Not: BUNLARI YAZAN BİR ALEVİ DEĞİL.
‘Emê biratî bikin rê tevdîr
Em nabin hesîrê ber zulumên mîr
E bên zemanên bêqeyd û binûr
E rabe zemanên tarî û
zuxur’
Varoluşu, felsefesi ve yarattığı sınıfsal kültür bağlamında devrimci, ilerici ve bilimsel bir öze sahiptir Alevilik.
Alevi
olmak için, anne babanın Alevi olması yetmez. Aleviliği, sahip olduğu
ilke ve değerler etrafında kabullendiğini Alevi toplumunun ve dedelerin
huzurunda,
cem töreninde ifade etmen gerekir.
Aleviliğin
sahip olduğu değerler ve tarihsel miras, onu benzeri bir çok inanç,
kültür ve felsefeden keskin çizgilerle ayırmaktadır.
Aleviliğin
özü öylesine güçlüdür ki, yeryüzünde Aleviler kadar kıyıma, katliama,
sürgüne ve soykırıma uğramış, yok edilmek istenmiş, alçakça iftiralarla
ve
karalamalarla karşı karşıya kalmış başka
bir inanç olmamasına
karşın varlığını, özünü ve yaşamsal ilkelerini koruyabilmiş,
geliştirebilmiş, çağdaşlaştırabilmiş ve bu güne dek sürdürebilmiştir.
İslamın bahçesinde yetişen bir gül olan Alevilik, Zerdüştilik ve Ezidilik başta olmak üzere, Mazdekizm, Budizm ve Maniheizm gibi din ve inançlardan büyük oranda etkilenmiş ve kendini şekillendirirken, temel olarak sevgiyi ve insani değerleri esas almıştır. Ehl-i Beyt sevgisini temel ve esas alan bir inançtır.
Tarihi
boyunca bir çok din, kültür ve inançtan etkilenmiş olan Alevilik aynı
güçte ve oranda birçok inanç, felsefe ve kültürü etkilemiştir.
Aleviler
tarafından kurulan tüm devletlerde, ilk yapılan iş, kütüphaneler,
okullar ve üniversiteler kurmak olmuştur. Nizari İsmaililerinin kurduğu
Alamut
Kalesi’nin kütüphanesinde yüzbinden fazla kitabın olduğu ve bugün dünyanın en eski (hâlâ varlığını sürdüren) üniversitesi olan El-Ezher Üniversitesi’nin Mısır’da bir Alevi Devleti
olan Fatimiler tarafından kurulduğu gerçeği göz önünde tutulursa,
Aleviliğin, iktidar anlayışında, bilgeliğin ve erdemin başat olduğu
anlaşılacaktır.
Alevilik,
ortaya çıktığı koşullar itibariyle, işçilerin, köylülerin, küçük
esnafın yani ezilen emekçi sınıfların, ortodoks-sünni islam anlayışı ve
diktasına
karşı, haktan, hukuktan, bilimden ve
gerçekten yana bir tavır geliştirmesiyle politik-devrimci bir nitelik
kazanmıştır.
Alevilik bir hümanizmadır. Şiddetten, savaştan ayrı ve uzak durur. Ama mazlumun, ezilenin ve yoksulun zulme ve sömürüye karşı başkaldırı hakkını saklı tutan bir düşünce sistemine sahiptir.
Şu Milletin hak sancağını
Dikelim bakalım nic’olursa olsun
Teber çekip zalımların kanını
Dökelim bakalım nic’olursa olsun (Pir Sultan Abdal)
Emevilerin
kanlı iktidarını yıkan hareketin önderi olan Ebu Müslim bir Alevidir.
Emevilerden sonra iktidara gelerek aynı zulüm, sömürü ve katliamları
sürdüren
Abbasioğulları Ebu müslim’i alçakça
katletmişlerdir. Tıpkı 12 imamın onikisini de katlettikleri gibi.
