Son Makaleler

  • Alevilere/Aleviliğe Önyargılı Yaklaşımlarla Mücadele

    Ne yazık ki günümüzde bile hala bir çok çevreler Alevileri/Aleviliği öcü gibi görmeye devam ediyorlar. Bunca gelişkin iletişim olanaklarına, eğitim imkanlarına rağmen Aleviler ve Alevilik hakkındaki önyargılar kırılmış değildir. En basit insani ilişkilerde bile, kişinin Alevi olduğu öğrenildiği vakit araya en hafi deyimle “soğukluk” giriyor. Yobaz olmayan, sıradan inançlı bir Sünninin böyle bir önyargıyla Alevilere/Aleviliğe yaklaşması gerçekten üzücü ve düşündürücüdür. 





    Burada üzerinde durduğumuz olay, sıradan, kendince iyi bir Müslüman olmaya çalışan, kendince inancını yaşayan bir Sünninin Alevi inançlı bir insana yaklaşımıdır. Bu Sünninin komşuluk, iş arkadaşlığı, okul vb. yani basit insani nedenlerle iletişimde olduğu Alevilere yaklaşımlarıdır.

    Üzülerek gözlemliyor, yaşıyoruz ki, bu yaklaşım önyargılarla, asırların geri düşünce kalıplarıyla, iftiralarla, anlayışsızlıklarla, husumetle, saygısızlıkla, kabul etmemeyle... dolu. Sünni kişi çok iyi anlaştığı arkadaşının Alevi inançlı olduğunu öğrendiği an film kopuyor. O güne kadar çok iyi bir ilişkileri olan bu farklı inanca sahip arkadaşların arkadaşlıkları birden Sünni arkadaş tarafından kesiliveriliyor. Abarttığımız sanılmasın. Bu tür durumlar sanıldığından çok çok fazladır. Eğer işin içinde karşı cinsten iki insan varsa ve bu insanlar hayatlarını beraber devam ettirme noktasında bir karar vermişlerse, durum daha da vahim bir hale geliyor. Böylesi  bir durumda Sünni kişinin ailesi Alevi kişinin inancına saygı göstermiyor, Aleviliğe en olumsuz yakıştırmalarda bulunuyor. Bu beraberliği engelleyemedikleri durumda ise, Alevi inancına saygı duyup onu öyle kabul edeceklerine, kişiye yegane ve tek doğru inancın Sünnilik olduğu dayatması yapılıyor. Bu doğrultuda Alevi kişi Sünni ibadetlerine davet ediliyor/zorlanıyor, Aleviliğini yok sayması isteniyor. Özellikle Sünni erkekler ile evlenen Alevi kızları Sünni olmaya zorlanıyorlar/zorla Sünnileştiriliyorlar.

    Alevilere/Aleviliğe yönelik ayrımcı, dışlayıcı, husumet dolu, düşmanca yaklaşımlara karşı  mücadele etmek her Alevinin ve her vicdan sahibi Sünninin boynunun borcudur. Herkesin inancı kendisine ilkesi doğrultusunda, herkes kendi inancını yaşamakta özgürdür. Hiç kimsenin inancı diğerinin inancından üstün değildir. Dolayısıyla Sünnilik Alevilikten, Katoliklik Protestanlıktan, Budizm Hinduizmden üstün değildir. Aksisini iddia edenler ayrımcı, dışlayıcıdırlar. Bunlar yalnız kendi doğrularını tanırlar, kendi doğrularından başka doğruyu kabul etmeyen kişi ve anlayışlardır. Bu tür kişi ve anlayışlar dayatmacı anlayışlardır ve insanlığa verdikleri zararların haddi hesabı yoktur.

