HZ. ALİ’DEN İLİM VE ADALET
Hz. ALİ’NİN ADALETİ (36)
Hz. Ali’nin adaleti irdelenirken, olgulara günümüz şartlarından değil, o günün koşulları ve değerleri açısından ele almak ve öyle değerlendirmek gerekir. Dünya haritasında o dönem kölelik sisteminin tüm dünyada uygulandığını, söz konusu uygulamanın yasal olarak ancak 19. Yüzyılın sonlarına doğru kaldırıldığını, tüm bunlara rağmen yer yer 20. Yüzyılın ilk yarısında da görüldüğünü unutmamak gerekir. O dönemler kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğünü, kadının toplumsal yaşamda yerinin hemen hiç olmadığını, dünyadaki genel uygulamanın güçlünün keyfi iradesine endekslendiğini göz ardı etmemek gerekir.
Elbette insanlık bu günkü Evrensel değerlere bir günde gelmedi. Bu gün bile bilimin olağ anüstü geliştiği, teknolojinin baş dönderici bir hızla yaşamımızın çok önemli yerini kapsadığı, sosyal ve toplumsal değerlerin tüm dünyada ki farklılıklarının bilindiği ve birer zenginlik olarak kabul edildiği dünyamızda, bu üretim ilişkilerini ellerinde bulunduran tröstlerin kâr hırsı ile korkunç savaşlar çıkardığını, insan ve doğaya karşı saygısızlıkta ilkel diye kategorilendirilen insan ve guruplardan çok daha barbar olduğunu unutmamak gerekir.
İnsana ve doğaya yapacağı etkilerin sonuçları düşünülmeksizin hızla silahlanan ve bu silahı gene kendi cinsi olan insanoğluna karşı kullanan dünya medeniyetinin, toprağa gömülen korkunç ekonomik kaynakların dünya tabii dengesini nasıl insafsızca katlettiğini görmeden, eski çağları tek yanlı ilkellikle suçlamak adaletli olmaz. Bu vesile ile adalet kavramında adil olmayan ve sürekli kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayan teknolojı ve bilimde gelişmiş, ama bu verilerin dağılımında adil olmayan gelişmiş kapitalizmin etkileri altında kalarak olguları değerlendirme yanlışlığına düşmemek gerekir.
Her olgu kendi koşulları altında değerlendirilmelidir. Bu vesile ile gene Hz. Ali’den bir örnek vererek “Zaman sana uymaz, sen zamana uyacaksın” sözleri eşliğinde yorumlamamız gerekir.
BİR OLAYDA BEŞ KİŞİ ARASINDA VERDİĞİ HÜKÜM
Esbağ bin Nübâte’den nakledilmiştir: “Beş kişiyi zina suçuyla Halife Ömer’in yanına getirdiler. Halife, onların her birisine şer’î had uygulanması için emir verdi. Orada hazır bulunan Hz. Ali şöyle buyurdu: ‘Ya Ömer, bu onların hakkında verilmesi gereken hüküm değildir.’ Ömer ‘O halde (uygun) haddi onlara siz uygulayın’ dediğinde, Hz. Ali, onlardan birisini öne alıp boynunu vurdu; diğer birisini recm etti; bir diğerine kırbaç haddi uyguladı; dördüncüsüne bir haddin yarısı kadar (50 kırbaç) vurdu; beşincisini ise mazur gördü ve serbest bıraktı.
Bunu gören Halife Ömer, hayrete düştü; insanlar da şaşırıp kaldı. Ömer şöyle dedi: ‘Ey Ebalhasan, tek bir olayda suçlu olan beş kişiye ayrı ayrı beş hüküm uyguladın ki hiçbirisi diğerine benzemiyor (bunun sebebi nedir)?’ Hz. Ali şöyle buyurdu: ‘Bunlardan birincisi zimmî (İslamdevletinde yaşayan kitap ehli) idi; (işlediği suç ile) zimmîlik vasfını kaybettiği içinhaddikılıçtan başka bir şey değildi. İkincisi evli bir kişi olduğu için haddi recm idi. Üçüncüsü bekar olduğu için haddi yüz kırbaç idi. Dördüncüsü köle olduğu için cezası kırbaç haddinin yarısı idi. Beşincisi ise akılsız bir deli idi (ve dolayısıyla her hangi bir cezayı hak etmemişti).”
BİR ERKEK VE BİR KIZ ÇOCUK ÜZERİNDE İHTİLAF EDEN
İKİ CARİYE
Câbir Cu’fî, Temim b. Huzâm el-Esedî’den nakledilmiştir: “Halife Ömer’in yanına bir erkek ve bir de kız çocuk üzerinde ihtilaf eden iki cariye getirildi. Ömer şöyle dedi: ‘Sıkıntıları gideren Ebûlhasan (Ali) nerededir?’ Hz. Ali’yi yanına çağırdılar ve o olayı kendisine anlattı. Hz Ali, iki şişe istedi ve onların ağırlığını tarttı. Daha sonra cariyelerden her birisinin şişelerden birisine sütlerini sağmasını emretti. Ardından sütleri tarttı ve biri diğerinden ağır geldi. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
‘Erkek evlat, sütü ağır gelen cariyenindir, kız evlat ise sütü hafif olanın.’ Bunu gören Halife Ömer ‘Bu hükmü neye dayanarak söyledin Ey Ebelhasan?’ diye sorunca, Hz. Ali şöyle buyurdu: ‘Çünkü Allah, erkek bebeğin payını kız bebeğin payından daha fazla belirlemiştir!”
İKİ KADININ BİR ÇOCUK ÜZERİNDEKİ İHTİLAFI
Halife Ömer zamanında iki kadın bir çocuk üzerinde ihtilaf etti; her birisi çocuğun kendisine ait olduğunu iddia ediyordu ve hiçbirisinin şahidi yoktu. Meselenin hükmünü bilmeyen Halife Ömer, hüküm vermesi için Hz. Ali’ye danıştı. Hz. Ali, iki kadını yanına çağırdı. Onlara vaaz edip korkuttu. Kavga ve ihtilafta devam edince, ‘Bana bir testere getirin!’ buyurdu. Bunu gören kadınlar ‘Testereyi ne yapacaksın?’ diye sordular. Hz. Ali şöyle dedi: ‘Çocuğu ikiye ayırıp her bir parçasını sizden birisine vereceğim.’ Bunu duyan kadınlardan birisi susup bir şey söylemedi. Ama diğeri şöyle dedi: ‘Ey Ebelhasan, seni Allah’a yemin veriyorum ki eğer illa da bunu yapacak isen, ben hakkımdan vazgeçip çocuğu ona bırakıyorum.’ Hz. Ali bunun özerine şöyle dedi‚ “Bu senin çocuğundur, onun değil; Eğer onun olsaydı çocuğa acır ve ona şefkatli davranırdı.”Bu durum üzerine diğer kadın da çocuğun sahibi olmadığını itiraf etti. Ömer buna çok sevindi ve hüküm vermedeki sıkıntısını giderdiği için Hz. Ali’ye dua etti.”