Sünni mezheplerin kurucuları
olan İmam Ebu Hanife (Hanifi mezhebinin kurucusu) ve İmam Muhammed bin
Şafii (şafi mezhebinin kurucusu), 6. İmam olan İmam
Cafer’in öğrencileridir. Bu iki imam da
Abbasilerin iktidar olduğu ilk dönemde girişilen büyük Alevi katliamında İmam Cafer’den yana olmuşlar ve Halife tarafından katledilmişlerdir. Ama ilginçtir ki, mezheplerinin
kurucularının Alevi İmam’ın safında hak yolunda şehit düştüğü gerçeğini
unutan Hanifiler ve Şafiler, Alevilik hakkında uydurulan yalan ve
karalamalara alet olmuşlar ve Alevilerin katledildiği bir çok olayda
bilinçsizce rol oynamışlardır. (Sivas, Maraş, Çorum katliamları yakın tarihimizdeki katliamlara örnektir.)
Alevi-şii
çizginin imamet makamına oturmuş olan birbirinden değerli, bilgili ve
iktidar kaygısından uzak olan 12 imam, hiçbir dönemde kendilerinin meşru
hakkı olan
hilafet makamına dönük bir talepte
bulunmadılar.
Muaviye'nin oğlu olan halife yezid'in (hani şu 3.
İmam olan hüseyin'in ve tüm ailesinin kafasını kerbela'da kestiren
alçak) torunu olan bin
yezd, halife makamına çıkınca , bu
makamın aslında ehl-i beyt'e ait bir makam olduğunu, kendisinin bu
yüzden bu makamı kabul edemeyeceğini, ehl-i beyt ve soyu hakkında ortaya
atılan iftiraların asılsız olduğunu
ve islam'ın asıl saygı görmesi gereken
makamının imamlık makamı ve ehli beyt olduğunu, söylediği için emeviler
tarafından katledilmiştir.
Alevi imamlar, islam devletlerinin meşru iktidar sahipleriidi. Bu
nedenle öldürüldüler...
İktidarı darbe ile yağmalayanlar, seçimle hakedenleri saf dışı bıraktılar...
Peygamberin veda haccında
''dinimi
tamamladım ve müslümanlara iki şeyi
emanet ediyorum, biri kur'an-ı kerim, diğeri ehl-i beyt'imdir. Bu
ikisine sahip çıkın, koruyun ve onlara hürmet edin..''
Bu vasiyete Müslümanların çok da sahip çıkamadığı açık bir gerçektir.
‘Yaratılanı hoş gör, yaradandan ötürü.’
Alevilik, bir hoşgörü konseptidir.
Alevilik,
komplekssiz bir inançtır. Kibirsizdir. ‘En doğru benim inancım’ demez,
yayılma amacı gütmez. Her dine, inanca, kimliğe ve kültüre, insani
değerler ve sevgi çerçevesinde saygı
gösterir. Birlik, beraberlik ve ortaklaşmacılık Aleviliğin özünde
vardır.
‘Bir olalım, iri olalım, diri olalım.’
‘Eline, beline, diline sahip ol.’
İnsan
sahip olduğu bu üç şeyle yapar kötülükleri, bu üçüne sahip olunduğunda
insanın insana ve doğaya karşı yapabileceği bir kötülük kalmaz.
Alevilikte bilgelik, edilgen pasif bir bilme durumu değil, aktif ve dönüştürücü bir niteliğe sahiptir.
‘Bizden önceki felsefeciler dünyayı anlamakla yetindi, Biz onu değiştireceğiz.’ Karl Marks…
Alevi bilgeliği, dünyanın, iyiye, güzele, adalete, özgürlüğe, eşitliğe ve hakkaniyete doğru değiştirilip dönüştürülmesini öngören devrimci bir bilgeliktir.
Alevilik, kendi iç hukukuna sahiptir. Cezalandırma değil, ikna ve yanlıştan döndürme esastır. Sorunlar, cem sırasında bir mürşidin önderliği ve hâkimliğinde
halk huzurunda çözülür. Yargılayan halktır. Ciddi bir eleştiri ve
özeleştiri mekanizması vardır. Aleviliğin kurumsal örgütlülüğü tam ve
doğrudan bir demokrasiye
sahiptir. Tüm sorunlar bu demokratik
hukuk kuralları içerisinde çözülür.
