HZ. ALİ’DEN ÖZ DEYİŞLER


HZ. ALİ’DEN ÖZ DEYİŞLER...










  • 1. Acelenin meyvesi yanlışlıktır.
  • 2. Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır.
  • 3. Açık kalpli, mert düşman, içinden pazarlıklı dosttan iyidir.
  • 4. Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenin zalimliğidir.
  • 5. Adalet, halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.
  • 6. Adalet ve eşitliği gözetme, siyasetlerin en iyisidir.
  • 7. Adil ol, kudretin sürekli olsun.
  • 8. Adilane davranış siyasetlerin (yönetimlerin) en iyisidir.
  • 9. Affedilmeyecek günah, insanların bir birlerine olan zulmüdür.
  • 10. Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyiniz.
  • 11. Ahdini bozmak Allah’ı ve halkı gazaplandırır.
  • 12. Ahmak, her lafın başında yemin eder. 
  • 13. Akıl, gurbette yakın bulmaktır; ahmaklık vatanda gurbete düşmektir.
  • 14. Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.
  • 15. Akıl gibi zenginlik cehalet gibi yoksulluk yoktur. Edebe uymak bir kazanç, danışmak bir güçtür.
  • 16. Akıllı bir insan fakir olabilir. Fakat o hiç kimsenin sadakasına muhtaç değildir.
  • 17. Akıllı kişi, tecrübelerden ibret alan kimsedir.
  • 18. Akıllı olan kemal, cahil olan mal ister.
  • 19. Akıllı, düşmanınsa bile danış, bilgisiz dostun fikrini geç.
  • 20. Akıllı insan edeple öğüt alır. Dayaktan başka bir şeyle terbiye edilemiyenler hayvanlardır.
  • 21. Akıllı, insanların en mutlusudur.
  • 22. Akıllının dili kalbindedir, ahmağın dili ise ağzındadır.
  • 23. Akıllının tahmini, cahilin kesin bilmesinden daha doğrudur.
  • 24. Akıllı insanlar az konuşur. Çok söyleyenler, yalnız ahmaktırlar.
  • 25. Akil kişi, kemâl taleb eder.
  • 26. Akraba düşmanlığı, akrep sokmasından beterdir.
  • 27. Alçak gönüllülük, ilimin meyvesidir.
  • 28. Alçak gönüllülük, en büyük şereftir.
  • 29. Aleyhine kesin delil olmayan kişiyi mazur tutun; o kişi benim.
  • 30. Alışkanlık, insana musallat olur ve onu kontrolu altına alır.
  • 31. Alışkanlık insanın ikinci tabiatı gibidir.
  • 32. Amellerin en zoru üçtür. Bunlar; nefsin hakkını verebilmek, her halde Allah’u Teâlâ’yı hatırlayabilmek, kardeşine bol bol ikramda bulunabilmektir.
  • 33. Amelsiz sevâb dileyen, yaysız ok atmaya kalkan kişiye benzer.
  • 34. Aptallığın en büyüğü medh ve zemde ifrada kaçmaktır.
  • 35. Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyanın görünüşüne baktıkları zaman, onlar dünyanın iç yüzünü görürler.
  • 36. Allah katında insanların en kötüsü, hayatında midesini ve şehvet güdüsünü doyurmaktan başka hedefi olmayan kismedir.
  • 37. Allah seni özgür yaratmışken, başkasının kölesi olma.
  • 38. Allah’ın hışmından kurtulmuş olan, bir tek zâlim yoktur.
  • 39. Allah’ü Teâlâya yemin ederim ki, beni yalnız mü’min sever ve bana yalnız münafık buğzeder.
  • 40. Arkadaşın hayırlısı, sana doğru yolda iyi delil olandır.
  • 41. Asıl yetimler, anadan ve babadan yoksun olanlar değil, akıldan yoksun olanlardır.
  • 42. Aslını inkar eden haramzadedir.
  • 43. Aş verirsen doyur. 
  • 44. Aşağılık insanlarla yakınlaşmaktan kaçın, onlar ki yapmacık sevgilerini gösterip içlerinde kötülüğü sakladılar. Onları hoşnut tuttuğun sürece sana sevgi duyarlar verili olmaktan geri kalırsan sana zehirlerini akıtırlar.
  • 45. Aşırılık gösterme sevgide. Çünkü insan ne zaman o sevgiden hoşnut kalmayacağınızı bilemez. Hoşnutsuzluk duyar da insana nefret duyarsan, nefretinde de aşırılık olmasın. Nefretinden ne zaman döneceğini bilemezsin.
  • 46. Atamalarda araştırma yapmayı ihmal etmeyiniz.
  • 47. Ayıbın en büyüğü, ona benzer bir ayıp sende de varken, başkasını ayıplamandır.
  • 48. Ayılması çok güc olan zenginlik sarhoşluğunda Allah”a sığınınız.
  • 49. Aynı Anadan babadan doğanlar, senin miras kardeşlerin, uzak yerlerden gelen, huyu suyu sana benziyenler ise senin öz kardeşlerin sayılırlar.
  • 50. Az ilmi olup da onunla amel eden, çok ilmi olup da amel etmeyenden hayırlıdır.
  • 51. Az ibadet edip çok çalışmak, çok ibadet edip az çalışmaktan üstündür.
  • 52. Az yemek yemek sağlıktır.
  • 53. Azarlamada aşırılık inat ateşini alevlendirir.
  • 54. Azim ve sebat, insanların en büyük yardımcısıdır.
  • 55. Azgınlığın sonu ya rezil veyahut yok olmaktır.
  • 56. Azla yetinen kimse zengindir.
  • 57. Babana saygılı ol ki, oğlun da sana saygılı olsun.
  • 58. Babana riyet edersen, sende oğlundan hürmet ve riayet bekleyebilirsin.
  • 59. Bağışlamak, büyüklüğün şanındandır.
  • 60. Bâtıla yardım eden, Hak’ka zûlmeder.
  • 61. Başa kakmak suretiyle iyiliğini boşa giderme.
  • 62. Başkalarına kulluk etme; Allah seni hür yaratmıştır.
  • 63. Başkalarını çekiştireni, ister Hakk üzere olsun, ister batıl yalanlayınız.
  • 64. Başkalarını ıslah etmek istiyor isen önce kendini ıslah etmelisin. Kendin fasid olduğun halde başkalarını ıslah etmeye kalkışman en büyük ayıplardandır.
  • 65. Başkalarının felaketinden hisse kapanlar, geçmiş musîbetlerden ders alanlar, cidden bahtiyar insanlardır.
  • 66. Başkalarının iyi hareketlerini takdire çalışınız. Derhal dostlarınızın çoğaldığını göreceksiniz.
  • 67. Başkasında gördüğün fena bir huyu hemen nefsinde ara ve ondan kaçın.
  • 68. Beceremeyeceğin bir iş için söz verme.
  • 69. Ben Cehennem’in taksimcisiyim, Kıyamet Günü’nde Cehennem’e bu senin, bu da benim diyeceğim.
  • 70. Ben konuşan Kur’anım.
  • 71. Ben mü’minlerin emîriyim; onların en yoksulunun geçindiği gibi geçinmek zorundayım.
  • 72. Benim 3 türlü Dostum vardır. Benim Dostlarım, Dostlarımın Dostları ve Düşmanlarımın düşmanı.
  • 73. Benim izzet ve ikramım yemin ederim ki atalardan mirastır ve onlar benden önceliklidir.
  • 74. Bencillik kimde olursa, helak olur.
  • 75. Bedenin orucu, irâde ve ihtiyarla azaptan korkup sevâba girmeyi, ecre nâil olmayı dileyerek yemekten kesilmektir. Nefsin orucu, 5 duyuyu öbür suçlardan çekmek, kalbi de bütün şer sebeplerinden ayırmaktır. Kalbin orucu, dil orucundan; dilin orucu, karnın orucundan hayırlıdır.
  • 76. Bırak bu içindeki ikililiği atıl ateşe, sönmeye yüz tutsa da onu alevlendir.
  • 77. Bildiği halde susmak, bilmediği halde konuşmak kadar çirkindir.
  • 78. Bilge insan çalışmasına, bilgisiz de boş hayallerine güvenir.
  • 79. Bilgi gibi hazine olamaz.
  • 80. Bilgi, tükenmeyen bir hazinedir; akıl eskimeyen, yıpranmayan bir elbisedir.
  • 81. Bilgin bir söz ehli olamıyorsan, hiç olmazsa dikkatli bir dinleyici ol.
  • 82. Bilgin kişinin rütbesi rütbelerin en üstünüdür.
  • 83. Bilgin ölü olsa bile diridir. Cahil ise diri olsa bile ölüdür.
  • 84. Bilgin ölse de yaşar; cahil ise yaşarken de ölüdür.
  • 85. Bilginlerin toplantısı mutluluk getirir.
  • 86. Bilgisiz, bilmediğini sormaktan utanmasın. Alim, içinden çıkamayacağı bir meselede en iyisini Allah’u Teâlâ bilir’ demekten sakınmasın.
  • 87. Bilgisiz kişiyi bir işte, bir düşüncede ya pek ileri gitmiş görürsün, ya da pek geri kalmış.
  • 88. Bilgiyi ehli olmayana veren, o bilgiye zulmetmiştir.
  • 89. Bilgiyle dirilen ölmez.
  • 90. Bilmediğiniz sözü söylemeyin, çünkü gerçeğin çoğu, inkâr ettiğiniz şeylerdir.
  • 91. Bilmediğin şey hakkında konuşmayı ve üzerine düşmediği halde söz söylemeyi terk et.
  • 92. Bilmiyorum demeyi bırakan kişi, öleceği yerden yaralanır, gider.
  • 93. Bin defa mazlum olsan da bir defa zalim olma.
  • 94. Bin kere mazlum olmak, bir kere zalim olmaktan iyidir.
  • 95. Bin kapıdan, yüz bin kaleden içeri girebilirsin de küçücük bir gönülden içeri giremezsin.
  • 96. Babanın, çocuğu için bıraktığı en iyi miras onu güzel edeble yetiştirmesidir.
  • 97. Bir devletin başı, sahip olduğu iktidardan; bilgin, ilimden; iyilik sever, yaptığı iyiliklerden; ihtiyar da yaşından ötürü saygı görür.
  • 98. Bir devletin çökmesi şu dört sebebe bakar: Esas prensiplerinden ayrılma, ikinci planda olan şeylere önem verme, aşağılık kimselerin ön safa geçmesi ve erdemli kişilerin arka plana atılması.
  • 99. Bir gerceği savunurken, ona önce kendimiz inanmalıyız sonrada başkalarını inandirmaya çalışmalıyız.
  • 100. Bir hikmet ve hakikatı bulmak, müminler için büyük bir ganimettir.
  • 101. Bir insana başkaları yanında verilen öğüt, öğüt değil, hakarettir.
  • 102. Bir insanda güzel bir huy varsa o huya benzer başka huylarını da bekleyin.
  • 103. Bir işi yapmadan önce tedbir almak, insanı pişmanlıktan kurtarır.
  • 104. Bir sanat eserini yıkmak, cinayetlerin en büyüğüdür.
  • 105. Bir hakikatı müdafaa ederken, ona evvelâ kendimiz inanmalıyız. Sonra da, başkalarını inandırmaya çalışmalıyız.
  • 106. Bir hata işlediğiniz vakit, onu itiraftan çekinmeyiniz. Eğer böyle yaparsanız, o hatayı görmüş olanların, aleyhinize verecekleri hükmün önüne geçersiniz.
  • 107.Birisini övmede aşırı gitmeyin ve abartmayın.
  • 108. Bir kişiyi lâyığından fazla övmek riyâdır, dalkavukluktur; lâyığından az övmek ise ya dilsizlikten ileri gelir, ya hasedden.
  • 109. Biri sana sırtını çevirirse üzülme, böylece dostunla düşmanını ayırt etmiş olursun.
  • 110. Birinin aleyhinde söylenen sözü dinleyen, o sözü söyleyen gibidir.
  • 111. Birbirine aykırı olarak çağrılan iki yoldan biri mutlaka yanlıştır.
  • 112. Birisinin suçunu bağışladıktan sonra pişman olma, Cezalandırdığın zamanda sevinme.
  • 113. Borçların çokluğu, doğru adamı yalancı, şerefli adamı da yemininden dönek yapar.
  • 114. Boş vakitlerini okumakla değerlendiren kimse, fikir rahatlığını kaybetmez.
  • 115. Bütün insanlar Allahın kuludur. Lakin hiç bir kimse, diğer bir kimsenen kulu değildir.
  • 116. Bütün varımızı sunarız sadece, ekmek ve sirke olsa da.
  • 117. Büyük günahların kefareti, zulme düşünlere yardım etmek, acze düşünleri ferahlandırmaktır.
  • 118. Büyüklere karşı saygılı olun ki çocuklar da size karşı saygılı olsunlar.
  • 119. Cahil dosttan ziyade akıllı düşmanına güven.
  • 120. Cahil ile sakın Latife (şaka) etme. Dili zehirli olduğundan gönlünü yaralar.
  • 121. Cahil, ne kendi eksiğini görür, ne de öğütlere kulak asar.
  • 122. Cahilden uzak kalmak, akıllıya yaklaşmakla eşittir.
  • 123. Cahiller çoğalınca bilginler garip olurlar.
  • 124. Can gözü kör olunca, gözle görüşün bir yararı yoktur.
  • 125. Cehaleti ilimle geri çevirin.
  • 126. Cehalet ve gaflet alimin kalbinde olmaz. Fakat alimler, zengin cahillerin karşısında, ancak ilim sayesinde yükselirler.
  • 127.Cenabı Hak, Kibir edenleri bayağı ve aşağılık kılar.
  • 128. Cimri zengin, cömert yoksuldan daha yoksuldur.
  • 129. Cimri, her zaman aşağılıktır, kıskanç olan her zaman işkencededir.
  • 130. Cimrinin dostu bulunmaz.
  • 131. Cömertlik alışkanlıkların en üstünüdür.
  • 132. Cömertlik, istemeden önce vermektir. İstendikten sonra vermek utançtandır ve kötüdür.
