyle muhatap karar kılan ve insan ruhunda tarih boyunca mümkün olan tüm güçlü muhabbetleri, düşünceleri ve ibret tablolarını canlandıran yegane hayat tarzı, onun tarih sayfalarında yazılıdır. Ali bin Ebi Talib’in hayatı ateşli duygular ve endişeli hislerle dolu, aynı zamanda sevgi ve saygıya yönelen bir hayattır. O, hem şehit ve hem de şehitlerin babasıdır. Ali ve evlatlarının tarihini, şahadet ve zafer meydanlarının uzun silsilesi teşkil etmektedir ve hakkı arayanlar için birbiri ardınca tecelli etmektedir. Bazen yüzünde yaşlılık vakarı okunan ve korkusuz kılıçlarıyla celallenen bir yaşlının yüzünde ve bazen de, zamanın kendilerine acele davrandığı ve henüz gençlik baharındayken hayattan alıp kopardığı gençlerin çehresinde tecelli etmiştir. Öyle ki, azık ve sudan mahrum kalmışlar, susuz dudaklarıyla ölüm çeşmesine koşmuşlardır. Şahadetlerinin ateşinden tabiat alemi kan rengine bürünmüştür.

Mısır’lı Alim ve toplumsal hareketçilerden Abbas Mahmud Ukkad 

***

Ben sürekli ahlak, ilahi ihsanlar ve insanın şahsiyetini oluşturan etkenleri insani azameti tanıma ölçüsü olarak almışımdır. Bu yüzden Muhammed’den sonra Peygamberin evlatlarının babası olan Ali bin Ebi Talib dışında hiç kimseyi onun yerine geçecek liyakat ve ehliyette görmedim. Ben bu konuşmamda Şia’yı savunmak istemiyorum. Bu tarihin de tanıklık ettiği apaçık bir gerçektir. İmam Ali kıyamete kadar artık annelerin bir benzerini doğuramayacağı bir şahsiyettir. Hidayet talipleri haber ve söz peşine düşünce her sözünde kendilerinde bir nur veren yegane kimse Ali’dir. Evet O, beşeriyet kalıbına dökülen kemal abidesidir.

İskenderiye Üniversitesi Hocası ve 9 Ciltlik Hz. Ali kitabının yazarı Abdulfettah Abdulmaksud

***

Tarih boyunca iki şehidin, Ali ve çocuklarının kanından iki şahid baki kalmıştır: Göğsü karanlık gecelerinin sonunda doğuyu yaran bir fecir ve doğunun ufuk gruplarını kana bulayan kırmızı şafak. Bu iki kan rolü sürekli tarihin gömleğinde baki kalacaktır. Mahşerde Allah’ın huzuruna varıp mazlumiyet elini uzatana kadar da varolacaktır.

Meşhur Arap şairi ve Filozofu Ebu’l Ala Muarra

***

Acaba Ali Peygamberin damadı, halifesi ve amcasının oğlu değil miydi?, Acaba Ali takvalı ve adaletli ve alim değil miydi?, Acaba O, yiğitlik ve gayretiyle İslam ve Müslümanlara izzet veren ihlaslı ve gayyur kimse değil miydi?

Mısırlı tarihçi, yazar ve el-Hilal dergisinin müdürü Corci Zeydan

***

“Milletlerin adet ve geleneği hakkındaki risalesinde, Hz. Ali’in hilafetini müstened kabul etmiş, İslam Peygamberinin vasiyet ettiğine inanmış ve hatta kağıt kalem isteyerek Ali’i yazılı olarak hilafet makamına tayin etmek istediğini yazarak işlemiştir. Volter bu vasiyetin yazılmamasından dolayı üzülmekte ve şöyle demektedir: “Peygamberin son iradesi u ygulamaya geçmedi. Zira o Ali’yi kendi yerine halife tayin etmişti. Ama buna rağmen vefatından sonra da bir grup Ebu Bekir’i halife seçtiler.’