    Bizler oldukça açık yürekliyiz. Hiç bir inancın diğerinden üstün olmadığına inanıyoruz. Bunca farklı inancın olması olumsuzluk değil, zenginliktir. İnsanı esas alan, insanın huzuru ve mutluluğunu ilke edinen, farklılıklara saygı gösteren bütün inançlar bizler için değerlidir. Bütün inançların özünde doğruyu, güzeli, iyiliği, paylaşımı, kardeşliği emrettiklerini düşünüyoruz.  İnsanın özgür iradesi ile inancını belirlemesi gerektiği inanıyoruz. Sırf ailesi bu inançtandır diye körü körüne bu inanca sahip olması gerekmediğine inanıyoruz. Araştırarak, öğrenerek, anlayarak, benimseyerek, içselleştirerek, severek bir inanca inanılmalıdır.

    Bir inanca inanmak, başka inançları küçümsemek, dışlamak, başka inanç mensuplarına düşmanlık değildir. Adı üstünde; bu bir inanç meselesidir. Bir kişi bir inanca inanıyor diye diğer inançlar boş inançlardır, batıldır, kafirdir, münafıktır diye yaklaşmak, bizce inancın/inançların özüne terstir. Herkesin inancı kendisince doğru inançtır. Önemli olan diğer inançları da tolere edebilmektir. Diğer inançlara da saygı ve hoşgörü gösterebilmektir.

    Baskıyla, katliamla, dışlamayla, dayatmayla, asimileyle bir yere varılmaz. Hele bütün bu olumsuzluklar “Allah” adına yapılıyorsa bu daha da kötüdür. Hiç kimsenin kendisini Allah'ın vekili görmek gibi bir yetkisi olamaz. Hiç kimsenin Allah adına insanları ayırmaya, dışlamaya ve katletmeye yetkisi yoktur. Bu tamamen politik bir tutumdur. Allah adına insan katletmek, Allah'ın o sınırsız ve de sonsuz merhametiyle uyuşmayan bir durumdur. Bazı kimseler kendisini Allah adına yetkili görüyorlar. İşte bütün bu olumsuzluklar birazda bu düşünce yapısından ileri geliyor. Bir takım çıkarları, kirli politik oyunları din adına, inanç adına dayatanları doğru tespit edip teşhir etmek gerekiyor. Bunların böyle bir yetkilerinin olmadığını ilgili ilgisiz herkese açıklamak gerekiyor. Çünkü bu tarz bir düşünce ve bu düşüncenin pratik uygulamaları çok acı deneyimler yaşatıyor insanlığa.

    Einstein`in da belirttiği gibi, önyargıları yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur. Ancak bu zorluk var diye kendimizi, doğrularımızı ifade etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Büyük bir sabır ve özveriyle, bıkmadan, yorulmadan, kızmadan, sonsuz bir anlayış ve ilgi göstererek, “mutlaka bu önyargıları kırıp kendimi ifade edeceğim” gibi bir kararlılığa ulaşarak, Aleviler ve Alevilik hakkındaki olumsuz düşünceleri, iftiraları, haksız ithamları, gerçekle ilgisi olmayan kulaktan dolma, düşmanlığa sebebiyet veren düşünce ve yaklaşımlara karşı mücadele etmeliyiz.

    Elbette birileri ısrarla kendi doğrularını dayatacaktır. Doğrularını anlatmak, savunmak başkadır, doğrularını tek ve biricik doğruymuş, başka doğruların olması mümkün değilmiş gibi bir yaklaşımla dayatmak başkadır.

    Altan alarak, dayatmaları kabul edip kendi değerlerinden vazgeçerek, dayatmacılara benzemeye çalışarak bir sonuç elde edilmez. Hele kardeşlik, birlikte saygı içinde yaşamak bu durumda mümkün değildir. Dayatmaları kabul etmek yerine, doğrularımızı dile getirip, bedeli ne olursa olsun doğrularımızın, dolayısıyla inanç değerlerimizin saygı görmesini kabul ettirmeliyiz. Kardeşlik, başkalarının doğrularına, inancına, düşüncelerine saygı temelinde gelişir. Erenlerin de buyurduğu gibi, “sana yapıldığında hoş göremeyeceğin bir davranışı sende başkalarına yapma” ilkesince çalışmalarımıza başlayalım. Düşmanlıktan arınmış, farklı inançlara saygının hakim olduğu, kardeşliğin o büyülü huzur ortamında dostça paylaşılan günlerde yaşamak dileğiyle....