  • 133. Çalışan kötülük düşünemez, çalışmayan da kötülükten kurtulamaz.
  • 134. Çalışıp da bir şey elde edemeyen, oturunca hiç bir şey elde edemez.
  • 135. Çalışmak kadar dinlenmeyi de görev bil ihmâl etme. Sağlığınıza eza etmeyin, sağlığın bozulması kolaydır da onu elde etmek zor.
  • 136. Çobanların en kötüsü, sürüsünde kötüleri barındırandır.
  • 137. Çocuk açısından, hiç bir süt anne sütünden iyi değildir.
  • 138. Çocuklara sevgi ve büyüklere saygı gösteriniz.
  • 139. Çocuklara söz verdiğinizde kesinlikle sözünüzde durunuz.
  • 140. Çocuğun kalbi hiç ekilmemiş bir tarla gibidir. Ona ne verilirse kabul eder.
  • 141. Çocuğunuza yedi yıl oyun oynamasına müsade edin ve yedi yıl ona yaşam edebini öğretiniz.
  • 142. Çoğu insanlar medhedilip övüldüğü için gurura kapılırlar.
  • 143. Çoğu sözler hamleden daha serttir.
  • 144. Çok akıllı kimseler, başkalarının hatalarından öğrenirler ve hata yapmazlar, akıllı insanlar hata yapar ve ders çıkararak bir daha yapmazlar. Ahmak insanlar da sürekli hata yapar gene ders çıkarmazlar.
  • 145. Çok kimseler varisleri kavga etsinler diye mal toplamaya çalışırlar.
  • 146. Çok şakacı insanı ciddiye almazlar.
  • 147. Çok yaşayanın ömrü, dostlarına ağlamakla geçirecektir.
  • 148. Dert ve gam, ihtiyarlığın yarısıdır.
  • 149. Dert ve sıkıntının şiddetine sabır göster, bunun da sonu gelecektir. Bil ki sabır bir asalet göstergesidir.
  • 150. Dil, aklın tercümanıdır.
  • 151. Dil, insanın terazisidir.
  • 152. Dil yırtıcıdır; yuları bırakıldı mı salar, parçalar.
  • 153. Dili tatlı olanın arkadaşı çok olur.
  • 154. Dilini söğüp saymaya alıştırma. Tatlı dilli ol. Kötü söz alışkanlığı, insanı soysuz yapar.
  • 155. Dilini küfre alıştırma. Tatli dilli ol. Yoksa önüne gelene havlayan köpeklere dönersin. Halkı zorla kendine nefret ettirirsin.
  • 156. Dilsiz ol, yalancı olma.
  • 157. Dilinizi dâimâ iyi kullanınız. O sizi saadete götürdüğü gibi, felâkete de götürebilir.
  • 158. Dindarlığın en üstünü, dindarlığı gizlemektir.
  • 159. Dinle, öğrenirsin. Sus esen kalırsın.
  • 160. Doğru, dürüst ve nazik kişileri seçin, ve çıkar ummadan ve korkmadan acı gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin.
  • 161. Doğru her zaman yüce, yalancı her zaman aşağı ve cücedir.
  • 162. Doğru söz söyleyenin delili kuvvetli olur.
  • 163. Doğruluk en iyi yol, bilgi en iyi kılavuzdur.
  • 164. Doğruluk, hakkın dilidir.
  • 165. Dost, sen yokken dostluk şartını yerine getiren kimsedir.
  • 166. Dost, kardeşini üç hâlde korumadıkça tam dost olamaz. Düşkünlüğünde, kendisi bulunmadığı vakit, ölümünden sonra.
  • 167. Dostun olmayışı, bir çeşit gariplik ve yalnızlıktır.
  • 168. Dostuna kanat ger ve ona bir babanın oğullarının üstüne eğilmesi, onları korumasına alması gibi davran.
  • 169. Dostları yitirmek gurbete düşmektir.
  • 170. Dostlarıma dost olanları çok severim. ve onların kıymetlerinide dostlukların dereceleriyle ölçerim.
  • 171. Dostların çoğalsın diye çırpınma. Onları bir gün ihmal etmeğe kalksan çabucak düşmanın olurlar. Dostlar ateş gibidir. Pek çoğalırlarsa yakarlar.
  • 172. Dostlarının kötüsü, seni iyi gününde arayıp sıkıntılı zamanında yüz üstü bırakandır.
  • 173. Dostluk, en yakın akrabalıktır.
  • 174. Dostluk, elde edilmiş akrabalıktır.
  • 175. Dostlukta aşırı gitme, kim bilir belki o dostun bir gün düşmanın olur, düşmanlıkta da aşırı gitme, kim bilir belki o düşmanın bir gün dostun olur.
  • 176. Dostunu ihtiyâtla sev, olabilir ki bir gün sana düşman olur; düşmanınla da ihtiyâta riâyet ederek düşmanlıkta bulun, olabilir ki bir gün sana dost kesilir.
  • 177. Dostunun düşmanını, kendine dost seçme.
  • 178. Dünya geçici gölgedir.
  • 179. Dünya sana cömert davrandığından sen de malına cömert davran, herkesin durumu değişebilir.
  • 180. Dünyada yoksulu doyurmak kadar büyük iyilik yoktur. Bunu yapanlar, âhirette mutlaka mükafatını bulur.
  • 181. Dünyanın en değerli hazinesi öğüttür, ama ondan ucuzu da yoktur.
  • 182. Dünyayı yutsa, yoksul kalacak biri var: Aç gözlü.
  • 183. Düşene sevinme, zamanın sana ne sakladığını bilmezsin.
  • 184. Düşmanı kovalamayınız, onların yaralananlarının yarasını sarınız, esirlerini tedavi ediniz.
  • 185. Düşmanlık, kalbi meşgul eder.
  • 186. Düşünce akılların cilasıdır.
  • 187. Düşünce ve prensiplerini kendi hayatlarında da uygulayan kimselerin bilgi ışıklarıyla aydınlanınız.
  • 188. Düşünün, sonra konuşun, yanılmalardan kurtulacaksınız.
  • 189. Edep, aklın suretidir.
  • 190. Edep, en iyi mirastır.
  • 191. Edeb, had tanımaktır.
  • 192. Edep insanın kemalidir.
  • 193. Edep insan için güzel elbise menzilesindedir.
  • 194. Edepsiz olan kimsenin ayıpları çok olur.
  • 195. Eğer ararsak kendimize kolayca düşman bulabiliriz, ama ne kadar ararsak dost bulmak kolay değil.
  • 196. Eğer başkalarını ıslah etmek istiyorsan önce kendini ıslah et. Kendin fasid olduğun halde başkalarını ıslah etmekle çalışmak çok büyük bir kusurdur.
  • 197. Eger bilgiyi hak edene vermezseniz o kişiye zulmetmis olursunuz; hak etmeyene verirseniz bilgiye zulmetmis olursunuz.
  • 198. Eğer bir seyahete çıkarsanız, gittiğiniz yerlerin adetlerine uymaya çalışınız.
  • 199. Eğer yoksullaşırsan, yoksulluğunu gönül zenginliği ile tedavi et.
  • 200. Eğer sırlarınızı birbirinize açarsanız, artık onu gizleyemezsiniz.
  • 201. Eğer giriştiğin herhangi bir davada haklı isen korkma. Hakkı müdafaa edenin yardımcısı Allah’tır.
  • 202. Eğer hayırlı bir iş görmek istersen, bugünün işini yarına koyma. Çünkü, yarına kadar ne olacağı belli değildir. Fena bir işe başlayacağın zaman da acele etme. Belki hayırlı bir düşünce, sana o fenalıktan gelecek olan tehlikeye mani olur.
  • 203. Eğer talihin açık ise Kusurların kapalı kalır.
  • 204. Eğlence ve zevke kapılan, akıldan kaybeder.
  • 205. Elbiseleriniz eskide olsa, kalpleriniz yeni ve temiz olsun.
  • 206. El işlerine yardım edin; çünkü bu yoksulluğu azaltır, hayat standardını artırır.
  • 207. Emanetin en feyizlisi ‘ahde vefa’dır.
  • 208. En ahmak insan, kendini herkesten en akıllı sanandır.
  • 209. En akıllı insan, öğütleri dinlemekten vazgeçmeyen insandır.
  • 210. En büyük Sıddık benim.
  • 211. En büyük yardım, en çabuk yapılan yardımdır.
  • 212. En büyük zenginlik Akıl, en şiddetli yoksulluk Ahmaklıktır.
  • 213. En faydalı bilgi, uygulanabilendir.
  • 214. En güzel ahlak, tevazu, yumuşaklık ve tatlı dilde bulunur.
  • 215. En güzel edep kendinden başlamandır.
  • 216. En kötü dost, seni şak şaklayıp eksiklerini örtendir.
  • 217. En kötü düşmanlık insanlara yönelendir.
  • 218. En kötü şey, insanın kendisini beğenmesidir.
  • 219. En kuvvetli kişi, kendi nefsine galip olan kişidir
  • 220. En talihsiz memleket, insanlarının her türlü güvenlikten yoksun yaşadıkları memlekettir.
  • 221. En yakını yitiren en uzağı yardımcı olarak bulamaz.
  • 222. En yakışıklı elbise, erdem elbisesidir.
  • 223. Erdemin başı ilimdir.
  • 224. Erkeklerin süsü edeptir, kadınların süsü de altındır.
  • 225. Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikâr, karaborsa ve mal yığmalarına izin vermeyin.
  • 226. Evim gelen herkesin kendi ortamıdır. Kilerimiz yiyecek alana açıktır. Bütün varımızı sunarız. Sadece ekmek ve sirke olsa da.
  • 227. Evlâtlarınızı yaşayacakları zamana göre, terbiye ediniz.
  • 228. Evlâtlarınızı yaşayacakları zamana göre yetiştiriniz
  • 229. Ey Âdemoğlu, ihtiyacından fazla kazandığın şeyi, başkası için biriktirmedesin.
  • 230. Ey Allah’ım, kaç evin önünden geçtiğimde zevk ve yapay mutlulukla şenlenmişti.
  • 231. Ey insanlar! Bilgi edindiğiniz zaman hidayet´e ermeniz için bilginize uyunuz. Çünkü ilminin tersine hareket eden alim, cehlaletten ayrılmaz, yolunu kayıp etmiş cahile benzer.
  • 232. Ey karamsar; bilmelisin ki, bu devranın değişmeyen tek bir kanunu var o da değişmektir.
  • 233. Eziyet etme, eziyete engel ol. Diline sahip ol, can feda olsun sana yardımcı olan dost arkadaşlığına.
  • 234. Fasık ve günahkâr kimselerle arkadaş olmaktan kaçının, çünkü kötülük kötülüğe kavuşur.
  • 235. Fazîletlerin başı ilimdir.
  • 236. Fazîlet sahibinin kıymetini, ancak fazîlet sahibi bilir.
  • 237. Fazla yemek ve yemek üstüne yemekten kaçının. Zira fazla yiyen kimse fazla hasta olur
  • 238. Fırsat karınca yürüyüşü ile gelir, yıldırım hızı ile gider.
  • 239. Fırsat yaz bulutu gibi gelip geçer, elinize geçtiğinde faydalanmasını bilin.
  • 240. Fikir çatışmalarından hakikat çıkar.
  • 241. Fikir çatışmalarında dikkat çıkar.
  • 242. Fikir sahibi her şeyden ibret alır.
  • 243. Gayb sırlarından bana sorunuz, Mürsel peygamberlerin tüm ilimlerine varisim ben.
  • 244. Garip, dostu olmayan kimsedir.
  • 245. Gazap ve öfkeden kaçınınız. Çünkü onun başlangıcı delilik ve sonu ise pişmanlıktır.
  • 246. Gece ile gündüz seni işlerler. Onları sen işle. Onlar her gün senden bir şey koparıyor, sen de onlardan bir şey koparmaya bak.
  • 247. Geçimini mertce kazanmaya çalış. Nefsini alçaklıktan koru ki, fakir olsan bile şerefli kalasın.
  • 248. Gençlik günlerini düşünmek, hasrettir.
  • 249. Gerçek bilgin, bildiklerinin bilmedikleri yanında daha az olduğunu anlayandır.
  • 250. Gerçek dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir.
  • 251. Gerçek dostlar, çok vücutlu, tek kalpli varlıklardır.
  • 252. Gerçek karşısında öfkelenmek ayıptır.
  • 253. Gerçekle savaşan, elbette alt olur gider.
  • 254. Gerçekleri söylemekten korkmayınız.
  • 255. Gereksiz şeylerin peşinden koşan gerekli şeyleri kaçırır.
  • 256. Görmediğim Allah’a ibâdet etmedim, tapmam.
  • 257. Gözleri kör olan birisine doğanın ne kadar güzel olduğunu anlatamazsınız.
  • 258. Güler yüz göstermek, cömertlik yerine geçer.
  • 259. Güler yüz, dostluk yaratır.
  • 260. Günah işlememek, tövbe etmekten daha iyidir.
  • 261. Günaha alt olarak üstünlük bulan, üstünlük elde etmemiştir, şerle üst olan alt olmuştur.
  • 262. Günahın en kötüsü, hafife alınan günahtır.
  • 263. Güzel bir hayat sürdürmek istiyorsan kıskanma, cimri olma ve hırslı olma.
  • 264. Güzel bir siyaset, iktidarı sürekli kılar.
  • 265. Güzel huy, bir ganimettir.
  • 266. Güzellik giyinenlerin süslüğü ile oluşmaz; bilgi ve terbiye ile güzel olunur.
  • 267. Haddini bilen kimse, hakaret görmez.
  • 268. Hain kişilere vefâda bulunmak, Allah’a hıyânette bulunmaktır; hainlere gadretmekse, Allah’a vefâ etmek demektir.
  • 269. Hakkı bilirsen, Hakkın ehlinide bilirsin.
  • 270. Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın.
  • 271. Halka istemediği, hoşlanmadığı şeyleri söyleyen kişi hakkında halk da, istemediği şeyleri söyler.