BİR EMANET OLAYINDA VERDİĞİ HÜKÜM
Haneş bin Mu’temer’den rivâyet edilmiştir: “İki kişi Kureyş’ten bir kadının yanına gelerek 100 dinar parayı ona emanet ettiler ve: ‘Bu emaneti bizden herhangi birimiz tek başına gelip isterse, ona vermeyeceksin; ancak ikimiz bir arada gelirsek, emaneti teslim edeceksin.” Dediler. Aradan bir yıl geçtikten sonra iki kişiden birisi kadının yanına gelerek şöyle dedi: “Arkadaşım vefat etti; dolayısıyla parayı bana teslim et.”Kadın önce tereddüt edip parayı vermek istemedi, ancak adam kadının akrabalarını devreye soktu ve kadının üzerinde baskı kurarak altınları vermeye mecbur bıraktı. Sonra aradan bir yıl daha geçti. Bu sefer diğer adam kadına gelerek parayı ondan istedi. Kadın ona şöyle dedi: ‘Arkadaşın senin öldüğünü zannettiği için bana gelip dinarları istedi; ben de ona verdim.’ Adam bunu kabul etmeyince aralarındaki ihtilaftan dolayı Halife Ömer’in yanında dava açtılar ve adam Halife’nin kadının aleyhine hüküm vermesini istedi. Ömer adamı haklı bularak kadına ‘Sen sorumlusun (adamın parasını kendisine vermelisin)’ dedi. Kadın itiraz ederek şöyle dedi: ‘Bizim hakkımızda hüküm verme ve bizi Ali bin Ebî Tâlib’in yanına gönder.’ Ömer de bunu kabul etti. Dava Hz. Ali’ye intikal etti. Hz. Ali parayı kadına emanet eden o iki kişinin anlaşarak kadına hile yaptıklarını anlayınca, ona şöyle dedi: ‘Siz ikiniz kadına ‘emaneti bizden yalnız gelene verme’ dememiş miydiniz?’ Adam ‘Evet’ dedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘Paran bizim yanımızdadır; git arkadaşınla birlikte gel, paranızı size iade edelim.” Hz. Ali’nin bu hükmü Ömer’e ulaşınca çok memnun kaldı ve ‘Allah beni Ali bin Ebî Tâlib’den sonra yaşatmasın.” Dedi.
EBU SÜFYAN OĞLU MUAVİ’YE YE ANLATILANLAR
“Ehl-i Beyt” ve Hz. Ali düşmanı olan Muâviye bir gün; Hz. Ali’yi sevenlerden Dırâr’a ısrarla; “Ali’yi bana anlat” der. Dırâr söze başlar:
“Onun yüceliğine bir son, ululuğuna bir sınır yoktu. Gücü kuvveti çetindi; sözü kesindi. Adâletle hükmederdi. Her yanından bilgi fışkırırdı. Sözünden hikmet dile gelir, coşardı.Dünyadan, dünya lezzetlerinden çekinirdi. Gece garibliğiyle esenleşirdi. Çok ağlardı, uzun düşünürdü. En değersiz elbise giyer, en değersiz şeyleri yerdi. İçimizden birisi gibiydi; o kadar yakındık ona; yine de heybetinden söz söyleyemezdik. Din ehlini ağırlar, yoksullarla düşer kalkardı. Kuvvetli, o varken kötülük edemez, zayıf adâletinden me’yus olmazdı. Bazı vakitler gördüm, yasa batanlar gibi ağlar; «Ey dünya» derdi; «Benden başkasını aldat; ömrün kısadır senin, değerin az. Âh âh, azığın azlığından, yolun uzunluğundan, yatılacak yerin katılığından, varılacak yerin ululuğundan»”
Hz. Ali, halîfeliği döneminde; Abdullah bin Abbas’a
yazdığı Mektuptan
“Ey Basra fermandarı, seni kökten ve necattan doğru bir insan biliyordum. Bununla beraber işittim, memleket dahilinde ben cengi cidal ile meşgul iken, sen de fırsatı gânimet bilerek Müslümanların mallarını yağmaya kalkmışsın. «Beyt’ül-mâl»dan, altın ve gümüş sikkeler ele geçirmişsin. İhtiyarlık için Hicaz’a göndermişsin. Yazıklar olsun sana ey Abbas’ın oğlu. Kocasız kadınların ve yetimlerin, fakirlerin hakkı olan bu parayı kendine nasıl sarf edeceksin? Mahşer gününün hesabından, Allah’ın azâbından korkmadın mı?”
Cemel savaşında:
Savaş sonrası düşmanlarından ölenlerin de cenaze namazını kıldı. Sonra askerlerine dönerek: “Düşmanı kovalamayınız, onların yaralananlarının yarasını sarınız, esirlerini tedavi ediniz” buyurmuşlardır.
Kendi katili için şöyle buyurdular:
Onu idare ediniz. Aç ve susuz bırakmayınız, eğer ben sağ kalırsam, ondan sarfınazar ederim. Ölürsem, bir kılıçtan fazla ona vurmayınız.
Talha ve Zübeyr Hakkında
Talha ve Zübeyr, Hz.İmâm-ı Ali’nin hilâfeti zamanında servet sahibi idiler. Hz. Ali onlara sordu: “Sair halktan kendinizi üstün görmenizin delili nedir? Cevap verdiler. “Ömer İbn-i Hattab, hilâfeti zamanında bize diğer halktan daha fazla para verirdi”. Hz. Ali sordu. “Peki Peygamber zamanında size verilen para ne kadardı?. Cevap verdiler. “Sair halk gibi idi”. İmam şöyle dedi. “Bugün de alacağınız sair halk gibi olacak.” Onlar buna itiraz ettiler. “Fakat biz hizmetler ettik.” Dediler. Hz. Ali onlara dönerek “Benim hizmetlerim, sizin tasdikiniz ile herkesten daha fazladır, ayrıca bugün halîfeyim, fakat kendim ile en fakir adam arasında bir imtiyazım olacağına râzı değilim.” Buyurdular.
MAHKEME HAKKINDA:
Hz. Ali adaleti ile meşhur idi. Bütün hayatı boyunca kimseye zulüm yapmamıştır. Bir gün işi mahkemeye düştüğünde Hakime: Adaletle hüküm ver. Benimle davacım arasında hiçbir fark koyma” demiştir
İbni Kevva adlı bir Hariciye söylenenler:
Hz. Ali’yi çok seven insanlardan biri, bir gün bir anlık bir gaflete kapılıp bir hata işler. İslam’ın emri gereğince elinin kesilmesi gerekmektedir. Hz. Ali, dostu hakkında da ayrım gözetmez ve elini kestiriverir. Adam, kesilen parmaklarını diğer eline alıp ceza mahallinden uzaklaşırken, Hz. Ali’nin Haricilerden olan düşmanlarından İbn-i Kevvâ adlı adam fırsatı değerlendirmek için “Ne oldu sana, nedir bu halin? Kim yaptı bunu sana, kim kesti parmaklarını?” diye sorar. Eli kesilen adam şöyle cevap verir. “Cezamı veren, peygamberlerin sonuncusu ve en azizinin vasi ve vekilidir, vasi ve Halifelerinin efendisi, başlar tacıdır. Kıyamet günü yüzü ak çıkacak olanların imamı, müminler üzerinde hak sahibi olmaya en layık kimsedir o. Adı Ebu Talib oğlu Ali’dir, müminlerin emiri, inananların hidayet imamıdır. Nimet cennetlerinin öncüsü, korkusuz yiğit savaşçıların emsalsizidir; cehalette direnenlerden intikam alan, namaz kılarken zekat verendir o... Olgunluk ve kemale götüren kılavuz, kemal yolunun rehberi ve imamıdır o... Kimdir o, bilir misin? Doğruları söyleyen, sözleri sevap olan, Mekkeli cesur adam, vefa ve samimiyet timsali eşsiz insandır o” İbn-i Kevvâ kulaklarına inanamayarak “Deli misin sen be adam, o senim elini kesiyor, sense halâ onu övüyorsun öyle mi!?” deyince, “Onu sevmemek mümkün mü?” der. “Hele şimdi sevgisi artık etimle, kanımla da yoğrulduktan sonra... Vallahi, sadece Allah’ın emrine uyarak kesti elimi, hak mı haktır bu verdiği ceza!”
Kuran’a Göre Hz. Ali’nin Adaletinin Hz. Muhammed
tarafından yorumlanması:
“İman edip de salih ameller işleyenler yaratılmışların en hayırlısıdır.” (Beyyine; 7) ayetiindiğinde Resulullah, Hz. Ali’ye hitaben buyurdular: Onlar sen ve senin dostlarındır ey Ali. Kıyamet gününde razı olmuş ve rıza görmüş olarak geleceksiniz, senin düşmanların ise gazap ve suç yüklü olarak gelecekler.
