Tarihsel
veriler incelendiğinde görülmektedir ki, geçmiş de 2 Hubyar vardır.
İlki 13. Y.Y.'da yaşayan Hubyar Sultan, Pir Ahmet Yesevi Dergahı'nda
Lokman Parende'nin öğrencesi olarak
yetişmiş ve Hace Bektaş-ı Veli ile birlikte Anadolu'ya gelmiştir. İkinci
Hubyar ise, resmi kayıtlarda da Hubyar Abdal olarak geçen kişidir.
1500'lü yıllarda yaşayan
Hubyar Abdal'ın türbesi Tokat Almus
Hubyar Köyü'ndedir. Her iki Hubyar'da bu türbe üzerinde toplum nezdince
birleştirilmiş, türbeyi ziyarete gelen kişiler türbeyi hem Hubyar Sultan
hem de Hubyar Abdal
niyetine ziyaret etmiştir.
1. HUBYAR / HUBYAR SULTAN
Bu konuyu aktarmadan önce bir şeyi
kesin bir dille aktaralım ki, tarihte 2 Hubyar vardır. 1. Hubyar Sultan
13.Yy.’da yaşayan ve Hace Bektaş-ı Veli ile birlikte Anadolu’yu irşat
etmek için
gelen Hubyar, 2. Hubyar ise ondan
yaklaşık 250-300 yıl sonra yaşayan ve Hubyar Sultan’ın soyundan gelen
Hubyar Abdal. Hubyar Abdal’a “Hubyar Abdal” öbeğinde değiniyoruz.
Hubyar'la ilgili söylenceleri şöyle
bir düşünürsek, hemen hemen tüm Hubyarlılar, Hubyar Sultan'dan
bahsederken onun Pir Hace Bektaş-ı Veli ile olan ilişkisinden söz
ederler. Hatta geçmişte kimi Hubyar
dedeleri işi biraz daha derinleştirip Pir Hace Ahmet Yesevi ile Hubyar
Sultan'ın aslında aynı kişi olduklarını savlamışlardır. Fakat bu sadece
bir söylenceden ibarettir, hiç bir tarihsel veri uyuşmamakta, resmi
kanıtlarda böyle bir birliktelikten bahsetmemektedir.
Hubyar Sultan, Ahmet Yesevi ekolü
mensubu Horasan Alp-Erenlerinden ulu bir Batınî babası olup, Türkmen
Alevi Dede Ocağı kurucusudur
Birleşik bir kelime olan Hûbyâr’ın iki
anlamı vardır. Hû: Allah anlamındadır. Hûb: güzel, hoş, iyi demektir.
Yâr: yârân, dost, sevgili, ahbab, mahbûb, muhibb ifade etmektedir.
Hûbyâr ise birincisi dünyevi
anlamda “Güzel Dost” demektir.Türkmence;
Huday (Hudaay): Allah, Hüda. Hudayyolı (Hudayyoolı): Allah için kesilen
kurban. . Demektir ki eski Orta-Asya Türkçesinde ve lehçelerinde aynı
anlamlara gelen
benzer kelimeler vardır. İkincisi ise
manevi anlamda “Allah’ın sevgilisi”, “Allah’ın Güzel Dostu” ya da “Hakk
Ereni”ni, Allah yolunda başını (serini) kurban etmeye
hazır, kamil insanı ifade eder ki;
Alevilerde bu manada “Hubyar Sultan”ı telakki etmişlerdir.
Hubyar Sultan'ın tarihsel sürecinden
bahseden bizler, ona "Hubyar" (Farsca: Sevgili dost, can yar) ismini
Hace Bektaş-ı Veli'nin (1209/10-1271/3) koyduğunu söylemekteyiz. Gerçeği
de
böyledir. Horasan'da Yesevi dergahında
Pir Ahmet Yesevi'nin öğrencisi Lokman Parande'den ders alan Hace
Bektaş'ı Veli ve Hubyar Sultan diğer Horasan Erenleri ile birlikte
Anadolu'ya gelmişlerdir.
Bu süreçte o zamanki adı Suluca
Karahöyük olan (Bugün Hacıbektaş ilçesi) yerde Hace Bektaş-ı Veli,
Horasan Erenleri'nin piri olarak onları Anadolu'nun değişik yerlerine
göndermiştir. Asıl adı
"Ahmet" olan Hubyar Sultan'a da
"Hubyar'ımsın" diye sarılarak onu da görevlendirmiştir. Bu gerçek,
Hubyar cemlerinde "Hubyar'ımsın dedi, sarıldı Veli" isimli deyişle hâla
vurgulanmaktadır.