  • 272. Halkın güvenini kazanın ve onların iyiliğini istediğinize kendilerini inandırınız.
  • 273. Halkın en mutlusu, insanlarla iyi geçinen kimsedir.
  • 274. Hakiki dost; sıkıntılı zamanlarda, senin gurur ve izzet-i nefsini kırmadan, sana yardım edenlerdir.
  • 275. Hakkı ayakta tutmak için yardımlaşmak emanet ve dindarlıktır.
  • 276. Haktan sonra delaletten başka ne vardır ki...!
  • 277. Haksız kazanç ve ahlâksızlıklara düşmemeleri için memurlarınıza yeterince maaş ödeyiniz.
  • 278. Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Çünkü haksızlıkla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.
  • 279. Haksızlıklara isyan etmeyenler, onlardan gelecek her musibete katlanmalıdır.
  • 280. Halk için en büyük felaket, düşünce ve bilim adamlarının düşük ahlaklı kimseler oluşudur.
  • 281. Halka hürmet edenler, hürmete mazhar, halkı tahrik edenler hakarete layık olurlar. Halka saygınlık veren kişi, saygın tutulmuştur. Halkı küçümseyenlerse saygı görmemişlerdir.
  • 282. Halkın güvenini kazanınız ve onların iyiliğini istediğinize kendilerini inandırınız.
  • 283. Halkın önderi olmak isteyen biri önce kendisini ıslah etmeli, daha sonra başkalarını ıslah etmeye başlamalı ve söz ile diğerlerine edep öğretmeden önce güzel davranışı ile onlara edep öğretmelidir.
  • 284. Hayat kötülüklerle insan arasında perdedir.
  • 285. Hayatın, karşısına çıkardığı müşkül hadiselere sabır ve tahammül et. Onları, hiç kimseden bilme ve hiç kimseye karşı kalbinde bir buğz ve adâvet besleme; hiç kimseye hiddet ve şiddet gösterme. Bu suretle hareket edersen, en büyük müşkülleri bile yenersin ve sen de “İnsân-ı kâmil” mertebesine erersin.
  • 286. Hayrı yapan, hayırdan da hayırlıdır; şer isteyense şerden de kötüdür.
  • 287. Her hangi bir işde acele etme hataya düşersin.
  • 288. Her hangi bir mücadelede son çabasını harcayan, mutlaka zafer kazanır.
  • 289. Her huyun en iyisini kendin için seç.
  • 290. He insan senin gibi yaradılışa sahiptir.
  • 291. Herkesin değeri, onun himmeti kadardır.
  • 292. Her kim, bana bir harf öğretse, ben ona kul, köle olurum.
  • 293. Her kim kötüyü yasaklar, fesata kızar ve Allah’ın yasaklarının hududu çiğnendiği zaman öfkelenirse, Allah’ü Tealada o kulunun lehine öfkelenir.
  • 294. Her kişinin değeri, yaptığı güzel işiyle ölçülür.
  • 295. Her nereye baksam Allahı görürüm.
  • 296. Her sorunu kolay yönünden ele al, hayatında rahat edersin. Çünkü sen sorunları kolaylıklarıyla ele aldıkça çözümleri de kolaylaşacaktır.
  • 297. Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime.
  • 298. Her şey olması gereken zamanda oluşup elde edilir. Bunu bilmeyen cahil, yorgunluğuyla mahzun kalır.
  • 299. Her şeye ibretle bakınız. Ve gördüklerinizden ibret alınız.
  • 300. Her şeyi layık olduğu yere koyan Allah’tır.
  • 301. Her şeyin bir belası vardır ve iyiliğin belası da kötü arkadaştır.
  • 302. Her şeyin sonunu uzun uzun düşünen ve bir türlü karar veremeyenlerden, şecâat ve cesaret namına, hiçbir şey beklenemez.
  • 303. Her şeyin en büyüğü İlim ve Bilimdir. Çünkü ilim ile Hakk’a yol bulunur, bilim ile halka tahammül edilir.
  • 304. Her şeyin en iyisi, en yeni olanıdır; ama dostların en iyisi, en eskileridir.
  • 305. Herkes için tatlı, acı bir son vardır.
  • 306. Hırs seni kul etmesin, Allah seni hür yarattı.
  • 307. Hırs ve tamah, yorgunluk ve meşakkatin anahtarıdır.
  • 308. Hızlı yükselenlere imreniliyor. Oysa en hızlı yükselenler toz, duman. saman ve tüydür.
  • 309. Hiç bir süs edep kadar güzel değildir.
  • 310. Hiç bir şey görmedim, meğer ondan evvel ve onunla, ondan sonra gördüğüm hep Cenâb-ı Hak’tır.
  • 311. Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyiniz.
  • 312. Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene hatasını, başka birini misal göstererek anlatınız.
  • 313. Hiçbir işte lüzumundan fazla aceleci olma. Dikkatli davranma sahibi olanlar, kendilerini bir çıkmaza girmekten muhafaza etmiş olurlar
  • 314. Hikmet sahibi kişilerin sözleri doğruysa ilaçtır, yanlışsa hastalıktır.
  • 315. Hizmetçiniz Allah’a itaat etmezse onu cezalandırınız, ama eğer size itaat etmezse onu bağışlayabilirsiniz.
  • 316. Hoş geçinmek aklın yarısıdır.
  • 317. Huzur ve barışcıllığı arkadaş edinmişe yakınlaş, arkadaşlığından mutlu olmadığın kişiden uzak ol.
  • 318. İbret alınacak şeyler ne çok, ibret alanlarsa ne az.
  • 319. İhtirâs; feyiz ve kemâlin en büyük düşmanıdır.
  • 320. İhtiraslı kimse bütün dünyaya sahip olsa da yine fakirdir.
  • 321. İhtiyarlığın, ölüm habercindir.
  • 322. İki şey vardır ki sonu bulunmaz; ilim, akıl.
  • 323. İki şey vardır ki yitirmeden kadri bilinmez; gençlik ve afiyet.
  • 324. İki tür insan vardır. Bilen ve dinleyen.
  • 325. İki yüzlü insanlardan uzaklaşınız. Zira iyi vaktinizde etrafınızda dönüp dolaşırlar. Kötü vaktinizde derhal sizden kaçarlar.
  • 326. İki yüzlünün dilinde tat, kalbinde fesat gizlidir.
  • 327. İktisatlı olmayla ihtiyaçların yarısı giderilebilir.
  • 328. İlim bayrağımdır, nereye gitsem benimledir kalbim onun ilmiyle doludur, sanma ki boş bir sandıktır.
  • 329. İlim bütün iyiliklerin anahtarıdır.
  • 330. İlim hiç bir servet ile satın alınmaz. Onun içindirki, bir cahil ne dercede zengin olursa olsun, en fakir bir alim ile mukayese olunmaz.
  • 331. İlim insanın güzelliğidir. Onu kazanmayı iste. Onu edin ki kahrıyla yaşayan insan bir olma.
  • 332. İlim maldan hayırlıdır: İlim seni korur, malı sen korursun. Mal vermekle azalır, ilim öğretmekle artar. İlim hakimdir, mal ise mahkum. İlim sahibi cömert olur, mal sahibi cimri olur. İlim ruhun hakimidir. İlim sahibi cömert olur, mal sahibi cimri olur. İlim ruhun gıdasıdır, mal ise cesedin gıdasıdır. Mal uzun zaman sürecinde tükenir, ilim uzun zaman sürecinde tükenmez ve eksilmez. İlim kalbi aydınlatır, mal ise kalbi katılaştırır. İlim peygamberlerin mirasıdır, mal ise eşkıyaların mirasıdır.
  • 333. İlim meclisi, cennet bahçesidir.
  • 334. İlim isteyenine yüceliğinden akarak gelir.
  • 335. İlim tükenmez bir hazine, akıl eskimek bilmez bir elbisedir.
  • 336. İlim uygulamayla eşittir. Bilen uygular. İlim uygulamaları ile seslenir. Uygulama cevap verirse ne ala, vermedi mi İlim de göçer gider.
  • 337. İlim ve tecrübenin asıl merkezi akıldır.
  • 338. İlimden başka her şey azaldıkça değeri yükselir. İlim ise çoğaldıkça değeri yükselir.
  • 339. İlmin ayıbı, verimsiz oluşudur.
  • 340. İlmin bereketi güzel ameldir.
  • 341. İlmin verâseti olmaz, ölülerinizin kemikleriyle övünemezsiniz.
  • 342. İlmini saklayan cahil gibidir.
  • 343. İnat, kötülüklerin kaynağıdır.
  • 344. İnatçılık insanın aklına zararlıdır.
  • 345. İnatçılık, savaş ve düşmanlığa yol açar.
  • 346. İnatıçılığın insanın dünya ve ahiretine zararı her şeyden çoktur.
  • 347. İnanan insanın yüzünde güleçlik vardır, kalbindeyse hüzün. Gönlü her şeyden geniştir, nefsi her şeyden alçak. Yücelikten nefret eder, şöhrete düşmandır, gamı gussası uzundur, düşünmesi derin, susması fazladır. Vakti yoktur, çok şükreder, çok sabreder, düşünceye dalmıştır. İhtiyacı olanları görünce, kendi ihtiyacını hatırlamaz bile. Hûyu güzeldir, geçinmesi hoş ve yumuşak. Şeref ve din bakımından serttir, hûy bakımından alçak.
  • 348. İnsaf, ihtilafı giderir ve arkadaşlığa yol açar.
  • 349. İnsanı vaktinden önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir.
  • 350. İnsan belayı dilden bulur.
  • 351. İnsan cahil olduğu şeyin düşmanıdır.
  • 352. İnsan dün bir tohumdu, yarın toprak olacak.
  • 353. İnsana bin dost az, bir düşman çoktur.
  • 354. İnsanda dil olmazsa, insan söz söylemezse, surete bürünmüş bir varlıktan, yahut başıboş bırakılmış otlayan bir hayvandan başka ne olabilir ki?
  • 355. İnsandaki edep, onun altınından daha iyidir.
  • 356. İnsanın en şiddetli düşmanı gazabıyla şehvetidir.
  • 357. İnsanın değeri, önem verdiği şeye göredir.
  • 358. İnsanın dilekleri kendisine yakındır. Her şey den çok insana yakın olansa ölümdür.
  • 359. İnsanın kendisine iyilik edeni övmesi, iyiliği arttırır.
  • 360. İnsanın kendisi salih ve iyi olursa, Allah onun salih olması vasıtasıyla çocuklarını ve torunlarını da salih eder.
  • 361. İnsanın kişiliğini sözü teyid eder.
  • 362. İnsanın kurtuluşu doğruluktadır.
  • 363. İnsanın tevazu sahibi olması, kendisine ikram getirir.
  • 364. İnsanın utanması, örtüsüdür.
  • 365. İnsanın yaşlanıp Rabbini bildikten sonra ölmesi, küçükken ölüp hesapsız Cennet’e girmesinden daha hayırlıdır.
  • 366. İnsanın vücudunda yerleşmiş olan sırlar, gün geçtikçe açığa çıkar.
  • 367. İnsanlar yaşarken uyur, ölürken uyanırlar.
  • 368. İnsanlar; akıl, ilim, huy, yoksulluk ve zenginlik yönünden farklı oldukları sürece, birbirleriyle güzel geçinirler. Eğer mezkur sıfatlarda eşit olsalardı, (yükümlülük üstlenmekten kaçarak) helak olurlardı.
  • 369. İnsanlar arasında Allah’ı en iyi bilen, O’nu çok seven, tam itaat edendir.
  • 370. İnsanlara faydası olmayanı ölüler arasında say, git.
  • 371. İnsanları alçaltan ve nihayet mahveden 3 şeydir: Birincisi, hasislik. İkincisi, servet düşkünlüğü, üçüncüsü bencillik ve kibirliktir.
  • 372. İnsanların değerlerini ölçmek için değerli olmak gerek.
  • 373. İnsanların en acizi insanlardan kardeş edinemeyenidir. Bundan daha acizi de kardeş edindikten sonra onu yitirendir.
  • 374. İnsanların en alçağı haksız yere başkalarına hakaret edendir.
  • 375. İnsanların en güçsüzü dost bulmada güçlük çekendir, ondan daha güçsüzü ise, dostlarını yitirip yapayalnız kalandır.
  • 376. İnsanların en fazla bağışlaması gerekeni, ceza vermeye en fazla gücü yetenidir.
  • 377. İnsanların güzel edebe, altın ve gümüşten daha çok ihtiyaçları vardır.
  • 378. İnsanların kalbi vahşi ve başıboştur; kim onlarla ilgilenirse onlara doğru cezbolur
  • 379. İnsanların kıymeti, yaptıkları iyilikler ile ölçülür
  • 380. İnsanların solukları ecellerine doğru attıkları adımlardır.
  • 381. İnsanların vefat eden akraba ya da dostları için feryatlarla ağlamalarına şaşırıyorum.
  • 382. İnsanlarla öyle geçinin ki, öldüğünüzde size ağlasınlar, sağ kalırsanız sevgiyle çağrışsınlar sizin için.
  • 383. İnsanlarla öyle geçinin ki öldünüz mü ağlasınlar size; sağ kaldınız mı sevgiyle çağırsınlar sizi.
  • 384. İslam TESLİM’dir. Teslim ise yakındır, yakın tasdiktir. Tasdik ikrar, ikrar eda, eda da ameldir.
  • 385. İsraf ve taşkınlık eden kimsenin üç belirtisi vardır: Sahip olmadığı bir şeyi ister, parasına sahip olmadığı bir şeyi satın alır, parasına sahip olmadığı bir elbiseyi giyer.
  • 386. İşlerin en zoru alışkanlığı terketmektir.