Alevilikte cenazelerde, ‘Muhteremi nasıl bilirdiniz?’ sorusu üç kez sorulup üç kez
‘Eyi
bilirdik’ yanıtı alınmaz. ‘Yine üç kez
‘Hakkınızı helal ediyor musunuz?’ sorusuna üç kez ‘Helal olsun’ diye
karşılık verilmez. Alevilikte Dar-ül Cem vardır. Cenaze töreninde,
merhumun yaşadığı süre boyunca işlediği
tüm kusurlar cemaat tarafından bir bir ortaya dökülür. Yaptığı
yanlışlar, kötülükler hesaba çekilir. Hakkını helal eden bundan sonra eder. Etmek istemeyen varsa yükümlülüğünü, merhumun musahibi
(din kardeşi) üstlenmek zorundadır. Bu olayı bilmek bile, insanı hayatı
boyunca kötülüklerden ve yanlışlardan uzak tutmaya yetecek güce
sahiptir.
Musahiplik nedir? Yol arkadaşlığı, din kardeşliği…
Cem töreninde, iki evli çift kendi istekleri doğrultusunda pirin huzurunda birbirlerini musahip(halk
arasında kirve
olarak da anılır) olarak tayin ederler.
Yaşadıkları sürece bu iki aile bir anadan babadan doğmuş gibi kabul
ederler birbirilerini ve hayatları boyunca karşılıklı olarak
sorumludurlar. Birinin sevabı diğerinin
sevabıdır, birinin günahı diğerinin
günahıdır. Ortada birisinin işlediği bir günah varsa bedelini ikisi de
öder. Birbirilerinin malları, canları ve çocukları üzerinde
sorumlulukları, yükümlülükleri ve hakları
vardır. Hayat boyunca birbirilerini denetlerler, korurlar ve sahiplenirler.
Alevilik
eşitliğe ve adalete inanır. Adalet, doğruluk, güven, bilgelik ve erdem
Alevi toplum kültürünün en temel öğeleridir. Birçok inanç bu
kavramlardan söz
eder ama Alevilik bu kavramları bir
yaşam biçimine dönüştürür.
Aleviliğin, günümüzde bile aşılamayan bir çok soruna ilişkin çözümlemeleri akıllarda büyük bir duraksamaya
yol açar. Çünkü, kadın-erkek eşitliği, eğitim, sosyal paylaşım ve
kolektif mülkiyet üzerine çağını aşan değer ve niteliklere sahiptir
Alevilik.
(Bektaşi Dergahı, Şeyh Bedreddin’in öngördüğü ve uyguladığı üretim
tarzı ve bölüşüm politikası, Anadolu’da yeşeren kolektivizme iki güzel
örnektir.)
Aleviliğin
tanrısı, göğün yedi kat üstünde oturan, dünyayı ve evreni gözleyen, her
omuza 40 melek yerleştirip günah-sevap(kar-zarar) hesabı yapan,
gerektiğinde
yakan, cehennem azabıyla korkutan bir
varlık değildir.
Alevilik Allah’tan korktuğu için değil O’nu sevdiği için inanır O’na.
Ve Allah’a hizmet etmenin yani ibadetin en kutsalı, insanlığı, doğayı ve varlığı sevmek, ona koşulsuz hizmet etmektir.
Çünkü Aleviliğin tanrısı,
‘Vech-i ademde tecelli eyleyen Allah'tır.',
'İSM-İ AZAM KAMİL İNSAN CİSMİDİR.’
Aleviliğin tanrısı kamil insandır. Bilge insan, arınmış, paklanmış ve Vahdet-i Vücuda karışmıştır.
Bakınız, insan değil KAMİL İNSAN.
Hani ünlü düşünür Nietszche nin de bahsettiği ÜST İNSAN var ya. İşte o...