    "Alevilere Mum söndü Önyargisi": Video CALISIMI IZLE!

    Devamı..
  • Çocuklara ve Gençlere Aile İçerişinde Alevilik Dersleri

    Çocuklara ve Gençlere Aile İçerişinde Alevilik Dersleri


    Alevi çocuklarına ve gençlerine Alevilik dersi gerekiyor mu? Evet, çocuklara ve gençlere Alevilik inanç dersi gerekiyor.

    Her şeyden önce bu soruya net olarak cevap vererek başlamalıyız  dersimize. Bazı çok bilmiş kimseler “artık modern bir zamanda yaşadığımızı ve inanç dersine gerek olmadığını” Alevilere empoze ediyorlar. Böylesi bir tez doğru değildir. Dünyadaki belli başlı bütün devletlerde din dersi sistemli şekilde veriliyor. Bazı ülkelerde sadece o ülkenin egemen inancı neyse onun eğitimi verilirken, bazı devletlerde ise  hem din eğitimi veriliyor hemde dinler ve inançlar hakkında öğretim veriliyor.


    Alevi Bektasi Federasyonu


    Netice itibarıyla çocuklar ve gençler anne babalarının inançları doğrultusunda eğitiliyorlar. Alevi çocukları da bu doğrultuda eğitim ve öğrenim görmeliler. Ne yazık ki Alevilik inancı yasaklı. Egemen olan Sünniler  kendi inançlarını tek doğru inanç diye dayattığı için resmi manada bir Alevilik eğitiminden yoksundur Alevi çocukları ve gençleri. Bu sebepten dolayı Alevilik inancı daha çok Alevi inançlı anne-babalar vasıtasıyla gelecek kuşaklara aktarılmalıdır. Bu satırlarında amacı budur. Amaç; Alevi ebeveynlerin çocuklarına mutlaka Alevilik inancını asgari şekilde öğretmeleri gerektiğini ısrarla hatırlatmaktır. Mademki bütün insanlık iyi veya kötü, olumlu veya olumsuz inancını gelecek kuşaklara geliştirerek aktarıyor; yani Sünniler, Katolikler, Protestanlar, Budistler inançlarını nasıl çocuklarına öğretiyorlarsa Alevilerde öğretmeliler. Bu öğretim ve eğitim için devlet imkanlarından yoksun olmamız bizleri vazgeçirmek yerine daha da şevklendirmelidir. Alevi inançlı kişiler mutlaka Alevilik inancını çocuklarına ve gençlerine öğretmelidir. Bütün insanlar bunu yapıyorsa bizlerde yapmalıyız, eğer bunu yapmazsak, Alevilik inancını çocuklarımıza öğretmezsek; Alevilik bir kaç nesil sonra yok olup gider. Alevilik yok olup gitmemeli. Alevilik için çok ağır bedeller ödendi. Bu bedeller boşuna ödenmedi, bunca acı ve kıyıma boşuna katlanılmadı. Tarih boyunca Aleviler inançlarından vazgeçmediler. Gerektiğinde hayatlarını bu inanç için verdiler ama inançlarından taviz vermediler. Alevilik inancı bu günlere bu zorlu şartlardan geçerek, milyonlarca insanın fedakarlığı, hizmetiyle geldi. Ve geldiği nokta; bütün insanlık için bir değerdir. Bu değer insanlıkla buluşmalı. Bu inanç yok olmamalı, yok olmaması için ve daha da gelişmesi için, insanlıkla buluşması için çocuklara ve gençlere öğretilmelidir.

     Çocuklara ve gençlere Alevilik dersi nasıl verilir?

    Alevilik dersinin içeriği neler olmalıdır.

     Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi Alevi çocuklarına Alevilik dersi verilmelidir. Kurumsal anlamda ve okul boyutuyla Alevilik dersleri ne yazık ki yok. Bazı Alevi kurumları kendi bünyelerinde bir takım çalışmalar yapıyorlar. Yine bazı ülkelerde sembolik de olsa Alevilik dersleri okular da veriliyor. Bunlar elbette güzel çalışmalardır. İsteğimiz gerçek manada, diğer inançlara eşit şekilde bir eğitim ve öğretimin verilmesidir. Şu an işin devletler bazında Alevi inancının diğer inançlar gibi okullarda öğretilmesi  uzak bir ihtimal. Bundan dolayı iş Alevi kurumlarına, en çok da Alevi inançlı ailelere düşüyor. Bizlerinde bu yazıyla bilgilendirmek istediği daha çok ailelerdir.

    Çocuklara ve gençlere Alevilik dersi nasıl verilir? Alevilik dersinin içeriği neler olmalıdır.

    ·        Ailede verilecek dersler çocuk doğmadan başlar ve yetkin bir erişkin olana kadar sürer. Bunun anlaşılır olarak kavranması gerekir.

    ·        Aile ortamı bir bütün halinde bir derstir. Öyle saatlerle, günlerle sınırlı olmayan bir ders. Dolayısıyla en büyük ve önemli okul ailedir. Ailede verilen ders de en önemli derstir.

    ·        Çocuklar Alevi adap-erkanına göre yetiştirilmelidirler. İmkan varsa mutlaka ceme katılınmalıdır. Ceme katılım mümkün mertebe çok olunmalıdır. Şartlar uygun değilse ve imkanlar kısıtlıysa yılda en az 2 defa ceme katılınmalıdır.

    ·        Alevi dergahları, ziyaretleri, türbeleri ziyaret edilmelidir. Her defasında bütün bu yapılanlar hakkında, ziyaret edilen yerler hakkında çocuğa ön bilgiler verilmelidir.

    ·        Alevi müzikleri başta deyişler, duazlar ve semahlar olmak üzere evde, arabada çalınan-dinlenen hakim müzikler olmalıdır. Çocuk daha dogmadan bu müzikler çalınmalıdır. Biliniyor ki çocuklar anne karnındayken bile bir çok şeyi algılıyorlar.

    ·        Evde mutlaka Hz. Ali, On İki imamların, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş Veli ve diğer Alevi ulularının temsili resimleri olmalıdır.

    ·        Çocuğun ismi Alevi inancında önemli ve etkili bir iz bırakmış olan bir erenin ve ya anlam dolu bir kavramdan yola çıkarak koyulmalıdır.

    ·        Çocuğun doğum gününde veya başka önemli günlerde çocuğa hediye olarak Zülfikar kolyesi veya Bağlama hediye edilmelidir. Bunun anlam ve önemi anlatılmalıdır.

    ·        Muharrem orucunda oruç tutulmasa dahi oruç ayı olduğu ve Kerbelanın ne anlama geldiği anlatılmalıdır.

    ·        Aşure mutlaka yapılmalıdır.

    ·        Nevruz anlamına uygun şekilde kutlanmalıdır.

    ·        Perşembeyi cumaya bağlayan gece evde mutlaka gülbang eşliğinde Delil uyandırılmalıdır. Zamanla Delilin uyandırılması görevi/hizmeti çocuğa verilmelidir.

    ·        Alevi uluları veya genel manada Alevilik ile ilgili kitaplar okutulmalı, bu kitaplar çocuklara hediye edilmelidir.