  • 387. İyi niyetlilik, gönle ferahlık, bedene esenliktir.
  • 388. İyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir, bu suretle birincisini iyilikten soğutur, ikincisini kötülük yolunda cesaretlendirirsin.
  • 389. İyiliği emret ki, iyi ehlinden (iyilerden) olasın.
  • 390. İyilik yapandan şüphelenmek, haksızlıkların en çirkini ve günahların en büyüğüdür.
  • 391. İyilik ediniz, onun mukabilinde fenalık göreceğinizi, katiyyen aklınıza getirmeyin.
  • 392. İyilikle, hür adamı köle yaparsın.
  • 393. Kadına aşırı düşkünlük, ahmakların işidir.
  • 394. Kadının hayırlısı, sevgi dolu, doğurgan olanıdır.
  • 395. Kalb, kör olduktan sonra gözlerin görmesinde hiç bir fayda yoktur.
  • 396. Kalb temiz olursa, dilden güzel sözler çıkar.
  • 397. Kalbler, kablara benzer. Hayırlı olan, hayırla dolu olanıdır.
  • 398. Kan dökmekten kaçının, İslâm’ın hükümlerine göre cezalandırılması gerekmeyen kimseleri öldürmeyiniz.
  • 399. Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya akibet kendisi düşer.
  • 400. Kendi aybına bakan kimse ve onu ıslaha çalışan kişi, halkın ayıbına bakmaz.
  • 401. Kendi çocuğunu edeplendirdiğin şeyle yetimi de edeplendir ve çocuğunun eğitimi için yararlandığın yerden yetim için de yararlan.
  • 402. Kendi görüşüyle yetinen, canını tehlikeye atmıştır
  • 403. Kendi kadrini bilen helak olmaz.
  • 404. Kendin için istediğini başkaları için de iste, kendin için istemediğin bir şeyi başkası için de isteme.
  • 405. Kendine reva görmediği şeyi başkasına reva gören insan Kamil olamaz.
  • 406. Kendisine edep yüklenen kimsenin kötülükleri azalır.
  • 407. Kendini bilen Allah’ını da bilir.
  • 408. Kendini cömertliğe alıştır ve her ahlakın en iyisini seç; çünkü iyilik alışkanlık haline gelir.
  • 409. Kendini güçlükler karşısında sabretmeye alıştır, çünkü haksızlık karşısında Hak için sabretmek en iyi ahlâktır.
  • 410. Kendini tanımayan kimse kurtuluş yolundan uzaklaşarak cehalet ve sapıklık yoluna giriverir.
  • 411. Kendisini beğenen ve kendisinden razı olan bir kimsenin kusur ve zaaf noktaları aşikar olu
  • 412. Kendisini beğenen ve kendisinden razı olan kimse bir çok üzüntü ve acı çeker.”r.
  • 413. Kendisini tanıyan kişi, Allah’ını da tanır.
  • 414. Kendini bilmeyen başkasını nasıl bilir?
  • 415. Kınama ve azarlamada aşırı gitmek inata neden olur.
  • 416. Kıskanç insan hiçbir zaman rahatlık ve huzur yüzü görmez.
  • 417.Kıskanç kimse daima hasta olur.
  • 418. Kıskançlık hasta eder.
  • 419. Kıskançlık hastalıkların en kötüsüdür.
  • 420. Kıskançlık, ateşin odunu yediği gibi oda iyilikleri yer.
  • 421. Kıskançlık insanın dünyasını karartır.
  • 422. Kıskançlık, insanın kalbi ve sinirleri üzerinde kötü etkiler bırakır ve insanı hasta eder.
  • 423. Kıskançlık, ruhun hapsidir.
  • 424. Kıskançlık, vücudu kemirir.
  • 425. Kim bir işte halka öncü olursa, başkasını terbiyeye kalkmadan kendisini terbiye etmeli. Bu terbiye de diliyle öğüt vermeden önce, hûyuyla öğüt vermek suretiyle olmalı. Nefsine muallim olup kendini terbiye eden kişi, insanlara muallimlik edip onları terbiye edenden daha fazla ululanmaya değer.
  • 426. Kim; halkın ayıplarını görür, onları kınar, fakat kendisi de o işleri yaparsa, ahmağın ta kendisidir.
  • 427. Kim ki cimrilikten uzaktır, dostluğumu kazanır. Cimrilik ederse beni karşısına alır, yergimi kazanır.
  • 428. Kimin söylediğine değil, ne söylediğine bak.
  • 429. Kimsenin yanlışını yüzüne vurmayınız. Başka birisini göstererek ‘gelinim sen anla’ gibisinden uyarınız.
  • 430. Kişi bilmediğinin düşmanıdır. Kişi dili altında saklıdır? Konuşturunuz kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız.
  • 431. Kişinin karşılaşacağı bütün sorunların kolay olması beklenemez, bazılarının kolay olmasının yanında bazıları zor olacaktır.
  • 432. Kişinin yapısını oluşturan öz iyi değilse, o kişinin ağzından iyi sözler çıkmaz.
  • 433. Kitaplar bilginlerin bahçeleridir.
  • 434. Kitaplar, bilgi sahiplerinin bahçeleridir.
  • 435. Konuşun da tanışın, çünkü insan dilinin altında gizlidir.
  • 436. Korku, afetlerden biridir.
  • 437. Korkulan her şey zarar vermez.
  • 438. Kötü alışkanlıkları terketmek en büyük ibadetlerdendir
  • 439. Kötü evlat, insanın en büyük musibetlerdendir
  • 440. Kötü evlat, ailenin şerefini yıkar ve geçmişine leke sürer.
  • 441. Kötü evlat anne ve babanın şerafetini yok eder ve geriye kalanları rezil eder.
  • 442. Kötü huylarını terk et. Halkın hürmetlerine mazhar olursun.
  • 443. Kötü insanlarla oturup kalkmak, iyi insanlar hakkında su-i zan doğurur.
  • 444. Kötü yaratılışlının liderliği olmaz.
  • 445. Kötü zanlı olup, dostlarını elinden çıkarma.
  • 446. Kötülükten çekinmek, iyi bir iş yapmaktan yeğdir.
  • 447. Kul ümidi yalnız Rabbine bağlamalı ve yalnız günahları kendini korkutmalıdır.
  • 448. Kullar, bilmedikleri şeylerde duraksasalardı ne kâfir olurlardı, ne de sapıklığa düşerlerdi.
  • 449. Kutsal görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Memurlarınız onları incitmesin, onlara kötü davranmasın. Onlara yardım edin, koruyun ve yardımınıza ihtiyaç duydukları her zaman huzurunuza çıkmalarına engel olmayınız.
  • 450. Küçük bir insandan gelen büyük bir fikri küçümseme.
  • 451. Küçüklükte soru soran kimse, büyüdüğünde cevap veren biri olur.
  • 452. Layık olmayan kimselere yüz suyu dökme; kendini beyhude yere rezil edersin.
  • 453. Lisanını küfre alıştırma. Tatlı dilli ol. Yoksa önüne gelene havlayan köpeklere dönersin. Halkı zorla kendine nefret ettirirsin.
  • 454. Mal çokluğu kalpleri bozar, günahları doğurur.
  • 455. Mal, isteklerin temelidir.
  • 456. Mal mülk toplayıp biriktirme, kime topladığın bilinmez.
  • 457. Mal- mülk yığmakla uğraşanlar yaşarken ölmüşlerdir. Allah’a teslim olmuş alimler ise insanlık var olduğu sürece yaşamaya devam ederler. Vücutları toprak olup gitmiştir, ama iz ve etkileri yüreklerde yaşar.
  • 458. Mal, mülk insanın gözünü doyurmaz, kalp zenginliğine çalış.
  • 459. Malından vermeyeni zenginlerden sayma.
  • 460. Marifetlerin en üstünü insanın kendisini tanımasıdır ve en büyük cahillik ise insanın kendini tanımamasıdır.
  • 461. Mazideki esefli ve üzüntülü olaylarla kalbini doldurma, gelecekte uğraşmaya zaman bulamazsın.
  • 462. Mazluma yardımcı ol, zalime düşman kesil.
  • 463. Mazlumu, zalimin elinden kurtaracağım.
  • 464. Mazlumun öç alma günü, zalimin zulmettiği günden daha korkunçtur.
  • 465. Memurlarınızı seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiş ve devletin suçlarından ve zulümlerinden sorumlu olmamış bulunmalarına dikkat ediniz.
  • 466. Memurlarınızın hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiğiniz samimi kişileri kullanınız. Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap veriniz.
  • 467. Merhamet ve ibâdetlerin en hayırlısı, gizli sadaka vermek ve inzivâ köşesinde ibâdet etmektir.
  • 468. Midenizi fazla hayvan mezarlığı yapmayınız.
  • 469. Milletlerin ölçü ve terazisi adalettir.
  • 470. Misafirine gücün yettiğince ikramda bulun, öyle ki ona saygıda seni mirasçı kabul etsinler.
  • 471. Mutlu ile arkadaş olan, mutlu olur.
  • 472. Mükemmel insan eksiklerini ve kusurlarını bilendir. En kötüsü ise insanların doyumsuz isteklerinin ve hırsının peşine düşendir.
  • 473. Mümin, kardeşi açken doyasıya yemez.
  • 474. Mü’min, insanların ezâsına tahammül eden, fakat hiç kimsenin ondan incinmediği kişidir.
  • 475. Mü’min, kardeşlerine karşı ululanmaya, ona güler yüz göstermemeye başladı mı ondan ayrıldı demektir.
  • 476. Müslüman olsun olmasın herkese aynı davranın. Müslümanlar kardeşleriniz, müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandır.
  • 477. Namus, güzelliğin sadakasıdır.
  • 478. Ne kadar tenha bir yerde olursa olsun bir fenalık yaparken, seni hiç kimsenin görmediğine hükmetme. Seni, mutlaka bir gören vardır. O da Allah’tır.
  • 479. Ne yüksek mevki ile sevin, nede düşkün olduğuna üzül.
  • 480. Nefsine hâkim olman, en üstün güç, kudrettir. Ona buyruk yürütmen en hayırlı emârettir.
  • 481. Nesebinle değil edebinle öğün.
  • 482. Nerede bir bilgin görürsen, hemen buyruğunu kabul edip hizmetine gir.
  • 483. Nice bilgin vardır ki, bilgisi olduğu halde ona fayda vermez de bilgisizliği öldürür giderir onu.
  • 484. Nice kan vardır ki, onu dil döker.
  • 485. Nice zengin vardır ki, yoksuldan da yoksuldur; nice büyük kişi vardır ki, her aşağılık kişiden de aşağıdır, nice yoksul vardır ki, bütün zenginlerden daha zengindir.
  • 486. Oyun, hayranı biri saadete eremez.
  • 487. Oysa ölüm cebimizde bize hep eşlik etmektedir, neden cahiller de feryadla karşılanır, ölüm neden böyle şaşkınlık yaratıyor.
  • 488. Öfke delilikten bir bölümdür. Çünkü, sahibi nadim olur, nadim olmuyorsa deliliği adamakıllı pekişmiş demektir.
  • 489. Öfke gücünü izleyecek olursan seni helak eder.
  • 490. Öfke korkunç bir ateştir. Onu bastıran ateşi söndürür, yapamayan içinde yanıp gider.
  • 491. Öfke kötü bir arkadaştır. Kusur ve çirkinlikleri açığa çıkarır, insanı kötülüğe yakınlaştırıp iyilikten uzaklaştırır.
  • 492. Öfke ve kızgınlıktan koru kendini. Çünkü başlangıcı delilik, sonu pişmanlıktır.
  • 493. Öfkeden kaçın, sakın öfke sana galip olup alışkanlık haline gelmesin.
  • 494. Öl ama alçalma, azı yeter bul ama yüzsuyu dökme.
  • 495. Öldükten sonra yaşamak isterseniz kalıcı bir eser bırakınız.
  • 496. Öldükten sonra da yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız.
  • 497. Ölüm ahiretin kapısıdır.
  • 498. Ölümü unutmak, kalbi paslatır.
  • 499. Ölümü unutmayan, güzel şeylere tutkun olur.
  • 500. Ölümün belirtisi doğmaktır.
  • 501. Önder önce kendini eğitmeli, sonra diğerlerini. Önce kendi edebiyle örnek olmalı, sonra öğüt ve nasihatla.
  • 502. Öğren, Cahil kalma. Ali yalın ayaklıların en hayırlısıdır.
  • 503. Övünmeye değer şeyler güçlü akıl, utanma, nefsinden sakınma ve eğitimdir.
  • 504. Öyle bir devir ki hiçbir arkadaşın senden hoşnut değil. Ve öyle bir devir ki hiçbir dostun sana dürüst ve gerçek dost değil.
  • 505. Öyle bir kimseyi dost tut ki, aranızda kardeşlik husule gelsin. Ve senin bulunmadığın yerlerde, seni müdahele etmek için düşmanlarınla penceleşsin.
  • 506. Parçalayıcı ve yiyici yırtıcı hayvan, zalim ve zorba bir validen iyidir.
  • 507.Perde kaldırılırsa yakinim (bilincim) artmaz benim.
  • 508. Renkten renge giriş, inançtan inanca geçiş, ahmaklığın alametlerindendir.
  • 509. Rezil kişilerin başa geçmesi, insanlara afettir.
  • 510. Sabır acılığının meyvesi zaferdir.
  • 511. Sabır en güzel huy, ilim de en şerefli süs eşyasıdır.
  • 512. Sabır iki türlüdür. İstemediğin, hoşlanmadığın şeye sabretmek; Sevdiğin, istediğin şeye sabretmek.
