Anadolu
pirlerinin en büyüklerinden ve en tanınmışlarından birisidir Karaca
Ahmet Sultan. Bu büyük Sultan ‘in, bu büyük Horasan Ereni’nin, bu büyük
Anadolu Ereni’nin birçok yerde türbesi
olduğu bilinmektedir. Anadolu insanı çok konukseverdir ve bütün güzel
değerlerine sahiplenmesini bilmiştir ki, bunu yadsımak olanaksızdır.
Karaca Ahmet’in yedi
yerde adına türbe yapıldığı
bilinmektedir. Bunlardan en tanınmışı ve en önemlisi İstanbul
Kadıköy’den kısıklaya dönerken:kendi adıyla da anılan bir mezarlık
bulunmaktadır. Karaca Ahmet türbesi, bu mezarlığın
hemen yanındadır.
13.
yy. sonları ile 14. yy. başlarında Anadolu’ya yerleştiği, Anadolu’yu
bir Türk yurdu yapmak, Alevi tasavvuf bilincini de yerleştirmek amacını
taşıdığı bilinen bir gerçektir. Adının
başında Gözcü sözcüğü onun güçlü kuvvetli, korkusuz, cesur birisi
olduğunu göstermektedir. o nedenle de Anadolu’ya gelirken kendisi hep
gözcü olarak savaşlarda
bulunmuştur. Buna bağlı olarak da adı
Gözcü Karaca Ahmet olarak kalmıştır. “Hacı Bektaş, Anadolu ‘ya geldiğinde Karaca Ahmet cemde gözcü olarak görev yapıyordu.” 1 (1)
Manisa
ve Uşak dolaylarında bulunan türbeleri Karaca Ahmet’in Anadolu
yerleşiminin ilk yıllarını buralarda geçirdiğini, ilk tekkesini
Manisa’da
kurduğunu göstermektedir. Uşak’ın Eşme
İlçesi’nde bir köyde Karaca Ahmet’in bir türbesinden söz edilmektedir.
burada gerçekten de İnaz İstasyonu’nun 5 km. güneyinde
bulunmaktadır. Köy mezarlarının orta yerinde bir türbe vardır. Türbenin
yan taraflarında bulunan tekke duvarlarının kalıntıları durmaktadır.
Caminin yanında tekke odaları vardır.
Burada bulunan kitabeden söz eden Naci
Kum, Muhittin Uluçay’ın 1947’de Halkevleri dergisine yazdığı bir yazıdan
söz açarken bir kitabenin şu yazılarını da bize aktarmaktadır. “Manisa
bölgesinde
Karaca Ahmet’e izafeten üç türbe
bulunmaktadır. Bunlardan birisi Horoz Köyü-Manisa İstasyonu yakınında,
diğeri Akhisar Merkez köylerinden Karaköy ‘de, üçüncüsü de Eşme‘nin Kara
Ahmet Köyünde
‘dir.”2
Akhisar Karaca Ahmet Türbesi içinde “Sultan Orhan Gazi meşayhinden bir zat olup diyarı Acemde
ümeradan birinin oğlu iken Rum cenibine gelmiş ve Akhisar kutbinde ihtiyari mesken etmiştir.”3 denilmekte olup aynı kitapta yine Karaca
Ahmet’le ilgili bir vakıftan söze edilmektedir. Buraya bir de tarih düşülmüştür. “Yengi
Nahiyesinde vaki merhum Karaca Ahmet Vakfi kura ve müzari olup
gallesinin küll müsadesi olmakla vakfi mezbur
mezraası mahsülünden işbu darende ferman
sulahayi saikin eş şeyh Abdullah ‘a yevmiye onbeş akçe maasahi vazifesi
tevcih olundu. 1077 bimakaı Edirne”4 16. yy. da verilen
bu fermanda Karaca
Ahmet Tekkesinin Osmanlılar döneminde de
işle yaptığını ve büyük bir vakıf gelirlerinin olduğunu göstermektedir.
Karaca
Ahmet adına yaptırılan türbelerden ve tekke kalıntılarında bugünlere
kalan salt bu büyük ulunun kerametleriyle ilgilidir.Bunlar hala
günümüzde Karaca Ahmet
adına yürütülmektedir. Karaca Ahmet’in
çeşitli yörelerde bulunan türbelerinde ve tekkelerinde aynı tarz da
hekimlikle ilgili ocakları bulunmaktadır. Örneğin Afyon’un Karaca Ahmet
Köyü’ndeki
türbesinde akıl hastalarının tedavi
yapıldığı bir merkez bulunmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde
yürütüle] bu tür gelenekler türbe ve tekkelerin yasaklanmasıyla birlikte
buralar harabe halini almıştır. Yine
de halk eski söylencelerden hareketle
buralarda şifa aramaktadır.