    Bütün burada açıklanan noktalar elbette tam anlamıyla bir Alevilik eğitimi için yetersizdir. Buradaki amaç, daha çok bir başlangıç anlamındadır. En basitinden lafzende olsa Alevi olduğunu bilmeli çocuk. Bunlarla yetinilmemelidir anne babalar. En basitinden bir Alevi dergahına, kurumuna üye olmalı, çalışmaları desteklemeli, aktif katılımla hizmet etmelidir. Hizmet ettikçe gelişir insan. Bu hizmet atmosferinde yetişen çocuklarda Alevilik Bilinci ile yetişmiş olurlar. Alevilik Bilincine sahip bir bireyde sağlam bir kişilik olur. Sağlam bir kişilik ise en küçük bir rüzgarda savrulmaz, en yaman fırtınalarda bile dimdik ayakta kalır. Böylesi bir insan her anne babanın onur duyacağı bir kişiliktir. Zaten inancın amacıda bu değil mi? İnsanı/insanları anlamlı ve mutlu bir hayatın sahibi yapmak.

    Devamı..
  • MUHARREM ORUCU [BILIM ve EGITIM, MUHARREM ORUCU NEDIR?]

    MUHARREM ORUCU ILGILI BILGI VE BILIM

    Bilindiği üzere Aleviler/Alevilik asırlardır baskı altında tutulmaktadır/lar. Bu baskıların sonucu Alevi toplumu kendi değerlerine yabancılaşmış, kendini inkar noktasına gelmiştir/getirilmiştir. Bizim en büyük amaçlarımızdan biriside, Alevileri Alevilikle buluşturup, öz kaynağına dönüşü sağlamaktır. Asırlardır baskı altında tutulan bir inancı gün yüzüne çıkartıp, özgürleşmesini sağlamak sanıldığından da zordur. Kaldı ki baskılar ve asimilasyon devam etmektedir. Bütün olumsuzluklara rağmen, bizler Aleviliği yaşamsal kılmaya devam edeceğiz. Tıpkı İmam Hüseyin gibi.




    Alevilere yapılan her sindirme, katliam, baskı beraberinde bir de direniş getirmiştir. Bunların en önemlilerinden biriside Muharrem Orucu'dur. Muharrem orucu, Kerbela çölünde şehit edilen İmam Hüseyin ile -her on ikisi de şehit edilerek şahadete ulaşan- On İki İmamlara saygı, bağlılık ve anılarını daha canlı kılmak için tutulmaktadır. Bazı araştırmacılara göre ise, Muharrem Orucu'nun tarihçesi daha eskidir.

    Her halükarda, Alevilere unutturulmak istenen değerlerin, geleneklerin, törelerin, rituellerin anlamı çok derindedir. Bu anlamda ne kadar basitmiş gibi gösterilirse gösterilsin, ne kadar çağ dışı olarak anlatılırsa anlatılsın bu gelenekleri sürdürmek, bu değerleri anmak, yad etmek bir insanlık görevidir. Çünkü Kerbela'da susuz bırakılarak katledilen sadece Hz. Peygamberin torunu, Hz. Ali'nin oğlu İmam Hüseyin değil. O bela çölünde katledilen insanlıktır! Ve yine Kerbela da direnende insanlıktır. Bu direniş mirası sadece Alevilerin değil, bütün insanlığındır. Kerbela'da zalime karşı boyun eğmemek var. Ne pahasına olursa olsun insanlıktan taviz vermemek var. Kimsenin bunu basitleştirmeye, alay etmeye, küçük düşürmeye hakkı yoktur. Bu anlamda bütün insanlığı, İmam Hüseyin ve On İki İmamları anmaya ve anlamaya davet ediyoruz. Ve yeryüzünde bir daha kerbela'lar yaşanmamasını diliyor, yaşanmaması için birlik olmaya çağırıyoruz.

    MUHARREM ORUCU'NUN BAZI ÖZELLİKLERİ

    Muharrem orucu boyunca düğün, nişan ve benzeri eğlenceler yapılmaz, içki içilmez, su içilmez (sulu yiyecekler yenir) cinsel ilişkide bulunulmaz. Alevi birliğinin parçalanması neticesinde Muharrem Orucu, bölgeden bölgeye farklılıklar göstermektedir. Bu sebepten dolayı insanların kendi bölgelerinde tutulan şekliyle tutmalarında bir sakınca yoktur. Tabii genel kurallara uymak şartıyla.En önemli unsur; niyettir. Niyette arınma varsa biçimsel kurallar geçerliliğini kendiliğinden yitirir.