Hz. ALİ’ NİN İLMİ ve KUDSİYETİ HAKKINDA (38)
- ? Cebrail, cennetten Hz. Muhammed’e iki tane nar getirdi. Hz. Ali, Resulullah’la karşılaşıp, narları elinde görünce, ‘Şu iki nar nedir elinizde?’ diye sordu; Şöyle buyurdu: ‘Şu gördüğün nübüvvettir ve senin onda nasibin yoktur. Ama ötekisi ilimdir.’ Sonra Allah Resulü onu ikiye böldü ve yarısını Ali’ye verdi, yarısını ise Resulullah’ın kendisi aldı. Ardından şöyle buyurdu: ‘Sen onda benim ortağımsın, ben de senin.” İmâm Bâkır şöyle devam etti: “Allah’a andolsun ki Resulullah, Allah’ın kendisine öğrettiği her şeyi, bir harfini bile bırakmadan Ali’ye öğretti.” Sonra İmâm Bâkır elini göğsüne koyarak: “ Sonra bu ilim bize ulaşmıştır” buyurdu.” (39)
- ? Hz. Ali’nin yiyeceği oldukça sade ve az miktardadır. Ekseriye yediği kabuğunu ayırmadığı arpa ekmeğidir. Hz. Ali ilk üç halîfe döneminde gece ve gündüz genellikle tarlalarda, bağlarda ve hurma bahçelerinde çalışır, ağaçlara su verir ve bahçeleri beller. Bir gün Adîy bin Hatem, yemek vakti Hz. Ali’nin yanına gelir. Onun yiyeceğine dikkat edince; bir kâse su, bir miktar kuru arpa ekmeği parçaları, ve az miktarda tuz görür ve sorar. –Yâ Emîr’ül-mü’minîn, siz gündüzleri bu kadar zahmet çekiyorsunuz. Geceleri de Tanrı’ya ibâdet ile vakit geçiriyorsunuz, yiyeceğinizde bunlar. Bu size kâfi gelebilir mi? Hz. Ali şöyle buyurur. Lâzımdır ki serkeş nefsi mümkün mertebe riyâzete alıştırayım, tuğyân (azgınlık) etmesin, diyerek bir şiir okur. Şiir’in meâli şöyledir: “Nefsini kanâata alıştır ve illâ kendi istihkakından fazlasını senden ister.”
- ? Hz. Ali’den nakledilmiştir “Hiç bir şey görmedim meğer ondan evvel ve onunla, ondan sonra gördüğüm hep Cenâb-ı Hak’tır.”
- ? “Hz. Resûlullah bundan daha katısını yerdi” (Kuru ekmeği yemeye çalıştığını görüp şaşıranlara verdiği yanıt)
- ? Şu (Kur’ân), Allah’ın suskun kitabıdır; ben iseAllah’ın konuşan kitabıyım. (40)
- ? Hz. Ali, asla kimseyi geri çevirmezdi: Bir kimsenin, benden bir şey isteyeceğini hissettiğim anda, o izhâr etmeden ben elimi ona uzatırdım” demiştir.
- ? İmâm Muhammed Bâkır’dan Resulullah’ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “(Ey insanlar), Allah her ilmi bende toplamıştır; ben de bildiğim her ilmi, “Muttakilerin İmâmı’nda topladım. Ben her ilmi, Ali’ye öğrettim. O’dur açık ve şüphesiz olan İmâm!”
- ? İmâm Cafer-i Sâdık’dan aktarılmıştır: “Hiç şüphesiz Allah Tebâreke ve Teâlâ, Resulullah’a Kur’ân’ı öğretti. Bunun yanı sıra başka şeyler de öğretti. Allah’ın Resulü de Allah’ın öğrettiklerini Ali’ye öğretti”
- ? İmâm Caferi Sâdık’dan nakledilmiştir: “Şüphe yok ki Allah, helal ve haramı, Kur’ân’ın tevilini ve insanların ihtiyacı olan şeyleri Resulü’ne öğretti. Allah’ın Resulü de bunların hepsini Ali’ye öğretti.”
- ? Süleymân-ül A’meş, babasından Hz. Ali’nin şöyle buyurduğunu aktarmıştır. “İnen herâyetin kimin hakkında indiğini, nerede indiğinive kime indiğini biliyorum. Rabb’im, bana düşünen bir kalp ve fasih bir dil bahşetmiştir.”
- ? Ebû Râfi’den aktarılmıştır; “Resulullah, vefatıyla sonuçlanan hastalığında Hz. Ali’ye şöyle buyurdu: “Ya Ali, bu Allah’ın kitabıdır; onu al.” Ali’ de onu bir elbisenin içerisinde topladı ve evine gitti. Resulullah Hakka yürüdükten sonra Hz. Ali oturup onu Allah’ın indirdiği şekilde düzenledi. O, Kur’ân’a alim birisiydi.”
- ? İmâm Muhammed Bâkır’dan, Resulullah’ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “(Ey insanlar), Allah her ilmi bende toplamıştır; Ben de bildiğim her ilmi, “Muttakilerin İmâmı’nda topladım. Ben her ilmi, Ali’ye öğrettim. O’dur açık ve şüphesiz olan İmâm.
- ? İmâm Cafer-i Sâdık’dan aktarılmıştır: “Hiç şüphesiz Allah Tebâreke ve Teâlâ, Resulullah’aKur’ân’ı öğretti. Bunun yanı sıra başka şeyler de öğretti. Allah’ın Resulü de Allah’ın öğrettiklerini Ali’ye öğretti”
- ? İmâm Caferi Sâdık’dan aktarılmıştır: “Şüphe yok ki Allah, helal ve haramı, Kur’ân’ın tevilini veinsanların ihtiyacı olan şeyleri Resulü’neöğretti. Allah’ın Resulü de bunların hepsini Ali’ye öğretti.”
- ? İmâm Muhammed Bâkır’dan aktarılmıştır: “Hz. Ali’ye Resulullah’ın ilmi hakkında sorduklarında şöyle buyurdu: “Peygamber’in ilmi, bütün Peygamberlerin ilmidir; geçmişteolanların ve Kıyamet gününe kadar olacakların ilmidir.” Sonra şöyle devam etti: “Nefsimi elinde tutana (Allah’a) andolsun ki hiç şüphesiz ben de Peygamber’in bildiğini biliyorum; geçmişte olanların ve benimle kıyamet arasında olup biteceklerin hepsini biliyorum.”
- ? Selmân-i Fârisî’den aktarılmıştır: Resulullah şöyle buyurdu: “Benden sonra ümmetimin en çok ilim sahibi olanı, Ali bin Ebî Tâlib’dir.”
- ? İmâm Cafer-i Sâdık’tan aktarılmıştır: Babam şöyle derdi: “Ali’nin kitabında (insanlar için) ihtiyaç olan her şey yazılıdır; hatta bir çiziğin, yaralanmanın ve hayvan ısırmanın (diyet-kısas hükümleri) bile.”
- ? İmâm Cafer-i Sâdık’dan aktarılmıştır: Hz. Ali, İbn Abbâs’a şöyle buyurmuştur: “Allah, kuşların dilini bile bize öğretmiştir; Süleyman bin Dâvûd’a öğrettiği gibi. Aynı şekildekarada ve denizde bulunan bütün canlıların dilini de.”
- ? Fuzayl bin Yesâr, o da İmâm Muhammed Bâkır’dan aktarmıştır. “Kur’ân’da geçen “...Bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)” cümlesinin tefsirinde şöyle nakletmiştir: “Bu âyet Ali hakkında nazil olmuştur. O, Resulullah’dan sonra bu ümmetin âlimidir.”
- ? İmâm Muhammed Bâkır’dan aktarılmıştır. “O kâfirler: “Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Benimlesizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)” âyetinin tefsirinde şöyle nakledilmiştir: “Kitap ilminin sahibi Ali’dir.”