  • 513. Sakın aile ve akrabalarının bedbahtlardan olmasına sebep olan birisi olmayasın.
  • 514. Sakın başkasının kölesi olma; çünkü Allah seni hür yaratmıştır.
  • 515. Sakın cahil kimselerle şaka etme. Onların halleri ve dilleri akrebin kuyruğu gibidir; derhal senin kalbini zehirleyebilir.
  • 516. Sakın insanların eşit olduğu şeyi tekelleştirmeye kalkma.
  • 517. Saltanat ve tahakküm hırsına kapılanlar, debdebe ve saltanat içinde yaşamış olsalar bile, daima lanetle anılırlar.
  • 518. Sana cefa edeni utandırman için hoşça geçinmeye çalış.
  • 519. Sana niçin yaptığını sorduklarında utanacağın ve yalanlamağa kalkacağın işleri yapmaktan çekin.
  • 520. Sana karşılık iyilik yapanlara, teşekkür etmesini bilenlere de iyilik et.
  • 521. Sana öğüt veren, sana geniş kredi açmış tüccara benzer.
  • 522. Sefih olanlar lisanla dostluk gösterirler. Fakat kalbleri fesatla doludur.
  • 523. Sen ey insan. Ayan beyan bir kitapsın, harfleriyle yüreğin okunur.
  • 524. Sen öyle bir kitap ilmisin ki, harflerin, esrarı çözer.
  • 525. Seni yalnız iyi günlerinde arayan, düşkün günlerinde senden kaçacaktır.
  • 526. Seni, sende bulunmayan özellikler ve değerler icat ederek koltuklayan, bir gün gelir yapmadığın suçları da üstüne yığarak seni çekiştirmeye, çeliştirmeye kalkar.
  • 527. Senin hakkında iyi zanda bulunanın zannını gerçekleştir.
  • 528. Seviyesiz insanların bana cahilce sözlerine karşılık vermekten tiksinti duyarım.
  • 529. Sırrı erdemli olandan başkasına verme. Yanlız o erdemli insanlarda sır olarak kalabilir.
  • 530. Sırlarını ona buna açıyorsan, başına gelecek zilletlere razı ol.
  • 531. Sızlanmak, sabırdan zordur.
  • 532. Siyaseti başaramayan başkan olamaz.
  • 533. Siyasetlerin (yönetimlerin) en zoru alışkanlıkları değiştirmektir.
  • 534. Sizin en kötünüz insanları çekiştirerek dostlar arasında ayrılık düşüren ve temiz insanlara kusur bulan kimsedir.
  • 535. Sizin için korktuğum şeylerin en başında, nefsinin isteğine uymak ve uzun emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan alıkoyar; ikincisi ise ahireti unutturur.
  • 536. Sizin hayırlınız, günahına gerçekten çok tövbe edenlerdir.
  • 537. Sizin için korktuğum şeylerin en başında, nefsinin isteğine uymak ve uzun emelli olmak gelir. Birincisi Hak yoldan alıkoyar; ikincisi ise ahireti unutturur.
  • 538. Sizler mallarınızla halkı kuşatamazsınız (onların gönüllerini hoş edemezsiniz); öyleyse açık yüzlülük ve güzel davranışınızla onları kuşatınız; çünkü ben Allah Resulünün şöyle buyurduğunu duydum: “sizler, mallarınızla halkın gönüllerini hoş edemezsiniz; o halde ahlakınızla onların gönüllerini hoş edin”
  • 539. Sorun benden beni yitirmeden, bana gök yollarını sorunuz, onları yeryüzü yollarından daha iyi tanırım.
  • 540. Sorun bana beni yitirmeden; Çünkü andolsun Allah’a, Kur’ân’da hiçbir âyet yoktur ki niçin ve kimin hakkında indi, nerde indi, düzlükte mi, dağlıkta mı, hepsini de en iyi bilenim ben. Gerçekten de Rabbim bana, anlayan bir akıl, söyleyen bir dil ihsân etmiştir.
  • 541. Soruya verilen cevap çoğalınca doğru gizli kalır.
  • 542. Soyluluk; babaların, anaların mensup oldukları soyla boyla değil, övülecek üstünlükle kazanılır.
  • 543. Söylemediğin sözün hakimi, söylediğin sözün mahkumusun.
  • 544. Söyleyene bakma, söylenene bak.
  • 545. Söz ilaçtır, azı yaşatır, çoğu öldürür.
  • 546. Söz; ok ve mızraktan daha tesirlidir.
  • 547. Söz benim ağzımdayken söz benim esirim, söz ağzımdan çıkdıktan sonra ben sözümün esiri olurum.
  • 548. Söz dilinin susutuğu ve amel dilinin söylediği nasihat hiçbir kulak tarafından kovulmaz ve onun faydası ile hiçbir fayda bir olmaz.
  • 549. Söz sizin ağzınızda olduğu sürece, söz sizin esiriniz, söz ağzınızdan çıktıktan sonra siz sözünüzün esiri olursunuz.
  • 550. Sözün gümüş olsa da, ey nefs sükut (suskunluk) altındır.
  • 551. Sözün güzelliği, kısalığındadır.
  • 552. Sözünde duramayacağın bir yerde söz verme ve kefaletine vefâ edemeyeceğin yerde kefil olma.
  • 553. Susmak, ağırbaşlılığı arttırır.
  • 554. Susmak, sana ağırbaşlı bir elbise giydirir ve sonunda özür dileme zorundan korur.
  • 555. Sükût, yalan söylemekten ve başkalarını çekiştirmekten herhâlde evlâdır.
  • 556. Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affediniz. Lâkin vatanınıza ve milletinize fenalık eden bir kimseyi, asla affetmeyiniz.
  • 557. Şehvet bir kapıdan girer, akıl öbür kapıdan çıkar.
  • 558. Şer’den çekinen kişi, hayır yapana benzer; suçtan sakınan kişi, iyilikte bulunana döner.
  • 559. Şeref ve namus, en büyük hazinedir. Onlara mâlik olanlar, hayatlarını dâimâ memnun ve mesut geçirirler.
  • 560. Şeref ve soyluluk, yüksek özellik ve niteliklerden gelir, ataların çürümüş kemiklerinden değil. 
  • 561. Şerefine düşkün olan kötü cevap almaktan kendini sakınır. İnsanların davranışlarını düşünerek ve gözeterek onlarla uyum içinde yaşayan kendi kişiliğinide korur.
  • 562. Şerefli ve önemli bir mevkiiniz olması için bilime sarılınız.
  • 563. Şiddetli istek mutluluğun en büyük düşmanıdır.
  • 564. Şu (Kur’ân), Allah’ın suskun kitabıdır; ben ise Allah’ın konuşan kitabıyım.
  • 565. Şükür nimetlerin süsüdür.
  • 566. Takva, Allah’ın yap dediğini yapmak, yapma dediğinden kaçmaktır.
  • 567. Tamah mihneti davet eder.
  • 568. Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa çeker.
  • 569. Tarımla uğraşanlar devletin servet kaynağıdır ve bir servet gibi korunmalıdır.
  • 570. Tecrübe fayda ile beraber gelen ilimdir.
  • 571. Terbiyesizlikle kendisini düşüreni, soydan gelme asalet yükseltemez.
  • 572. Tevâzu gösteriniz ki, halkın hürmet ve tekrimini (saygısını) kazanasınız.
  • 573. Tövbe etmek elindeyken, ümidini kesene şaşarım.
  • 574. Uygunsuz yerlere giren, kendini töhmete kaptırır.
  • 575. Utancın üstünü, insanın kendinden utanmasıdır.
  • 576. Üç sınıf Allah sevgisinden uzak tutulmuştur: Zalimler, onlara yardakçılık edenler ve zulmü hoş karşılayanlar.
  • 577. Üç şey hayatı tatsızlaştırır: kin, kıskançlık ve kötü huyluluk.
  • 578. Üç şey insana hayatı zindan eder: Ağırlaşan aile yükü, borçların baskısı ve bir hastalığın sürüp gitmesi.
  • 579. Üç şeyi kendinizde tutup saklayın: Cesaretiniz, bilginiz ve malınız. Bazı insanlar sahip olduğunuz bu 3 şeye düşmandır ve o insanları ancak bu 3 şeyi kaybetmeniz sevindirir ve razı eder.
  • 580. Üstünlük taslamak, ayıpların en kötüsüdür.
  • 581. Varlıklı kişiden ellerinin içinde senin için ne skladığını bilmedikçe uzak dur.
  • 582. Verilen söz, zamanında yerine getirilmesi gereken bir borçtur.
  • 583. Ya siz bizi yok edersiniz ya da, biz sizi yok ederiz. Ya da barışı daha uygun görürsünüz.
  • 584. Yakınlarına yardımı bırakan, düşmanlarına yardım etmiş olur.
  • 585. Yalan hıyanettir, doğruluk emanettir.
  • 586. Yalan söylemenin sonu, kınanmaktır.
  • 587. Yalan ve iki yüzlülük en kötü ahlaktır. Yalancıların başlıca sıfatları şunlardır: evvela sana diller döker, birçok şeyler vaad eder. Sonra senden vazgeçer. Daha sonrada arkadan senin aleyhine bir çok şey söyler.
  • 588. Yalancılardan daima uzak bulununuz. Çünkü onlarla içli dışlı olur ve onlarla dolaşıp kalkarsanız, sizde yalancı olursunuz.
  • 589. Yalancıların başlıca sıfatları şunlardır. Evvela sana diller döker, birçok şeyler vaad eder. Sonra senden vazgeçer. Daha sonrada arkadan senin aleyhine bir çok şey söyler.
  • 590. Yalandan daha kötü bir kabahat yoktur.
  • 591. Yalanlanacağından korktuğun bir şeyi anlatma.
  • 592. Yanlışını gününde görüp nefsine sitem edersen yanlışın faydaya dönüşür. Dünde kalan yaşam geçmişle yok olur gider.
  • 593. Yaptığın iyilikleri ve sana anlatılanları gizle.
  • 594. Yâ Rabbî! Ben sana cennet için değil, cehennem korkusu için de ibâdet etmiyorum. Belki seni tapınmağa lâyık olarak tanıdığım için ibâdetimi yapıyorum.
  • 595. Yaşamın tecrübeleri doğru karar verebilmeyi öğretti, öyleki artık beni bitirmeye –yok etmeye gelen şeyleri ben bitirip– yok ettim.
  • 596. Yeni ilmi şeyleri öğrenmekle, kalbinizin yorgunluğunu ve rahatsızlığını giderin, çünkü kalpleriniz de vücudunuz gibi yorulur.
  • 597. Yeni mal, mülk edinmeden önce yığdıklarınızı kullanınız.
  • 598. Yerilen aşağılık kişiler saygınlık döşeklerine oturacak olursa biz ayağa kalkarız.
  • 599. Yoksullar bazen çok müşkil durumlarda kalırlar. Söyledikleri sözler ne kadar doğru olursa olsun, onları dinleyenler sözlerine kulak asmazlar.
  • 600. Yoksula yardımı dilenmeden yap. Sen onu el açmak zorunda bırakırsan, verdiğin sadaka ile, onun sadakadan daha değerli olan haysiyetini satmaktan kurtarırsın.
  • 601. Yoksullarla otur, şükrünü artırırsın.
  • 602. Yoksulluğunu gizle, yoksa itibarın sıfıra iner.
  • 603. Yol cümleden Ulu’dur.
  • 604. Yola düşmeden arkadaşı, eve girmeden de komşuyu sor.
  • 605. Yüzünüze karşı yapılan şişirme övgüleri dinlemekten kendinizi koruyunuz. Çünkü onlar, kalpleri kirletip ortalığa pis bir koku yayarlar.
  • 606. Yumuşak ahlak, soyluluk ve büyüklüktendir. Yumuşak huyluluğun bitmez tükenmez kaynağı ol. Kimseye asla eziyet etme, yaptığın şeyin sonuçlarını görür ve duyarsın.
  • 607. Yumuşak konuş, sevilirsin.Yüce kişinin aç kalınca, aşağılık kişinin karnı doyunca saldırısından korkun.
  • 608. Yükseklik taslamak alçaltır, alçak gönüllülük yükseltir.
  • 609. Zalime gelip çatan adalet günü, mazlumun uğradığı cevir ve cefa mihnetinden çetindir.Şiddet son dereceyi buldu mu ferahlık gelir çatar. Bela halkaları tam daraldı mı genişlik yüz gösterir.
  • 610. Zalimin düşmanı Allahtır. Zalimin ikbali de geçicidir.
  • 611. Zaman bana karşı maske takındı, beni tanımazlıktan -görmemezlikten geldi, bilmedi ki ben güne saygılıyım ve talihsizliklerin en korkulusunu bile kolay şeymiş gibi karşılarım.
  • 612. Zaman ibret aynasıdır.
  • 613. Zaman kendine uymazsa, kendini zamana uyduranlar. en akıllı kimselerdir.
  • 614. Zaman sana uymaz, sen zamana uyacaksın.
  • 615. Zaman uzasa, sonu gecikse bile sabreden mutlaka zafere ulaşır.
  • 616. Zamanı değilse çok konuşma, söze başvurma, suskunlukla süsle aklını.
  • 617. Zamanının bir kısmı maziye karıştı. Geride kalan günlerinin sayısı da belli değil, fırsat varken çalış.
  • 618. Zamanın icaplarına uymayanlar, sürüden ayrılmış koyunlar gibi geri kalırlar.
  • 619. Zayıfları ziyaret etmek alçak gönüllüğünündendir.
  • 620. Zenginlik gurbette bir vatan, Fakirlik vatanda bir gurbet gibidir.
  • 621. Zenginliği görüntülemek, şükürden sayılır.
  • 622. Zenginliğin en yücesi dilekleri terk etmektir.
  • 623. Zulme ve kötülüğe karşı çıkmayan daha belasına uğrar.
  •  