Oğuz Türkleri'ne bağlı Beydili
Aşireti'nin önderi konumunda olan Hubyar Sultan, Hace Bektaş-ı Veli'nin
görevlendirmesi ile Selçuklu Sultan'ı Alaaddin Keykubat'la birlikte
Alanya Kalesi'nin
fethine de karışmış ve daha sonra
Anadolu'nun iç kesimlerine gelerek kendisi ile birlikte Horasan'dan
Anadolu'ya gelen bir diğer Horasan Ereni olan Yalıncak Sultan'ın (1)
kızı Gönül Ana (2) ile
evlenmiştir. 13. Y.Y. sonlarında Hakka
yürüyen Hubyar Sultan’ın Musa isminde bir oğlu vardır. Musa'nın Mustafa
isminde bir çocuğu dünyaya gelir. Mustafa'nın da Ahmet adında bir oğlu
olur. Tarihte
"Yar Ahmet" diye bilinen bu kişi Hubyar
Abdal'ın da babasıdır. Yani silsile, Hubyar Sultan => Musa =>
Mustafa => Yar Ahmet => Hubyar Abdal şeklinde ilerler.
Dipnotlar:
(1) Türbesi Hafik'in Yalıncak köyünde
olan Yalıncak Sultan (1283) , ülkenin her tarafında Türkçe konuşulup,
Farsça ve Arapçayı yasaklayan Karamanoğlu Mehmet
Bey'in (1277) yakınıdır. Mehmet Bey'in
diğer Anadolu Beyliklerine nazaran Türk ve Türkçe konularına bu kadar
duyarlı olmasının temel nedeni olarak aslen Alevi olması öngörülmektedir.
(2) Hubyar Sultan'ın eşi Gönül Ana'nın
mezarı Tekeli Dağı'nda Dokuzlar'ın eteklerinde yer almaktadır. Bu mezar
bir kaç yıl evvel Ahmet Kantekin'in tarafından daha belirgin hale
getirilerek adına
yakışır bir yer haline büründürülmüştür.
2. HUBYAR / HUBYAR ABDAL
Halk arasında Hubyar Devletlü, Hızır Hubyar, Hubyar Baba, Hubyar Derviş olarak adlandırılmaktadır.
Birleşik bir kelime olan Hûbyâr’ın iki
anlamı vardır. Hû: Allah anlamındadır. Hûb: güzel, hoş, iyi demektir.
Yâr: yârân, dost, sevgili, ahbab, mahbûb, muhibb ifade etmektedir.
Hûbyâr ise birincisi dünyevi
anlamda “Güzel Dost” demektir.Türkmence;
Huday (Hudaay): Allah, Hüda. Hudayyolı (Hudayyoolı): Allah için kesilen
kurban. Demektir ki eski Orta-Asya Türkçesinde ve lehçelerinde aynı
anlamlara gelen benzer
kelimeler vardır. İkincisi ise manevi
anlamda “Allah’ın sevgilisi”, “Allah’ın Güzel Dostu” ya da “Hakk
Ereni”ni, Allah yolunda başını (serini) kurban etmeye hazır,
kamil insanı ifade eder ki; Alevilerde
bu manada “Hubyar Sultan”ı telakki etmişlerdir.
Hubyar Köyü’nde tarihsel olarak Beydili
Sıraç topluluklarına ve Hubyar Dede Ocağı’na damgasını vuran Hubyar
adında iki zat vardır. I.Hubyar Sultan 13.yüzyılda, II.Hubyar Abdal
16.yüzyılda yaşamıştır. İki
Hubyar’ın yaşam öyküsü, rivayetleri,
menkıbeleri, kerametleri, ozanların deyişleri birbirine karışmıştır. I.
Hubyar Sultan’ın konar – göçer bir şekilde zaman zaman geldiği Ormanlık
yöre kutsal
kabul edilmektedir.Kendi adıyla anılan
bugünkü Hubyar Köyü’nü kuran II.Hubyar Abdal ise Horasan’dan gelen
Hubyar Sultan’ın torunlarındandır.