- ? Câbir, İmâm Muhammed Bâkır’dan nakletmiştir: “O (kitap ilmine sahip olan kimse), Ali bin Ebî Tâlib’dir.”
- ? Ebû Basîr’den nakledilmiştir: “İmâm Cafer-i Sâdık’a “De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)” âyetindeki “yanında kitap ilmi bulunan” kimse hakkında “Acaba o, Ali bin Ebî Tâlib midir?” diye sorduğumda, “O’ndan başka kim olabilir ki?” diye cevap verdi.”
- ? Ebûzer-i Gıfârî’den nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Ali, benim ilmimin kapısı ve ümmetime açıklayandır...”
- ? İbn Abbâs’dan nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Rabb’imin huzuruna vardığımda, benimle konuştu ve münâcât etti; ben de öğrendiğim her şeyi Ali’ye öğrettim. O, benim ilmimin kapısıdır.”
- ? Hz. Ali’den nakledilmiştir; Resulullah, Hayber fethedildiğinde bana buyurduki: “Sen, benim ilmimin kapısısın; senin evlatların, benim evlatlarımdır; senin etin, benim etimdir ve senin kanın, benim kanımdır.”
- ? İmâm Cafer-i Sâdık’dan nakledilmiştir: “Resulullah, Ali’ye bin kapı öğretti ki, her kapıdan da onun için bin kapı açıldı.”
- ? İmâm Muhammed Bâkır’dannakledilmiştir: “Resulullah, Hz. Ali’ye bin harf öğretmiştir ki, her harf, bin harfi açmaktadır.”
- ? Ebû Hazma Sumâli’ye göre İmâm Muhammed Bâkır’dan nakledilmiştir:, Hz. Ali buyurdular: “Hiç şüphesiz Resulullah, bana bin kapı öğretmiştir ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır.
- ? İmâmCafer-i Sâdık, babası İmâm Muhammed Bâkır’dan nakletmiştir: “Hiç şüphesiz Peygamber, Ali’ye bin kelime anlatmıştır ki her kelime bin kelimeyi açmaktadır.”
- ? Ebû Hamza Sumâlî’ye göre İmâm Zeyn-ül Âbidin’den nakledilmiştir; “Resulullah, Ali’ye bir kelime öğretti ki bin kelimeyi açmaktaydı ve o bin kelimenin her birisi ise bin kelimeyi açmakta.”
- ? İmâm Cafer-i Sâdık’dan nakledilmiştir “Ant olsun ki nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür: 8) Bu ayette belirtilen Nimetler, Emirül Müminin Ali bin Ebi Talib in velayetidir.
- ? Ebu Said el-Hudri’den nakledilmiştir, Allahın bu buyruğu: “Allah gönüllerinde hastalık olanların kinlerini hiç meydana çıkarmayacak mı sandılar, dileseydik biz sana onları gösterirdik, sen de onları yüzlerinden tanırdın, ant olsun ki sen onları sözlerinden tanırdın” (Muhammed: 29-30) hakkında dedi ki: Ali bin Ebi Talib’e buğzlarından dolayı (tanırdın).
- ? Hz. Ali’den nakledilmiştir: Bu ümmet yetmiş üç fırkaya bölündü, yetmiş ikisi ateşin içinde ve biri-Ki Allah haklarında şöyle buyurmuştur: “Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır” (Araf: 181 ), onlar ben ve benim tabilerim (benim yolumu takip edenler)’dir.
- ? Tefsir-i Keşşaf / Nehc’ ül Hak s. 235’den nakledilmiştir: “De ki: Hak geldi, batıl yıkıldı, batıl zaten yıkılacaktı” (İsra: 81), Hz. Ali, Peygamber efendimizin omuzlarına çıkarak putları kırdığında bu ayet indi.
- ? İbn-i Asakir, Cabir bin Abdullah’tan aktarmıştır: Resulullah’ın yanındaydık . Ali geldi. Resulullah şöyle buyurdular: Nefsim elinde olana yemin olsun ki bu gelen ve yandaşları Kıyâmet gününde kurtulanlardır. Sonra şu ayeti şerife indi: “İman edip de salih ameller işleyenler yaratılmışların en hayırlısıdır.”
- ? İbn-i Asakir, Cabir bin Abdullah’tan aktarmıştır: “Resulullah’ın ashabı olduğu bir anda Hz. Ali gelince ashab: İşte yaratılmışların en hayırlısı geliyor, dediler”.
- ? Resulullah buyurmuşlardır. “İnsanlar, Ali bin Ebi Talib’in ne zamandan beri “Emir’ül Müminin” olarak adlandırıldığını bilselerdi, onun faziletlerini inkar etmezlerdi: Adem, ruh ve ceset arasındayken. Allah o zaman hazır bulunanlara şöyle buyurmuştu: “Rabbin Adem oğullarından onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve Rabbiniz değil miyim? dedi, onlar da (Ruh âlemi): Evet şahidiz (Kalü belâ ) dediler” (Araf: 172). Allah da onlara şöyle buyurdu: Ben Rabbinizim, Muhammed peygamberiniz, Ali de Emir’inizdir.
- ? El-Hakim el-Haskani’den aktarıldığına göre, Muhammed bin Hanefi anlatmaktadır. Babam Hz. Ali buyurdular: “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır” ayetindeki müezzin (münadi) benim.
- ? el-Hakim el-Haskani’den aktarıldığına göre Ebi Salih aktarmaktadır.O da İbn-i Abbas’tan aktarmıştır. Hz. Ali şöyle buyurdular: Benim Allahın kitabında insanların bilmediği isimlerim vardır. Onlardan biri şudur: “ Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.” Onlar (yalancılar) velayetimde yalanlama yapanlar ve hakkımı hafife alanlardır.
- ? İbn-i Abbas aktarmıştır. “Önde geçenler, öne geçmişlerdir ” (Vakia:10). Bu ümmetin önde gideni Ali bin Ebi Talib’dir.
- ? İbn-i Abdül Birr’den aktarılmıştır. “Senden önceki peygamberlere sor” (Zuhruf: 45). Resulullah isra gecesinde Miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte Peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu: “Ey Muhammed, ‘Senden önceki peygamberlere sor,’ ne üzere gönderildiniz?” Peygamber efendimiz sorunca dediler ki: Biz, Lâ ilâhe illallâh şehadeti, senin peygamberliğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’in velayeti üzerinegönderildik.
- ? El-Menakıb senedinde Zadan’dan aktarıldığına göre Selman-ı Farisi şöyle dediler: Resulullahın, Hz. Ali’ye on kereden fazla şöyle buyurduğunu duydum: Ey Ali, sen ve senden sonraki vasiler Cennet ve Cehennem arasındaki Araf’sınız. Cennete, sizi tanıyıp, sizin de kendisini tanıdığı kimseden başka kimse geçmeyecek. Cehenneme de sizi inkar eden ve sizin de kendisini inkar ettiği kimseden başka geçmeyecektir.
- ? El-Hakim senedinde Asbağ bin Nebate, dediler ki: Hz. Ali’nin yanındaydım, İbn’ il Keva onun yanına geldi ve ona bu ayeti “Araf üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf: 46) hakkında sordu. Hz. Ali ona şöyle buyurdu: Ey İbn’ il Keva, Kıyamet gününde Cennet ve Cehennem arasında duracaklar biziz. Bizi seveni yüzünden tanıyıp onu Cennete geçireceğiz, bizi buğzedeni deyüzünden tanıyacağızve Cehenneme geçecek”
- ? Abdullah bin Selem’den aktarılmıştır. “Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” (Ra’d: 43) ayeti için Resulullah’a sordum. Buyurdular ki: Ali bin Ebi Talib’ dir.