Karaca
Ahmet adına yaptırılan türbeler şöyledir. Eşme, Manisa Akhisar, Afyon,
Isparta’nın Buna bucağı merkezi, İstanbul Üsküdar il Kadıköy arasında
kepdi
adıyla anılan türbe ve makamları
bulunmak tadır.
Anadolu’nun
bu yörelerinde türbeleri bulunan Karaca Ahmet Sultan’ı kaynaklar
Selçuklular’ın ilk dönemlerinde Anadolu’ya gelerek Manisa
dolaylarına yerleştiği ve ardından
Saruhan Beyliği ile ilişkiye, geçerek bu beyliğin ordusunda savaşa
katıldığı, burada doktor olarak çalıştığı ve çeşitli kerametler
gösterdiği de anlatılmaktadır.
Karaca
Ahmet Sultan büyük bir ruh doktoru olarak tanınmış, çeşitli ulusların
sultanla, beyleri ve zenginleri gelerek bu pirden tedavi görmüşlerdir.
Bunun yanında
Anadolu’nun her yanında Karaca Ahmet’in
hekimliği yayılmıştır. Halk arasında şu türkü hep söylene gelmiştir.
Karaca Ahmet ulu Veli
Akıllanır gelen deli
Karşısında Hayran Bal.
Sultan Karaca Ahmet Sultan
Eşrefoğlu kamil insan
“1371
yılında Saruhanoğuhlarının son hükümdarı, ilim ve sanat kadri bilen
Manisa ‘da Şeyh Revak Sultan’a vakfettiği arazi için tanzim ettirdiği
vakfiyedeki şahitler arasında Süleyman
Horasani oğlu Karaca Ahmet diye bir isim vardır.”5
Karaca
Ahmet türbelerinin yakınlarında vakfedilen sultan arazilerinin
vakıfnamelerine baktığımızda onun 1350-1390 yılları arasında hayatta
olduğunu görmekteyiz.
Zaten bu tarihler arasında
Saruhanoğulları’nın son sultanı İshak Çelebi ile ilişkileri de kayıtlara
geçmektedir. “Karaca Ahmet’in 1371 yılında, Manisa ‘da hayatta olduğunu kesin olarak
öğrenmiş bulunuyoruz.”6
Yine
kaynaklar onun Horasan Türk beylerinden birisinin oğlu olduğunu Moğol
baskıları sonucu Anadolu’ya gelen göçlerle birlikte geldiğini
yazmaktadır.
Anadolu’da
bulunduğu sırada, diğer Horasan Erenleri ile bağını kuvvetlendirmiş,
Selçuklu devletinin kültür reddine karşı gelerek, onların adlarına,
sanlarına
bile karşı çıkmış, Türkçenin ve Türk
dilinin gelişip, Anadolu topraklarında yeşermesinde öncü görevini
yüklenmiştir. Benim topluca Horasan Erenleri yerine Anadolu Türk
kurmayları adıyla anmamda bir sakınca olmasa
gerek. (G.Ö) Bu kurmayların başında Hacı
Bektaş, Abdal Musa, Karaca Ahmet, Hıdır Abdal,Taptuk Emre, Geyikli
Baba, Kızıl Deli, Kolu Açık Hacim Sultan, Ahi Evren vb. bulunmaktadır.
Bu bilgelerin Anadolu topraklarında
kurmuş oldukları tekkeler (Türk
üniversiteleri) bu büyük ekip tarafından gerçekleştirilmiştir.Kurmaylar
aynı zamanda yeni Türk yurdunun korunmasında göçle gelenlerin,
yerleşmesinde, üretiminde , yolların
yapılmasında, bağ ve bahçelerin
açılmasında, tam verimli hale getirilmesinde büyük umar harcamış ve
sorumlu davranmışlardır. Bu nedenle de bu kurmayların evlatları ve
torunları devletinin kurulmasında aynı
sorumluluk içinde davranmışlardır.
Hacı
Bektaş Dergahı merkezinde görevler dağıtılırken, daha doğrusu Anadolu
Türk mekanlarının yapılması birinci derecede buralara tekkelerin
kurulması yolu,ikinci
derecede de buralara tekkelenin
korunması seçilmiştir.