I.Hubyar Diye de bildiğimiz ve 13.yy da yaşayan Hubyar Sultan’ ın tam olarak ne zaman ve nerede öldüğü bilinmemektedir.
Yaklaşık rakamlar olarak 1500 – 1582
yılları arasında yaşadığı varsayılan Hubyar Abdal 1530'lu yıllarda
Gürgençukuru'na tamamen yerleşerek Otağını kurmuş, burada Dergahını da
faaliyete geçirmiştir.
Hubyar Abdal 1562 yılında Kanuni Sultan
Süleyman’dan ferman alarak Gürgençukuru bölgesinin kendisine
vakfedilmesini (1) sağlamıştır. Gürgençukuru bölgesinde Dergah işlerini
yürüten Hubyar Abdal kendisine bağlı
Beydili aşiretini de buradan yönetmiş ve
Anadolu’da ki kimi ayaklanmalarda da yer almıştır. Tarihi verilerde
"Baba Zünnun Ayaklanması" (1527) olarak bilinen Tokat - Amasya yöresinde
yer alan
ayaklanmayı yapan Baba Zünnun'un
danıştığı bir akıl hocası olarak bilinen Hubyar Abdal o süreçte
Dergahından kalkarak Kazova bölgesine kadar gelmiştir. Bugün Turhal
Çaylı Beldesi'nde bulunan "Hubyar
Kuyusu"ndan da asası ile suyu o
tarihlerde çıkardığı öngörülmektedir.
1582 yılında Hakka yürüyen Hubyar
Abdal’ın Mustafa isminde bir oğlu dünyaya gelmiştir. Hubyar Abdal’dan
sonra postnişinlik makamına oturan Mustafa’nın da Deydiyar ve Buynat
isminde iki oğlu
bulunmaktadır. Buynat’ın bu gün Ukrayna
sınırları içerisinde bulunan Kazan şehrine gittiği kimi söylencelerde
yer alırken Hubyar köyünü oluşturan ailelerinse Deydiyar’ın (öl: 1671)
soyundan geldiği
Hubyarlılarca bilinmektedir. Üç çocuğu bulunan Deydiyar’ın oğullarından
büyük oğlu Hüseyin Abdal aşıklık, ortanca oğlu Saçlı Ali talip
köylerini
gezerek dedelik ve küçük oğlu Kenan Şeyh
ise Tekke’de durarak postnişinlik görevlerini yerine getirmişlerdir.
Hubyar Abdal’ın Türbesi Tokat Almus
Hubyar Köyündedir. Bu türbenin nezdinde her iki Hubyar bir kabul edilmiş
ve dua ve kurbanlar buraya sunulmaktadır.
Hubyar Abdal Hubyar Köyünde bir Tekke
kurarak taliplerine ve gelip geçenlere aş imkanı sağlamıştır. Buraya
kurduğu Dergahta yetişen Dedeleriyle Kızılbaş Beydili Sıraç
Türkmenlerine hizmet etmiş onların birliğini ve
dirliğini temin etmiştir.
Dipnot: (1)
Faaliyetlerine 2006 yılında yeniden
başlayan Hubyar Vakfı aslında 500 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. O
tarihlerde ülkenin tamamı Osmanlı hânedan ailesinin malı sayılırken bir
yerin devlet elinden çıkıp şahıslara
verilmesi sözkonu değildi. Sadece kurulu
bulunan vakıflara araziler vakfedilebiliyordu. Geçmiş büyüklerimizin
sık sık vurguladığı Hubyarlılar değirmende sıra beklemez, askere
alınmaz, vergi vermezmiş gibi sözleri
gerçeği yansıtmaktadır. Gerçekten de
Kanuni Sultan Süleyman tarafından o dönem de Hubyar Abdal'a verilen bir
ferman vesilesiyle Hubyarlılar bu görevlerden muaf tutulmuştur. Bu
süreç, Osmanlı padişahı 2.
Mahmut'un Hace Bektaş Dergahı'na bağlı
Yeniçeri Ocağını kapatarak diğer Alevi Dergahlarına da Nakşibendi
Şeyhlerini atadığı 1820 yılına dek sürmüştür.
Murat KANTEKİN
Hubyar VAKFI Kurucular Kurulu (Mütevelli Heyeti) Üyesi
Gazeteci – Yazar
Devamı..