- ? Fudayl bin Yaser’den aktarılmıştır. İmam Muhammed Bakır buyurdular: “Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter. (Ra’d: 43)” ayeti Hz. Ali hakkında indi. O, bu ümmetin alimidir.
- ? İmam Musa bin Cafer, Zeyd bin Ali’den, o da Muhammed bin Hanefi’den, o da Selman-ı Farisi’den,o da Ebu Said el-Hudri’den, aktarmışlardır: “De ki , benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter. (Ra’d: 43)” Ayeti Hz. Ali hakkında indi.
- ? Muhammed bin Hanefi’den aktarılmıştır: Babam Hz. Ali’nin yanında ilk ve son kitabın ilmi vardır.
- ? Ebu Naim el-Hafız senedinde belirtilmiştir. Abdullah bin Mesud dedi ki: Hz. Ali, Hendek gününde Amru bin Abduved’i öldürdüğünde Allahu Teala şu ayeti indirdi: “Allah müminlere (Ali ile) kifayet etti. (Ahzap: 25)”
- ? Celaleddin es-Suyuti’den aktarılmıştır: Allah müminlere(Ali ile) kifayet etti (Ahzap: 25) için şöyle buyurmuştur. Bu ayet:”Allah müminlere Ali ile kifayet etti” biçimi ile Abdullah bin Mesud’un mushafındandır.
- ? Abdullah bin Mesud’den aktarılmıştır “ Allah müminlere kifayet etti (Ahzap: 25)” ayetini şöyle okurduk: “Allah müminlere Ali ile kifayet etti”
- ? İbn-i Abbas ve Mücahit’ten aktarılmıştır: Ali’nin dört dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini de açık olarak nafaka verdi. Sonra şu ayet indi: “Mallarını gece, gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların ödülleri Rableri yanındadır, onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar” (Bakara: 274)
- ? Abdurrahman bin Kesir’den aktarılmıştır. İmam Cafer-i Sadık’a sordum. “Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi, onda ihtilafa düşmüşlerdir.” (Nebe: 1,2 ve 3) Ve “Velayet hak olan Allah içindir.” (Kehf: 44) anlamı nedir. Buyurdular ki: Hz. Ali’ nin velayetidir.
- ? Cabir el Cufi’den aktarılmıştır. “Bilmediklerinizi Zikir ehline sorunuz. (Nahl: 43) ayeti hakkında” Hz. Ali dedi ki: Zikir ehli biziz”
- ? Esbağ bin Nübâte’den aktarılmıştır, Emir-ül Mu’minin Ali’den duydum. “Hiç şüphesiz Resulullah bana, geçmişte olan ve Kıyamet’e kadar olacak helal ve haramdan bin kapı öğretti ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır ki toplam bir milyon kapı eder. Hatta ben ölümlerin belaların ve insanlar arasındaki ihtilaflarda nasıl hüküm verileceğinin ilmini biliyorum.”
- ? Hz. Ali’den nakledilmiştir. “Resulullah, dilini benim ağzıma koydu; bununla kalbimde bin ilim kapısı açıldı ki her birisinden de bin kapı açılmaktadır.”
- ? İmâm Ali bin Musa Rızâ’dan aktarılmıştır. Büyük babalarımdan duydum. Resulullah’ın Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdular “Ey Ali, ben ilim şehriyim, kapı da sensin. Şehre kapının dışında bir yerden ulaşacağını zanneden yalan söylemiştir.”
- ? Hamza bin Ebî Said-i Hudrî, babasından nakletmiştir; Resulullah’dan duydum: “Ben ilim şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde kim ilim istiyorsa, onu Ali’den alsın.”
- ? İbn Abbâs’tan nakledilmiştir; Resulullahşöyle buyurdular: “Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde kim ilim isterse, kapıya gelsin.”
- ? İbn Abbâs’tan nakledilmiştir;“Benim ve ashabin ilminin, Ali’nin ilmi karşısındaki konumu bir damlanın yedi deniz karşısındaki konumu gibidir.”
- ? İbn Abbâs’tan nakledilmiştir; “Allah’a and olsun ki, ilmin onda dokuzu Ali’ye verilmiştir. Geri kalan onda biri hususunda da Ali insanlarla ortaktır.”
- ? İbn Mesud’dan nakledilmiştir; “Ali, Peygamber’den sonra insanların en bilginidir. Onu sürekli akan bir deniz gibi gördüm.”
- ? Said bin Cübeyr, o da İbn Abbâs’tan nakletmiştir; Resulullah buyurdular: “Ey Ali, ben ilmin şehriyim ve sen onun kapısısın; şehre ancak kapısından gelinir. Beni sevdiğini zannedip de sana buğz eden kimse, yalancıdır; zira hiç şüphesiz sen bendensin, ben de senden; senin etin, benim etimdir; senin kanın benim kanımdır ve senin ruhun, benim ruhumdandır...”
- ? Hz. Ali’den nakledilmiştir; Resulullah buyurdular: “Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır ve evlere ancak kapılarından girilir.”
- ? Esbağ bin Nübâte, Hz. Ali’den nakletmiştir; Resulullah buyurdular: “Ben ilmin şehriyim ve sen onun kapısısın. Ya Ali o şehre kapısının dışında bir yerden girebileceğini sanan kimse, yalancıdır.”
- ? İmâm Rızâ, babaları (İmâm Kâzım ve İmâm Sâdık kanalıyla İmâm Muhammed Bâkır’dan, o da Câbir bin Abdullah-i Ensârî’den nakledilmiştir; Resulullah buyurdular: “Ben ilmin hazinesiyim veAli onun anahtarıdır; o halde kim hazineyi isterse, anahtara gelsin.”
- ? Câbir bin Abdullah-i Ensâri’den nakledilmiştir; Resulullah buyurdular: “Ben hikmet şehriyim ve Ali de onun kapısıdır. O halde kim şehre (girmeyi) istiyorsa, onun kapısına gelsin.”
- ? Abdullah’tan nakledilmiştir: “Ben Peygamber’in yanındaydım; Ali hakkında sorulunca, şöyle buyurdu: “Hikmet on parçaya bölünmüştür; bunlardan dokuz kısmı Ali’ye, bir kısmı ise (diğer) insanlara verilmiştir.”
- ? İbn Abbâs’tan nakledilmiştir: Allah’ın Resulü, Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdular “Ey Ali , ben hikmet şehriyimve sen onun kapısısın; şehre kapının dışında başka bir yerden asla girilmez.”
- ? İmâm Cafer-i Sâdık, babaları kanalıyla Hz. Ali’den aktarmıştır: “Allah (azze ve celle)’nin kitabından bana sorun. Allah’a andolsun ki Allah’ın kitabından inen her âyetin gece veya gündüz mü, seferde veya hazerde mi indiğini Allah’ın Resülü bana okudu ve onun tevilini bana öğretti.”
- ? Hz. Ali buyurmuştur: “Allah’ın kitabından bana sorun; hiç şüphesiz ben her âyetin gece mi yoksa gündüz mü, sahrada mı yoksa dağda mı indiğini biliyorum.”
- ? Hz. Ali buyurmuştur: “Sorun bana beni kaybetmeden! Ölümlerin, belaların ve neseplerin ilmini bilen kimseye sormak istemez misiniz?”
- ? Hz. Ali buyurmuştur: “Ey insanlar, sorun bana beni kaybetmeden; hiç şüphesiz ben göğün yolları hakkında, yerin yollarından daha çok bilgi sahibiyim!...”
- ? İmâm Ali Rızâ, babaları kanalıyla İmâm Hüseyin’den şöyle nakletmiştir: “Emir-ül Mu’minin bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu: “Kur’ân’dan bana sorun ki size kimin hakkında ve nerede nâzil olduğunu haber vereyim.”
- ? Ümery bin Abdullah’dan nakledilmiştir: “Ali bin Ebî Tâlib, Kufeminberinde bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu: “Ey insanlar, sorun bana, beni kaybetmeden; zira benim sinemde yüklü bir ilim vardır!”