 

Hz. ALİ’DEN ALINTILAR(29)

  • 1. Allah bize Peygamberi zafere ulaştırma şansını ve onurunu verdi. Bizimle İslamiyetin sancaklarını yükseltti.
  • 2. Allah bizimle kitabını ve Peygamberini kudsadı. Zafer ve saygınlığa ermede bizi uygun gördü.
  • 3. Allah’a yemin olsun ki, inen bütün ayetlerin ne hakkında, nerede ve kimin hakkında nazil olduğunu biliyorum. Allah bana düşünen, sorgulayan bir kalp ve açık bir dil vermiştir.
  • 4. Allah’a ant olsun ki, Hayber kapısını cismanikuvvetle değil, Rabbani kuvvetle söktüm. (Hz. Ali’ye Hayber kalesini nasıl kopardın, diye sorduklarında verdiği cevaptan).
  • 5. Allah’ın Resulü bana her birisinden bin kapı açılan tam bin ilim kapısı öğretti.
  • 6. Allah Elçisi Muhammed, bir Pazartesi günü peygamber olduğunu açıkladı. Aynı günün ertesi Salı günü ben İslam Dini’ne girdim, onun Peygamberliğine inandım.
  • 7. Allahu Teala hiçbir peygamber göndermemiş ki ben onun borcunu ve vaadettiğini yerine getirmiş olmayayım...”
  • 8. Allah’ın elçisi bana hitaben buyurdu ki: Allah’tan sonra Kuran mevcut olan her şeyden daha faziletli değil mi?. Beni Hakk ile Peygamber gönderene yemin olsun ki, toplanması gerektiği gibi, Kuran’ı sen bir araya getirmesen, hiç kimse getiremiyecektir.
  • 9. Allah’ın kitabından bana sorun; hiç şüphesiz ben her âyetin gece mi yoksa gündüz mü, sahrada mı yoksa dağda mı indiğini biliyorum.
  • 10. Bana istediğinizi sorunuz, Allah’a and olsun ki kıyamete kadar olacak her neyi sorarsanız cevaplarım. Bana Allah’ın kitabını sorunuz, Allah’a and olsun ki bütün ayetlerin tek-tek, gece mi veya gündüz mü, çölde mi ya da dağda mı nazil olduğunu bilirim.
  • 11. Bana soru sormak isteyen bir Yahudi’ye hitaben şöyle buyurdum: İstediğiniz şeyden sorabilirsiniz. Hiç şüphesiz Peygamber, bana ilimden bin kapı öğretmiştir ve her kapıdan benim için bin kapı ayrılmıştır. O halde sorun onlardan.
  • 12. Bana düşmanlık etmesi için şu kılıçla müminin burnunu kesecek olsam, yine de düşman olmaz bana; beni sevmesi için bütün dünyayı kendisine bağışlasam da münafık kimse dost olmaz bana.
  • 13. Ben, Peygambere bir şey sorunca beni bilgilendiriyordu. Ben sessiz kalınca da O konuşmaya başlıyordu.
  • 14. Ben sizin imâmınız ve halîfeniz olduğuma göre, fukaranın perişanlığına ortak olmuş olmalıyım. Öyle yemek yiyeyim, öyle elbise giyeyim ki en fakir kimse beni görünce kendi fukaralığına sabretsin. Ben biliyorum, benim gibi kimse yapamaz. Fakat imâmlıkta memurum, siz de benim gittiğim yoldan gidiniz.
  • 15. Ben mü’minlerin emîriyim; onların en yoksulunun geçindiği gibi geçinmek zorundayım.
  • 16. Beni yarınlarda görecek, yarınlarıma da şahit olacaksınız; bilmediğiniz özelliklerim o zaman aşikar olacak size. Ben aranızdan ayrılınca yerimi başkası aldığında tanıyacaksınız beni asıl.
  • 17. Bil ki tüm Semavi kitapların esrarı Kur’an’da toplanmıştır, Kur’an’ın tüm esrarı Fatiha’dadır,
  • 18. Bir kimsenin, benden bir şey isteyeceğini hissettiğim anda, o izhâr etmeden ben elimi ona uzatırdım.
  • 19. Bilirsin ki savaş ateşleri yükseldiğinde akıllı ve tecrübeli bir aslan kesilirim.
  • 20. Biz uyumlu yolda yürüdük. Ne eksik iş yaptık, ne de aşırılıkta yarar sağlamaya çalıştık.
  • 21. Bizim emrimizgüçtür, güçleştirilmiştir, çetindir çetinleştirilmiştir, gizlidir, perde altına alınmıştır, ona Allah’a yakın bir melek, veyahut gönderilmiş bir peygamber veyahutAllahın kalbini imanla sınadığıbir mümindenbaşkası tahammül edemez .
  • 22. Canıma andolsun ki benhakka muhalefet edenve yolunu sapmış kimselerekarşı tavizkar ve gevşek davranmayacağım
  • 23. Çocuğun kalbi bitkisi olmayan bir araziye benzer, ona ne verilirse kabul eder. Bundan dolayı ben, kalbin katılaşmadan ve başka şeylerle meşgul olmadan seni terbiye etmeye başladım. (Hz. Ali bu sözü oğlu Hz. Hasan için söylemiştir)
  • 24. Hz. Peygamber’den duyduğum hiçbir şeyi unutmadım.
  • 25. Ey insanlar, sorun bana beni kaybetmeden; hiç şüphesiz ben göğün yolları hakkında, yerin yollarından daha çok bilgi sahibiyim .
  • 26. Enâ künte meal enbiyâi bâtinen ve ma’ Resulullâh zâhiran” Türkçe Meali: “Ben peygamberlerle gizli, Resulullah ile açık olarak beraberdim.
  • 27. İstesemsırf Fatiha suresinin tefsiriyle yetmiş beygiri yüklerim.
  • 28. O’na (Hz. Muhammed’evahiy geldigi zaman, şeytanın feryadını duydum da “Ya Resulullah! Bu feryat nedir?”dedim. “Bu kendisine kulluk edilmesinden ümidi kesen şeytandır. Benim duyduğumu duyuyor; gördügümü görüyorsun. Ancak sen nebi değilsin; vezirsin ve hayır üzeresin” dedi.
  • 29. Onun (Hz. Muhammed’in) en yakını benim. İlmiyle büyütü beni ve ilminin bilgini oldum.
  • 30. Peygamberimiz velayetinizi bana verdi ve bunu Gadirhum’da ilan etti. Kuran da benim velayetime bağlılıklarını ve bana itaatlerini gerekli kıldı.
  • 31. Resulullah şöyle buyurdular: Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır ve evlere ancak kapılarından girilir.
  • 32. Resulullah şöyle buyurdular. Ben hikmet eviyim ve Ali onun kapısıdır. O halde kim hikmet isterse, onun kapısından gelsin.
  • 33. Resulullah, dilini benim ağzıma koydu; bununla kalbimde bin ilim kapısı açıldı ki her birisinden de bin kapı açılmaktadır.
  • 34. Resulullah, Hayber fethedildiğinde bana buyurdu ki: Sen, benim ilmimin kapısısın; senin evlatların, benim evlatlarımdır; senin etin, benim etimdir ve senin kanın, benim kanımdır.
  • 35. Resulullah, beni Yemen’e gönderdi. Ben ‘Ya Resulallah dedim, beni onların arasında hüküm vermek için gönderiyorsunuz, oysa ben bir gencim ve nasıl yargılayıp hüküm vereceğimi bilmiyorum. Bunun üzerine Allah Resulü eliyle benim göğsüme vurdu; sonra şöyle buyurdu: “Allah’ım, onun kalbini hidâyet et ve dilini sabit kıl. Hz. Ali şöyle devam etmiştir: “Ondan sonra iki kişi arasında verdiğim hiçbir hükümde tereddüde düşmedim.”
  • 36. Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, bir kul Allah’a karşı Nuh’un kavmi içinde kaldığı gibi ibadet etse, Uhut dağı kadar altını olup onu Allah’ın yolunda harcasa, ömrü uzun olup bin kere yayan hac etmeğe ömrü yetse ve sonra Safa ve Merve arasında mazlum olarak öldürülse ve bütün bunlara rağmen senin velayetin altında değilse o kişi hiçbir zaman ne cennete girecek, ne de cennetin kokusunu koklayacaktır.
  • 37. Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen zimmetimi beraat edensin. Sen ümmetim üzerine benim halifemsin.” 
  • 38. Resulullah şöyle buyurdu: “Allahu Teala her peygambere bir Vasi kıldı: Şit’i Adem’in vasisi kıldı, Yuşa’yı Musa’nın vasisi kıldı, Şem’un’u İsa’nın vasisi kıldı, benim vasim de Ali’dir. Benim vasim, vasilerin en hayırlısıdır, ben dua edenim, Ali de aydınlatandır.
  • 39. Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen benim vasimsin . Senin savaşın benim savaşımdır, senin barışın da benim barışımdır. Sen imamsın ve aynı zamanda onbir imamın babasısın, onlar masum ve temiz olanlardır. Dünyayı adalet ve hak ile dolduracak olan Mehdi de onlardadır. Onları buğz edenlerin vay haline olsun. Ey Ali, bir kişi seni ve evladını Allah ile severse, Allah o kişiyi sizlerle beraber haşr edecektir. Sizler de benimle yüksek derecede olacaksınız. Ey Ali sen Cennet ve Cehennem’i bölensin. Seni sevenleri Cennet’e ve seni buğz edenleri de Cehennem’e geçireceksin.”
  • 40. Resulullah şöyle buyurdu: “Allah biz Ehli Beyt’ten zahir ve batin her tür çirkinlikten (günahtan) temizledi ve arındırdı”.
  • 41. Resulullah şöyle buyurdu: “Her kim Urvet’ul Vuska (sağlam bir kulp)ya tutunmak istiyorsa Ali ve Ehli Beyt’inin sevgisine tutunsun”.
  • 42. Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen insanların en hayırlısısın, bunda kim şüpheye düşerse kafir olur.
  • 43. Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’yi buğz etmek küfürdür, Ben-i Haşim’i buğz etmek nifaktır.”
  • 44. Resulullah şöyle buyurdu: “Her kim kurtuluş gemisine binmeyi, sağlam olan kulpa ve Allah’ın sağlam olan ipine tutunmayı severse Ali’ yi veli edinsin, onun düşmanıyla düşman olsun ve onun evlatlarından olan Hidayet imamlarına uysun. Onlar benim halifelerim, vasilerim, benden sonra Allah’ın yaratıklarına olan hüccetleridir. Onlar ümmetimin üstatları, takvalıları ve Cennet’e götürenlerdir. Onların tarafı benim tarafımdır, benim tarafım da Allah’ın tarafıdır. Onların düşmanlarının tarafı da Şeytan’ın tarafıdır.”
  • 45. Resulullah şöyle buyurdu: “Hüseyin’in evlatlarından biri ümmetimde kıyam etmedikçe dünya yok olmaz. O, yeryüzü zulümle dolduğu gibi, onu adaletle dolduracaktır.”
  • 46. Size 5 şey vasiyyet ediyorum ki, develere binip seferlere düşseniz de onları elde etseniz değer mi değer; 1- Hiç biriniz Rabbinizden başkasından bir şey ummasın; 2- Hiç biriniz günahından başka bir şeyden korkmasın; 3- Hiç birinizkendisinden bilmediği bir şey sorulunca bilmiyorum demekten utanmasın ; 4- Hiç bir kimse bilmediği bir şeyi öğrenmekten çekinmesin; 5- Sabrediniz, çünkü sabır îmana nispetle cesetteki baş gibidir. Başı olmayan bedenden hayır, sabır olmadıkça da îmandan hayır gelmez.
  • 47. Sizinle savaşan benim. Sığınağım olan Hakk’ın Allahı yardımcımdır ve beni zafere götüren odur.
  • 48. Sorun bana beni kaybetmeden! Ölümlerin, belaların ve neseplerin ilmini bilen kimseyesormak istemez misiniz?.
  • 49. Sorun bana, beni kaybetmeden. Taneyi yaran ve insanı yaratan (Allah’a) andolsun ki ben Tevrat’ı, Tevrat ehlinden, İncil’i, İncil ehlinden ve Kur’ân’ı, Kur’ân ehlinden daha iyi bilirim.
  • 50. Sorun bana, beni kaybetmeden. Hiç şüphesiz ben Arş’ın altında sorulduğum her şeyden haber verebilirim.
  • 51. Şu göğsümde saklı duran birçok ilim var. Ah! Onları taşıtacak erler bulabilsem.
  • 52. Yâ Rabbî! Ben sana cennet için değil , cehennem korkusu için de ibâdet etmiyorum. (Belki) Seni tapınmağa lâyık olarak tanıdığım için ibâdetimi yapıyorum.
  • 53. Ya Rabbim, Gözümün önündeki tüm sır perdesini kaldırsan dahi imanımda zerrece birartış olmaz,çünkü ben sana en yüksek derecede iman etmişim.
  • 54. Vahyin ve risaletin nurunu görür, nübüvvetinin kokusunu duyardım.
  • 55. Bizi 73 Milletten 13 Kavim sevmiştir. Fakat asıl talibim yoluma can ve baş verenlerdir. Nihayetiİmam Hüseyin’e malümolur.
  •  