Fransa’nın 18. yüzyıl yazar ve filozoflarından Volter

***

Konu Ali’ye gelince, onu sadece sevebilir ve aşık olabiliriz. Zira o, değerli bir yiğit ve nefsi yüce bir insandı. Vicdanının kaynağından sevgi ve iyilik seli akmaktaydı. Kalbinden güçlülük ve yiğitlik alevleri yükselmekteydi. Aslanlardan daha cesurdu ama,bu cesareti merhamet, kalp yumuşaklığı ve sevgiyle karışıktı. Küfe’de kalleşçe öldürülmesine sebep olan tek şey şiddetli adaletiydi. O, herkesi kendisi gibi adil biliyordu. Katili hakkında konuşulunca da bizzat şöyle demişti: Eğer hayatta kalırsam kendim bilirim, ama ölürsem iş size kalmış. İsterseniz kısas edin . Darbesine karşılık ona sadece bir darbe vurun, ama eğer affederseniz bu takvaya daha yakındır.

İngiliz yazar ve filozofu Thomas Karlayl

***

Hz. Ali pazarlarda yürüyor, insanları takvaya davet ediyordu. İnsanlara ahireti hatırlatıyor, pazar ehlinin alışverişini kontrol ediyordu. O, kendisine gurur veren her şeyden sakınırdı. Kendisine bir şey almak isteyince kendisini tanımayan birini arar bulurdu. Çünkü satıcının kendisini tanıyıp indirim yapmasını hoş görmezdi. Hz. Ali, toplum ve halkın hakkını eda etme dışında asla kendinden hoşnut ve razı olmazdı. Yani, halk için namazı ikame etmiş davranışlarıyla insanları eğitmiş, geceleri fakirlere yiyecek dağıtmış ve muhtaçları bir şey dilemekten kurtarmıştı. Bütün bunlardan sonra gece yarısı Allah ile halvet ediyor, namaz kılıyor, tüm vücuduyla ibadet ediyordu. Ali gece gündüz bir an olsun Allah’tan gaflet etmemiştir. Tek başına kalınca da halk içinde olunca da toplumu idare edince de hep Allah’ı hatırlamıştır. O insanları sürekli dini hususlarda kendisine sorular sormaya teşvik ediyordu. Ali insanlara amel ve davranışlarıyla öğüt veriyordu. Evet o hem insanların imamıydı ve hem de öğretmeni

Mısırlı yazar ve bilgin Dr. Taha Hüseyin

***

Babamdan duydum. Hz. Ali’nin şöyle buyurmuşlar: İnen her âyetin kimin hakkında indiğini, nerede indiğini ve kime indiğini biliyorum. Rabb’im, bana düşünen bir kalp ve fasih bir dil bahşetmiştir.”

Süleymân-ül A’meş

***

Resulullah, vefatıyla sonuçlanan hastalığında Hz. Ali’ye şöyle buyurdu: “Ya Ali, bu Allah’ın kitabıdır; onu al.” Ali’ de onu bir elbisenin içerisinde topladı ve evine gitti. Resulullah vefat ettikten sonra Hz. Ali oturup onu Allah’ın indirdiği şekilde düzenledi. O, Kur’ân’a alim birisiydi.”

Ebû Râfi

***

İmâm Cafer-i Sâdık’a sordum. “De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)” âyetindeki “yanında kitap ilmi bulunan” kimse hakkında “Acaba o, Ali bin Ebî Tâlib midir?” diye sorduğumda, “O’ndan başka kim olabilir ki?” diye cevap verdi.

Ebû Basîr

***

Resulullah şöyle buyurdular: “Ali, benim ilmimin kapısı ve ümmetime açıklayandır...

Ebûzer-i Gıfârî

***

Babamdan şöyle işittim. “Resulullah şöyle buyurdular: “Ben ilim şehriyimve Ali onun kapısıdır. O halde kim ilim istiyorsa, onu Ali’den alsın.”

Hamza bin Ebî Said-i Hudrî

***

Resulullah şöyle buyurdular: “Ben hikmet şehriyim ve Ali de onun kapısıdır. O halde kim şehre (girmeyi) istiyorsa, onun kapısına gelsin.”

Câbir bin Abdullah-i Ensâri’den nakledilmiştir

***

Ali bin Ebî Tâlib, Kûfe minberinde bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu: Ey insanlar, sorun bana, beni kaybetmeden; zira benim sinemde yüklü bir ilim vardır!”