- ? Hz. Ali’den nakledilmiştir: “Sorun bana, beni kaybetmeden; hiç şüphesiz ben Arş’ın altında soruldu_um her şeyden haber verebilirim!”
- ? Hz. Ali’den akledilmiştir: “Sorun bana, beni kaybetmeden; taneyi yaran ve insanı yaratan (Allah’a) andolsun ki benTevrat’ı, Tevrat ehlinden, İncil’i, İncil ehlinden ve Kur’ân’ı, Kur’ân ehlinden daha iyi bilirim!”
- ? Ebân, Selim’den nakletmiştir: “Kûfe mescidinde Hz. Ali’nin yanında oturmuştum, insanlar da onun etrafını sarmıştı. İmâm şöyle buyurdu: “Beni kaybetmeden Allah’ın kitabından banasorun; Allah’a andolsun ki, Allah’ın kitabından inen her âyeti Resulullah bana okudu ve onun tevilini bana öğretti...”
- ? Said bin Müsayyib’den nakledilmiştir: Hz. Ali şöyle buyurdular: “Bana göklerin yollarından sorun; zira ben onları yerin yollarından daha iyi tanırım. Ve eğer perdeler kaldırılsa, benim yakınım artmaz!”
- ? Hz. Ali buyururdu ki: “Ben sizin imâmınız ve halîfeniz olduğuma göre, fukaranın perişanlığına ortak olmuş olmalıyım. Öyle yemek yiyeyim, öyle elbise giyeyim ki en fakir kimse beni görünce kendi fukaralığına sabretsin. Ben biliyorum, benim gibi kimse yapamaz. Fakat imâmlıkta memurum, siz de benim gittiğim yoldan gidiniz.”
- ? “Enâ künte meal enbiyâ batinen ve ma’ Resulullâh zâhiran” Türkçe açıklaması: “Ben peygamberlerle gizli , Resulullah ile açık olarak beraberdim” (41).
- ? “...Enal Hıdır muallim Musâ...” Türkçe açıklaması: “...Ben Musa’nınöğretmeni Hızır’ım...”(42)
- ? Hz. Ali, “Rakiplerine nasıl galip geldin?” diye sorduklarında “Karşılaştığımherkes, bana kendi aleyhine yardım etti.” buyurdular. Seyyid Radi, “Hz. Ali, bu sözüyle, heybetinin karşı tarafın kalbine korku düşürdüğüne işaret etmiştir.” diyor.
- ? Fatiha’nın tüm esrarı Besmelededir, Besmelenin tüm esrarı ‘B’ harfindedir, ‘B’ harfinin tüm esrarı da onun altındaki noktadadır.” Emir’ül Müminin Hz. Ali şöyle buyurdu: “‘B’ harfinin altındaki nokta benim.”(43)
- ? Bu ümmet yetmiş üç fırkaya bölündü, yetmiş ikisi ateşin içinde ve biri -Ki Allah haklarında şöyle buyurmuştur: “Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır” (Araf: 181) onlar ben ve benim tabilerim (benim yolumu takip edenler)’dir.
- ? Ali bin Musa el-Rida’dan, oda babası ve dedelerinden, onlarda Hz. Ali’den nakledilmiştir, “Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, ben ilmin kentiyim, sen de kapısısın, her kim kente, kapıdan değil de başka bir yerden geçtiğini söylerse yalancıdır .
- ? Abdullah bin Mes’du’dan nakledilmiştir,: “Kur’ân yedi harf üzere inmiştir. Her harfin bir zahiri , bir de batını vardır. Zahir ve batın ilmi ise Hz. Ali’ın nezdindedir.
- ? Ebu Büreyda ve babasından nakledilmiştir, Resulullah şöyle buyurdu: “ Her Peygamberin bir vasisi ve varisi olur, benim vasim ve varisim de Ali’dir”.
- ? Asbağ bin Nebate’den nakledilmiştir: Emir’ül Müminin bir hutbesinde şöyle buyurdu: “Ey insanlar, yaratılmışların imamı ve yaratılmışların en hayırlısının vasisi benim. Ben tahir ve hadi olan zürriyetin babasıyım. Resulullah’ın kardeşi, vasisi, safiysi ve habibi benim. Müminlerin Emiri, elleri ve ayakları temiz olanların önderi ve vasilerin Seyyidi benim. Bana karşı savaşmak, Allah’a karşı savaşmaktır. Bana karşı barış içinde olan, Allah’a karşı barış içindedir. Bana itaat etmek Allah’a itaat etmektir. Benim velayetim, Allah’ın velayetidir. Bana tabi olanlar Allah’ın evliyalarıdır ve bana yardımcı olanlar Allah’a yardımcı olanlardır.
- ? İbn-i Abdül Birr’den nakledilmiştir: Resulullah isra gecesinde Miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu: “Ey Muhammed, ‘Senden önceki peygamberlere sor,’ ne üzere gönderildiniz ?” Peygamber efendimiz onlara sorunca onlar dediler ki: “Biz, Lâ ilâhe illallâh şahadeti, senin peygamber liğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’in velayeti üzerine gönderildik.” (Senden önceki Peygamberlere sor” (Zuhruf: 45)
- ? Ebi Said el-Hudri’den nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Kıyamet Günü olduğunda Allahu Teala bana ve Ali’ye şöyle buyuracak: Sizibuğz edenlerinizi Cehennem’e, sevenlerinizi de Cennet’e geçirin. Bu da onun şu buyruğudur: “Siz ikiniz, atın Cehennem’e her inatçı kafiri” (Kaf: 24), maksat peygamberliğimde kafir olup, Ali’nin itaatinde inatlık edendir.
- ? İbn-i Ömer, Huzeyfe, Sa’d bin Ebu Vakkas, Berra bin Azib ve İbn-i Abbas’tan nakledilmiştir: “Bir gün Hz. Resulullah mescide gelerek: “Allah Musa’ya vahyedip: “Benim için temiz bir mescit yap ve onda ancak sen ve kardeşin Harun yaşayabilirsiniz” buyurdu. Allah Tela bana da temiz bir mescit yapmamı ve onda ancak ben ve kardeşim Ali’nin yaşayabileceğini emretmiştir” buyurdu.”
- ? “Seni yardımı ve müminlerle destekleyen odur”(Enfal: 62). Resulullah şöyle buyurur: “Arş’a şöyle yazılmıştır: Lâ ilâhe illallâh, tekim ve ortağım yoktur. Muhammed kulum ve elçimdir, onu Ali ile teyid ettim”
- ? Hz. Ali, Hendek savaşında Amru İbn-i Ved’e karşı savaşmak için karşı çıktığında ve bütün müslümanlar ona karşı aciz kaldıklarında Resulullah şöyle buyurur: “İman’ın hepsi, Şirk’in hepsine indi”. Hz. Ali, Amru öldürdükten sonra Resulullah şöyle buyurur: “Ali’nin Hendek günündeki darbesi, ümmetimin Kıyamet Günü’ne dek bütün amellerinden daha üstündür.”
- ? Abdullah bin Mesud; “Allah müminlere kifayet etti” (Ahzap: 25) ayetini şöyle okumaktadır: “Allah müminlere Ali ile kifayet etti”.
- ? Ebi Salih’ten, o da İbn-i Abbas’tan nakletmiştir: Hz. Ali şöyle buyurdu: “Benim Allah’ınkitabında insanların bilmediği isimlerim vardır. Onlardan biri şudur: ‘Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.’ Onlar velayetimde yalanlama yapanlar ve hakkımı hafife alanlardır.”