    GERÇEĞE HÜ!

    Devamı..
  • TAHTACILAR - Alevi Alevilik Aleviler Tahtarcilar


    TAHTACILAR


    Tahtacılar, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşayan Alevilerdir. Anadolu Alevi mozaiğinin en renkli öğelerinden olan Tahtacılar, genellikle orman işiyle uğraştıkları için bu ismi almışlar. Osmanlı kayıtlarına 16. yüzyılda "Cemaat Tahtacıyan" olarak geçmişlerdir. Bazı bilgilere göre Tahtacılar 11. yüzyılda Anadolu’ya göçen "Ağaçeri"’lerin soyundan gelen bir topluluk. Tahtacılar çoğunlukla göçebelikten yerleşik düzene geçmiş durumdalar.




    Tahtacı Şenliği  Kaynak: Bademler Köyü


    Tahtacılar tarih boyunca bir çok batılı araştırmacının dikkatini çekmişlerdir. Bu araştırmacıların dikkatini en çok Aleviliği uygulama biçimleri ve doğayla olan ilişkileri çekmiştir.

    Tahtacılar tarih boyunca hep doğayla iç içe yaşamışlardır. Doğayı sevmek, onunla birlik olmak, onu yaşamın kaynağı olarak görmek. Bununla beraber Tahtacılar doğal bitkilerden elde ettikleri ilaçlarla kendi dertlerinin dermanını kendileri bulmuşlardır. Yine Tahtacıların giyim kuşamları, el sanatları, yemek kültürleri ile büyük bir kültürel zenginliğe sahipler. Örneğin desen desen halıları, yine büyük kıl çadırlar. Bu çadırlar yağmur geçirmez. Kışın sıcak, yazın serinletici olurlar. Bütün bu özgünlüklerle beraber Alevi öğretisini uygulamaları, Alevi inancının kadına verdiği özgürlüğü yaşamsallaştırmaları, tarih boyunca ve günümüzde bütün Alevilerde olduğu gibi Tahtacılar için de bir aşağılanma konusu olmuşlardır. Tahtacı kadını gerçek anlamıyla yiğit bir kadındır. Zorlu göçebelik koşullarında işin en büyük kısmı Tahtacı kadınının omuzundadır. Tahtacı kadını ana olarak fedakârdır, çocukların bakımı, klasik ev (çadır) işleri, hayvanların bakımı ve hayvansal ürünlerin üretime dönüştürülmesi, bütün bunları Tahtacı kadını gerçekleştiriyor. Bunun yanı sıra dağ koşullarında oluşan yiğitlik ve özgürlük. Yiğitliği iki anlamda kullanabiliriz. Hem fiziksel hem ruhsal yiğitlik.

    Başta da belirttiğimiz gibi Tahtacılar Alevi toplumunun önemli bir öğesi durumundadır. Günümüzde her ne kadar yerleşik hayata geçip kendilerine Tahtacı denilmesinden hoşlanmasalar da, Tahtacılar gerçek anlamıyla büyük bir kültürel zenginliğe sahiptirler. Bu zenginlikler salt Tahtacı Aleviler ve diğer Alevi topluluklar için değil, bütün insanlık için bir değerdirler.

    Devamı..
  • Cem Cem Evi nedir? Aleviler Cami de degil Cem Evi.

    Cem - Cem Evi, Alevilerin ibadet birligi

     

    Cem, Alevilerin topluca düzenledikleri ibadet töreninin adıdır. Cem kelime manasıyla "toplanmak" ve "birlik" anlamına gelmektedir.

     

    Alevi inancına göre Cem’in tarihçesi Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemdir. Ve ilk Cem’e  Hz. Muhammed mürşitlik etmiştir. Buna "Kırklar Cemi" de deniliyor.

     

     



    Seyitören - Ardahan Damal Cem Evi acilisi

     

    Devamı..

Son Makaleler

Popüler