HZ. ALİ’NİN HUTBELERİNDEN BAZI BÖLÜMLER

Hz. Ali, kendisini tanıtan bir Hutbesinden:(31)

“Bende Gayb ilminin anahtarları vardır ki onları Resülullah’tan sonra benden başkası bilemez. Benim ilk suhufta zikredilen Zülkarneyn; benim Süleyman’ın yüzüğünün sahibi, benim güzel işlerin velisi, benim sırat ve durulacak yerin sahibi, benim Cennet ve Cehennemi bölen, benim ilk Adem, benim ilk Nuh, benim Cabbar’ın ayeti, benim hakikatın esrarı, benim ağaçları yapraklandıran, benim meyveleri kuvvetlendirip yetiştiren, benim suları yerden çıkaran, benim nehirleri akıtan, benim ilmin hazenadarı, benim hikmetin yüce dağı, benim Müminlerin Emiri, benim yakının gözü, benim Allah’ın göklerde ve yerdeki hücceti, benim yerlere sarsan yıldırım ve zelzele, benim hak ile gelecek olan haykırış, benim o saat ki şüphesiz olarak geleceği halde yalanlanan, benim ondan şüphe edilmeyen kitap, benim Allah’ın onlarla dua etmelerini emrettiği onun güzel isimleri.

Benim o nur ki, Musa ondan iktibas eyledi, benim Sur’un sahibi, benim her mezarda yatanları kabirlerinden çıkaran, benim kıyamet günündeki dirilişin sahibi, benim Nuh’un kurtarıcısı ve sahibi olan, benim Musa’ya konuşanın sırrı, benim gayb aleminde ruhlara konuşan, benim daim ve baki olan emir, benim hakkın velisi olan, benimdir tüm yaratılanlar, benim sözünü değiştirmeyen ve yaratılmışların hesabı ona dönecek olan,

Benim tüm yaratılmışların emri ona aktarılan, benim yaratan Allah’ın halifesi, benim beldelerinde Allah’ın sırrı ve kulları üzerine hucceti olan, benim Allah’ın emri, hani ruh hakkında şanı yüce olan Allah’ın: “Sana ruh hakkında sorarlar, de ki: Ruh, Rabbimin emrindedir” (İsra: 85) ayetinin manasıyım, benim yükselen dağları sabit kılan ve suları yerden çıkarıp, yeryüzünde akıtan, benim ağaçları diken ve onlardan çeşitli meyveler çıkaran, benim tüm güçlere sahip olan; benim ölüleri dirilten.

Benim yağmuru indiren, benim Güneş’i, Ay’ı ve yıldızları ışıklandıran, benim Kıyamet gününün başkanı olan, benim kıyamet gününü başlatan, benim, Allah tarafından ona itaat vacip kılınan, benim hayatta baki olup ölmeyen ve ölsem de hiçbir zaman ölü olmayan, benim saklı kalan İlah’ın sırrı, benim olan ve olacak her şeyden haberdar olan, benim iman edenlerin namazı ve orucu, benim iftihar ve menakıb konularının sahibi, benim yıldızların sahibi olan, benim, Allah’ın ağrı veren azabı, benim ilk kuvvetli zalimleri helak eden, benim devletleri var edip yok eden, benim şiddetli yer sarsıntılarının ve musibetlerin sahibi olan, benim Güneş tutulmasının ve yere çöküşün sahibi, benim Firavun’ların kanını bu kılıcım ile yere akıtan.

Kalu bela da Allah’ın onun itaatini emretmiş olduğu kişi benim, zuhur ettiğimde beni inkar ettiler ve şanı yüce olan Allah bu durum hakkında şöyle buyurdu: “ O geldiğinde, onu tanımadılar ve bu inkarları ile küfre saptılar” (Bakara: 89); benim nurların nuru, benim Arş’ı temiz olanlar ile taşıyan, benim önceki kitapların sahibi, benim, Allah’ın kapısı, kim bunu inkar ederse o kapıdan cennete giremeyecektir, benim meleklerin yatağına izdiham ettiği, benim yeryüzünün tüm kısımlarında tanınan kişi, benim Güneş’in onun için iki kere geri döndüğü, benim Resulullah ile iki kıble ve beyatte bulunan, benim Huneyn ve Bedir savaşlarının sahibi.

Benim Tur dağı, benim sahifelere yazılıp neşrolunan kitap, benim dolup taşan deniz, benim Beyt’ül Mamur (Yedinci gökte bulunan en yüce yer), benim, Allah’ın ona itaat etmeleri için insanlara çağırıda bulunduğu, bir kısmı bu çağrıyı inkar etti ve hayvanlara dönüştürüldü ve bir kısmı ise çağrıya iman etti ve buna karşılık da bağışlandı ve herkesten daha öne sürüldü.

Benim cennetin ve cehennemin anahtarları elinde olan, benim Resulallah ile yer ve gökte beraber olan, benim hiçbir ruh daha harekete geçmeden ve hiçbir nefs nefes almadan önce tesbih eden, benim ilk asırların sahibi, benim susan, natık olan ise Muhammed’dir, benim Musa’yı denizden geçirip, Firavun’u askerleri ile denizde boğan, benim hayvanların fısıltısını ve kuşların dilini bilen, benim yedi gök tabakasını ve iki yer tabakasını, bir gözün açılıp kapanması zarfında dolaşan, benim İsa’nın dili ile onun yerine beşikte konuşan, benim İsa’nın yanında namaz kılacağı kimse, benim Sur içinde Allah’ın istediği şekilde hareket eden.

Benim hidayet yolunun çerağı, benim takvanın anahtarı, benim son ve başlangıç, benim kulların amellerini gören, benim alemlerin Rabbinin emri ile yerlerin ve göklerin bekçisi olan, benim hak ile hükmeden, benim dinin diyanetçisi olan, ben o kişiyim ki ancak velayetime bağlı olanların amelleri kabul edilecek ve benim sevgim ile başlanan işler ancak kabul edilecek, benim felekin gidişatından haberdar olan, benim Mikail’in indirdiği yağmur tanelerinin ve savurduğu tozun Allah’ın izni ile sahib olan, benim iki kere öldürüp iki kere dirilten, benim her istediği şekilde zuhur eden, benim yaratılanların sayısının ne kadar çok olsalar da ihsa eden, benim ne kadar çok olsalar da onların hesaplarını veren, benim o kişi ki, nezdinde Peygamberlere indirilen kitaplardan bin tanesi var olan, ben o kişiyim ki velayetimi bin tane ümmet inkar etti ve hepsi de hayvanlara döndürüldü.

Benim ilk zamanda zikredilen ve son zamanda zuhur edecek olan, benim, zalim ve gaddarları yerlerinden çıkarıp son zamanda onlarla hesaplaşacak olan, benim Ya’us, Ya’uk ve Nusr’a şiddetli bir azap ile ceza verecek olan (bu üç isim cahilliye devrinde putların adlarıdır. Hz. Ali kendi devrinde yaşamış olan üç muhalifinin adlarını rumuz olarak kullanmıştır);

Benim her dil ile konuşan, benim doğularda ve batılarda tüm yaratıkların amellerine müşahid olan, benim Muhammed olan ve Muhammed’dir ben olan. ben o manayım ki, ona ne bir isim ne de bir şüphe düşer; benim kurtuluş kapısı ve ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliy’ul-azim’ (Güç ve Kuvvet ancak Aliyyül Azim olan Allah’tan gelir)”

 

ELİFSİZ HUTBESİNDEN

İbn Ebî’l Hadîd’den aktarılmıştır. “Bu, bir çoklarının naklettiği elifsiz bir hutbedir. Nakledildiğine göre Resulullah’ın ashabından bir grup, harflerden hangisinin Arap kelimelerinde daha çok kullanıldığı konusunda tartıştılar ve hepsi bunun “Elif” harfi oldu_unda ittifak ettiler. Orada bulunan Ali, her hangi bir ön hazırlık söz konusu olmadan, şu elifsiz hutbeyi okudu:

“Minneti büyük, nimeti bol olan, rahmeti gazabından öne geçen, kelimesi eksiksiz olan, meşiyyeti geçerli olan ve hükmü yerine ulaşan kimseye (Allah’a) hamd ederim. O’na, rububiyetine ikrar eden, ubudiyetine boyun eğen, günahından ayrılan, onun tevhidine itiraf eden, azap vaadinden ona sığınan ve ondan mağfiret dileyen bir kimsenin hamdı gibi hamd ederim; öyle bir mağfiret ki onu akraba ve evlatlarından yüz çevirttiren (Kıyamet) gününün (sıkıntılarından) kurtarsın.

Biz, O’ndan yardım, irşâd ve hidâyet diliyoruz. O’na iman edip ona tevekkül ediyoruz. Ben O’na ihlaslı ve yakin ehli birisinin şehâdeti gibi şehâdet ediyorum. O’nun yeganeliğine imanlı ve yakınlı birisi gibi inanıyorum. Mülkünde ortağı ve yaratışında yardımcısı olmadığına tereddütsüz inanan bir kulun tevhidi gibi onu birliyorum. O, herhangi birisinin kendisine danışman, vezir, muavin, yardımcı ve benzer olmasından yücedir...”

“Bütün övgüler Allah’a mahsustur; o ki övgünün ehli ve yeridir. O’nun içindir hamdın en sağlamı ve en tatlısı, en mübareği ve en yukarı noktası, en temizi ve en yücesi, en değerlisi ve en iyisi! O Vahittir (yeganedir), Ehattır (tektir) ve Samettir (noksansız ve ihtiyaçsızdır). Ne babası vardır, nede evladı...

Bilin ki ilk olmak ona mahsustur; eşi-dengi yoktur. O’nun hükmünü reddedebilecek kimse yoktur. O’ndan başka ilah yoktur; O’dur “Melik” (padişah), “Selâm” (selamet veren), “Musavvir” (şekillendiren), Allâm (çok bilen), Hâkim (hüküm süren), Vedud (çok seven-şefkatli), Mutahhir (temizleyici) ve Tâhir (temiz) olan. Onun işi beğenilmiş ve haremi bayındırdır.

Kerem ve bağış O’ndan umulur. Kelamını size öğretmiş, nişanelerini göstermiş, hükümlerini sizin elinize sunmuş, helalini helal ve haramını haram kılmıştır. Muhammed’e risâletini yüklemiştir; o Resul ki yücedir; efendidir, işi sağlamdır; temizlenmiş bir temizdir.

Ademoğullarından, doğumu en temiz olanı, yıldızı en çok parlayanı, en çok sabit ve sağlam olanı, dalı hepsinden daha canlı ve taze olanı, ahdine en sâdık olanı , genç ve ihtiyarlarının en değerli olanıdır...

Allah’ım, hamd ve devamı, mülk ve kemali, sana mahsustur. O’ndan başka ilah yoktur; O’nun Hilmi, bütün hilimleri kapsamış; O’nun hükmü her hükmü sağlamlaştırmış, O’nun ilmi her ilmi alt etmiştir.”