Alevilik, Hegelci bir tanrı anlayışına sahiptir.
Mana-Madde diyalektiğinde, evrensel devinimin ve varlığın adıdır ALLAH. Kendisi de bu varoluştur.
Bu varoluşun en yüce biçimi insandır. Bu yüzden Allah, insanda somutlaşır.
Alevilik, nesnel idealist bir felsefeye ve diyalektik-materyalist bir yönteme sahiptir.
Ali sevgisi, Aleviliğin temel sevgisi olan İnsan sevgisi ve insanın oturduğu tanrısal makamın bir simgesidir
‘En
bilge insan; eksiğini, kusurunu, yanlışını bilen kişidir. Sözünü tutan,
bencilliği yıkan, dar hesapları aşan kişidir. Kötülüklere, kötüye yüz
vermeyen, dostlukla, iyiliklerle
güzelleşen, dünya yıkılsa da öz değerlerine bağlı olan kişidir.’ (Hz. Ali)
On birinci imam Hasan Askeri şöyle diyor;
“Sana öğüt verir gibi görünse de, cahilin sohbetinden uzak dur. Sana düşmanca davransa bile, akıllı adama ters düşmemeye çalış. Çünkü cahil, sana iyilik edeyim derken kötülük yapar.Akıllı düşmana gelince, onun insanlık duygusu, bazen düşmanlığın önünü alabilir. İnsanlara düşmanlık etmekten uzak dur. Çünkü, ne yumuşak huylu insanların hilesinden, ne de alçak kişilerin ihanetinden hiç bir zaman emin olamazsın.”.
Bir
Batıni İsmaili Dai’si(Bilgesi) olan ve Anadolu’da Alevi örgütlenmesinin
önderliğini üstlenen büyük Alevi piri Hacı Bektaşi Veli’nin
13.yy’daki vecizeleri Alevilik
Felsefesini özetlemektedir.
Yetmiş iki millete bir nazarla bak.
En Yüce Değer Emektir.
Asıl körlük Nankörlüktür.
Kadınları okutunuz.
Benim kabem insandır
En yüce servet bilimdir
Doğruluk dost kapısıdır
Okunacak en büyük kitap insandır
Bilim beşikte başlar, mezarda biter
Nefsine ağır geleni başkasına yapma
Hiçbir milleti ve insanı ayıplayamayız
Kendini temizleyen başkasını temizleyemez
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
Hacı Bektaşi Veli'nin bu sözleri, Alevilik Felsefesinin temel değerlerini oluşturmaktadır.
İmam Cafer Buyruğu, Şah Hatayi Deyişleri ve Hacı Bektaş-i Veli'nin öğreti ve düşünceleri, ALEVİLİĞİN ÜÇ AYAĞINI oluşturur.
Bunların yanında, Pir
Sultan Abdal’ın devrimci duruşuyla ve boyun eğmez dizeleriyle hayat
bulan deyişleri,
Büyük Alevi önderi olan İmam Cafer’in
öğrenciliğini yapmış genç bir bilge kadının (20 yaşında), bilimden
felsefeye bir çok konuda üstün bir bilgi birikimine sahip olmuş olan ve
İmam Cafer’in, Harun
reşid’in emriyle katledilmesinden sonra,
Ehl-i Beyt’e bağlılığını koruyarak Sünni alimlerle bilgece bir
hesaplaşmaya giren Hüsniye’nin diyaloglarını içeren, HÜSNİYE adlı kitap
ve yedi
ulular, (yedi büyük Alevi ozan)ve bu
uluların şiir ve eserleri de Alevilik inanç ve felsefesinin temel
değerlerini yansıtmaktadır.
Aleviliğin
Ortaasya ile hiçbir ilgisi yoktur. Şaman inancı ile de alakası yoktur.
Aleviliğin İslam’ın türk yorumu olduğu yalanı, İttihat ve Terrakiciler
tarafından uydurulmuştur. Alevilik
tamamen Ortadoğu ve Anadolu kökenli
bir inançtır ve milliyeti de yoktur. Kürt, Türkmen, Arap, Fars,
Arnavut, Bulgar, Rum, Süryani,
Çerkez her milletten Alevi vardır.