Karaca
Ahmet’e verilen İstanbul yakınlarında bugünkü Göztepe’de Bizanslıların
gözetilmesi ve Türk yurtlarına akınlarını amacını taşımaktadır. Hatta
Bedri Noyan bu görevlendirme için
şunları yazıyor “Hacı Bektaş Veli kendisine-Karacam seni Türk topraklarına katılmasına çalışmakla görevlendirildin dediği söylenir.”7 Adı
geçen yapıtında aynı yazar yine şunları yazmaktadır. Kadıköy Üsküdar arası bölgeye yerleşmiş ve dergahını kurmuş raca Ahmet buraya sonsuza dek yerleşmiş ve burası son m muştur.”8
Bir başka kaynak ise Karaca Ahmet ile ilgili şu bilgileridir. “Karaca
Ahmet’in Iran ‘da şahlık eden bir aileden olduğu ve dünya
nimetlerini bir köşeye iterek hak
aşkıyla yandığı ve bu aş yar diyar dolaştığı Anadolu ‘ya kadar geldiği
söylenmekte onun X1II. asırda yaşadığını ve Hacı Bektaş tarafından
ıiyarıldığını kaydetmektedir. “9
Karaca
Ahmet ile ilgili de tarihsel kaynaklardan başka çeşitli menkıbeler
söylenmektedir. Yazılı kaynaklarda da yer alan bu menkıbeden birisi
şöyledir.
Karaca
Ahmet bir ulu veliyi rüyasında görür. Bu ulu velinin kim olduğunu bir
türlü kestiremezler. Ailesiyle birlikte bu sırrı çözmeye uğraşır, bir
türlü çözemezler.
Karaca Ahmet yeniden bir rüya görür. Bu
rüyasında bu ulu velinin kim olduğunu bulacaktır. Rüyasında bu veli
kendisini bir ak güvercin üstünde Karacahöyük’te bir kayanın üstüne
götürmüş. Bu taşın yan tarafında
yine bir ak güvercin kendisine bakıp
gülüyormuş. Uyandığında, buldum rüyamı, buldum, demiş. İçlerinden birisi
Sarı Saltuk’a dönmüş.
-Tez elden bir ak güvercin olup
Karacahöyük’e varacaksın, karataşın
üzerinde bir ak güvercin durur, al onu buraya getir-der. Sarı Saltuk
zaten bu emri bekliyormuş. Uçup Karacahöyük’e varmış. Ak güvercinin
boğazından yakalamış, hadi
bakalım düş önüme. Ak güvercin silkinip
kurtulmuş - Ne yapıyorsun er ere kıyar mı? Hem ben sizin ellere misafir
geldim. Hem git sen otuz dokuz ere söyle tez elden benim yanıma
gelsinler. Şahin bir daha yenilememiş,
bu ak güvercin inatçıymış. Şahin geri
dönüp otuz dokuz erin yanına gelmiş. Onlara durumu anlatmış. Onlar de,
neden biz otuz dokuz kişi bir kişinin yanına gidelim, demiş ve namaza
durmak için yere seccade sermişler.
Bu seccade hiç yerinde durmuyormuş. Bu
otuz dokuz kişi baktaşlular olacak değil, demişler ki -Demek buraya
büyük bir veli geldi, bizi istiyor, ne yapalım? Bari oraya gidelim.
Düşmüşler yola. Karaca Ahmet bir aslanın
sırtına binmiş, elindeki ejderhayı kamçı
yapmış ve Karacahöyük’te Hacı Bektaş’ın yanına varmışlar. Bakmışlar ki
Ha:ı Bektaş elinde mala duvar örüyor. Geriye doğru baktıklarında ise bir
ıslan ve elinde
ejderhadan bir kamçı ile Karaca Ahmet de
geliyor. 0 la hemen duvara binerek -deli- demiş başlamış duvar
yürümeye.
Bu menkıbenin aslı uzunca Karaca Ahmet’in sandukasının altında bulunan bir levha da Türkçe olarak bulunmaktadır.