 

Hz. Ali’nin bir hutbesinden:

“Ben sırların sırrıyım...ben harflerin sırrıyım...”(32). Harflerin sırrından maksat Kuranı Kerimde bazı süre başlarında bulunan mukatta (kesik) harfleridir. Bu Harfler Allah ile Peygamberi arasında bir şifredir. Hz. Ali bu sırların ne olduğunu bildirmişlerdir. Bunlar: “Elif, Lâm, Mim, Râ, Kêf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd, Tâ, Sin, Hî, Kâf, Nûn” Bu harflerin sayısı 14’tür. Hiç bir harf eksilmeden bu harfler bir araya geldiği zaman, şöyle bir cümle oluşturmaktadır : “ALİ SIRAT HAK, NEMSİKÜHÜ” VE “SIRAT ALİ HAK, NEMSİKÜHÜ”

 

Türkçe Anlamı Şöyledir : “ALİ HAK YOLUDUR, ONU

TUTUYORUZ” ve “ALİ’NİN YOLU HAKTIR, ONU TUTUYORUZ

Hz. Ali’nin başka bir hutbesinden:

“Ben hidayete eriştiren ve hidayete eren kişiyim, ben miskinlerin ve yetimlerin babasıyım, ben dulların kocasıyım, ben her zayıfın iltica yeriyim, ben her korkanın eman yeriyim, ben müminlerin cennetteki önderiyim, ben sapasağlamolan Allah’ın ipiyim , ben kopmak bilmeyen kulpayım, ben takva kelimesiyim, ben Allah’ın gözüyum, ben Allah’ın doğru konuşan diliyim, ben hakkında: “Nefsin: Yazıklar olsun bana, Allah’ın tarafına nasıl kusurda bulundum(Zümer: 56) diyeceği kimseyim, ben Allah’ın kulları üzerine rahmet ve mağfiret ile uzanmış olan Allah’ın eliyim, ben o kapıyım ki, kim beni ve hakkımı hakkıyla tanırsa şüphesiz olarak Rabbini tanımış olur. Nitekim ben, onun peygamberinin yeryüzündeki vasisi ve kulları üzerine olan hüccetiyim. Bu sıfatlarımı ancak Allah’a ve Resulüne karşı çıkanlar inkar ederler.”

 

Hz. Ali’nin Hutbet’ül Beyan adlı hutbesinden

Gökleri ve yeri yaratan, yeryüzünü yayıp döşeyip, semayı ona tavan yapan, dağları yüceltip arza direk yapan, pınarları var edip fışkırtan, rüzgarları estiren, felaketleri emreden ve istediği zaman kaldıran, gökleri yıldızlarla süsleyen, felekleri tedbir ve teşhir eden, onları paylaştırıp menziller takdir eden, bulutları yaratıp yerden yere sevk eden, yıldızlara ışık veren, cisimleri ölçüsü ile evsafiyle halkeden, dehri dürüp dertop edip bulandıran, hadiseleri getiren ve götüren, rızıkları tekeffül eden ve tedbir eden ve ölüleri dirilten Allaha hamd ederim. Nimetlerine ve nimetlerinin bolluğuna ve o nimetlerin devamlılığına hamd ederim.

Ortağı olmayan Allah’ın birliğine tanıklık ederim, öyle bir tanıklık ki tanıklık edeni selamete götürür ve azabtan emin kılar. Ve yine tanıklık ederim ki Muhammed onun Resulü ve Resullerin sonuncusu, Keremlisi, en faziletlisi ve Kainatın efen disidir. Hak olan davetinin fatihi ve yayıcısıdır. Allah o yüce zatı öyle bir ümmete gönderdi ki, onların şairleri putlara övgü yazarlardı. İşte o ümmete öyle nasihat etti ve hidayet kapıların açtı ki sancakları yükseldi ve mimberleri aydınlandı. Kuran mucizesi ile Şeytanı ve saltanatını perişan etti. Arabın en azgınlarının ve kafirlerinin burnunu yere sürttü. Onun davası ilk ziyaretçisi ile hak oldu. Onun temiz şeriatı ile şereflenen ebediyen şereflenir. Allah’ın salat ve selamı Resulüne ve onun mübarek ağacına (soyuna) olsun.

Ey insanlar, olan oldu ve olacak olan olmaktadır. Önümüzde öyle bir zaman var ki; iş başına namertler geçecek, idareyi başkaları ele alacak, arzu ve istekler artacak, reyler çoğalacak, müşküller büyüyecek, şikayetler artacak, davaların ve sorunların ardı ve arkası kesilmeyecek, yer depremlerle sarsılacak, farzlar yerine getirilmeyecek, emanet gizlenecek, hiyanet ortaya çıkacak, iddialar çoğalacak, eşkıya galip gelecek, sefihler öne çıkacak, salihler geride kalacak, Kuran sınırlanmaya ve saptırılmaya çalışılacak, Ay’ın menzilleri kızaracak, fetret zirveye çıkacak, Hicret altılanınca çökük burunlular ortaya çıkacak, önüne geleni yakıp yıkacaklar, silip süpürecekler. Keysan’a gelecekler, Horasan’ı tahrik edecekler, kaleleri yıkacaklar, kan dökerek Irak’ı fethedecekler... Âh...âh, tekrar âh, âh onlara, her bulduğunu yiyip bitiren geniş ağızlara.. Hayır... hiç çare yok, bunlara mutlaka olacak. Buyururlar.

Bu esnada Süveyd bin Nevfel el-Hilali yanına gider ve şöyle sorar. “Ey Emir’ül Müminin, sen bunlar olurken orada mıydın, gözünle mi gördün, nereden biliyorsun?” Deyince Hz. Ali ona dönerek, bakar ve “Keşke anan seni doğurmamış olsaydın”. Ve başlar şöyle söylemeye.

Ey korkak, ey habis ve ey yalancı. Kahrolası ve yok olası seni. Ben sırların sırrıyım, ben nurların ağacıyım, ben göklerin deliliyim, ben tesbih edenlerin enisiyim. Ben Cebrail’in Haliliyim, ben Mikail’in arkadaşıyım, ben meliklerin kumandanıyım, ben feleklerin semendeliyim, ben safilerin kabıyım, ben elvahın muhafızıyım, ben karanlığın kutbuyum. Ben Beyt-i Mamurum, ben bulutların yağmuruyum, ben gaypların nuruyum. Ben hüccetlerin feleğiyim, ben hüccetlerin hüccetiyim. Ben yaratılmışların doğru yola sevk edicisiyim. Ben hakikatların muhakkıkıyım. Ben tevilin açıklayanıyım. Ben incil in müfessiriyim. Ben Ali abanın beşincisiyim.

Ben yol göstericilerin rehberiyim. Ben koruyucuların koruyucusuyum. Ben araf’ın ricaliyim. Ben İbrahim’in sırrıyım. Ben kelim in Resulüyüm. Ben Evliyanın Velisiyim. Ben Enbiyanın varisiyim. Ben gafurun hicabıyım. Ben celilin en seçkiniyim. Ben İncilin İlya’sıyım. Ben Şedidül kuvayım. Ben livail hamdin taşıyıcısıyım. Ben mahşerin imamıyım. Ben Kevser’in sakisiyim. Ben Cennetlerin taksim edicisiyim. Ben ateşten uzaklaştıranım. Ben dinin aribeyiyim. Ben müttakilerin İmamıyım. Ben muhtarın varisiyim. Ben yardımcıların yardımcısıyım, Ben kafirlerin yok edicisiyim. Ben İmamların babasıyım. Ben kapıyı sökenim. Ben Ahzab’ı dağıtanım. Ben kıymetli cevherim. Ben ilim şehrinin kapısıyım. Ben beyyinatın müfessiriyim. Ben müşküllerin halledicisiyim. Ben Nun vel kalemim. Ben karanlıkların kandiliyim. Meta Suali benim. Ben Hel Eta süresinin memduhuyum. Ben en-Nebeül Azim (Büyük olan Haberim), ben Sıratı Müstakimim.

Ben sedeflerin incisiyim. Ben Kaf dağıyım. Ben harflerin sırrıyım. Ben zamanı kısaltanım. Ben sarsılmayan dağım. Ben ilmin zirvesiyim. Ben gaypların anahtarıyım. Ben kalplerin kandiliyim. Ben ruhların nuruyum. Ben eşbahın nuruyum. Ben önüne geçilmeyen süvariyim. Ben kınından sıyrılan kılıcım. Ben katledilen şehidim. Ben Kuranı toplayanım. Ben Beyanın binasıyım. Ben Resülüllah’ın kardeşiyim. Ben Betül Fatıma’nın kocasıyım. Ben İslam’ın direğiyim. Ben putları kıranım. Ben en iyi işiten kulağım. Ben cinnin katiliyim. Ben müminlerin salihiyim.

Ben felaha erenlerin İmamıyım. Ben Kerem ve Seha sahiplerinin İmamıyım. Ben nübüvvet esrarının hazinesiyim. Ben öncekilerin haberlerini bilenim. Ben sonrakilerin haberlerini verenim. Ben kutupların kutbuyum. Ben sevgililerin sevgilisiyim. Ben zamanın beşiğiyim. Ben zamanın İsa’sıyım. Vallahi ben Allah’ın yüzüyüm. Vallahi ben Allah’ın Aslanıyım. Ben Arabın efendisiyim, sıkıntıları açan benim. Ben hakkında Le feta illa Ali denilenim. Resülullah’ın senin benim yanımdaki misalin Harun’un Musa’ya olan mertebesi gibidir dediği kimseyim. Ben Allah’ın galip Aslanıyım. Ben Ali bin Ebi Talib’im.

Bu esnada soruyu soran şahıs bir feryat çıkararak bağırır ve yere düşerek ölür.

 

Hz. Ali devamla şöyle buyurur:

Rüzgarları yaratan, Ümmetleri tasarruf eden Allah’a hamd eder, İsm-i Azam ve Nur-u Akdem Muhammed ve âline salatu ve selam ederim. Bana göklerin yollarını sorunuz. Ben onları yeryüzü yollarından daha iyi bilirim. Beni kaybetmeden önce sorunuz. Göğsüm  İlahi  İlimle  denizler  gibi coşup taştı, bana istediğinizi sorunuz

İlimde derinleşenler, Hakimler, Evliyalar ve Ashab yanına yaklaşarak, Hz. Ali’nin bastığı yerleri öperler ve İsm-i Azam bahşı için söze devam etmesini isterler.

 

Hz. Ali devamla şöyle buyurur:

Sancak-ı Muhammedinin ve Devlet-i Ahmedinin kılıcı ile ve hali ile Mehdi kaim zuhur edecek, yeryüzünü yaşanacak hale getirecek, farzı ve sünneti diriltecek. Ey şanımdan mahcup ve halimden gafil olan! Acaibat havatırımın asarıdır. Garaib zamairimin esrarıdı. Zira ben hicabı yırttım. Acaibatı izhar ettim. Kapıyı getirdim, doğruyu söyledim. Gaypların hazinelerini açtım. Kalplerin esrarını çözdüm. Maarifin letaifini derledim. Letaifin irfan rumuzlarını vazettim. Söylediğim bu sözlerin kulpuna ve yapışanlara ne mutlu. Zuhurunu haber verdiğim o İmamın yanında ibabet edenlere müjdeler olsun. Çünkü o Kitab-ı Mastur’un ve Rakkı Menşur’un manalarına vakıftır. Beyt-i Mamur’a ve Bahr-i Mescur’a girer çıkar.

 

Hz. Ali daha sonra şu şiiri okur.

İşte ben evvelinin ilmine haiz oldum.

Ve ben ahirinin ilmine ketumum.

Esrar-ı Gaybın hepsini açtım.

Olmuş ve olacak hepsi bende.

Her kayyumun kayyumu benim.

Bütün alemleri muhitim ve alimim.

(Not: Bu şiir başka bir kaynakta aşağıda ki gibi türkçeye çevrilmiştir. Kazım Balaban)

İşte ben öncekilerin ilmine haiz oldum,

Ve ben sonrakilerin ilmini gizledim.

Bütün Gayp sırlarının kaşifiyim. 

Geçmiş ve gelecek hepsi bende,

Ben her küçük ve büyüğün emiriyim.

İlmim bütün alemlere ihata etmiştir.

Hz. Ali daha sonra şöyle buyurur. Şayet isteseydim, Fatiha’nın tefsirinden yetmiş deve yükü kitap yazardım.(33)

 

EBU SAİD BAHTERİ’DEN AKTARILAN BİR HUTBEDEN:

“Hz. Ali’yi, Küfe minberinde gördüm. Peygamber’in yün elbisesini giymiş, arığını takmış, kılıcına dayanmıştı. Sonra minbere oturup şöyle buyurdu:Beni kaybetmeden önce bana sorunuz. Şüphesiz şu göğsüm ilimle doludur. Şu içim ilim yatağıdır. Bu Peygamber’in (ağzıma sürdüğü) tükürüktür. Peygamber bana böylece ilmin tanelerini yedirdi. Allah-u Teala’ya and olsun ki oturupTevrat ehline Tevrat’la, İncil ehline de İncil’le hüküm verecek olsam ve Allah-u Teala da o iki kitabı konuşturacak olsa şöyle derler: “Ali sizlere bizimle hak üzere hüküm verdi. Siz kitabı okuyorsunuz, hâla akıl etmeyecek misiniz?

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

İgili Makaleler

Son Makaleler

Popüler