Alevilik, evrensel bir inançtır. Din, ırk, millet ayrımı yapmaz. Her
din, inanç ve felsefeden, insanlık adına yararlı olan her şeye karşı
sonsuz bir saygı besler ve kabullenir.
Bir mesleki-esnaf
örgütlenmesi olan AHİLİK Kurumu Ahi Evren tarafından kurulmuştur. Alevi
piri Baba İlyas’ın önayak olduğu bu kurumlaşma, Anadolu halk
dayanışmasının ve iş ahlakının temelini
sağlamlaştırmıştır. Ahi Evren ve inanç itibari ile bir Alevidir. Ahi
Evren, çağın çok çok ilerisinde bir kurumlaşma yaratmıştır. Yaratılan bu
kurumlaşma bir çok ülkeye örnek
olmuştur. Ahi Evren kurumlaşmasının
sürekliliğini sağlamak için Ahiliği tekke ve zaviyelere bağladı.
Herhangi bir meslekte çalışmak için o mesleğin zaviyesini bağlı olmak
gerekiyordu. Atamalar için merkezi tekkeden
atama yapılıyordu. Bu tekke
Kırşehir’deydi. Ahi Evren 1261 yılında Kırşehir’de katledildi.
Alevilik, cennete inanmaz, yeryüzünü cennet kılmaya kalkışır.
Alevilik şekli ibadete inanmaz. İnanç da ibadet de özseldir. Ve Allah’ın, namaza-oruca ya da hacca ihtiyacı
olduğunu iddia etmek Alevilik tarafından kabul edilmez.
Kabe
ve hac konusunda en akılcı ve nesnel dünyaya dayalı sözler söyleyen
Hacı Bektaş-ı Veli olmuştur: “Ve hem beytülmamur (yedinci katta
bulunduğuna
inanılan Cennet köşkü) var, Kabe var.
Lakin gönül ikisinden dahi yeğdir… İnananın gönlü Kâbe’ye benzer. Kabeye
varan ayağı ile yürür, ama gönül isteyen yüzü üstü yürüse gerek...
Kabe’de ihram
giymek, hakkı batıldan seçmektir…Ve hem
yoldan taş arıtmak, Kabe’de Arafat ta taş atmaya, kendi nefsini (kötü)
heveslerini depelemek ise Kabe’de kurban kesmeğe benzer” (Hacı Bektaşi
Veli,
Makalat, Haz. Sefer Aytekin, İstanbul,
1954, s.74-75)
Cem törenlerinde dönülen semah, çok derin bir felsefi içeriğe sahiptir.
Dönme
hareketi, evrende gezegenlerin ve yıldızların bir eksen etrafında
durmaksızın dönüşünü ifade eder. Gezegenler sistemleri, sistemler
galaksileri, galaksiler
küçük yıldız kümelerini, küçük yıldız
kümeleri büyük yıldız kümelerini ve büyük yıldız kümeleri de Evreni
oluşturur. Zakire (bağlamasıyla semah çalıp söyleyen) ya da Dede’ye
verilen ikrar, her gök cisminin
etrafında döndüğü yıldızı ifade eder.
(Güneş)
Semah’ta
bakılan avuç içi, aynayı temsil eder. Bu aynada kişi evreni görür. Aynı
zamanda Ali’yi görür. Evrensel devinimin zahir anlamını ifade eden
aynada kişi tanrıyı görür. Evren aynı
zamanda Ali, aynı zamanda Allah’tır.
İnsan aynaya bakınca bir de kendini görür.
Yani En-el Hak ( Hak bende, ben Hakk’ım) sözünde
özetlenen, Vahdet-i Vücud, (Tekte birlik), Ali’yi, insanı tanrısal bir makama oturtur.