Böyle
menkıbeler her Horasan Ereni için anlatılmaktadır. Biz biz böyle
menkıbelerden bazı ipuçları çıkarmakta yetinmekteyiz. Yoksa güvercin
olup uçma, aslanın
sırtına binme eski Türkler’de her zaman
anlatılan motiflerdir. Ancak biraz da bizim görmek istediğimiz Horasan
renleri’nin birbirleriyle ilişkileri ve aynı çağda aynı dönemde yaşamış
oldukları ve aynı
dayanışmayla bir şeyler yaptıklarıdır.Bu
menkıbede Hacı Bektaş Veli, Karaca Ahmet ve Sarı Saltuk’un yakın
dostlukları görülmektedir
Karaca
Ahmet asıl büyük bir savaşçı olması yanında çağının en büyük hekimi
olma özelliğiyle de öne çıkmaktadır. Bu konuda Nezihe Araz’ın şu
sözlerini
okuyalım. “Karaca Ahmet Sultan,
mücahit bir veli olduğu kadar kuvvetli bir hekimdir de. Anlatılanlara
bakarsanız, birçok hastayı devrinin en büyük hekimi olarak tedavi etmiş,
elini hangi hastanın iizerine
koymuşsa ona hemen şıfa getirmiş, daha
sonra oğlu Eşref ve torunları Karaca Ahmet Köyü ‘nde bir tedavi zaviyesi
meydana getirerek gelen hastaları aynı usullerle iyileştirmeye devam
etmişlerdir.”10
Karaca
Ahmet’in oğulları ve sülalesi konusunda kaynaklar yine çeşitli bilgiler
vermektedir. Hıdır Abdal’ın ve Gani Abdal’ın Karaca Ahmet’in
oğulları olduğu ve aynı babaları gibi
şifahaneler kurup, hastaları iyileştirdikleri yazılmaktadır. Hıdır
Abdal’ın türbesinin kitabesinde de onun Karaca Ahmet evlatlarından
olduğu yazılıdır. Ancak bazı
kaynaklar Hıdır Abdal’ı da Hacı
Bektaş’la arkadaş olduğunu ve ilişkilerini de yazmaktadır. Biz bunu
yerinde buluyor, Karaca Ahmet’in Oğlu
Hıdır Abdal’ın da babası gibi onun
yanında yetişerek bütün yöntemlerini öğrendiği, aralarında önemli bir
yaş farkının ‘olmadığı, iki arkadaş gibi yetiştiği kanısını
taşımaktayız.
Karaca
Ahmet ve oğullan delilerin tedavisinde ve bazı hastalıklar konusunda
köylülerden kesinlikle para almazlar, her yaptıklarını da karşılıksız
yaparlarmış. Çünkü
devlet de bu çağda hastalıane olarak
görev yapan bu şifahaneye karşılık vergi alınmaz ve bazı vakıf arazileri
vererek bu tür dergahlara parasal yardım yapardı.
Karaca
Ahmet Sultan’ın tekkesinde yüzlerce derviş görev yapar. Tekkesinde
yetişen dedeler ise gittikleri yerde bir doktor olarak görev yaparlardı.
Tekkelerinde çeşitli konuklar bulunur,
buranın aşevlerinde yer içer ve tekke konukevinde barınırlardı.
Karaca Ahmet’e Hacı Bektaş’ın söylediği şu sözlerde bir gerçek payı vardır. “Bir yerde mekanın olsun, ama kırk yerde çırağın yansın.” Böylece
Karaca Ahmet’in nesilleri Erzincan’dan
Afyon’a, Sivs’tan Uşak’a, Gaziantep’e kadar yayılmışlardır.
Dervişler giyer aba
Dolaşırlar tekke türbe
Karşısında Gözcü Baba
Sultan Karaca Ahmet Sultan
Bu
türküler Karaca Ahmet’in ne derece sarsılmaz bir kişiliğini ve ne
derece kerametini anlatmaya yetmektedir. Burada sözü geçen Gözcü Baba
İstanbul’da
Göztepe’ye adını veren bir Alevi
dedesidir. Bugünkü Merdivenköy Şah Kulu Dergahı’nın karşısındaki bir
tepede türbesi bulunmaktadır. Karaca Ahmet’in. yakını olsa gerek.
Horasanlı
Türk Ahmet Yesevi ile ilgili bir menkıbeden yola çıkılarak anlatılan şu
olay Karaca Ahmet’in önemini göstermektedir. Hacı Bektaş yanındaki, “Horasan Erenlerindenim. Türkistan ‘dan gelmekteyim.
Mürşidim doksanbin Türkistan pirinin ulusu Ahmet Yesevi’dir. Meşrebim
Muhammed Ali ‘dendir. Nasibim tanrıdan” deyince Rum dervişleri Karaca
Ahmet’e dönerek “Sultan Hoca Ahmet
Yesevi bize bir dev göndermiş “derler.”11
Notlar:
1 YAMAN,Mehmet,Karaca Ahmet.s.63
2 KUM, Naci; Türk Folklor Araştırmaları Dergisi. 1957.
3 Kanıüs-ül ALam,C: 5. s. 623.
4 age.s.99
5 YAMAN, Mehmet; Karaca Ahmet, s.63.
5 ULÇAY,M. Çağatay; Sarıhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar,C.I ,s.19-28.
6 YAMAN , Mehmet; Karaca Ahmet, s,70.
7 NOYAN, Bedri; Alevilik Bektaşilik Nedir? ,.s .90.
8 age,s.509.
9 OKAN, Aysel; Istanbul EvliyaLarı, s.74.
10 Araz, Nezihe: Anadolu Evliyaları s.425
Gülağ Öz
Devamı..