Ümery bin Abdullah

***

Biz seni onlardan alıp götürsek de yine onlardan intikam alırız” “(Zuhruf: 41) ayeti indiği zaman Resulullah şöyle buyurdu: Bu ayet Ali bin Ebi Talib hakkında indi. Kendisi benden sonra ahdi bozanlardan, adaletten sapıp zulmedenlerden ve dinden çıkanlardan intikam alacaktır.

Süleyman el- Kunduzi’ nin “Yenabi’ ul Mevedde” s.235

***

Kûfe mescidinde Hz. Ali’nin yanında oturmuştum, insanlar da onun etrafını sarmıştı. İmâm şöyle buyurdu: “Beni kaybetmeden Allah’ın kitabından bana sorun; Allah’a andolsun ki, Allah’ın kitabından inen her âyeti Resulullah bana okudu ve onun tevilini bana öğretti...”

Selim’den aktaran Eban

***

Hz. Ali şöyle buyurdular: Bana göklerin yollarından sorun; zira ben onları yerin yollarından daha iyi tanırım. Ve eğer perdeler kaldırılsa, benim yakınım artmaz”

Said bin Müsayyib

***

Ali Aleyhisselâm demirden dağdır, kâfir ve münâfıklar için tehlikeli idi. Müslümanların izzetini, müşriklerin zilletini Cenâb-ı Hak, İmâm-ı Ali’nin eline bırakmıştı. Ali Aleyhisselâm’ın şecâatı, putperestliğin ortadan kalkmasına sebep oldu.”

Sait’ten aktaran İbn-i Hadit

***

“Hiçbir savaşta kimseden korkmadım ve çekinmedim. Ancak Ali’nin karşısına çıkınca onun şiddet ve vahşetinden kendimi kaybeder gibi oluyordum. Onun reşâdeti ve savaşlardaki babayiğitliği herkesi hayret ve taaccüpte bırakıyordu.”

Zübeyr bin Avm

***

Hz.Ali’nin şalvarı sert idi, gömleği de kıldan idi. Halbuki Şam’dan gayri bütün Müslüman toprakları onun elindeydi.”

İbn-i Cevzi anlatıyor

***

Bütün İslâm ilimleri Ali’den çıkıyor.”

İbn-i Ebil Hadit ve İbn-i Meysem

***

Gelin size Ali’nin insanî erdem ve faziletlerini birer birer sayıp anlatayım!”

Sahabe”den Meysem-i Temmar

***

Celaleddin Siyuti, Dürr’ul Mensur’da (Beyyine: 7) ayetini açıklarken İbni Asakir’in, Cabir bin Abdullah Ensari’den aktardığı şu hadiseyi rivayet eder: “ Hz. Resulü Ekrem efendimizin yanında oturduğumuz bir sırada Ali’nin bize doğru gelmekte olduğunu gördük. Peygamber efendimiz bakışlarını Ali’ye dikerek “Canımı elinde tutan Rabbime andolsun ki şu Ali ve ona uyanlar kıyamet günü kurtuluşa erenlerdendir!” buyurdular.

Celaleddin Siyuti

***

“Ömer’in tesiriyle Ebubekir’e biat olundu. Görülüyorki Halifenin intihabında temeyulatı umumiyenin tabii temerküzünden ziyade şahsi tesir tesbit edilmiştir’ ‘En nihayet hilesinde muvaffak olan saf ve nezih(47)olanı mağlup edip ve evlat ve ayalını(48) mahvu perişan eyledi ve bu suretle Hilafet ünvanını altındaki imareti İslamiyeyi yine Hilafet ünvanı altında Saltanatı İslamiye’ye tahrif etti “

(T.B.M.M Kürsüsünde söylemiştir) Mustafa Kemal Atatürk

***

‘Saltanatı Emeviye baştan nihayete kadar hunin (kanlı katil) ve elim vakayı ile ancak 90 seneyi doldurabilmiştir’(49)

(T.B.M.M Kürsüsünde söylemiştir) Mustafa Kemal Atatürk

***

 

Hz. Ali´DEN BİR ŞİİR.(52)

«Senin hayatın, günün birinde sona erecek bu fanî dünyada bir müddet bulunuşun sayılı bir kaç dakikadan ibarettir.»