- ? Zadan’dan, o da Selman-ı Farisi’den nakletmiştir: “Resulullah’ın, Hz. Ali’ye on kereden fazla şöyle buyurduğunu duydum: Ey Ali, sen ve senden sonraki vasilerCennet ve Cehennem arasındaki Araf’sınız. Cennet’e, sizi tanıyıp, sizin de kendisini tanıdığı kimseden başka kimse geçmeyecek. Cehennem’e de sizi inkar eden ve sizin de kendisini inkar ettiği kimseden başka geçmeyecektir.” “Aralarında perde vardır, Araf’ın üzerindeonları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf: 46)
- ? Asbağ bin Nebate’den, nakledilmiştir: Hz. Ali’nin yanındaydım, İbn’ il Keva onun yanına geldi ve ona “Araf üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf: 46) hakkında sordu. Hz. Ali ona şöyle buyurdu: Ey İbn’ il Keva, Kıyamet Günü’nde Cennet ve Cehennem arasında duracaklar biziz. Bizi seveni yüzünden tanıyıp onu Cennet’e geçireceğiz, bizi buğzedeni de yüzünden tanıyacağız ve Cehennem’e geçecek.
- ? İmam Musa bin Cafer’den, Zeyd bin Ali’den, Muhammed bin Hanefi’den, Selman-ı Farisi’ den, Ebu Said el-Hudri’den, nakletmişlerdir. “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” ayeti Hz. Ali hakkında indi.
- ? “Yakın akrabalarını korkut” (Şuara: 214) nazil olduğunda Resulullah akrabalarını yemeğe davet eder. Yemeklerini yedikten sonra ayağa kalkarak şöyle buyururlar: “Ey Abdulmuttalip oğulları ! Allah Teala, beni bütün halka genel olarak ve size de özel olarak peygamber göndermiş ve bana “yakın akrabalarını korkut” emrini vermiştir. Ben de sizi dile hafif gelen ama terazide ağır olan iki söze davet ediyorum. Eğer onları kabul ederseniz Arap ve gayri Araba hakim olursunuz ve bütün ümmetler sizin emriniz altında olurlar; onlarla cennete girer ve onlarla cehennem ateşinden kurtulursunuz. O iki söz; ‘Allah’tan gayri bir mabudun olmadığına ve benim de onun elçisi olduğuna şehadetgetirmektir.’ Her kim bu konuda benim davetime icabet eder ve bu risaleti gerçekleştirmemde bana yardımcı olursa benim kardeşim, vasim, vezirim, varisim ve benden sonra halifem olacaktır.” mecliste hazır bulunanlardan, on yaşında olan Hz. Ali’dan başka cevap veren olmaz. Resulullah bu sözü 3 kez tekrarlar. Her 3 defasında da Hz. Ali’den başka O’nun davetini kabul eden olmaz. Bunun üzerine Resulullah orada hazır olan cemaata şöyle buyururlar: “Bu (Ali), sizin aranızda benim kardeşim, vasim ve halifemdir.”
- ? “Ant olsun ki nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür: 8) Bu ayet hakkında İmam Muhammed Bâkır şöyle buyururlar: “Vallahi ne yemeden ne içmeden, velakin velayetimizden (Sorulacaksınız)”
- ? Abdullah bin Cabir’den nakledilmiştir: “Allah’a, Resulü’ne ve emir sahiplerine itaat etmenin vacip olduğunu bildiren ayet indiği gün Peygamber’e sordum: “Allah ve Resulü’nü tanıyoruz. Ama emir sahiplerinin kimler olduğunu bilmiyoruz. Onlar kimlerdir?” Hazret şöyle buyurdular: Onlar benim halifelerimdir. Onların ilki Ali bin Ebu Talib, sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali bin Hüseyin, sonra da Tevrat’ta Bakır diye anılan Muhammed bin Ali’dir. Ey Cabir! Sen onu göreceksin. Gördüğünde benim selamımı ona iletirsin. Ondan sonra Cafer bin Muhammed Es-Sadık, sonra Musa bin Cafer, sonra Ali bin Musa, sonra Muhammed bin Ali, sonra Ali bin Muhammed , sonra Hasan bin Ali ve en sonuncusu Allah’ın yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki saklantısı olan, benim isim ve künyemi taşıyan Hasan bin Ali’nin oğludur.
- ? Semmak bin Harp’ten, o da Said bin Cübeyr’den nakletmiştir: İbn-i Abbas’a dedim ki: İnsanların Ali hakkındaki ihtilafını soracaktım sana. Dedi ki: “Ey Cübeyr oğlu, bana tek bir gecede üç bin fazileti olan bir şahıs hakkında soruyorsun ve o kurbet gecesinde Bedir’deki Kalib adlı kuyuda iken Rabbinin yanından üç bin melek ona selam verdi. Sen bana Resulullah’ın vasisi, havuzunun sahibi, mahşerde bayrağının sahibi hakkında soruyorsun. Abdullah bin Abbas’ın nefsi elinde olana and olsun ki, dünyanın denizleri mürekkep olsa, ağaçları kalem olsa, halkı da katip olsalar Ali bin Ebi Talib’in fazilet ve özelliklerini sayıp yazamazlardı.
- ? Ebu Zer’den, o da İmam Ali’den nakletmişlerdir: Resulullah şöyle buyurdu: “Cebrail inip bana dedi ki: Ey Muhammed, Allah ; Ali’yi ve sevenlerini sevmeni emretti.”
- ? Asbağ bin Nebate’den nakledilmiştir: Hz..Ali şöyle buyurdu: “Kuran dört çeyrek indi: Bir çeyrek bizim hakkımızda, bir çeyrek düşmanlarımız hakkında, bir çeyrek sünen ve örnekler, bir çeyrek de farzlar ve hükümler hakkında inmiştir.”
- ? Abdullah bin Mesud’den nakledilmiştir: Hz. Ali Hendek gününde Amru bin Ved’i öldürdüğünde Allahu Teala şu ayeti indirdi: “Allah müminlere (Ali ile) kifayet etti” (Ahzap: 25 )
- ? Celaleddin es-Suyuti’dan rivayet edilmiştir: Bu ayet: “Allah müminlere Ali ile kifayet etti” Ahzap: 25 ) Abdullah bin Mesud’un mushafındandır. (Elimizdeki Kuran’da “Ali ile” (Bi Ali) sözcükleri bulunmamaktadır).
- ? İmam Aliyyür Rıda’dan nakledilmiştir. Resulullah buyurdular: “Ey Ali, sen Cennet’e ilk girecek olansın ve hesapsız Cennet’e geçeceksin.”
- ? Mutlib bin Abdullah bin Hantab’tan nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Size kardeşim ve amcamın oğlu Ali’yi sevmenizi tavsiye ederim. Onu müminden başkası sevmez, münafıktan başkası da ona buğz etmez.”
- ? Selman-ı Farisi, Resulullah’a sorar: “Senin vasin kimdir”. Resulullah ona şöyle buyurur: “Ey Selman, kardeşim Musa’nın vasisi kimdi? Selman cevap verir: “Yuşa bin Nun idi”. O zaman Resulullah şöyle buyurur: “Vasim, varisim, borcumu ödeyen ve vadettiklerimi yerine getiren Ali’dir”
- ? Ebu Eyyub el-Ansari, o da Ammar bin Yasir ve Hz. Ali’den nakletmişlerdir, Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’nin müslümanlar üzerindeki hakkı, bir babanın oğlu üzerindeki hakkı gibidir”
- ? “Biz seni onlardan alıp götürsek de yine onlardan intikam alırız ” (Zuhruf: 41) Bu ayet indiği zaman Resulullah şöyle buyurur: “Bu ayet Ali bin Ebi Talib hakkında indi. Kendisi benden sonra ahdi bozanlardan, adaletten sapıp zulmedenlerden ve dinden çıkanlardan intikam alacaktır.”
- ? Ebu Zer’den nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Ali ilmimin kapısı ve risaletimi benden sonra ümmetime açıklayacak olandır. Onu sevmek iman, onu buğz etmek nifaktır. Ona bakmak huzur ve refah getirir, ona yakınlık ibadettir.”
