Günümüzde Hz. Ali
Çeşitli ideolojik saplantıları olan bir takım kimseler Hz. Ali gerçeğini inkâr etmek istiyor. Bunu başaramayınca da bu defa Hz.Ali gerçekliğini saptırmaya, tahrif etmeye, toplumun önemsediği eylemlerini çarpıtmaya çalışıyorlar. Bu Hz. Ali düşmanlığı yaklaşık 1400 yıldır sürüp gitmekte. Sanırız Hz. Ali’yi sahiplenme ve onu dışlama önümüzdeki yüzyıllarda da devam edecek. Peki nedir bu kadar uğraşılan Hz. Ali kültü? Nasıl bir şahsiyettir bu Hz. Ali? Ne yaptı da günümüze kadar tartışılıyor? Yazar Abdülbaki Gölpınarlı, Hz. Ali adlı kitabının önsözünde şöyle tanımlıyor: "İnsanlar vardır; yaşarlar, ölürler, yaşayış sayfasında bir izleri bile kalmaz, zaman alanında bir sözleri bile söylenmez. Sanki doğmamışlardır, sanki yaşamamışlardır. Bir yıldız aksa göz alır, bir kuş uçsa kanadının sesi duyulur, hâlbuki bunlardan ne bir ses kalır, ne bir nefes. Dünyaya gelmeselerdi hiç bir şey eksilmezdi, gelmişlerdir, yer yüzünde hiç bir fazlalık olmamıştır. Hâlbuki insanlar vardır, ömürlerini sürüp bitirirler fakat zaman onlar için akar, düşünce onların hayatını örer, inanç onlara bağlanır, düşmanlık onlara saldırır. Bunların adları toplumu sürükler, hatıraları devletler kurar. Bunlar için kan dökülür, şan alınır. Bunlar için zulme göğüs gerilir, zulmedilir.
Bir muhitte sevilmezken, bir muhitte bunlara tapılır. Bunları birisi yererken, öbürü ölesiye sever. Tarih, sanki bunların öz mallarıdır, övülüş, yeriliş, öz hakları. Bunlar gerçekten yaşamışsalar, insanın çocukluk devrindeki yalanından doğmamışlarsa şüphe yok ki, normalin üstündeki insanlardır; Peygamberlerdir, erenlerdir, aşıklardır...
İşte İslam tarihinde Ali bunların birisidir, hatta birincisidir. Daha Hz. Peygamber sağken o, ölesiye sevilen öldürülesiye yerilen bir er olmuştu. Daha kendisi hayattayken mabuduna candan inanan bu ere Tanrı demek cesaretini bulanlar çıkmıştı. Adına yıllarca minberlerde lânet edilirken, o ad için can verenler vardı. "Ya Ali medet" sözü, ümitsize ümit veriyor, hastaya şifa sunuyor, kuvvet, kudret kaynağı oluyordu.
Ümeyyeoğullarını bu ad yıktı, onların zulmünü bu ad sahibinin oğlu Mazlum Hüseyin’in kanı boğdu. Abbasoğulları saltanatını bu ad kurdu ve o imparatorluğu, içten içe gene bu ad çürüttü. Al-i Büveyh’le Fatimiler bu adla kuruldu, Safeviler bu adla belirdi, gelişti. Mezheplerden bahseden kitaplar bu adla doldu, İslam tarihi bu adla yazıldı, tasavvuf bu ada dayandı, İslam felsefesi bu addan hız aldı, tasavvufi şiir bu adı andı. İsyanları, bu ad kopardı, ölümü bu ad hiçe saydı, kalan "ya Ali medet" dedi, düşen "ya Ali medet" .....
Hz. Ali için dünyanın kaderini değiştiren biri dersek abartmış olmayız. Hz. Ali’yi sadece bir yönlü ele alıp değerlendirenler büyük bir yanılgı içindeler. Hz. Ali’yi Arap kabileler arasında iktidar mücadelesi vermiş ve kaybetmiş biri olarak değerlendirenler yetersiz bir değerlendirmede bulunmaktalar. Böyle davrananlar hiç bir zaman Hz. Ali’yi bir bütün olarak değerlendiremezler. Dolayısıyla bu tür kişilerin yaratmak istedikleri Hz. Ali portresi ile gerçek Hz. Ali portresi çok farklıdır. Gerçek Hz. Ali, bütün insanlığın kabul ettiği ender şahsiyetlerden birisidir. Hz. Ali, düşmanlarının bile yeteneklerini, cesaretini, bilgeliğini, fedakârlığını övdüğü bir yüce kişiliktir. Alevice deyimle o "Allah’ın Arslanı"’dır.
Hz. Ali, yaşamıyla, düşünceleriyle, eylemleriyle günümüzde de dara düşenlerin sığınağı durumundadır. "Yetiş ya Ali" sözü boşuna söylenmemiştir. Yazarında belirttiği gibi, tarih boyunca zor durumda olanların adeta duası olmuştur. Hz. Ali’nin dini tarafını, kutsallığını bir tarafa bırakıp, onu sosyolojik ve siyasal olarak değerlendirirsek bile, insanlığa ne kadar çok katkı yaptığını görmüş oluruz. Hz. Ali’nin Mısır Valisi tayin ettiği Malik Bin Ejder’e hitaben yazdığı mektup adeta bir yöneticilik manifestosu niteliğindedir. Nitekim bu mektup önemli üniversitelerde ders olarak okutulmaktadır. Hz. Ali bu mektubunda sadece kendi çağının ilerisinde değil, aynı zamanda şu yaşadığımız 2000’li yıllarında çok çok ilerisinde olduğunu kanıtlamıştır. Zaten Hz. Ali bazı ahmakların iddia ettiği gibi sahte bir kahraman olsaydı, günümüzde adı anılmazdı. Hz. Ali gerçekliği yeterince anlaşılmak istenmediği için bazı sivri zekâlılar onu hakir görmeye, çeşitli sıfatlar yükleyerek basitleştirmeye çalışıyorlar. Bilinmelidir ki; güneşin doğuşu nasıl engellenemiyorsa Hz. Ali gerçekliği de engellenemeyecektir. Bizler Hz. Ali’nin o erdemli yolunda olduğumuz, Hz. Ali gerçekliğini bildiğimiz ve Hz. Ali’nin adıyla kendimizi andığımız için şanslı sayıyoruz. Bizler bütün zorluklara rağmen Hz. Ali’yi sahiplenmeye devam edeceğiz.
Hz. Ali sahiplenilmesi gereken bir yol çizmiştir. Eğer Hz. Ali’nin çizdiği bu yol insanları yanlışa yönlendirseydi, şüphesiz insanlar o yola gitmezdi. Nitekim yaşadıkları dönemde kendilerini Tanrı dahi ilân eden imparatorlar, krallar günümüzde unutulmuşlardır. Burdan çıkardığımız sonuç; Hz. Ali’nin yolu doğrudur. Bu yol insanı her türlü tehlikeye karşı korumakta, karanlıktan aydınlığa, yokuştan düzlüğe, zor durumdan rahata çıkarmaktadır. Birilerinin bunu yok sayması, inkâr etmesi bu tarihsel gerçekliği engelleyemez. Hz. Ali düşünceleri, felsefesi, yaşam biçimiyle insanlığa yol göstermeye devam edecek. Dünya döndükçe, insanlık var oldukça Hz. Ali de var olacaktır.