Alevi inanç gerçekliği ve namaz
Aleviler ve namaz konusunu bir kaç boyutuyla ele almak gerekiyor. Çünkü Alevilerin sürekli olarak maruz kaldığı soruların başında ''neden namaz kılınmıyor'' sorusu geliyor. Hem neden namaz kılınmadığını –basta inançsal boyut olmak üzere- açıklamak gerekiyor hem de böylesi bir soru sorma hakkının nerden doğduğunu irdeleyip netleştirmek durumundayız.
Her Alevi mutlaka ömrünün birden fazla döneminde “siz Aleviler neden namaz kılmıyor, camiye gitmiyorsunuz?” sorusuyla karşılaşmıştır. Aslında anında tür kişilere verilmesi gereken cevap tereddütsüz “siz Sünniler neden cem evine gelip cem ibadeti etmiyorsunuz?” karşı sorusu olmalıdır. Ancak ne var ki asırların getirdiği iktidar özgüveni ile Sünni inançlı kişi istifini hiç bozmadan Alevilere yönelik iğrenç iftiraları “soru” biçiminde dile getirerek devam eder. Ne yazık ki asırlardır baskı altında yasayan Alevi sinmiş bir şekilde, soruyu iade etmek ve gereken reaksiyonu göstermek yerine susar veya anlamsız cevaplarla geçiştirmeye çalışır.
“Siz Aleviler neden camiye gidip namaz kılmıyorsunuz?” sorusu öyle masum bir soru değildir.
Alevi inançlı kişi çıkıp diyemiyor ki, “size ne bundan. İnancımı sorgulama hakkini nerden aldınız? Siz kim oluyorsunuz ve ne hakla benim inancımı sorguluyorsunuz? Ben sizin inancınızı sorguluyor muyum? Ben sizin inancınız sorgulamıyorum ama siz ısrarla benim inancımı sorguluyor, aşağılıyor, alay ediyor, fırsatını buldu mu da fetva verip katlediyorsunuz. Ne sizin ne de başka kimsenin benim ibadet seklini, tarzını, biçimini, içeriğini sorgulama hakki yoktur” . Ancak bu tür cevaplar verilmiyor. Asırlardır baskı altında olan ve günümüzde de baskıyı yasayan bir toplumun fertleri kolay kolay bu tür cevaplar vermiyor. Ama biliniyor ki bu hep böyle gitmez. Biz Aleviler de günün birinde iki kelime Arapça’yla kendisini imanlı geri kalanları kafir sanan yobazlara gereken cevapları vereceğiz. Kimse bu “cevap vereceğiz” söyleminden şiddeti anlamasın. Bizler kimden ve nerden gelirse gelsin her tür şiddetin, baskının karsısındayız. Bütün tahriklere rağmen, baskılara rağmen karşısında olmaya da devam edeceğiz. Ancak bizlere soru sorunlarda cevap vermek bizlerin hakki olsa gerek. Kimseyle kavga edelim gibi bir düşüncemiz yok. Asırlardır kavgalardan, baskılardan çok çektik. Kavgaların, şiddetin olmadığı bir dünya özlemi içerisindeyiz. Artık acısız ve kavgasız yasamak istiyoruz. Aleviliğimizin kabul gördüğü eşit ve özgür bir şekilde, Alevi olmanın aşağılanmak olmadığı, farklılığın zenginlik olarak görüldüğü, Aleviliğimize saygı duyulduğu bir dünyada yasamak istiyoruz. İstediklerimiz çok şeyler değil. İstemlerimiz en insani istemler. Nasıl ki bizler başka inançtan insanlara saygı duyuyorsak başka inançtan insanlarda inancımız olan Aleviliğe saygı duymak zorundalar. Ne yazık ki Aleviliğimize saygı duyulacak yerde küfür ediliyor. En basitinde inancımız Alevi olmayanlar tarafından sorgulanıyor ve onlara göre bir tanımla tanımlanmaya çalışılıyor. Biz diyoruz ki “biz Aleviyiz ve Alevilik böyledir” onlar ısrarla diyor ki; “ hayır siz başkasınız”. Alevi olmayan birileri diyor ki “Alevilik bir tarikattır ve Aleviler camiye gidip namaz kilsin”. Her halde böylesi bir durum başka bir yerde yok. Biz Aleviler kendimizi nasıl tanımlıyorsak başkaları da bizleri bu tanımla kabul etmek zorundalar. Ne yazık ki Aleviliğimize saygı duyulmuyor, Alevi inanç gerçekliğimiz kabul edilmiyor. Israrla bizler Sünnilik dayatılıyor. Aleviliğimiz aşağılanıyor. Asırlardır birikmiş olan önyargılar “sende mum söndü yaptın mi” gibi ahlak dişi sorular sorularak onurumuz rencide ediliyor. Bu anlamda onuru rencide edilmeyen Alevi yoktur. Lütfen kimse bu belirtilenleri ajitasyon, propaganda olarak algılamasın. Bazı aydın geçinen kişilerin bile beyinlerinin arka planında “mum söndü” olayı vardır. Peki ne yapacağız? Anlaşılıyor ki daha çok bu tür aşağılık iftiralarla karşı karşıya kalacağız, daha çok ibadet anlayışımız sorgulanacak. Her şeyden önce doğrularımızı ısrarla savunacağız. Doğrularımızı birilerinin hoşuna gidecek şekilde yansıtmayacağız. İnancımızın özü neyse onu olduğu gibi yansıtacağız. Ne eksik ne fazla doğrularımızı olduğu gibi savunacağız. İbadet anlayışımızı ve namaza bakışımızı olduğu gibi anlatıp savunacağız, savunmalıyız.
