İkinci imam olan İmam Hasan, 624 yılında Medine’de
doğdu. İmam Hasan’ı ve İmam Hüseyin’i Hz. Peygamber çok severdi. Onlar
için bir çok hadis söylemiştir. Ne acıdır ki, Hz. Peygamberin
bu sevgili torunlarının başlarına
gelmedik kalmadı. Hz. Muhammed’e
içten içe duyulan öfke onun hakka yürümesinden sonra onun Ehlibeytine
yöneldi. İmam
Hasan da bu münafıkların, eskinin
putperest bezirganlarının düşmanlığını kazandı. Bu düşmanlığın sonunda
da eşi Cude eliyle trajik bir şekilde şehit edildi (670 yılında).
İmam Hasan’ı şehadete
götüren süreç daha Hz. Peygamber hayattayken başlamıştı. Bilindiği üzere
İslamiyet, Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali’nin soylu mücadeleleri sonucu
kendisini topluma
kabûl ettirmişti. Hz. Peygamberin
adaleti, doğruyu temsil etmesi, Hak kelamını, gerçeği dile getirmesi ile
bir çok boş inanç yıkılıyordu. Putperestlerin çoğuda çıkarları gereği
müslüman oluyorlardı. Ama bunların
müslümanlıkları sözde idi. Kalplerinde
eski putperestlikleri devam ediyordu. Hz. Peygamber bunun bilincindeydi.
Bunların sonunda doğruyu göreceklerine inanıyordu. Ama bu putperestler
doğruyu görmek şurda kalsın, Hz.
Peygamberin vefatından sonra kendi eski
cahiliye döneminde kalma gereklerini dayatıyorlardı. Bunu İslamiyet
adına dayatıyorlardı. Başta Hz. Ali olmak üzere Ehlibeyt ve çevresi
bunları görüyor ve bu olumsuzluklara
karşı mücadele ediyorlardı. Bu
putperestlerin gözü öylesine kararmıştı ki; Ehlibeyt’e yapılan onca
haksızlık ve zulüm yetmemiş, sıra onları yok etmeye gelmişti. Bunun
sonucunda Hz. Ali
şehit ediliyordu. Hz. Ali’nin şehadetinden sonra Ehlibeyt taraftarları
İmam Hasan etrafında birleşiyorlardı. Bu durum Muaviye lânetlisinin
hoşuna gitmiyordu. Burada bu Muaviye denilen melûnun aslını anlatmak
gerek. Muaviye Mekke zenginlerinden Ebu Süfyan’ın oğludur. Bu Ebu Süfyan
ki, Hz. Peygambere karşı en çok savaşan kişilerden biridir. Hz.
Muhammed’in kazandığını gördüğü anda da hemen tövbe edip, müslüman
olmuştu. Şimdi inançlı her insana sormak gerekir. Ebu Süfyan mı daha çok
hakkı temsil ediyor yoksa Hz. Ali mi? Muaviye mi doğruyu temsil ediyor
yoksa İmam Hasan mi? Asırlardır insanlar bu gerçeği dile getirimekten
korkuyorlar. Korktukları için de haksızlık bir türlü giderilmiyor. Bizim
inancımız odur ki, eninde sonunda insanlık gerçeği görecek.
İşte böylesi koşulların ortasında, İmam
Hasan, bilincinde olduğu ağır sorumluluğunun gereğini yerine getiriyor,
insanları aydınlatmaya devam ediyordu. Gününü, dünya malına tamah
göstermez, kendi nefsini terbiye ve
eğitimle geçiren İmam Hasan’ın varlığı
Muaviye için tehlikeydi. İmam Hasan insanlığa Hak yolunu
göstermek/öğretmek ile meşgulken, Muaviye onu ortadan kaldırmanın
planlarını yapıyordu. Muaviye öylesine sinsi,
kurnazdı ki; İmam Hasan’ı kendi eşi
eliyle öldürtmeyi başardı. Muaviye’nin sadık hizmetkârlarından Mervan,
bu planın uygulayıcısıydı. Mervan, İmam
Hasan’ın eşi Cude’yi çeşitli vaatler
vererek - ki bunlar arasında onu Muaviye’nin sarayına gelin edeceğini -
yani yeride – söylüyordu.- Bunun sonucunda Cude haini İmam Hasan’ın
yemeğine
zehir koymak suretiyle onu şehit etti.
İmam Hasan gibi bir şahsiyetin, böylesi bir ihanetin sonucu şehit
edilmesinin takdiri ilahiden başka manası olamaz. Çünkü İmam Hasan,
dedesi Hz. Muhammed’in, babası Hz.
Ali’nin ve annesi Hz. Fatma’nın bir çok
özelliğini taşıyordu. Böylesine güzel bir kişilik, masum bir insan
katlediliyordu. Cude’nin başına gelenlerde ders vericidir. Rivayet
edilir ki, Muaviye
Cude için şöyle demiştir: "kendi eşini, İmam Hasan gibi munis bir adamı
öldüren birisinin bize gereği yok." Bunun sonucunda Cude, Mervan
tarafından boğularak öldürülüyordu.
Devamı..