‘Aynayı tuttum yüzüme
Ali göründü gözüme
Ali Can'dır, Ali Canan,
Ali Dindir, Ali İman,
Ali Rahim Ali Rahman,
Ali göründü gözüme,
Veli göründü gözüme...'
‘Ali bizim canımızdır
Teni bizim tenimizdir
Sevgi bizim dinimizdir
Başka dine inanmayız’
‘Kâinatın aynasıyım mademki ben bir insanım
Hakkın varlık deryasıyam mademki ben bir insanım
İnsan Hak’ta Hak insanda, çok marifet var insanda
Ne ararsan var insanda, madem ki ben bir insanım.’
Aleviliğin
herkese kapısı açıktır. Cem törenlerinde kadın-erkek- çocuk-yaşlı
hiçbir ayrım yapılmaz. 8 yaşında Alevi olmayan bir kız çocuğu alsın
eline
bağlamasını ve desin ki 'Ben Semah
Ekibine saz çalacağım, zakir olacağım.' Alevilerin gönül kapısı sonuna
dek açılır.
‘HARARET NÂRDADIR, SACDA DEĞİLDİR,
KERAMET BAŞTADIR, TACDA DEĞİLDİR,
HER NE ARAR İSEN KENDİNDE ARA,
KÂBE’DE MEKKE’DE HAC’DA DEĞİLDİR.’(Hacı Bektaşi Veli)
İşte Alevilik budur. Realist, Rasyonel düşünen, batıni bir felsefedir.
Aleviliğe
göre gerçek bilgiye yani SIRRI HAKİKATE ulaşmak için kişinin bir
rehbere yani yol göstericiye ihtiyacı vardır. İnsan kendi başına gerçek
bilgiye
ulaşamaz. Ve gerçek bilgiye ulaşmak
için, pişmesi, olgunlaşması ve nefsi zaafiyetlerini yenerek kamil bir
insan haline gelmesi gerekir.
Cehalet, Aleviliğin en büyük düşmanıdır.
İnsan,
doğadaki en üstün varoluş biçimidir, Bunu sahip olduğu akla ve anlama
yetisine borçludur. Tanrısal bilgiye ulaşan akıldır. Varlık bilgisini
sezen akıldır.
En büyük kitap insandır. Aklıyla herşeyi
kavrayabilme yetisine sahip olan insan bu niteliği ile tanrıdır.
Bir
cahilin ya da olgunlaşmamış bir bireyin, yetki ve makam sahibi
olduğunda insanlığa getirdiği acıları ve yıkımları gözönünde
bulundurduğumuzda, ARINMANIN,
TEMİZLENMENİN, CEHALETTEN VE DOGMALARDAN
KURTULMANIN ADIDIR ALEVİLİK.
Dört kapı (Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat)kırk makam... Tanrıya, yani sevgiye ve insana giden yol...
Alevilik, temel hatları, değerleri ve ilkeleriyle insanlığın özsel kurtuluşunun yolunu açacak dinamiklere sahiptir.
Aleviliğe
göre en büyük günah Allah'a karşı işlenen değil, insana ve doğaya karşı
işlenen günahtır. Bu yüzden değil midir ki, NATO'nun İstanbul zirvesine
çağrılan Alevi dernekleri Semah ekibini
oraya göndermediler. Dediler ki, biz barışa ve kardeşliğe semah döneriz.
Savaşa değil...
‘Sey Bedreddin- Kaygusuz-Nesimi olduk.
Zaman geldi Mahir olduk Deniz olduk.
Che yi yabanci görmedik.
Zalime Zülfükar olduk.
Anlamak zor bizi.’
En-el Hak diyenlerin yolunda gerçeğe ulaşmak için yürüyenlere saygılarımla.
Hak-Muhammed-Ali adına,
Sevginin, barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün yolunda
Gerçeğin demine
Hü…
www.alevikonseyi.com adlı siteden bazı bilgiler için faydalanılmıştır.
Alevi dostlarımızdan, eksik ya da hatalı olabilecek bilgi ve değerlendirmeler için şimdiden özür dilerim.
Oktay Caparoglu
Devamı..