Namaz bir ibadet biçimidir. Sünni anlayışın mutlaklaştırdığı bir ibadet biçimi. Biz aleviler namaz kılmayız. Elbette isteyen kılar, isteyen kılmaz. Bu, yalnız o kişinin bileceği bir istir. Başka kimseyi ilgilendirmeyen bir durumdur. Ancak bizlerin bu yaklaşımı karşısında ayni saygıyı görmüyor. Biz aleviler sürekli “neden camiye gidip namaz kılmıyorsunuz?” sorusuyla adeta adeta taciz ediliyoruz. Çünkü bu soruyu soran kişiler Müslümanlığı, Islam dinini namaz ve benzer biçimsel ibadetlere indirgiyorlar. Onlara göre her Müslüman kendileri gibi ibadet etmelidir. Eğer kendileri gibi ibadet etmiyorsa Müslüman değildir. Madem aleviler Müslümanim diyor o halde camiye gidip namaz kılmalıdırlar. Bunu yapmıyorlarsa, yani camiye gidip namaz kılmıyorlarsa Aleviler dinsizdir! Nitekim tarihte verilen fetvalar Alevilerin dinsiz olduğu ve katledilmelerinin vacip olduğu seklindedir. Ayni zihniyet devam ediyor. Zaman değişmiş olsa da, coğrafyalar farklıda olsa, teknolojide gelişmiş olsa bu zihniye için bir şey fark etmiyor. Alevilik kabul edilmiyor. Alevinin farklı olduğu ve bunun bir zenginlik olduğu görmezlikten gelinip, illa Alevilere kendi inanç anlayışı dayatılıyor. Biz aleviler bu dayatmaları tarihte olduğu gibi günümüzde de ne pahasına olursa olsun kabul etmeyeceğiz. Kabul etmeyeceğimizi ısrarla, tekrar tekrar söyleyeceğiz.
Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi namaz biz Alevilere göre biçimsel bir ibadet seklidir. Biz Alevilerin temel inanışı ibadeti biçimsel olmaktan çok öz´e bağlı kalarak yerine getirmektir.
Bilindiği gibi namaz Farsça bir kelimdir. Namaz kelimesin Kuran´da ki karşılığı salat´tir. Salat ise dua, tanrıyı içten anıp selamlama anlamına geliyor. Allah´i içten anıp selamlamanın, duanın ise biçimi, sekli yoktur. Dua, insanin Yaratıcı ile beraberliğidir. Bunun için belli bir saat, mekan, kural yoktur. İnsan istediği vakit, istediği dilde, istediği şekilde dua edebilir, Yüce Yaratıcısına şükür edebilir. Yüce yaratıcıyı anmak, Yaratıcıyla dolu olmak, bir araya gelmek için belli bir zaman dilimi yoktur. Bu her an olmalıdır ve her anda mümkündür. İbadeti belirli zamanlarla sınırlayan kendisini biçimsel kurallar ve şekillerden arındırmamış demektir. Böylesi şekilsel bir kuşatma ise yaşamın gayesine ters bir durumdur.
Bazıları ibadeti biçimsel kurallarla sinirliyor. Çokça tekrarlamak durumunda kaldığımız gibi biz Alevilerde ise ibadeti kalıplaştırmak yoktur. elbette ibadette belirli kurallar olması gerekiyor. Özellikle toplumsal olarak yerine getirilen ibadetin kuralları vardır. Ancak inancın temelidir gibi bazı yanlış uygulamalarla sırf ibadet olsun diye ibadet, ibadetin gayesini yok saymak demektir. Biz Alevilere dayatılanda budur. Deniliyor ki; “aleviler illa camiye gidin, namaz kilin”. Amaç burada ibadet ise aleviler zaten toplumsal olarak cemde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Aleviler kimseye, “cemevine gelip cem ederek ibadet edin” gibi bir dayatmanın sahipleri değiller. Aleviler “herkesin inancı kendisine” ilkesi ile hareket ederken başkaları ısrarla Alevilere dayatmalarda bulunuyor. Hem de inançsal anlamda temeli olmayan gerekçelerle.
