Bir Çilenin Sanatçısı Feyzullah Çınar - (Alevi Önderi, Alevi Önderleri)
Feyzullah Çınar: Çamşıhı'nın Çamağa köyünde 1937’de doğdu. Türkü söylemeye 1950 de başladı. İlk plağı 1966 da çıktı. Kısa sürede 200 binin üzerinde satış yaparak, en doruğa gitti. Bütün bunlara karşın yaşadığı süreç içinde hiçbir zaman maddi bir gelir elde edemedi. Anakent Belediyesi’nde Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nde çöp-çüpçülük kadrosunda çalışırken, ani bir rahatsızlık sonucu yaşamını yalnız bir parkta noktaladı. Ankaralı sanatseverler onun anılarını yaşatmak için her yıl anma günleri düzenliyorlar. Mamak Belediyesi Ozan Der işbirliğiyle Tuzluçayır semtinde “Feyzullah Çınar Parkı” yapıldı.
Feyzullah Çınar’la ilgili kaç yazı okudumsa, hepsinde Ahmed Yesevi’nin soyundan geldiği yazılı. Beni uzun uzun düşündüren bu saptamada her ne kadar gerçek payı olursa olsun, bu sanatçının kişiliğinde olumlu ya da olumsuz etki etmez. Çünkü Feyzullah Çınar halk müziğinde bir devdir. Ahmed Yesevi’nin soyundan gelmesi sanatçıya bir şey katmaz.
1950'den itibaren türküleri duyulmaya başladı. 1937 yılında Anadolu’nun kıraç, verimsiz bir yöresinde doğarken, çocukluğunu çobanlık yaparak geçirdiği Çamşıhı ilçesi Çamağa köyünde üretim tüketim ilişkilerini kavramaya başlıyor. Toprağa verilen emeğin karşılığını topraktan alamayan köylülerin durumları, Feyzullah Çınar’ı da rahatsız etmiştir. Topraklara isyan etmesi, onu Köroğlulara Pir Sultanlara kadar götürmüştür. Yaşlı köylülerin ağızlarından duyduğu bu değerleri araştırmaya koyulmuştur. Öğrendikçe, gördükçe dünyayı, toplumu kafasında biçimlendirmiştir. Kuyucu Yusuf Paşa’yı, Hızır Paşa’yı tanımadan geçmemiştir. Gözünün önüne Osmanlı'nın kadıları, mollaları, askerleri de gelmiştir. Güçlü Osmanlı’ya kim karşı koyabilirdi? Ayağı çarıklı, sırtı börklü Pir Sultan Abdal’ın haddine mi kalmıştı?
Altmışlı yılların ortalarına doğru plaklar dönüyor köy odalarında, kahvelerde, meydanlarda, hele bir de teyp denilen yeni bir gavur icadı daha çıkmış ki deme gitsin. O gavur icatlarının içinden çıkan seslerden bir gür ses daha çıkıyor.
16. asrın büyük ozanı Pir Sultan Abdal’ın taviz vermeyen sesi yeniden dalgalanıyor Anadolu’nun içlerinde.
Eğer göğerir de bostan olursam
Şu halkın diline destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam
Ben de bu yayladan Şah'a giderim
İsyan olan bir sese çocukluğumda ilk kez tanık oluyordum. Nedir bu boyun eğmezlik, kimdir bu boyun eğmeyen, isyankar ozan? Kimdir Hızır Paşa ve mollalar? Kadılar? Güzel güzel barış içinde yaşamak varken bütün bunlar niçin?
Bütün bu nedenlerin, niçinlerin içinde yatan gerçek, usta sanatçının söylediği Pir Sultan + Köroğlu çıkışlı türkülerin içinde saklıymış meğer.
Anadolu kavimlerin uğrak yeri olmuştur hep. Çok kavim gelip geçmiştir bu kapıdan. Kimi kavimler kaybolup giderken kimileri göç etmiştir. En son konuğu Türklerdir. Yok olan kavimler kaybolup giderken, potasında eridiği Anadolu insanına çok şey vermiştir. Anadolu kültürünün, Alevi-Bektaşi kültürünün hoşgörüsünün oluşumu da Anadolu'daki kültürlerin bileşimidir.
Bir Alevi-Bektaşi kültürü sanatçısı da olan Feyzullah Çınar, Anadolu kültürünü türkülerinde toplayıp, güzel bir yorumla sunmuştur.
Türkiye’yi adımlayarak dolaştı adeta. Her gittiği yerde, herkesten bir şeyler alarak kattı türkülerinin içine. Halkın Feyzullah Çınar’da en beğendiği şey Pir Sultan türküleridir. Başka bir şey doyuramazdı halkı ancak bu kadar. Pir Sultan Abdal’ın kendisi ancak böyle seslendirebilirdi türkülerini. Değişik bir yorum, güçlü bir nefes dolanıyordu sazın üstünde. Onu unutulmaz sanatçılar arasına koyan bu özelliğidir. Onu bu türün dışında düşünmek hayalcilik olur. Sanatçının bu yönleri yanında çileyle noktalanan özel bir yaşamı da vardır.
Çok yoksulluk, parasızlık çekti. Sanatının zirvesi ona maddi bir şey veremedi; ama çok büyük bir ölümsüzlük bıraktı. Nesilleri onun güçlü sesini unutmayacaklar kolayca. Aşağıya aldığımız şiir, ozanın ağzından Feyzullah Çınar’ı anlatmaya yetiyor kanımca, onun ardından bizlerin söyleyeceği şeyler, ozanlar kadar onu tanımlayamaz.
Sana uyu demek içimden gelmez
Çünkü çok uyumuş uyardın Feyzom
Senin gibi, temsilinde eğilmez
Dik başlı dağları sayardın Feyzom
- Sen derdin ki hiçbir Ozan yoz değil
- Çıkarcının elindeki koz değil
- Kanaatın tahammülün az değil
- Bir dilim ekmekle doyardın Feyzom
- Çoşardın çağlardın, öyle bezmezdin
Dalgındın dalardın, hafif gezmezdin
Yeri gelir karıncayı ezmezdin
Yerinde devlere kıyardın Feyzom
- Bağırıp çağırdın kötü düzene
- Neler dedin ezilene ezene
- Zaman geldi et yerine kazana
- Biliyoruz hedik koyardın Feyzom
- Topraklarda değil bizde yatansın
Hergece hergece ışık tutansın
Bize gülüp geçen düzen utansın
Böyle derdin neler duyardın Feyzom
- Çok gamsızlar uyanmıştır sesine
- Dostluk çağrısına pir nefesine
- Yalan konuşmadın erkekçesine
- Hak der sarhoş olur ayardın Feyzom
- Bir zamanlar Mahzuniyle inlerdin
Cömert idin bir ikramt binlerdin
Piroğluydun mürşitleri dinlerdin
Olursa hatadan cayardın Feyzom
Mahzuni Şerif
Gülağ Öz