- ? Hüzeyfe’den nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “İnsanlar, Ali bin Ebi Talib’in ne zamandan beri ‘Emir’ül Müminin’ olarak adlandırıldığını bilselerdi, onun faziletlerini inkar etmezlerdi: Adem, ruh ve ceset arasındayken, Allah o zaman hazır bulunanlara şöyle buyurmuştu: Rabbinize inandınız mı? Hazır olanlar (Ruh alemi): Evet inandık (Kalü bela) dediler. Allah da onlara şöyle buyurdu: Ben Rabbinizim, Muhammed peygamberiniz, Ali de Emir’inizdir”
- ? Abdullah bin Abbas’dan aktarılmıştır: “Sen ancak ve ancak bir uyarıcı korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad: 7) ayeti indiği zaman, Resulullah şöyle buyurdu: “Uyarıcı-Korkutucu benim, HidayeteEriştiren de Ali’dir, ey Ali, hidayete varmak isteyenler, ancak seninle hidayeti bulurlar”
- ? Sahabi Berai bin Azib’ten aktarılmıştır: “Ey peygamber, sana indirileni tebliğ et...” (Maide: 67) maksat Ali’nin faziletlerinden tebliğ et, ayeti Gadir-i Hum’da indi. Resulullah hutbesinde şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.”Bunun üzerine Ömer bin Hattab dedi ki: “Sana kutlu olsun, sana kutlu olsun ey Ali, bu gün benim ve kadın ve erkek tüm müminlerin mevlası oldun” .
- ? Abdullah bin Selem’den aktarılmıştır: Resulullaha Allahın bu buyruğunu “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” (Ra’d: 43) hakkında sordum, buyurdu ki: Ali bin Ebi Talib’dir.
- ? İbn-i Mesud’tan aktarılmıştır: Resulullah şöyle buyurdu: “ Ali Muhammed’i bir gün sevmek bir yıllık ibadetten daha hayırlıdır ve her kim onları severse Cennet’e gider.
- ? Cabir’den aktarılmıştır: Resulullah şöyle buyurdu: “Biz Ehl-i Beyt’in meveddetini iltizam ediniz. Her kim Allah’tan sakınıp, bizlere bağlanır ve bizleri severse, Cennet’te bizimle beraber olacaktır. Muhammed’in nefsi onun kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, bir kulun ameli ancak bizim hakkımızı bilirse kabul görür.”
- ? Hüzeyfe’den nakledilmiştir, Resulullah şöyle buyurdu: “Ali insanların en hayırlısıdır. Bunu kabul etmeyen kafir olur.”
- ? Cabir bin Abdullah el-Ansari’den nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Ali insanların en hayırlısıdır, bundan şüphe eden kafir olur”
- ? Ebu Talib’ in kızı Ümmü Hani’den nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Allah’ın yanında en faziletli insanlar, Ali ve Zürriyetinin yaratılmışların en hayırlısı olduklarından şüphe etmeden mezarlarında yatanlardır.”
- ? Cabir bin Abdullah el-Ansari’den nakledilmiştir: “Her kim Ali hakkında şüphe ederse kafirdir. Biz münafıklamızı ancak Ali’ye olan buğzlarından dolayı tanırdık.”
- ? Enes’den nakledilmiştir: “Resulullah’la beraberken Ali geldi. O anda Resulullah şöyle buyurdu: ‘Bu, Kıyamet Günü’nde Allah’ın ümmetime olan hüccetidir.’”
- ? Ebu Hüreyra’dan nakledilmiştir: “Resulullah Gadir-i Hum gününde Ali’nin elinden tutup: ‘Ben kimin mevlası isem Ali onun mevlasıdır. Ey Allahım, bunu kabul edip ona yardımcı olana sen de yardımcı ol. Ona düşman olana sen de düşman ol. Ona nusret verene sen de nusret ver ve onu hor göreni sen de hor gör”
- ? Enes’ten nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Allah, beni Peygamberlerin içinden seçip beni tercih etti. Aynı zamanda bana hayırlılardan bir vasi seçti, o amcamın oğludur. Onunla beni kuvvetlendirdi. Tıpkı Musa’yı kardeşi Harun ile kuvvetlendirdiği gibi. Kendisi benim halifem ve vezirimdir . Benden sonra Peygamber olsaydı, Ali peygamber olurdu, fakat benden sonra Peygamberlik yoktur.”
- ? “Ey iman edenler, hepiniz barışa girin” (Bakara: 208) ayeti hakkında İmam Muhammed Bâkır şöyle buyurur: “ Ali’nin velayeti ve sonraki vasilerdir.”
- ? Ebu Musa el-Hamidi’den nakledilmiştir: Resulullah bir gün Ebu Bekir, Osman ve İmam Ali ile beraber otururken şöyle buyurdu: “Ey Ebu Bekir, bu gördüğün Ali, benim gökte ve yer yüzünde vezirimdir, senden razı olduğu halde Allah’a kavuşmak istiyorsan Ali’nin senden razı olmasına bak, zira Ali’nin rızası Allah’ın rızasıdır, Ali’nin gazabı da Allah’ın gazabıdır”
- ? Cabir’den nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Yer ve gök yaratılmadan bin yıl önce Cennet’in kapısına şöyle yazılmıştı: La ilahe illallah, Muhammed Resulullah , AliResulullah’ın kardeşidir.”
- ? Ebu Rafi’den aktarılmıştır: “Uhud gününde bir münadi (melek) şöyle nida etti: Zülfikar’dan başka kılıç yok, Ali’den başka fatih yoktur.”
- ? Ebu Rafi’den nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’nin hakkını tanımayan üç kişiden biridir: Ya zina kadının oğlu, veya temiz olmadığı halde hamile kalan anneninoğlu veyahut da o kişi münafık bir kimsedir”
- ? Cabir bin Abdullah’tan nakledilmiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, bir kul Allah’a hakkıyla ibadet ettiği halde, senin ve Ehl-i Beyt’inin insanların en faziletlileri olduğunuzdan şüpheye düşerse, o kişi Cehennem’in içinde olacaktır.”
- ? Şafii Mezhebinin İmamı İbn-i İdris’den nakledilmiştir: “Ey Resulullah’ın Ehl-i Beyt’i! Sizi sevmek farzdır. Allah bunu Kur’an’da nazil etmiştir. Sizin şanınızın büyüklüğü için bukadarı yeter ki, kim size salavat getirmezse, onun namazı yoktur.”
- ? İmam-ı Ali’yyür Rıza, babasından, onlarda atalarından naklettiklerine göre, Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen Cennet ve Cehennem’in taksimcisisin, Kıyamet Günü’nde Cehennem’e bu senin, bu da benim diyeceksin.”
- ? “İman edip de salih ameller işleyenler yaratılmışların en hayırlısıdır.” (Beyyine: 7) ayeti indiğinde Resulullah, Hz. Ali’ye şöyle buyurur: “Onlar sen ve senin yandaşlarındır ey Ali. Kıyamet Günü’nde razı olmuş ve rıza görmüş olarak geleceksiniz, senin düşmanların ise gazap ve suç yüklü olarak gelecekler.”
- ? Yasir bin Hammad, İmam Ali Rıza’dan, o da babaları ve dedelerinden aktarmıştır: Resulullah, Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdu: “ Ey Ali, sen Allah’ın hüccetisin, sen Allah’ın kapısısın, sen Allah’a götüren yolsun, Nebe’ül Azim (Büyük olan haber), Sırat-ı Müstakim (Doğru olan yol) ve Mesel-i Ala (En yüce örnek) sensin. Sen müslümanların imamı ve Müminlerin Emiri’sin. Sen vasilerin en hayırlısı ve Sıddık (doğrulayıcı)’ ların üstadısın. Ey Ali, sen en yüce faruk ve en büyük sıddıksın. Senin fırkan benim fırkamdır, benim fırkam da Allah’ın fırkasıdır, senin düşmanlarının fırkası da Şeytanın fırkasıdır”