Amacımız burada Alevilerle Sünniler arasındaki inanç farklılığını bütün boyutlarıyla tartışmak değildir. Amacımız ısrarla Alevilere dayatılan “günde beş (5) kez namaz kilin böylece iyi bir Müslüman olursunuz” gibi inancı biçimsel kurallara indirgeyen, hatta neredeyse bunu inancın özü sayan mantığın yanlış olduğunu belirtmektir. Namaz, neredeyse birileri tarafından inancın asil gayesi haline getirilmiştir. “günde beş vakit namaz kılan kişi iyi bir insandır ve yaşamı anlamına uygun yasayan kişidir, kılmayan ise münafık, kafir kişidir” gibi bir anlayış ortaya çıkmıştır. Aleviler asırlardır bunun inancın özüne ters bir tutum olduğunu belirtmişlerse de, siyasi anlamda iktidarda olmadıklarından dolayı seslerini kimseye duyuramamışlardır. İnancın asil özünü takip edip uygulamak yerine gösteriş için yapılan fiillerle zamanını harcayanlara Maun suresinde söyle ikaz edilmektedir: “Dini yalanlayan gördün mü? İste yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İste namaz kılanların vay haline, ki onlar namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar, ve ufacık bir yardımı da engellemektedirler”. Biz Alevilerce anlaşılması gereken en önemli nokta burasıdır.
Konun daha iyi anlaşılması ve doğrularımızın bilince çıkarılması için bazı tekrarları yapmak durumunda kalıyoruz. Konuya hakim olanların anlayışına sığınıyoruz.
Önceki satırlarda da belirtmeye çalıştığımız gibi namaz Farsça bir kelimedir. Kuran da ki karşılığı Salat´ir. Salat´in anlamı ise Allah´i içten anıp selamlama ve duadır. Bu gün egemen Sünni anlayışın günde beş vakit kıldığı ve Alevilere dayattığı ve neredeyse dinin temeli saydığı namaz ibadetinin Kuran da beş vakit olduğu yönünde acık bir beyan yoktur. Maden namaz inancın özü sayılacak kadar önemli bir ibadet neden Yüce Yaratıcı bu konuda acık ve kesin hükümler ortaya koymasın?
Aleviler namazı ret etmiyor. Nitekim cem ibadetinde halka namazı sekilinde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Ancak bu namaz hiç bir şekilde egemen Sünni anlayışın namazıyla benzer değildir. Bazıları çıkıp diyebilir ki: “su kadar milyon insan namazı böyle kılıyor da siz aleviler neden farklı anlıyor ve uyguluyorsunuz?” Hemen belirtelim ki çoğunluk her zaman doğru yapıyor anlamına gelmez.
İbadetle amaçlanan kişinin kendini yenilemesi, arındırması ve sosyal dayanışmayla kişiliğini tamamlamasıdır. Maun süresi böyle bir anlama sahip. İbadet için ibadet, gösteriş için yapılan ibadet nafile ibadetlerdir.
Kısaca da olsa Alevilerin ibadet ve Sünni yorumlu namaza bakisini aktarmaya, Alevilere yönelik tacizlere cevap vermeye çalıştık. Şüphesiz bununla Alevilerin ibadet anlayışını bütünen yansıttığımız gibi bir iddia sahibi değiliz. Alevi ibadet anlayışını ve bütünen Aleviliği ve Alevileri anlamak isteyenler mevcut Alevi kaynaklarına bas vurabilirler.
Hiç kimse Alevilere kendi inançlarını dayatmaya, empoze etmeye kalkışmasın. Alevilerin asırların süzgecinden geçmiş ve günümüze kadar ulaşmış değerleri ve doğruları var. Belki aleviler yaşatılan baskıların neticesinde bazı sorulara geniş açılımlar ve Aleviliğin inanç ibadet derinliğini açıklayamıyorlar. Ancak bu Aleviliğin inanç sistemindeki eksiklikler, yetersizlikler olarak algılanmaz. Alevilerin inanç sistemindeki bazı noktalar başka inançtan insanlara yetersiz, yanlış, eksik gelebilir. Bu aleviler yanlış ibadet ediyor anlamına gelmez. Alevilerin doğruları vardır. Aleviler bu doğrular ve değerleri doğrultusunda yaşamlarına anlam vermeye çalışıyorlar. Yanlış ve doğru, eksik veya fazla bu durum yalnız Alevileri ilgilendirir. Başka inançtan insanların haddine değil inançsal doğrularımızı sorgulamak. Bizler Aleviyiz! Bütün yozlara ve rağmen de Alevi kalmaya devam edeceğiz!
Yararlanılan kaynaklar:
Mehmet Yaman Alevilik
Cemal Şener Alevilik Olayı
Rıza Zelyut Öz kaynaklarına göre Alevilik
Reha Çamuroğlu Değişen Koşullarda Alevilik
İsmail Kaygusuz Görmediğim Tanrıya Tapmam
Esat Korkmaz Alevi Felsefesi
Bilgi için Teşekkür Ederim...