«Her nefes alışında ömründen bir parça eksilir. Demek oluyor ki seni ifnâ eden, seni ölüme yaklaştıran her nefes, aynı zamanda seni yaşatıyor da.»

«Seni bir kuvvet bu âlemden sürüp bir başka âleme doğru götürüyor.»

«Bu gün başka bir beldede sabahlarsın. Ve onsuz akşamlarsın. Bununla beraber bedenini devamlı olarak değiştirmekte olduğundan haberin bile yoktur. »

«Her şey Allah’ın azametine boyun eğer. Ve her şey onun kudreti ile vücut bulur ve onun kudreti ile devam eder.»

«Yüz ve ahlâk güzelliği her fakirin zenginliğidir. Allah’a sığınanlara, Allah en hakikî ve en güzel zenginlikleri hazinesinden verir.»

«Zelil ve hakîr olan, ancak Allah’a sığınmakla onun yolunda yürümekle bu hâlden kurtulabilir.»

«Allah, her zayıf ve zavallının kuvvetidir. Onlar ancak Allah’ın inâyeti ve kudreti ile bu zayıf ve zavallı duygulardan kurtulabilirler.»

«Allah, her ıstırap çekenin sığınacağı tek varlıktır. Istırap çekenler, ancak varlıklarını kalp hulusluğu ile ona adamakla ıstıraptan kurtulabilirler.»

«Allah, ondan yardım isteyen kullarının seslerini mutlaka işitir. Ve feryat edemiyenin derdini dökemiyenlerin de içindekileri okur, bilir.»

«Ölüm şerbetini içenler hakikatte ona rücû ederler. Allah’a dönerler.»

«Yâ Rabbî! Seni gözler görmez ki senin şanından, kudretinden haber verebilsin.»

«Sen öyle bir varlıksın ki, senin vasıflarını tarif etmeğe çalışanlardan çok daha önce vardın.»

«Yâ Rabbî! Sen yarattığın mahlûkları vahşet içinde halketmedin.»

«Ve bir menfaat için onlardan kendi hesabına hiç bir amel istemedin.»

«Sen kimi taleb edecek olsan o senden kaçamaz.»

«Ve sen her kimi muâheze eyler isen o kimse senin gazabından kurtulamaz.»

«Ve sana karşı isyân eden kimse, senin kudretine bir zarar getiremez.»

«Ve sana itâat eden, senin varlığını yüceltemez.»

«Seni inkâr eden kimse de ne yapsa senden müstagnî kalamaz.»

«Yâ Rabbî! Sen yarattığın şeylerden, her şeyden ne kadar büyüksün!»

«Ve onların büyüklüğü, senin kudretinin, azametinin yanında ne kadar küçüktür.»

«Yâ Rabbî! Dünyanın nimetleri ne kadar büyük ve zengindir.»

«Ve bu nimetler, âhirettekilere nisbetle ne kadar küçük ve ehemmiyetsizdir.»

«Bir felâkete uğradığın bazı musîbetlerle karşılaştığın zaman, sabır ölçüsünü üstüne al. En iyisi budur. Sabırdan, güzel neticeler elde edersin.»

«Dostun ahd ve peymânını sakla ve ona riâyet et, bunu saklamakla iyi içkilerden duyulan lezzetin alâsını duyarsın.»
«Ve her nimetten sonra Allah’a hamd-ü sena ve şükret ki, o sana daha büyüğünü ihsân eylesin.»

«Halk içinde derecelerin en yükseğine talîb olma. Çünkü insan istediği değil, lâyık olduğu dereceye nâil olur.»

«Rızkı da her zaman helâl kapısından iste. Her zaman helâl kazanmağa çalış ki; sana her taraftan kat kat rızk gelsin.»
«Dostun hakkını üzerinde vâcib bil.
Bir gün olur. Ondan da karşılık gelir.»

«Anana, babana, takva sâhibi olan komşuna, akraba ve taallukatına, ehil ve ayaline her zaman iyi muamele et ve onlara yardımda bulun.»

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

İgili Makaleler

Son Makaleler

Popüler